26 Temmuz 2018 Perşembe

Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı koltuğunu Erdoğan’a bırakmasına tepkiler


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ı ziyareti sırasında Yıldırım’ın, koltuğunu Erdoğan’a bırakmasına tepki gösteren milletvekillerine, CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener de katıldı. Bu fotoğrafın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Meclis’in patronu da benim” mesajı olduğunu ileri süren Şener, 16 Nisan referandumu öncesi halka yasama ile yürütmenin birbirinden ayrılacağının söylendiğini ancak öyle olmadığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ı ziyareti sırasında Yıldırım’ın, koltuğunu Erdoğan’a bırakması, muhalefet tarafından tepkiyle karşılandı.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aydın Adnan Sezgin ve İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli, tepkilerini twitter sayfalarında dile getirdiler.

Nezaket kurallarıyla izah edilemez

Aydın Adnan Sezgin, “Yasamanın başının, yürütmenin başına koltuğunu bu şekilde teslim etmesi vahimdir ve nezaket kurallarıyla izah edilemez” diye yazdı.

Meclis Başkanı, Meclis'in itibarını gözetmelidir

Naci Cinisli de tepkisini twitter mesajında şöyle dile getirdi:

“Bu fotoğraf gerçek midir? Eğer gerçekse kabul edilir değildir. Bu mekân, TBMM Başkanlık makamıdır. En üst düzey iki devlet adamı, hatıra fotoğrafı çektirir gibi, bu seviyede fotoğraf veremezler. Sayın TBMM Başkanı, Meclis’in sorumluluk ve itibarını her şartta gözetmelidir.”

Meclis Başkanlığı makamının Cumhurbaşkanına bırakılmasına tepki gösteren milletvekillerine, CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener de katıldı.

Halk TV’de yayınlanan “Güne Başlarken” programında konuyu değerlendiren Şener, Meclis’in yasama organı olarak yasama yetkisinin tam ve mutlak olması gerektiğinin altını çizdi. Şener, şunları söyledi:

Bu, ülkenin geleceği açısından çok önemli riskler taşıyan bir yapıdır


“Bu fotoğrafın anlamı, şudur: Sayın Erdoğan diyor ki, ‘Meclis’in patronu da benim’ diyor. Halbuki hani referanduma giderken Meclis’le hükümet birbirinden ayrılacaktı? (Ayrılacağı söyleniyordu.) Meclis’in üzerinde hükümetin, iktidarın veya tek kişilik hükümetin gücü, yetkisi kalmayacaktı? Bu fotoğraf, onu göstermiyor. ‘Patron, burada da benim’ diyor. Yani Türkiye’de güçler ayrılığı, erkler ayrılığı kalmamıştır. ‘Meclis benim, hükümet benim, yargı benim, medya benim, sivil toplum benim, ülkenin tüm bütçesi benim, ülkedeki tüm ekonomik kaynaklar benim’ diye haykıran bir yapı var Türkiye’de. Yani bu gerçekten ülkenin geleceği açısından çok önemli riskler taşıyan, problemler oluşturmaya hazır bir yapıdır.

Devlet, artık bir güven şemsiyesi olma niteliğini kaybediyor

Bir kere bu yapı, çağdaş, modern, demokratik bir devlet yapısı değildir. Bu yapı, doğrudan doğruya bir kişinin, ülkenin bütün kaynaklarına el koyduğu, bütün kamusal güçleri kullandığı bir yapıdır. Yani düşünebiliyor musunuz, yıllardır , Türkiye’de 100 yıla yakın demokratik kurumlar geliştirilmeye çalışılıyor. Bu kurumların kendi yetkileri tanımlanmaya çalışılıyorve karşılıklı denge ve denetim mekanizmaları yerleştirilmek için çaba harcanıyor ve çok önemli mesafeler almış bir Türkiye’den söz ediyoruz. Demokratik niteliğini, Dünya’nın belli ülkeleri seviyesine getirmiş bir Türkiye’den bahsediyoruz; ama 16 Nisan referandumundaki değişiklikten itibaren artık bu niteliğini kaybeden bir Türkiye var. Bu, şu demektir: Devlet, artık vatandaşlar açısından ve bu ülkede yaşayan insanlar açısından bir güven şemsiyesi olma niteliğini kaybediyor.” 

Hiç yorum yok: