Siyaset Bilimci Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa açıklamasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevden alma kültürüne karşı yapılmış bir saldırı olduğunu ileri sürerek, “Albayrak-Soylu rekabeti, artık Erdoğan-Soylu rekabetine dönüşüyor” iddiasında bulundu.
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek, Medyascope
TV’nin “Özel Yayın”ına görüntülü olarak bağlanarak, Batu Bozkürk’ün sorularını
cevapladı.
Burak Bilgehan Özpek,
yaşanan çalkantıyı nasıl değerlendiriyor?
“Erdoğan için bir
otorite kaybı”
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek, öncelikle “AK
Parti’den istifa etme”nin başlı başına bir mevzu olduğunu belirtiyor ve
“Süleyman Soylu’nun istifasından daha önemli olan şey, AK Parti’den, aktif bir
bakanın, otonom / özerk bir kararla istifa ediyor oluşu. Bırakın istifa ediyor
olmasını, istifa mektubunu twitter hesabına yüklemesi ve bunu halkla paylaşması
bile büyük bir hadise. Erdoğan için bir otorite kaybı anlamına geliyor” diyor.
Bunun “büyük bir başlık” olduğunu kaydediyor. Özpek, AK Parti’den ayrılmaların
daha önce de yaşandığını ancak bunların “görevden alma” şeklinde
gerçekleştiğini belirtiyor ve Kadir Topbaş, Melih Gökçek, Ahmet Davutoğlu
örneklerini hatırlatıyor.
“Danışıklı dövüş
değil”
Özpek, Soylu’nun istifasının Erdoğan’ın bilgisi dahilinde
olup olmadığı konusunda, “Bu istifa kabul edilmiş olsaydı eğer, hakikaten
Erdoğan’ın bilgisi dahilinde gerçekleşen bir istifa olmuş olacaktı; çünkü
Süleyman Soylu, bütün sorumluluğu üzerine aldı, Cumhurbaşkanına karşı saygısız
bir kelâm etmedi, sadakatini yineledi” diyor.
“Soylu, pazar günü
strateji değiştirdi”
Süleyman Soylu’nun istifasını, son yılların önemli siyasî
olaylarından bir tanesi olarak değerlendiren Özpek, halkın sokağa dökülmesinden
sonra Süleyman Soylu’nun kendisine sahip çıkılmadığını, bir şekilde ‘günah
keçisi’ olduğunu anladığını, bunun üzerine pazar günü strateji değiştirdiğini
ileri sürüyor:
“Şöyle bir yol izledi: Kendisini romantik bir AK Parti’li,
romantik bir dava adamı rolüne sokarak bütün suçu üstlenip, yani Erdoğan’ın
üzerinde yoğunlaşan ya da başkanlık sistemi üzerinde yoğunlaşan soru
işaretlerini kendi üstüne çekip, paratoner gibi, bu romantizmin verdiği güçle
bir özerklik alanı yakaladı ve istifasını sundu. İki şeyi test etmiş oldu:
Kamuoyundaki desteğini test etti ve Erdoğan’ın sınırlarını test etmiş oldu. Bu,
çok enteresan.”
“Erdoğan sonrası
dönem geliyor”
Artık “Erdoğan sonrası durum”un da gelmekte olduğuna işaret
eden Özpek, yeni kuşakta Süleyman Soylu’nun parti içindeki rakibinin,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak olduğunu; Albayrak’ın da
bürokrasi ve medya üzerinde çok etkili bir isim olduğunu belirtiyor.
“Bülent Ecevit,
kongrede İsmet İnönü’yü mağlûp etmişti”
Özpek’e göre Süleyman Soylu, son 4 yılda oy devşirmek
amacıyla Türk sağının bütün sinir uçlarına çok hoyratça saldırdığı ve o Türk
sağı jargonunu çok iyi kullanabildiği için bir halk desteği elde etti.
Soylu’nun elindeki tek güç de bu halk desteği. Medya gücü yok, iş dünyası
üzerinde bir ağırlığı yok, bürokratik yapılanması yok. Özpek, “Soylu’nun
elindeki tek değer, halkın ona karşı duyduğu muhabbet. Bunu test etti. İkincisi
de, kendisinin yokluğuna Erdoğan’ın tahammül edip edemeyeceğini test etti”
diyor. Bunun çok riskli bir deneme olduğunu ancak riske girmeden de iyi
siyasetçi olunmadığını belirtiyor ve ekliyor:
“Ahmet Davutoğlu’na insanların kızdıkları nokta,
Başbakanlıktan istifaya zorlandığı zaman, Süleyman Soylu’nun dün akşam
(istifasını açıkladığı akşam) gösterdiği tavrı göstermemiş olması. Siyaseten
risk alamadığınız zaman daha büyük bir hedefe doğru ilerleyemiyorsunuz ya da
mevcut pozisyonunuzu koruyamıyorsunuz.”
“Soylu, hamlesini
antipati oluşturmadan yaptı”
“Pelikancılar” denen grubun cumartesi ve pazar günü Soylu’ya
karşı yaptıklarının çok açık bir şekilde ortada olduğuna işaret eden Özpek, o
tarafta da Soylu aleyhtarlığından ziyade bu meselenin gelişimini
soğukkanlılıkla izleyen bir tavır ortaya çıktığını, yani Soylu’nun, ‘çok fazla
antipati uyandırmadan bir hareket yaptığını ve Erdoğan’ın kendisini bu desteğe
rağmen pat diye görevden alamayacağını da görmüş olduğunu’ düşünüyor.
“Bu savaş bitmedi; bu savaş yeni başlıyor” diyen Özpek,
bundan sonrası için şu öngörüde bulunuyor:
“Albayrak-Soylu
rekabeti, artık Erdoğan-Soylu rekabetine dönüşüyor”
“Şu anda ilk hamleler yapıldı sadece. Bundan sonra bu
defterin daha çok açık kalacağını düşünüyorum ben. Özellikle gece Fahrettin
Altun’un paylaştığı, Tayyip Erdoğan’ın bilgisayar ekranına bakarken çekilmiş
görüntüsü çok manidar. ‘Var olan tartışmaları, kimin kime destek verdiğini,
kimin ne yazdığını Sayın Cumhurbaşkanı izliyor, haberiniz olsun’ şeklinde
yorumluyorum. Sonra AK Parti’li milletvekillerinin ve teşkilat üyelerinin aynı
fotoğrafla destek açıklaması… Sanki ‘ortada bir bölünmüşlük vardı da onlar
taraf tutmak zorunda kaldılar ve Reis’ten yana tavırlarını ortaya koydular’
gibi bir tablonun ortaya çıkması yaşandı dün akşam.
Şöyle söyleyeyim size; daha önce Berat Albayrak ve Süleyman
Soylu arasında var olduğu düşünülen gerilim ya da rekabet, artık Süleyman Soylu
ile Tayyip Erdoğan arasındaki bir gerilime dönüşüyor. Dün akşam biz, aslında bu
olayı seyrettik.”
Bülent Ecevit’in, kongrede İsmet İnönü’yü mağlûp etmesini
hatırlatan Özpek, AK Parti içinde İçişleri Bakanlığı gibi bir görevde
bulunurken ve halk nezdinde desteği bu kadar yüksekken bu hamleyi yapan ilk
kişinin Süleyman Soylu olduğuna dikkat çekiyor.
Özpek, yaşanan durumu siyasî bakımdan şöyle özetliyor:
“Soylu, Erdoğan’ın
görevden alma kültürüne saldırmış oldu”
“Çok büyük bir risk aldı, onu söyleyeyim. Bu, ‘Görevimin
başındayım’ deyip kapanacak bir mesele değil. Soylu, hafta sonu kendisi
hakkında yazılanları unutmaz; Erdoğan da Soylu için yazılanları unutmaz; çünkü
neticede Soylu’nun istifası, “Erdoğan’ın görevden alma kültürü”ne karşı
yapılmış bir saldırıdır. Bunu yaparken de “Sayın Cumhurbaşkanım, size olan
sadakatimi yineliyorum; sorumluluğu da üzerime alıyorum” gibi de romantik bir
saldırı. Yani Erdoğan’ı sevenleri de karşısına almayan ustalıkta bir şey. Adam
siyasetçi. Yani bunları çok iyi sezebiliyor. O yüzden, dediğim gibi; yani,
Albayrak-Soylu karşıtlığından Erdoğan-Soylu karşıtlığına geçti olay.”
“Erdoğan, medyada
yeni bir düzenlemeye gidecektir”
Peki, bundan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne yapabilir?
Özpek’e göre Berat Albayrak, bu durumdan memnun. Tek başına
Soylu’yu alt edemezdi; ama şimdi bu meseleyi Erdoğan-Soylu karşıtlığına
getirerek Soylu’yu ekarte edebilme şansı var. Dolayısıyla bundan sonra yavaş
yavaş, hükümet yanlısı medya birbirinden ayrışacak. Muhtemelen, Soylu’nun
kamuoyundaki imajı, ince ince yontulacak. Erdoğan, tekrar kişisel karizmasını
inşa etmek için, medya mekanizmasında yeni bir düzenlemeye gidecek. Muhtemelen
bütün haberler, Tayyip Erdoğan üzerinden verilecek. Kamuoyundaki ‘Süleyman
Soylu imajı’ yavaş yavaş silinecek.
Özpek, Süleyman Soylu figürünün nasıl normalleştirileceği
konusunda da şunları düşünüyor:
“Normalleşme
sağlanırsa, Soylu figürü kendiliğinden zayıflar”
“Tayyip Erdoğan’ın sıkıştığı nokta, Türkiye mutlaka
güvenlikçi ve milliyetçi bir söylemle idare edilmeli. Yani özgürlükçü bir
demokratik sisteme geçmeyi istemiyor. O sistem de devamlı Süleyman Soylu gibi
popüler figürler üretir. Ona da mecbur. Fakat Süleyman Soylu’nun kendisini
gösterebilmesi için mutlaka olağan üstü zamanların olması lâzım. Terörle
mücadele olması lâzım, afet olması lâzım, salgın olması lâzım. Eğer hükümet, bu
olağan üstü zamanları biraz azaltırsa; yani Süleyman Soylu’nun kendini öne
çıkartabildiği olayları artık yapay olarak yükseltmezse ve yükselmesine izin
vermezse, Süleyman Soylu zaten kendiliğinden normalleşen bir figür haline
gelecek. Önümüzdeki birkaç ay bu tip şeyleri izleyeceğiz; yani Soylu’nun fazla
göz önünde olmadığı, unutturulmaya çalışıldığı bir dönem izleyeceğiz. Fakat
dediğim gibi, AK Parti’nin kendi zaten, yani o makine kaybediyor, siyasetin
diğer aktörlerine karşı. Bir de AK Parti içerisinde Erdoğan’ın ve çevresinin
kaybettiği bir durum ortaya çıkabilir. Çok enteresan bir döneme giriyoruz
bence.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder