5 Kasım 2020 Perşembe

CHP, yıllardır imha edildiğini zannettiği 1,5 milyon sayfalık arşivini buldu


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1950’li yıllarda CHP’nin bütün mal varlığına el konduktan sonra imha edildiğini zannettikleri 1,5 milyon sayfalık CHP arşivine, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünden iki bürokratın haber vermesi sayesinde kavuştuklarını bildirdi. Kılıçdaroğlu, bir grup akademisyenin üzerinde çalıştıkları arşivin tasnif edildikten sonra tarihçilerin ve araştırmacıların istifadesine sunulabileceğini söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV’de yayınlanan “Gündem Özel” programında, yıllardır yakılıp imha edildiğini zannettikleri 1-1,5 milyon sayfalık CHP arşivinin dijital kayıtlarına ulaştıklarını açıkladı. Kılıçdaroğlu, arşivin bir kopyasının da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda olduğunu öğrendiklerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı siyasî konuşmalarında o arşivden faydalanarak CHP’ye bazı suçlamalarda bulunduğunu; ancak bilgileri eksik olarak sunduğunu anladıklarını ifade etti.

ARŞİVE NASIL ULAŞILDI?

Kemal Kılıçdaroğlu, kayıp arşive nasıl ulaştıklarını şöyle anlattı:

“1950’li yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün mal varlığına el konulmuştu. Arşivine, her şeyine el konulmuştu. Dolayısıyla biz, bu arşivin yok olduğunu sanıyorduk. Zaman zaman ‘Bizim arşivimiz yok edildi’ diye de dillendiriyorduk. Sonra bu arşivin, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde olduğunu öğrendik. Oradan iki bürokrat geldi. ‘Siz, arşivimiz yandı falan diyorsunuz; ama arşiviniz yanmadı. Arşiviniz Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde’ diye ifade etti.

“Arşiviniz olmadığı için suçlamalara cevap veremiyorsunuz”

Şöyle de bir örnek verdiler: ‘Sizin arşivinizin bir kopyasını Saray’a götürdüler’. Örneğin çıkıyor Erdoğan, ‘Efendim, işte eline kâğıdı alıyor, ‘Bak, bakanlar kurulu tek parti döneminde işte Kur’ân’ı yasaklamışlar’ diye. ‘Ama’ dedi ‘o Kur’ân, doğru yasaklanmış; ama niye yasaklandığının ekinde gerekçesi var. Yanlış yazıldığı için, doğru olmadığı için, o doğru olmayan Kur’an yasaklanmış. Yoksa Diyanet’in Kur’ân’ı zaten yayında. Zaten herkes biliyor; ama’ dedi ‘gerekçesini de söylemiyor, siz de gerekçesini bilmiyorsunuz; çünkü sizin elinizde arşiv yok’. Yahu yapmayın! Arşiv gerçekten sizde mi? ‘Evet’. Önce arşivi istedik. ‘Biz bunu vermeyiz’ dediler. Vermezseniz dava açıp arşivimizi isteyeceğiz dedik. Sonunda dijital ortamda bize arşiv verildi.”

“Tamamını aldınız mı?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Tamamı.... 1-1,5 milyon sayfa civarında. Raporlar var, belgeler var, yazışmalar var, illere giden müfettişlerin raporları var” dedi.

“Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair önemli ayrıntılar var”

Kılıçdaroğlu, “Siz incelediniz mi bunu? Muhtemelen grup toplantılarının zabıtları da vardır” sorusu üzerine de şu açıklamada bulundu:

“Evet, büyük bir ihtimalle. Tabii 1,5 milyon sayfa olunca, tamamına bakma şansım olmadı. Zamanım da yok zaten ona; ama bir grup bilim insanına dedik; bunları inceleyin, bakın; nedir, ne değildir falan diye. Onlar, inceliyorlar. Dolayısıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarının, bir devlet kurulurken, yeni bir devlet kurulurken nasıl hareket edilmiş, yazışmalar nasıl yapılmış, bakanlıklar nasıl oluşturulmuş, bütün bu ayrıntılar var zaten aslında o arşivde.”

Kılıçdaroğlu, “Neler var ilginç, sizin gördüğünüz?” sorusu üzerine de şu bilgileri verdi:

“Arşivde, Cumhuriyet’in ilk yıllarına ilişkin sosyal yapıyı görmek de mümkün”

“Var meselâ, işte Mevlid yasaklanmış. Biz de merak ettik, bu mevlid niye yasaklanmış diye. Mevlid, şöyle: Mevlid’in metni, amacından çıkarılmış, içine günlük bir sürü şey ilâve edilmiş. Portakal suyu nasıl içilecek, o dahi var. Onu yasaklamışlar. Yani mevlide duyulan saygı dolayısıyla. ‘Bu, mevlid değildir’ diye onu yasaklamışlar. Bunu da hatta Erdoğan bir ara kullandı. Yapılan yasaklamaların hepsi, eğer inancımızın… Diyelim ki Kur’ân-ı Kerim yanlış yazılmışsa, o yasaklanmış. Mevlid yanlış yazılmışsa, o yasaklanmış. O dönemlerde harabe haline gelen camiler var. Camilerin onarımı için ayrılan paralar var. Ne kadar paralar ayrıldığı, nasıl onarımlar yapıldığı, illere gidildiği zaman illerde karşılaşılan sorunlar, önemli aileler kimlerdir, bunlarla ilgili dokümanlar... Aslında belki Cumhuriyet’in ilk yıllarına ilişkin sosyal yapıyı da oradan bütün ayrıntılarıyla görmek mümkün; ama tabii buna bilim insanlarının objektif, tarafsız bakmaları ve o dönemin koşulları içinde bunları değerlendirmeleri lâzım. Çok önemli veriler var.”

Akyol: ‘Abdülhamid hadis kitaplarını yaktırdı’ demişlerdi

Gazeteci Taha Akyol, devletin, Cumhuriyet’in kurucusu olan partinin arşivinin bulunmasının tarihçiler için büyük bir müjde olduğunu belirttikten sonra, bazı olayların nasıl çarpıtıldığına dair örnek verdi.

Taha Akyol, şöyle konuştu:

“Bu bahsettiğiniz Kur’ân-ı Kerim’in yasaklanması olayını ben bilmiyordum; ama siz anlatınca aklıma, Abdülhamid dönemindeki bir olay geldi. Abdülhamid döneminde Arap milliyetçileri, ‘İmamlar yani halifeler Kureyş’ten olur, Arap soyundan olur’ diye propaganda yapıyorlar ve bunun için birtakım hadis kitapları falan bastırıyorlar. Abdülhamid, bunların hepsini toplattırıyor ve külhanda, arşivde böyle geçiyor, kayıtlarda, Külhanda yaktırıyor; bir hamamın külhanında (ocağında) yaktırıyor. Aradan bir 15-20 gün, bir ay geçiyor, İttihatçılar, ‘Bu Moskof’tan alçak halife, hadis kitaplarını yaktırdı’ diye propagandaya başlıyorlar. Yani böyle şeyleri bağlamında görmek çok önemli.”

“Bir üniversite tarafından fasiküller hâlinde yayınlanabilir diye düşündüm”

Kemal Kılıçdaroğlu, “Arşiv herkese açık olacak mı?” sorusunu da şöyle cevapladı:

“Şöyle; bütün belgelere bir sefer bakmak lâzım, nedir, ne değildir? Tabii onu herkese nasıl açabiliriz, onu da ben bilmiyorum. Şu anda bir grup akademisyen, üzerinde çalışıyor. Hatta dedim ki, bu belgeleri acaba fasikül fasikül yayınlayabilir misiniz? Yayınlansın. Bir üniversite yayını olabilir, fasikül fasikül yayınlanır böylece; çünkü bunların tasnif edilmesi lâzım. Konu olarak, yer olarak, bölge olarak. Belki hani bir bölgeye bir araştırmacı girip oraya bakabilir. Osmanlı arşivleri gibi aslında... Cumhuriyet’in ilk kuruluş döneminin arşivleri… Bazı belgeler, tabii Arapça’dan bugünkü Türkçeye çevrilmiş. Arapça olanlar da var yani. Arap alfabesi ile daha doğrusu; eski Türkçe ile olanlar var. Onların bugünkü dile aktarılması lâzım; çünkü o belgeleri okurken de zorlanıyoruz yani, hangi anlama geldiğine dair.”

Hiç yorum yok: