19 Temmuz 2018 Perşembe

Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Erbakan’ın öncü ve etkin rolü


1974 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs’a 2 harekât düzenlenmiştir. Birinci harekât 20 Temmuz’da, ikinci harekât ise 14 Ağustos’ta gerçekleştirilmiştir.

Harekâtın askerî strateji bakımından başarıya ulaşması için bir an evvel başlatılması gerekiyordu. CHP-MSP koalisyon Hükümetinin Başbakan Vekili Necmettin Erbakan, harekâtın zaman kaybedilmeksizin başlatılmasında öncü ve etkin bir rol oynadı.

Erbakan, yıllar sonra bir televizyon programında, o günlerdeki karar alma sürecini şöyle anlatmıştı:

“Kıbrıs, bilindiği gibi, asırlar boyu bizim bir adamızdır. Bu adamıza zaman içerisinde çeşitli göçler yaptırıldı planlı olarak; tıpkı Girit gibi. Bizim olan adanın bizden alınması için her türlü entrika çevrildi. Birçok katliamlar yapıldı, bizim insanlarımızı yok etmek için ve biz, 1974’te hükümet olduk geldik. Geldiğimiz zaman bizden önce Johnson’ın mektubu… Halk Partisi bir şey yapamamış katliama karşı. Sayın Demirel’in bir dönem olmuş, o bir şey yapamamış katliama karşı. Biz geldiğimiz zaman işin şekli değişti. Bilindiği gibi biz dedik ki ‘Hayır! Biz, Millî Görüşçüyüz’. Sayın Ecevit de görüşlerimizi aynen destekledi, Başbakan olarak. Beraber koalisyondayız. ‘Hayır! Bu katliama göz yumamayız. Bunlar bizim kendi soydaşlarımız, kardeşlerimiz. Bunu önlememiz lâzım.’ Sampson’un yapmış olduğu büyük katliamlar karşısında her türlü tedbire riayet ederek, Yunanistan mukabil hareketler yapmasın diye oraya kuvvetlerimizin çıkartılmasının her türlü hazırlığını yaptık. Kuvvetlerimize emir verdik. ‘Gideceksiniz ve buradaki kardeşlerimizi kurtaracaksınız!’ Askerî kuvvetlerimiz, Sayın Semih Sancar, Allah gani gani rahmet etsin, çok muhterem bir Genelkurmay Başkanımızdır. Kıbrıs harbinde baştan sona kadar en büyük kahramanlıkları yapmıştır. ‘Sizi Mareşal yapalım’ dedik, kabul etmedi. ‘Bir maaş ikramiye verelim’ dedik, kabul etmedi. Böyle muhterem bir insandır. En büyük fedakârlıkları yapmıştır ve çok başarılı bir şekilde bu işi yönetmiştir.

Kıbrıs’ta bildiğiniz gibi, önce bir birinci harekât oldu. Bu birinci harekât bölgesinde durmamız mümkün değildi. Daha çünkü biz, baştan hükümet olarak bu günkü hudutları, “yeşil hat” olarak, ‘Asgarî buraya (kadar) gitmemiz lâzımdır’ diye tespit ettik. Asgarî… Azamî hedef olarak da şunu gösterdik: Bilhassa ben ısrar ettim. Dedim ki, ‘Bak, mademki önümüzde fırsat var, mutlaka Larnaka’yı almalıyız. Sonradan bir pazarlık konusu olursa, icap ederse o bölgeden bazı toprakları verebiliriz; ama bu “yeşil hat”, bizim asgarî hattımızdır. Binaenaleyh, bu asgarî hattan önce hiçbir yerde duramayız. Birinci harekâtta Birleşmiş Milletler, ‘Harekâtı durdurun’ murdurun dedi, hiçbirini dinlemedik. Amerika, İngiltere (‘Durdurun’ dedi) hiçbirini dinlemedik. İşte Millî Görüş bu. O söylediğimiz hatta kadar geldik. Hattan da ileriye gidilmesini söyledik. Bunu söyleyen ısrarcı da benim. ‘İllâ Larnaka’yı alalım.’ Çünkü Larnaka’da Peygamber Efendimizin muhterem halası var. Orası, Müslümanlar için mübarek bir yerdir. ‘Burası da kurtarılsın’ diye, ısrarla Sayın Semih Sancar’a da söyledik; o da can-ı gönülden bunu temenni ediyordu. Buraya doğru giderlerken bizim hükümet ortağımız, bize haber vermeden, ‘Burada durun’ dedi. Biz, Larnaka’nın alınmamasına, hükümet ortağı olarak iştirak etmiş değiliz; ama ilk harekâtımız “yeşil hat” idi. Madem bu yeşil hatta gelinmiştir, sesimizi çıkartmadık. Biz, Maraş sahasının serbest bırakılmasını da hiçbir zaman kabul etmedik. ‘Hayır! Bu, yeşil hattın içindedir. Tamamen bizim olması mecburiyeti vardır. Hükümet olarak kararımız böyledir.’ Onlar, hep özel olarak yapılmış olan şeylerdir ve 30 yıldan beri de onların acısını çekiyoruz.”

Erbakan, yıllar sonra Kenan Evren’in “Ben, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanıydım. Buralar alınırken fazladan bu toprakları alın dedi hükümet bize. Biz de bunu fazladan aldık, şimdi verebiliriz” şeklindeki sözlerine de bir düzeltme yapmış, o sözün sadece Larnaka için söylendiğini kaydetmişti. Erbakan, bu konuda şu açıklamada bulunmuştu:

“Kesinlikle böyle bir şey demedik. Bunun gerçekle bir alâkası yoktur ve Sayın Evren’in böyle kritik, tarihî bir günde bu konuşmayı yapması da fevkalade hatalıdır. Genelkurmay Başkanına ne söyleneceğini söyleyen benim. Neden? Çünkü Bakanlar Kurulu, ateşkes emri verirken biz, hükümet içinde ekalliyetteyiz (azınlıktayız). Ateşkes emrine iştirak ederiz ama harekâtı sonra tekrar başlatamayız. Bundan dolayı gece yarısı saat 3’te, Bakanlar Kurulu bekledi, ben Semih Sancar’ın yanına gittim. Dedim ki, “Bak, Paşam; şimdi bizim halimizi düşünün. Burada şimdi harekâtın durdurulmasına katılabiliriz; ama siz diyorsunuz ki, ‘Biz burada duramayız. Sonra harekâtı tekrar başlatmaya bizim gücümüz yetmez.’ Ben, sizden bir asker sözü istiyorum. Biz burada durduğumuz taktirde, mutlaka bu yeşil hatta kadar ikinci harekâtın yapılmasında, her bakımdan bizi destekleyeceksiniz. O akşam, bir haftadır orada kaldığı için birinci harekât esnasında, sakallar bile büyümüş. Gece gündüz orada çalışıyor. Gecenin o saatinde ‘Ben sana asker sözü veriyorum’ dedi. ‘Her hal ü kârda bunu yapmaya mecburuz. Başka türlü burada kalmamız mümkün değildir. Biz, ancak bu yeşil hatta savunabiliriz.’ dedi. Bunun üzerine ben, 3’te Genelkurmay Başkanının yanından geldim. Bütün Bakanlar Kurulu beni bekliyor. (…) Sayın Ecevit, bekliyor. Kendisine Genelkurmay Başkanıyla konuşmamızı söyledim. Dedim ‘Bak, ikinci harekât şart; ama ille ‘Birleşmiş Milletler böyle dedi. Şimdilik bunu burada durduralım’ diyorsunuz. Önümüzde böyle birer kalem vardı. Ben, bu kalemi aldım, arkadaşlarımızın hepsi bilirler, beyaz kâğıt da var. Böyle üzerine beyaz kâğıdı geçirdim. ‘Ben, bu şartla ateşkese şimdilik evet diyorum. Bu manzarayı unutmayasınız diye. Bunun manâsı, mutlaka ikinci harekât yapılacak. Çünkü bu noktaya kadar gelmedikçe savunmamız mümkün değildir.’ Biz, Genelkurmay’ın Prensipler Dairesi Başkanını da Bakanlar Kurulu’na çağırdık. O da aynı şeyleri teyid etti. Bunlar, asker insanlar. ‘Burası olmadan burada barınmamız mümkün değildir’ dediler. İşte “yeşil hat” dediğimiz hat, bu günkü huduttur. Bu huduttan bir tek zerresi verilemez. Bunu Genelkurmay Başkanımızla konuşan benim. Sayın Evren’e hatırlatıyorum ki, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olabilirsiniz; ama bu kararı hükümet almıştır. Hükümetin bu kararını Genelkurmaya bildiren de ben olmuşumdur. Aynı ben olarak böyle tarihî bir noktada diyorum ki, böyle bir şey söylenmemiştir. Bu bizim asgarî hattımızdır. O söylenen, Larnaka içindir. Bunu bir defa tespit edelim.”

Hiç yorum yok: