13 Kasım 2018 Salı

SP Milletvekili Cihangir İslâm: Kürsü dokunulmazlığını ihlâl etmek parlamentoya darbedir ; parlamentonun lağvedilmesi demektir


Cihangir İslâm, kürsü dokunulmazlığına rağmen hakkında soruşturma açılmış olmasını değerlendirirken şunları söyledi:

“Kürsü dokunulmazdır. Yani benim kürsüde söylediklerimden ötürü ve kürsüde bahsettiğim konularda dışarıda söylediklerimden ötürü soruşturma açılıyorsa, o kürsünün namusu gitmiştir. Yani darbedir bu. Kürsü dokunulmazlığına dokunmak, Türkiye’de bir darbe gerçekleştirmektir. Eş anlamlıdır. Ha, bu sadece benim meselem olmaktan çıkar. Artık parlamentonun meselesidir. Bu ülkedeki ifade özgürlüğünün meselesidir. Aslında bunların sokakta da rahatça konuşulması lâzım... (…) O kürsüye dokunulması, parlamentonun artık lâğvedilmiş olmasıyla eş anlamlı bir hale gelir. Darbe haline gelir.”

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslâm, KRT televizyonunda yayınlanan “SorguluYorum” programında, KRT Genel Yayın Yönetmeni Ferit Atay’ın sorularını cevapladı.

Meclis konuşmamdan dolayı her kesimden tebrik alıyorum

Cihangir İslâm, AK Parti tarafından tepki gösterilen Meclis konuşmasından dolayı, gittiği her yerde AK Parti seçmenleri de dahil olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinden tebrik aldığını söyledi. Kendisi de bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile haksız bir şekilde işinden edilmiş birisi olarak, KHK ile zulme uğrayan kesimin şikâyetlerini Meclis kürsüsünde dile getirdiğini ifade eden İslâm, “Halkın o konuşmayla bir problemi yok. Ne demek istediğimi gayet iyi anlamış” dedi.
Cihangir İslâm, vatandaşlara Meclis konuşması hakkındaki düşüncelerini sorduğunu ve olumlu karşılıklar aldığını; kendisinden aynı şekilde halkın şikâyetlerini dile getirmeye devam etmesini istediklerini söyledi.

Zulümlerine ayna tuttuğum için bu kadar rahatsız oldular

Konuşmasından sadece AK Partililerin bir kısmının memnun olmadığını belirten İslâm, “Herhalde bam teline dokunduk” dedi. İslâm, Meclisteki konuşmasıyla bir anlamda AK Parti’nin icraatlarına ayna tuttuğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

“Zulmettiklerine kendileri de vakıflar ki, kendileri de inanıyorlar ki, o yüzden rahatsız oldular. Yoksa adil bir yönetim sergilediklerine inansalar, dikkate bile almazlar bu sözleri, o özgüvenleri olsa; ama esas mesele şurada düğümleniyor: Korkuyla, insanları açlıkla tehdit ederek sindirmeye çalışıyorlar. Bir anlamda biz de onlara bu tehditlerin çalışmadığını ve bundan sonra da çalışmayacağını gösterdik.”

17-25 Aralık operasyonları da bir darbe girişimiydi

Cihangir İslâm, AK Parti’nin, kuruluşundan beri içinden FETÖ’yü de çıkaran bir dinî toplulukla hukuk bakımından kabul edilemeyecek bir ilişki içerisine girdiğini; bu ilişkinin ülkeyi önce 7 Şubat 2012 MİT krizine, ardından 17-25 Aralık sürecine sürüklediğini, 15 Temmuz’la da “patladığını” anlattı.

17-25 Aralık sürecinin yolsuzluk boyutunun ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten İslâm, 17-25 Aralık operasyonlarının da bir darbe girişimi olduğunu söyledi. İslâm, “Bakın, meselâ 17-25’te millet yoktur ortada. Anlatabildim mi? O yüzden herkes, ne dediğimi doğru anlasın. Benim söylediklerime kendi kafalarınca birtakım anlamlar yükleyerek konuşmasınlar” dedi.

Birçok şehit yakınından bana destek geliyor

Kendisinin AK Parti’ye muhalif olmasına rağmen 15 Temmuz’da meşru yönetimi darbecilere karşı savunmak için Üsküdar Meydanı’na gittiğini vurgulayan İslâm, iddia edildiği gibi darbeye direnen halkı ve şehitleri FETÖ ile aynı kefeye koymasının mümkün olmadığını anlattı. 15 Temmuz Derneği’nin kendisine gösterdiği tepkiye dair soruyu da cevaplayan İslâm, “20-30 kişinin yaptığı bir suç duyurusu ve Saadet Partisi İl Başkanlığı önünde, bakın fotoğrafa; 30 kişiyi geçecek bir şey değil. ‘Şehit yakınlarıyız’ diyor ama birçok şehit yakınından bana destek geliyor. Bunu nereye koyacaksınız? Benim şehitlerle ne derdim olabilir? Benim şehit yakınlarıyla ne derdim olabilir? Ben, siyasetteki FETÖ ayağının ortaya çıkmasını ve bunların cezalandırılmasını istiyorum” diye konuştu.

FETÖ’nün siyasî ayağının ortaya çıkarılması için verilen önerge neden reddedildi?

FETÖ’nün siyasî ayağının ortaya çıkarılması için İYİ Partinin verdiği ve Saadet Partisi’nin de desteklediği Meclis araştırması önergesinin AK Parti tarafından reddedildiğini hatırlatan İslâm, sözlerine şöyle devam etti:

“Niçin reddedilir bu? Bunu anlamak mümkün mü yani? Burada bir isyanım var benim yani. Niçin reddedilir? Yahu diyoruz ki, ‘Seni yıkan gücü araştıralım ve cezalandıralım; onun bütün hücrelerini ortaya çıkartalım.’ Bunu anlamak mümkün mü yani? Bu meselenin üstüne yatacaksınız, ondan sonra da sağı solu suçlayacaksınız; hadi canım, bırakın yaa! Vicdan ölmedi bu ülkede. Akıl da ölmedi.”
Cihangir İslâm, medyadaki birçok satılmış veya sindirilmiş kalemin, kendisinin aslında ne demek istediğini anladığı halde anlamazlıktan geldiğini söyledi. İslâm, “Hani derler ya, ‘Uyuyan insanı uyandırabilirsiniz de, uyuyor gibi yapanı mümkün değil. O uyuyor gibi yapan, uyanık olduğunu biliyor; ama size uyanık olduğunu söylemiyor. Bu linç hadisesi, çok şükür tutmadı.” dedi.

İktidarın kötülükleri, KHK’larla meşrulaştırılıyor

KHK ile kamudan ihraç edilen ve lânetli ilân edilen herkesin suçlu olmadığını bildiğini ifade eden İslâm, bu kişilerin suçlu olup olmadıklarının belgelerle ortaya konması gerektiğini söyledi. İslâm, iktidarın kendisini de sadece ve sadece muhalif kimliğinden dolayı bu listeye dahil ettiğini kaydetti. İslâm, “Ne yapmışım yani? Eylem mi yapmışım? Ya da terör örgütleriyle birlikte mi davranmışım? Ya da gayrimeşru bir işe mi karışmışım? Yok. Bunun üzerine yeni bir siyaset dili oluşturuluyor. Bir korku iklimi oluşturuluyor ve yönetimin yaptığı her kötülük, bunun üzerinden meşrulaştırılıyor.” dedi.

Tıpkı 11 Eylül’de ABD’nin yaptığı gibi…

11 Eylül saldırıları olduğunda Amerika’da olduğunu, o süreci yaşadığını belirten İslâm, “Öyle bir rejim rüzgârı estirildi ki, adeta Müslüman olmak suç haline geldi. Şimdi de adeta KHK’lı olmak el yakan, yani herkesin kaçtığı, ona dokunamadığı bir durum haline geliyor. Oluşturulmak istenen bu... Ha, ben de diyorum ki bu haksız bir uygulama, zalimce bir uygulama. Diyorum ki, kim ne suç işlediyse bunu çıkartın, ortaya koyun. Cezası varsa da çeksin. Bunu yapmanın bir yolu da işte FETÖ’nün siyasî ayağının ortaya çıkartılması” diye konuştu.

Cihangir İslâm, tartışılan Meclis konuşmasında AK Parti milletvekillerine hitaben kullandığı “Allah’a değil, en çok aldanan aciz bir kula kulluk ediyorsunuz” cümlesiyle ne kastettiğinin sorulması üzerine, şu cevabı verdi:

‘O ne derse o’ değil

“Benim orada vurgulamak istediğim, AK Partililerin kendi genel başkanlarına insanüstü birtakım özellikler yükleyip buna inanması ve bizden de buna inanmamızı beklemesi ve böyle bir mitos üzerinden bir yönetim biçimini aklamaya çalışması. Bütün mesele bu... Yani buna inanmak şöyle dursun, gerçekten komik bir şey. Ben, insanların tarak dişi gibi birbirine eşit olduğuna inanan bir insanım. İki; Allah’ın kulu olmaya çalışan bir insanım. “Allah’ın kulu” şu demek: Başka hiçbir şeye kulluk etmeyen demek... Başka bir insana, başka bir mahlûka, başka bir varlığa kulluk etmeyen demek… (…) Sorgulamaksızın itaatten bahsediyorum yani. ‘O ne derse o’ diyorlar da ben onun üzerine söylüyorum. ‘O ne derse o’ denir mi? Yani bir şahıs gösteriyorsunuz bana. ‘Bakın, bu ne derse onu yapacağız’ diyorsunuz. Böyle bir ilişki biçimi olur mu? Bu ona aynı zamanda yanılmazlık atfetmektir. (…) ‘Ona dokunmak ibadettir’ diyor. Ne demek bu yaa? Bu nasıl bir anlayış? (…) ‘O ne derse o’ değil. Ben ortak akla inanan bir insanım.”

Cihangir İslâm, kürsü dokunulmazlığına rağmen hakkında soruşturma açılmış olmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:

Kürsü dokunulmazlığını ihlâl etmek parlamentoya darbedir

“Kürsü dokunulmazdır. Yani benim kürsüde söylediklerimden ötürü ve kürsüde bahsettiğim konularda dışarıda söylediklerimden ötürü soruşturma açılıyorsa, o kürsünün namusu gitmiştir. Yani darbedir bu. Anlatabildim mi? Kürsü dokunulmazlığına dokunmak, Türkiye’de bir darbe gerçekleştirmektir. Eş anlamlıdır. Ha, bu sadece benim meselem olmaktan çıkar. Artık parlamentonun meselesidir. Bu ülkedeki ifade özgürlüğünün meselesidir. Aslında bunların sokakta da rahatça konuşulması lâzım... (…) O kürsüye dokunulması, parlamentonun artık lâğvedilmiş olmasıyla eş anlamlı bir hale gelir. Darbe haline gelir. Onu söylemek istiyorum.”

Hiç yorum yok: