25 Mayıs 2018 Cuma

Osmanlı Döneminde Ramazan - 3

Halife Abdülmecid döneminde bir Huzur Dersi / Ressam: Hüseyin Avni Lifij
“Osmanlı Döneminde Ramazan”ın bu bölümünde, “Huzur Dersleri”nden bahsedeceğiz.

Prof. Dr. Mehmet İpşirli’nin verdiği bilgiye göre Osmanlı padişahları, Ramazan ayında din bilginlerini saraya davet eder ve tefsir dersleri yaparlardı. Padişahın huzurunda yapılan bu derslere, “Huzur Dersleri” denirdi. Osmanlılar’da Huzur Dersleri, 1759 yılından 1924 yılında hilâfetin kaldırılmasına kadar devam etmiştir.

Kuruluş yıllarından itibaren Osmanlı padişahları gerek ilmî ortamı canlandırmak, kültürel gelişmeyi sağlamak, gerekse iktidarlarını çeşitli kesimler nezdinde desteklemek ve hânedanın meşruiyetini ortaya koymak gibi düşüncelerle huzurlarında ilmî toplantılar yapmak üzere etraflarına ulemâyı toplama, hatta özel hoca edinme konusuna önem vermişlerdir.

Fâtih Sultan Mehmed döneminden itibaren bizzat padişahın da katıldığı ilmî sohbetler ve tartışmalar, büyük bir yoğunluk kazanmıştır. Ancak bunun düzenli bir şekilde tertip edilmesi 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra gerçekleşmiştir.

Daha önce 17. yüzyılın sonlarında da zaman zaman bu tür dersler yapılmıştır; ama bu dersler sistemli ve geleneksel değil, münferid uygulamalardır.

Huzur derslerine örnek olabilecek ilk sistemli uygulamanın 3. Ahmed zamanında Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa tarafından 1724’te yapıldığı bilinmektedir. İbrâhim Paşa, devrinin tanınmış âlimlerini bazı ramazanlarda kendi sarayında toplayarak onlara Kur’an’dan bazı âyetlerin tartışmalı tefsirini yaptırmış, Nisan 1728 Ramazanında bu derslerden birine 3. Ahmed de katılarak başından sonuna kadar takip etmiştir. 3. Mustafa’nın, babası 3. Ahmed’in yanında genç bir şehzade olarak bu derslere katılması ve bundan etkilenerek huzur derslerini ihdas etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Daha sonraki padişahlar da bu geleneği sürdürmüşlerdir. Nitekim Haziran 1755 Ramazanında 3. Osman’ın, Şerefâbâd’da kütüphane hocası Hamîdî Efendi’yi huzuruna davet ederek tefsir dersi yaptırdığı ve dersin sonunda ona ihsanlarda bulunduğu görülmektedir.

Meselâ, Sultan Mustafa’nın huzurunda, Kādî Beyzâvî’nin tefsirinden, “Ey iman edenler! Kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitler olarak adaleti gözetin” meâlindeki âyet müzakere edilmiştir. Bu ders, başlangıcından itibaren tartışmalı geçmiş ve Sultan Mustafa tarafından ders sonunda her âlime yüz altın ihsanda bulunulmuştur.

1759 yılı Ramazan ayında 15-26 Mayıs tarihleri arasında cuma dışında her gün padişahın huzurunda yapılan bu dersler, Sepetçiler Kasrı, Sarık Odası, Ağa Bahçesi, Sofa ve Divanhâne gibi Topkapı Sarayı’nın çeşitli mekânlarında gerçekleştirilmiş, toplantılara müzakereci olarak beş altı kadar âlim katılmıştır. Dersler öğle ile ikindi arasında icra edilir, ikindi namazından sonra padişah Harem’e çekilirdi.

Huzur derslerinde dersi takrir eden âlime “mukarrir”, müzakereci durumunda olan âlimlere önceleri “tâlip”, daha sonra “muhatap” denilmiştir. Bir mukarrir ve beş muhatapla başlayan bu derslerde muhatapların sayısı zaman içinde artmış, eksilmiş, ders adediyle günleri, saatleri ve dersin süresi değişikliğe uğramıştır. Nitekim Şubat 1767 huzur dersleri için belirlenen âlim sayısı 126 olup bunlar on dokuz meclise taksim edilmiş ve her biri bir güne ayrılmıştır. İçlerinden en kıdemli ve liyakatli bulunanlar mukarrir olmuştur.

1. Abdülhamid döneminde Kasım 1775 Ramazanında huzur dersleri için şeyhülislâmın görüşü alınarak mukarrir ve muhatap olarak 70 âlim belirlenmiş, böylece sayı azaltılmıştır. Bu uygulamadan, huzur dersleri hocalarının şeyhülislâm tarafından seçildiği anlaşılmaktadır. Gerek mukarrir gerekse muhatapların seçiminde liyakate ve ilmî mertebeye dikkat edilmesi, gönderilen emir ve tezkirelerde önemle belirtilmiştir. 1786 yılından itibaren ramazanda sekiz ders ile yetinildiği ve dokuzuncusunda mukarrirler meclisi toplanmasının bazı istisnalarla âdet haline geldiği görülmektedir

Tam bir ilmî serbestiyet içinde yapılan derslerde bir âyet okunarak mukarrir tarafından onun tefsiri yapılır, muhatapların sorularına ve itirazlarına mukarrir cevap verir, böylece ilmî bir sohbet cereyan ederdi.

Derslerde ilminin derecesini göstermek isteyen bazı muhatapların münazaralarda terbiye ve edep dışına çıktıkları da görülmüştür. Meselâ Mart-Nisan 1763 Ramazanında muhataplardan “Tatar Hoca” diye anılan Tatar Ali Efendi, mukarrir Abdülmü’min Efendi ile ilmî tartışma sınırlarını aşarak mukarrire terbiye dışı ağır sözler sarf edince Bozcaada’ya sürgün edilmiştir.

Ocak-Şubat 1801 Ramazanındaki bir huzur dersi, mukarrir ve muhataplar arasındaki münazarada kendilerini ispatlamak isteyen muhatapların mukarrire lüzumsuz itirazları ile ilmî zeminden çıkarak terbiye dışı sözlerin sarf edilmesine sahne olmuş, bu durumdan müteessir olan 3. Selim, dersi yarıda kestirmiştir. Sultan Selim, cereyan eden tartışmadan üç muhatabın haksız olduklarını anlayarak her üçünün de muhataplıktan çıkarılmasını şeyhülislâma bildirmiştir.

Meclislerin toplantı yerini padişah belirlerdi. Burada mukarrir padişahın sağında, muhataplar ise mukarririn yanında yarım daire şeklinde önlerinde rahlelerle minderlere otururlardı. Erkek ve kadınlardan huzurda ders dinlemek üzere kalacakların isimlerinin padişahın tasvibinden geçmesi gerekirdi.

Sultan Abdülaziz döneminde Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda yapılan huzur dersleri, 2. Abdülhamid zamanında Yıldız Sarayı’nın Çit Kasrı’nda icra edilmiştir. Padişah, burada yüksekçe bir mindere oturur, karşısında önlerinde rahlelerle mukarrir ve muhataplar yerlerini alırlardı. Ramazan ayı boyunca haftada iki gün devam eden ve iki saat süren bu derslerde mâbeyn dairesinin büyükleriyle davet üzerine bazı vükelâ ve devlet adamları da bulunabilirdi. Her dersin mukarrir ve muhatapları farklı olurdu. Ders sonunda kendilerine eskiden olduğu gibi atıyyeler, cübbe ve şal hediye edilirdi.

Huzur dersleri, Sultan Mehmed Reşad zamanında Dolmabahçe Sarayı’nın Zülvecheyn sofasında ramazan ayının ilk on gününde sekiz oturum halinde yapılırdı. Derslere şehzadeler ve devlet vükelâsı da davet edilirdi. Hünkâr, deniz tarafında kanepenin üzerine yerleştirilmiş mindere otururdu. Sağ tarafında hânedan mensupları, sol tarafında da mâbeyn erkân ve memurlarıyla bendegân bulunurdu. Harem kadınları ise dersleri bir paravanın arkasından takip ederdi. Bu derslerde mukarrir siyah, muhataplar mavi cübbe giyerlerdi.

 Sultan Vahdeddin ve Halife Abdülmecid Efendi zamanında Dolmabahçe Sarayı’nda devam eden derslerin sonuncusu Mayıs 1923 Ramazanında yapılmış, 4 Mart 1924 tarihinde hilâfetin ilgası ile birlikte huzur dersleri de tarihe karışmıştır. Böylece bu dersler, 1759-1924 yılları arasında 165 yıl devam etmiştir.

Hiç yorum yok: