Strateji Uzmanı Yazar Erol Mütercimler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olacağını ilk kez 1999 yılında Avukat Münci İnci’nin evinde yapılan toplantıda duyduğunu söyledi. Mütercimler, Ulusal Kanal’da yayınlanan ve Gülgün Feyman’ın sunduğu “Nasıl Yani?” isimli programda, toplantı hakkında şu bilgileri verdi:
“Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ülkeye başbakan olacağını ilk defa
duyduğum yer, Avukat Münci İnci’nin evidir. 24 Ekim 1999. Bak, sahneyi
anlatayım: Münci Bey, beni aradı. İlişkimiz nereden? İntermedya grubuydu o
zaman onun, ben o zaman onların yayın danışmanlığını falan yapmıştım. Orada 7-8
ay birlikte olmuştuk. Ve Haber Ekstra dergileri filan çıkartıyorlardı. 3
ekonomi dergisi. Ta oradan ilişkim var. Bana telefon açtı. Dedi ki, “Biz” dedi,
“Tayyip Bey’in medya sponsorluk danışmanlığını aldık; fakat ne olduğunu
çözemedik.” Nail Keçili ile birlikte yapıyorlar bu işi. “Benim” dedi, “evimde
sabah kahvaltısı veriyorum. Rica edeyim hoca” dedi, “bir gelip sen de dinler
misin?” Ben de şunu düşündüm: Evde kim olur? Ben olurum, işte Nail Keçili olur,
Münci İnci olur, Tayyip Bey olur, Tayyip Bey’in de bir-iki adamı tane olur. Önü
konu bu kadar olur, diye düşündüm. Kalktım gittim. Durusu Konakları diye bir
yer. Bulgaristan sınırında bir yer. Ben de ta Tuzla’dan oraya gittim. O zaman
işte 1999. Yurt dışından daha yeni geldiğim dönem. Daha anamın evine
sığınmıştım işte ne yapacağım ne edeceğim de belli değil filan diye.
Gittim. Evi anlatıyorum şimdi: Girdim. Duvarın önündeki kanepede oturanları sırayla söylüyorum: Fehmi Koru, Emin Şirin, Nazlı Ilıcak, yanında Yalçın Doğan ağabeyimiz. Onların arkasında duran kişi, Bülent Akarcalı... Odanın içindekiler: Fehmi Gültekin, Tezcan Yaramancı, Güler Kömürcü, yağ fabrikası olan bir hanımefendi, herkesin el falına bakıyordu. Mimar Sinan Üniversitesi’nde hoca oldukları, ben hiç tanımıyorum, 3 tane profesör vardı. 15 dakika sonra bu odaya kim geldi dersin bu eve? O günkü Amerikan konsolosu yardımcısı bayan (Kate) Schertz’le birlikte, el ele Tuğrul Türkeş geldi… O eve… O eve… Evet, Tuğrul Türkeş, Amerikan konsolosunun aracıyla geldi. Hanımefendi, konsolos yardımcısı hanımefendi, tercüman, Tuğrul Türkeş geldi. Benim bütün bu manzaraya canım çok sıkıldı. İnanılmaz sıkıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olacağını duyduğum ilk gün…
“Kararsızım; ama şunu biliyorum: Gitseydim bile yanlarına,
kısa bir süre sonra zaten onlar dışarı atacaklardı. Turmayacaklardı.
Tutmayacaklardı; çünkü o mahallenin mensubu değiliz biz. Mahallenin mensubu biz
değiliz. Çünkü o parti, Amerikalılar tarafından başka türlü kurgulanmış. Benim
gibi bir sol Kemalist, orada yer alamaz. Olmaz.”
Gittim. Evi anlatıyorum şimdi: Girdim. Duvarın önündeki kanepede oturanları sırayla söylüyorum: Fehmi Koru, Emin Şirin, Nazlı Ilıcak, yanında Yalçın Doğan ağabeyimiz. Onların arkasında duran kişi, Bülent Akarcalı... Odanın içindekiler: Fehmi Gültekin, Tezcan Yaramancı, Güler Kömürcü, yağ fabrikası olan bir hanımefendi, herkesin el falına bakıyordu. Mimar Sinan Üniversitesi’nde hoca oldukları, ben hiç tanımıyorum, 3 tane profesör vardı. 15 dakika sonra bu odaya kim geldi dersin bu eve? O günkü Amerikan konsolosu yardımcısı bayan (Kate) Schertz’le birlikte, el ele Tuğrul Türkeş geldi… O eve… O eve… Evet, Tuğrul Türkeş, Amerikan konsolosunun aracıyla geldi. Hanımefendi, konsolos yardımcısı hanımefendi, tercüman, Tuğrul Türkeş geldi. Benim bütün bu manzaraya canım çok sıkıldı. İnanılmaz sıkıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olacağını duyduğum ilk gün…
Tayyip Bey’in adamı dedi ki, yanımda oturuyordu, ben kalkıp
gideceğim, çok sinirlendim. Kahve bile içmedim. “Hocam” dedi, “gitmeyin. Tayyip
Bey’in size çok ihtiyacı var” dedi. “Sizin birlikte olmanızı istiyoruz.” Niye
kardeşim dedim. “Tayyip Bey” dedi, “bu ülkeye başbakan olacak.” “Siz” dedi, “onunla
aynı kuşaksınız.” “Sizin” dedi, “danışmanlığınıza çok ihtiyacı var.” Ondan
sonra bak, bitti; konuşmalar monuşmalar, bir sürü şeyler oldu orada, bitti; gitti
Tuğrul Türkeş. Yine Amerikalılarla gitti. Boşalınca ev, Münci İnci bana dedi
ki, “Hoca” dedi, “bir on dakika daha kal, ne olur.” Bülent Akarcalı, ben ve
Münci İnci kaldık. Bülent Bey, biliyorsunuz dev gibidir. Üç kapılı gardrop
gibidir. Böyle ellerini de koydu şöyle, o kapının önünde duruyor. Bu günkü gibi
gözümün önünde. Münci İnci dedi ki bana, “Hoca” dedi, “ne düşünüyorsun Tayyip
Bey hakkında?” Ne anlamda soruyorsunuz dedim. Ne anlamda? Çünkü sorularımıza
cevap gelmedi, Tayyip Bey’e sorduğumuz. Dedi ki, “Tayyip Bey bu ülkeye başbakan
olacak. Ona göre söyle düşünceni.” Haaa… Az önce de duydum ya… Dedim ki, bakın
Münci Bey, madem ki başbakan olacak, o halde size şunu söylüyorum: 1- Yurt
dışına gönderin. Bir kere ruhsal olarak bir rehabilitasyon süreci yaşasın. 2-
Madem ki başbakan olacak, o süreç içinde İngilizce kursu aldırılsın. 3- Hocalar
tayin edilsin. Yetiştirilsin. Ne dedi bana biliyor musun? “Hapishanede olduğu
dönemde” dedi, “günde en az 8 saat İstanbul Üniversitesi’nden falan hocaları
taşıdık..” “Zaten” dedi, “o aşamayı yaptık. Öbür ikisini de hallettik. Tayyip
Bey’i aynı zamanda Londra’da bir koleje devam ettireceğiz.. “Ben” dedi, “sizden
duymak istiyordum. Demek ki doğru bir strateji belirlemişiz.” Bak şimdi; böyle
oldu. Ayrıldık gittik. Peki o hafta yayınlanan, “Aydınlık” mıydı, “2000’e Doğru”
muydu, 1999’da hangi gazete? Bilemiyorum. “2000’e Doğru” olabilir. Birinci
sayfadan, göbekten haber: “Emekli Deniz Binbaşı, Deniz Subayı Erol Mütercimler,
Recep Tayyip Erdoğan’ın baş danışmanlığına getirildi.” Getirildi… Atladım
geldim. Adnan Akfırat, kulakları çınlasın. Dostluğumuz çok eskidir Adnan’la. Adnan,
bu nedir, dedim. Adnan dedi ki, “Ağabey, vallahi ve billahi bizle ilgisi yok. Bu
bilgi, Ankara’dan geldi” dedi. Adnan, böyle rezillik olur mu, dedim. Bu nereden
geldi? Bak dedim, ben orada Kanal 6 adına oradayım. Bütün olayı anlattım ona. Ertesi
hafta düzeltildi; ama iş işten geçti. Öyle bir yayın yapıldı. Sonuçta “Ankara’dan
geldi” dedi, bilgi. Neyse…”
Erol Mütercimler, 3 Kasım seçimlerinin ertesi günü Erdoğan’ın
Hukuk Baş Danışmanı Avukat Faik Işık’ın kendisini televizyonda ziyarete
geldiğini, kendisinin ismini Erdoğan’a 5 kişilik danışman listesi içinde
gönderdiklerini ve danışmanlığı kabul etmesini istediklerini söylediğini anlattı.
Mütercimler, Faik Işık’ın kendisine Erdoğan’ın başbakan
olacağını söylediğini, kendisinin ise milletvekili bile seçilemeyen Erdoğan’ın
başbakan olmasına ihtimal vermediği için, “Başbakan olursa gel, kabul edeceğim”
dediğini söyledi.
Daha sonra Erdoğan’ın milletvekili olduktan sonra Faik Işık’ın
kendisini tekrar ziyaret ettiğini belirten Mütercimler, danışmanlık teklifini
kabul edip etmeyeceğini sorduğunu, kendisinin ise bunun mümkün olamayacağını
söylediğini anlattı.
“Faik Işık, bana müthiş bir cümle kurdu” diyen Mütercimler,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnanılmaz! Ne kadar haklı çıktı. Dedi ki, “Bak ağabey, siz”
dedi, “bu tarikat, cemaat işinden anlamazsınız.” Anlamam dedim. “Biliyorum
ağabey” dedi. (…) “Bak” dedi. “Gün gelecek ağabey, gün gelecek, ben bile Tayyip
Bey’e en fazla 1,5 kilometre yaklaşabileceğim; çünkü” dedi, “başka bir cemaat,
onu kuşatacak. Ağabey” dedi, kurban olayım; yapma, etme, kabul et” dedi. “Gel, kendin kur ekibini. Danışmanlar ekibini
kendin kur ağabey” dedi. “Sonra bu işten en çok sen üzülecek, pişman olacaksın.
Siz” dedi, “bu işleri bilmiyorsunuz.”
Erol mütercimler, “Pişman oldunuz mu?” sorusuna şöyle cevap
verdi:
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder