Akit gazetesi yazarı Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin, Akit TV’de
yayınlanan “Bilgi Savaşları” isimli programda söylediği bazı cümleler,
kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
Prof. Maranki, “Allah’ın izniyle benim bir ümidim var: 25
Haziran. (…) Kaf Dağı’nın arkası; 25 Haziran’da. Olmadı; zaten o zaman artık Belgrad
Ormanı’nda ağacın dibinde talim şeyimiz. Oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa
artık, ‘bismillahirrrahmanirrahim’ diyeceğiz” diye konuştu. Program sunucusu Murat
Alan’ın “Yok, o kadar da değil de…” itirazı üzerine de Maranki, “Ama adam sana
topla saldırıyor. Senin tüfeğinle saldırıyor. Tankınla atıyor kardeşim yani.
Gerektiğinde bu millet, ona hazır. Onu söylemek istiyorum” dedi.
Maranki’nin bu sözleri, “24 Haziran’da AK Parti iktidarı
seçimi kaybederse, iktidarı vermemek için silahlarımızı gömdüğümüz yerlerden
çıkarıp, muhalefet mensuplarıyla çatışırız” şeklinde değerlendirildi ve büyük
tepki gördü. Twitter’da da #AhmetMarankiYargılansın etiketiyle kampanya
başlatıldı. Prof. Dr. Ahmet Maranki hakkında “Basın yoluyla halkı kin ve
düşmanlığa tahrik” suçu işlediği gerekçesiyle soruşturma başlatıldı
İki doktoralı siyaset
bilimi profesörüyüm
Program sunucusu Yeni Akit gazetesi Haber Müdürü Murat Alan,
Ahmet Maranki’nin kamuoyunda daha çok şifalı bitkiler uzmanı olarak tanındığını
ancak kendisinin bir siyaset bilimci olduğunu belirtti. Bunun üzerine Prof. Dr.
Ahmet Maranki, kendisinin İstanbul Üniversitesi’nde siyaset bilimi eğitimi
almış bir profesör olduğunu, “Hocaların hocası Sabahattin Zaim ve Nevzat
Yalçıntaş’tan doktora eğitimi almış bir profesör olduğunu; Sabahattin Zaim’in,
Başbakan’ın, Abdullah Gül’ün, Numan Kurtulmuş’un da hocası olduğunu; kendisinin
aynı zamanda ‘orman endüstri mühendisi’ olduğunu” dile getirdi. Prof. Maranki, “İki
doktoram var. Siyaseti birileri yaptığı için şimdi biz ot, çöple meşgulüz. İnşallah
vakti gelince nasip olur diye düşünüyoruz” dedi.
Sarıdiken: Dolar
almak, bu ülkeye ihanettir
Programda daha sonra Prof. Dr. Ahmet Maranki ve Akit TV
Genel Yayın Yönetmeni Bülent Sarıdiken’in yorumlarıyla güncel iktisadî ve siyasî
gündem değerlendirildi. Dolar’ın yükselişini değerlendiren Bülent Sarıdiken, “Dolar’a
yüklenen ve Dolar alan her insan, bana göre ülkeye ihanet etmiştir; çünkü millî
müdafaa sürecindeyiz.Bu süreç içerisinde ülke üzerinde hesapları olanlarla
birlikte hesap içerisine girmek, cebini düşünmek, hakikaten bu ülkeye ihanettir”
dedi.
Maranki: Vatandaş
bunu yapacak; devlet ne yapıyor? Vur abalıya!
Prof. Dr. Ahmet Maranki ise, Sarıdiken’in bu sözlerine
itiraz etti. Maranki, “Vatandaş bunu yapacak. Devlet ne yapıyor? Merkez Bankası
ne yapıyor? Kuruluşlar ne yapıyor? Sayın bakan, niye, sen bakan değil misin
kardeşim? Niye müdahale etmiyorsun? Senin üstünde biri mi var? İşte Sayın
Cumhurbaşkanı, onun için diyor “24 Haziran’dan sonra.”
Yapamıyor. Senin kontrolünde değil bu işler. Yani bunu
söyleme… Hep yastık altı… Vur abalıya! Bülent Bey, vatandaş bunu çözemez ki. Ahmet
Maranki, 100 bin Dolarını bozdurdu.” diye konuştu. Sunucu Murat Alan’ın “Hocam,
var mı o kadar?” sorusu üzerine de Maranki, “Allah’a şükür; katı da var yani”
karşılığını verdi.
İngiltere’de banka
kuran Şahenk ve Özyeğin…
Maranki, “Müsaade buyurun, sözümü de lütfen kesmeyin”
diyerek, yurt dışında banka kuran Türk işadamlarının neden döviz rezervlerinde
yatırımlarını Türkiye’ye yapmadıklarını sordu. Maranki, “Şimdi burada,
İngiltere’de bir banka açıldı. Açılışını da Türk yetkililer yaptı. İsmi burada;
4 harf. Söylemek istemiyorum. Kuruluşu kim yapmış? Şahenk. Sayın Şahenk meselâ.
Sayın Özyeğin; ortağı ve birtakım ortaklarıyla devlet yetkilileri de bu
bankaları açtılar şimdi. Böyle bir müdahalede bunlar şayet Türk ekonomisinin
güçlenmesini istiyorlarsa, hemen bir oradan açıklama yapıp “Biz, Türkiye’de bu
konuda şöyle bir Dolar noktasında bir yatırım sözü veriyoruz” dese, işte bir
müspet şeydir bu… Bunun gibi… Acaba neden demezler de bunlar, gider bu bizim
inanç noktamızdaki insanlar, yatırımlarını Yunanistan’a, İspanya’ya yaparlar da
Türkiye’ye yapmazlar, Murat Bey? Havanda su dövme kardeşim. Havanda su dövme!
Bu ülke bizim. Bizim gidecek başka yerimiz yok. Iraklı, Suriyeli buraya geldi.
Biz nereye gideceğiz? İşte tam zamanı Bülent Bey kardeşim; bunu yapacak bu
bankalar. Açıklasın. Havanda su dövüyoruz. Cumhurbaşkanı, “Yalnızım” diyor.
Kardeşim, al profesyonel bir yönetici, oturttur oraya. Ama adam, da ne yapsın? “24
Haziran’a” diyor. E bekliyoruz. İnşallah o zamana kadar, kanımızın son
damlasına kadar mücadeleye devam edeceğiz. İnşallah birileri de bize köstek
olmaz da destek olur. (…) Sonra Başbakan da İngiltere’ye gidiyor, İngiliz
yatırımcıları buraya davet ediyor. Hadi buyur!”
Selâhaddin Eyyubî
Kürt değil, Azerbaycan Türk’üdür
Program sunucusu Murat Alan’ın, Türkiye’nin her badireden
Allah’ın lütfuyla, yardımıyla kurtulduğunu söylemesi üzerine Maranki, şöyle
konuştu:
“Dünyada bir hadise oluyor, hiç bilmediğimiz, o bize
yarıyor. Kardeşim, seçilmiş biri… Bak bu ruh var ya, bu Anadolu ruhu; ona
Türkiye ve Türk diyoruz yani. Bu Laz’ı, Çerkez’i, Kürt’ü, Selâhaddin Eyyubî’si
diyoruz ya… Bu arada, “Selâhaddin Eyyubî Kürt” falan diyorlar ya? Buradan
açıklamak istiyorum; geçen, bu Cuma günkü makalemde var, Selâhaddin Eyyubî’nin
babası kimdir, biliyor musunuz? Biz Azerbaycan Türk’üdür. Kardeşlerinin adı
nedir, biliyor musun? Tuğtekin’dir. Bir kardeşinin adı nedir, biliyor musun? Börü’dür;
kurttur. Yani bizi öyle aldatıyorlar ki.”
Gerekirse silahı alır
yine çıkarız
“Yeni bir tarih yazalım” çağrısında bulunan Maranki, “Yani
bunu yapalım arkadaşlar yani. Ülke elden gidiyor ya. Bak ben, haddi aştım
artık, 60 küsur yaşındayım. Yani hücre yaşım 33 tabi yani; bakma da hani bu
noktada. Yine gerekirse mücahidüne fisebilillah, alırız silahı çıkarız yani. 80’de
gömdük diye öyle şey yok yani. Çıkarız gerekirse” dedi.
Kendisine gelen bir izleyici mesajından hareketle Akit TV’yi
FETÖ konusu unutmakla suçlayan Maranki, “Bunun siyasî ayağı yok mu?” diye
sordu.
1993’de devlet adına
Azerbaycan’daydım
FETÖ yapılanmasının çok eski yıllara kadar uzandığını ifade
eden Maranki, şunları söyledi:
“Ben, 93’te Başbakanlık adına görevlendirildim. Azerbaycan’ın
yeniden yapılandırılması. Yazı yazıyorum orada. Bunların okulların ilk açıldığı
yerler. Üniversitedeyim. Tabi devlet adına oradayız; burada söylemekten
çekinmiyorum yani. 3 ayda bizi keşfettiler. Ben de rapor yazıyorum. Yolluyorum
devamlı. Her rapor yolladığımda daha bir sertleşme oluyor, bana karşı. Her
rapor yolladığımda… Ulan diyorum, ya bu devlet, acaba Rusya’nın mı elinde? O
zaman daha böyle bir şey yok. Her yolladığımda, güzel şeyler; bunlar oluyor,
şunlar oluyor, falan filan. Ben de Başbakanlık baş uzmanıyım o zaman. Baş
uzman. Bir gün toplantıya çağrıldık, Ankara’ya. Tamam mı? Biliyorsunuz, büyükelçilikte
bu müşavirler vardır; istihbarat elemanlarıdır onlar. Dediğin için diyorum. En
az 3 tane olur bunlardan. İşte birisi ona bakar; Cuma toplantılarında kim işte
devletin aleyhine iş yapıyorsa, fişler onları, yollar. Ben, Birleşmiş Milletler’de
UN DİP’i çalışıyorum. Toplantı var. Bir gün dedi ki kız, bizim odamız vardır
Ankara’da, “Efendim” dedi, “mektubunuz var”. Aldım mektubu, giderken açıyorum,
toplantıya. Tamam mı? Bir açtım, Büyükelçi beni şikâyet ediyor. Bak! Diyor ki, büyükelçi,
altında da istihbaratçıların raporu. “Azerbaycan’da ne yaptığı kurumumuzca
bilinmeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ahmet Maranki, Çeçenlerle bilmem
neleri yaptığını, şurada bilmem ne olduğunu, burada…” Bir baktım ki benim şikâyetlerim,
devletin eline gidiyor. Eyvah dedim. Hani dediğin gibi, daha 90’lı yıllarda bunlar,
devlete hakimdi. O gün bu gün burnumuzdan soluyoruz.”
Ahmet Maranki, konuşmasında “Paralel Yapı”nın sadece FETÖ’den
ibaret olmadığını da dile getirdi.
25 Haziran’da olmazsa, Belgrad Ormanı’na gömdüğümüz talim
şeylerini sokağa çıkaracağız
CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem’in açıklamalarının
değerlendirildiği bölümde Maranki, şunları söyledi:
“Hocam derdi ki bize, bu bilimleri öğreten, kozmik bilimleri,
dünyayı idare eden güçler… Aslında hani biz de biraz toplumu bilgilendiriyoruz
da, işin aslı belli yani. Dünyada bir hak var, bir de şer var. Şer güçler
birleşmiş, hakka saldırıyor, savunanlara. Bu kadar basit. Ben, derdim ki
hocama, ya hocam, bu nasıl çözülecek? “Oğlum” derdi, “Birgün” derdi, “bak”
derdi, şu elbiseyi gösterirdi, “Bu elbiseyi örerken” derdi, “bunun altında”
derdi, “bir ip vardır. En son. Bir gün Rabbilalemin murad ederse” derdi, “bu ip
gözükür” derdi. “Biri bunu görür” derdi. “Aaa! Burada bir ip var! Yapma ya”
falan derdi. “Bu ipi çekmeye başlar, açtıkça, ‘Aaa! Bu da varmış’ der. ‘Sen de
mi vardın orada?’ ‘Ben vardım ama direksiyonda da bu vardı’. O ‘bu vardı, bu
vardı” derdi; “her şey ortaya çıkar oğlum” derdi. “Rabbilalemin’i siz yeter ki
razı edin” derdi. Şimdi dedin ya ‘patladı cerahat.’ İpin ucu açıldı. Şimdi
burada demiş ya birileri… Ben, doktora dersinde ilm-i siyaset dersi aldım.
Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin, Sabahattin Zaim’den. O zaman Özal
dönemiydi. Avrupa programları vardı. İşte derdi, Avrupa Birliği’ne girme
dersleri, “Ya olmayacak nasıl olsa bu” derdi. Mübarek, o zamandan görmüş. Bense
ilm-i siyaset. Orada bir kural vardır; her doğruyu söylemek, doğru değildir.
Aksülamel (tepki) yapar. Bir. Çok önemli. Hani dedin ya, ‘doğruyu söylemeli’
dedin ya? Hani… İki: Ben, Dünyada çok çalıştım. Bulgaristan mezalimini
araştırdım, yazdım, gittim. Çocuklarım Romanya’da okudu. İşte, kızım Almanya’ya
evleniyor. Hep orada sorarım; ya derim, sizin bu tarih kitaplarında ‘Bu
Almanlar böyle kesmiş, şunu yapmış’… “Hiçbiri” der, “kitaplarda yazmaz.” Ya
Bulgaristan’da bu mezalim, Türklere?.. “Hayır, aksine Türkler saldırdı der.” Romanya’da
çocuklarım tıp okudu falan filan. “Asla” der, “hiçbir kitapta Romanya’nın,
devletinin aleyhine hiçbir kitapta hiçbir şey göremezsin” der. Bu ihanet, bizde
var. Niye? Çünkü adı, sapı bizden ama devşirme, dönmelerin eline geçmiş devlet.
Bunların elinde olduğu için. İnşallah, ben inanıyorum, tamam mı? 24 Haziran’da,
bu söylenenler, sizin buraya yatırdığınız, masaya, şeyler, unutulmaz da, unuturuz
ya biz hep, unutuyoruz. Hamasetimiz vardır; yürürüz yollarda. İki gün sonra,
dediğin gibi, Taksim olaylarından kim tutuklu? Yarın ne olacak? Bu olayların
sonunda ne olacak? Bitti kardeşim ya. Daha tespit edemediğimiz ne kriptolar
var. Onun için biz, ‘unutma, unutturma’ diyeceğiz. Ümidimiz, 24 Haziran’a kadar
bunlar çıkacak; ama yaptığımız işler, Allah rızası için olsun. Bak, kaleyi fethetmek
için O’nu razı etmek lâzım. O razı olsa, Rabbilalemin kün feyekün değil mi? Ol
dedi mi olmaz mı kardeşim her şey? Ha, biz O’nu razı edelim; ama şu an yapılan işlerde,
devletin işleri, Dolarından bilmem nesinden, milletvekili listeleri, gireceğiz,
ilçelerde, razı ediyor muyuz? Bunlara bakmak lâzım. Yoksa bu millete hakikaten,
hani bu kanıta dayalı diyorlar ya, olmalı, kanıta dayalı değil ama Rabbilalemin,
bu necip milleti koruyor. Hiçbir Türk devleti, içerideki hainler, en son bin
yıl önce de vardı. Diriliş’te izliyoruz. Bu gün izlediler. İhanet vardı. 100
yıl önce Abdülhamid’e de yaptılar.Aynı para politikaları, aynı şeyler. Aynılarını
yaptılar. Yedirdik bunu. İşte Menderes’i öldürttük. Diyoruz ya? Özal’ı
öldürttük. Kardeşim, sahip çık ya! Hocam derdi ki, son sözüm, “Oğlum” derdi, 80’li
yıllarda, Bülent Kardeşim, bize; tabi o zaman siyaset var. Hocam, biz nasıl
ayıracağız bu elmayla armudu? Hayırla şerri? “Oğlum” derdi, “şer, burası”
derdi. “Millet, devlet, Allah, kitap düşmanı bunlar” derdi. Belli değil mi
Türkiye’de? “Bunlar ne diyorsa tersini yapın” derdi. Ben de diyorum ki necip milletime,
bunlar ne diyorsa kardeşim, spekülasyonlara kulak vermeyin, tersini yapın. Allah’ın
izniyle benim bir ümidim var: 25 Haziran. Ben, hiçbir kuvvet bana AK Parti’ye
oy attıramaz. Şu tabloyu gördüm ya bir Kastamonulu olarak veya Maraşlı olarak,
şuraya gelen yazıları görerek; ama bu biz, bir daha liderimizi yedirmeyeceğiz
kardeşim. Ben yaşadım; Özal’ın danışmanlığını yazdım. Nasıl öldürüldüğünü
gördüm. Rahmetli Türkeş’in nasıl öldürüldüğünü gördüm ve kitabımda yazdım. Muhsin
Yazıcıoğlu’nun devlet arşivlerinden nasıl yok edildiğini gördüm. Yazdım
bunların hepsini. Bediüzzaman Said-i Nursî’yi nasıl 700 mahkemeye verip,
mahkemelere verip en son beraat ettirdiğini gördüm. Bak. Gördüm. Şimdi onun
için biz, artık bir olmamız lâzım, birlikte olmamız lâzım. Bu spekülasyonlar,
tamamen sunidir. Biz, onun için her doğruyu her yerde söylemeyeceğiz. Kan
ağlıyor içimiz ya! Kan ağlıyor! Ama bizim şayet aksi olursa, gidecek hiçbir
yerimiz yok. Ben, onun için umudum, Kaf Dağı’nın arkası; 25 Haziran’da. Olmadı;
zaten o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde talim şeyimiz. Oraya
gömdük. Çıkaracağız sokağa artık, bismillahirrrahmanirrahim diyeceğiz.”
Gerektiğinde millet ona hazır
Program sunucusu Murat Alan’ın “Yok, o kadar da değil de…”
itirazı üzerine de Maranki, “Ama adam sana topla saldırıyor. Senin tüfeğinle
saldırıyor. Tankınla atıyor kardeşim yani. Gerektiğinde bu millet, ona hazır. Onu
söylemek istiyorum” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder