“Cemaatler ve tarikatlar” konusundaki gelişmeleri yakından takip eden ve bu konuda daha önce kendisiyle yapılan röportajlarda görüşlerini dile getiren gazeteci Nevzat Çiçek, son gelişmeleri twitter sayfasında da değerlendirdi. Bu konuda yapılan hatalara da işaret eden Çiçek, şunları kaydetti:
“Tarikat ve Cemaatlerle ilgili “eski sistem” özenti sesleri
yükselmeye başladı. Öncelikle devletin görevi, kimsenin bir tarikat cemaat
mensubu olmasını önlemek değil, bu tür yapılarla kendi arasındaki ilişkiyi
sağlıklı hale getirmektir. Bu da din-devlet ilişkisi ve hukukla olur.
Sistematik olarak dinin içini boşaltmaya yönelik olarak
kurgulanan yapılara bilinçli bir şekilde tarikat-cemaat zırhı giydirilerek
bilinçli bir şekilde sapla saman karıştırılıyor. (FETÖ-Adnan
Oktar-Evrenesoğlu-Ahmet Hulusi vs.)
Dikkat edin, dinî değerlerin içini boşaltan, dini
yozlaştıran yapıların birçoğunun kahramanı, medya figüranları. Toplumsal tabanları
olmayan ama medya-sanatçı-gazeteciler üzerinden hayatımıza sokuldular; göz
yumuldu. Din adına iş yaptıkları öne sürülerek şimdi herkes hedef yapılıyor.
Bu ülkede herkes Sünni kesim üzerinden tarikat cemaat
meselesini değerlendiriyor. Nakşiliğin-Kadiriliğin veya başka tarikatlara
insanlar hangi ihtiyaçtan gidiyorsa Alevi-Bektaşi tekkelerine de aynı
ihtiyaçtan gidiyorlar... ‘Gitmesinler’ demek çözüm değil...
15 Temmuz öncesinde onlarca yol, ana politika, sistemin bu
FETÖ vb. yapıları güçlendirmesi üzerine kuruluydu. Bu yapılar, sistemin işine
geldi ve kullandı...15 Temmuz sonrası ise meselenin güvenlik ve ihanet boyutu
görüldü ve üzerlerine gidiliyor.
15 Temmuz sonrası birileri, FETÖ üzerinden fırsat diyerek
bütün tarikat ve cemaatlerin köküne kibrit suyu dökülmesi gerektiğini
savunuyor... Bu düşünce yanlıştır, toptancıdır ve sorunu çözmez... Sorunun
çözümü sivillik-şeffaflık-hukuk ve din devlet bağlamında çözülmelidir.
Bu ülkede New Age tarikatlar, dinî hassasiyetlerin
kaybolduğu kesimlerde ve özellikle sosyete -medya-gençler ve sanatçıların
dünyasında yeni taraftarlar buluyor. Bunlarla geleneksel yapıları, yani
Anadolu’yu mayalayanları karıştırırsak kendi ayağımıza sıkarız.
Devlet, şunun kararını vermelidir: Dünyada dinin içi
boşaltılarak sekülerleştirme üzerinden toplumlar ele geçirilmeye ve özellikle
inanç bağı yok edilmeye çalışılıyor... Diğer taraftan ise
tekke-tarikat-cemaatleri işine geldiğinde gören gelmediğinde ezen bir ilişki
biçimi var.
Bu ilişki biçimi dışında denetlenmediği için İslâm’la hiç
ilişkisi olmayan uygulamaların yer aldığı bozuk yapılar da karşımıza çıkıyor ve
bunlar, taşeronluk yapabiliyor.
O zaman ne yapmalı? Devlet devletliğini, tarikat
tarikatlığını, cemaat cemaatliğini yapacak... Kimse birilerinin yanlışlığı
üzerinden toptancılık ve fırsatçılık yapmayacak... Bunun üzerinden tehdit
algısını her yere sıçratmayacak.
Bence “herkesi aynı hizaya sokalım” demek, doğru olmaz. Nakşi-Kadiri-Rufai
kendi öğretilerini öğretsin. Alevi, Bektaşi dergâhında öğreteceğini öğretsin. Devlet,
ne öğrenildiğine baksın, denetlesin. Statülerini tanısın, şeffaflaşmalarını
sağlasın; ama tek tipleştirmesin.
Bu ülkede geleneksel tarikat yapıları dışında Nuhilik-Rumilik-Atlantisçiler-Yehova
Şahitleri-Burç Tarikatı-Spritüalistler-Satanistler-Maharishi Birleşik Alan
Teknolojisi-DeRohan Grubu gibi onlarca din yapısı var... Bu tartışma içerisinde
bunları nereye koyacaksınız?
Herkese FETÖ muamelesi çekip tek tipleştirmeye çalışmak ve merdiven
altına itmek yerine ilişkiyi sağlıklı belirlemek bu ülkenin hayrına olur. Bunun
yolu da doğru dinî bilgiyi öğretmek, sivillikten ödün vermemek, Meşayih kurumu
gibi kurum kurmak, statüleri tanımaktan geçer.
Son söz: Devlet içerisinde bir ideoloji mensupları bu
toptancılıkla her bozuk yapıyı bu geleneksel yapılarla eşdeğer tutup operasyona
birileri de AK Partiye oy vermeyen yapıları ihanetle suçlayıp hizaya getirmeye
inanıyor... Bu ikisi de yanlış
İnşallah akl-ı selim hareket edilir.
Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez’in uyarıları
dikkate alınmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder