Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “devlet” ve “hükümet” birbirinden farklı kavramlar ve yapılar olup olmadığına ve bu bakımdan AK Parti’nin konumuna dair bir soruyu cevapladı. Bu ayrımın birtakım Kemalist solcuların özlemi olduğunu belirten Perinçek, bu ayrımın doğru olmadığını söyledi. “Sonuç itibariyle Türkiye’yi AKP yönetiyor ve devletin başında AKP var” diyen Perinçek, AK Parti yönetiminin, Türkiye’nin yerinin Avrasya olduğuna karar verdiğini ileri sürdü. Perinçek, diğer taraftan, AK Parti’nin entelektüel yetenekleri bakımından zayıf bir parti olduğunu, partide bir Osmanlı mirası da olmadığını ifade ederek, “Yani Osmanlı mirası, daha çok ideolojik bir söylem olarak var” dedi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da
yayınlanan “Çıkış Yolu” programında, gazeteci Rafet Ballı’nın sorularını
cevapladı.
Rafet Ballı’nın “Belli ki, Avrasya’nın önde gelen ülkeleri,
devletleri, Türkiye’nin öneminin ve rolünün çok fazlasıyla farkındalar. Türkiye
devleti bunun ne kadar farkında, Türkiye’yi yöneten AKP, bunun ne kadar
farkında?” sorusunu da cevapladı. Perinçek, şunları söyledi:
AKP, entelektüel yetenekleri
itibariyle zayıf bir partidir
“Devlet ve AKP diye iki ayrı kurum var mı? Sanmıyorum. Sonuç
itibariyle Türkiye’yi AKP yönetiyor ve devletin başında AKP var. Yani eskiden
beri “Türkiye’de bir devlet var, bir de iktidarda olan parti var” gibi
anlayışlar vardır; ama ben bunu pek görmedim. Yani bir “ordu” diye görece
bağımsız, görece özerk bir kurum, Türkiye’nin tarihinde hep oldu. Vardı. Özellikle
1960’lardan sonra. Yani Atatürk zamanında hükümetle ordu arasında tam bir beraberlik
ve tam bir disiplin söz konusuydu; fakat o Atlantik döneminde Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin millî olması ve Atatürk geleneklerine bağlı olması nedeniyle,
Atlantikçi hükümetle ordu arasında anlaşmazlıklar ve ayrılıklar başladı. Yakın
tarihimizde böyle bir şey vardı; ama bu, çok abartıldı benim görüşüme göre.
(AKP) farkında mı? AKP, entelektüel yetenekleri itibariyle zayıf bir parti. Yani,
böyle dünya tahlili, dünya nereye gidiyor, stratejik çözümler vesaire… Buralarda
böyle bir geleneği yok. Böyle bir mirası yok. “Osmanlı” diyor, şu diyor, bu
diyor; ama Osmanlı mirası da yok AKP’de. Yani Osmanlı mirası, daha çok
ideolojik bir söylem olarak var. Hatta Osmanlı daha laikti AKP’den belki. Çünkü
Osmanlı, dünyayı, sonuç itibariyle, imparatorluk olduğu için, nesnel gerçeklere
göre, yani dünyevî hakikatlere göre yönetiyordu. Yoksa gökten geldiği söylenen…
(Sunucu araya giriyor, cümle yarım kalıyor.)”
Rafet Ballı’nın “Bu gün bakıyoruz ki Osmanlı paşaları, son
dönemde oldukça realistler. Dünyayı çok iyi takip ediyorlar” yorumu üzerine
Perinçek, “Yalnız paşaları değil, padişahları da.” dedi.
Tekrar “AKP, Avrasya açısından taşıdığı önemin farkında mı?”
sorusuna dönen Perinçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Erdoğan, farklı
tarihlerde 34 kere BOP’un eşbaşkanı olduğunu söylüyor
“Farkında mı? Farkında olmaktan çok, biraz el yordamıyla
götürüyorlar. Yani AKP’nin bir entelektüel, zihinsel bir devlet birikimi,
devlet tecrübesi olmadığı gözüküyor. Yani konuşmalarda da bunu görüyoruz, tavırlarda
da görüyoruz, kararlarda da görüyoruz ve AKP liderlerinin geçmişlerine,
birikimlerine baktığımız zaman da görüyoruz. Farkında olmaktan çok, biraz süreç
sürüklüyor onları. Farkında olsaydı, 2004 yılında Tayyip Erdoğan, 15 Şubat
gecesi Kanal D’de “Teke Tek” programında “Hani var ya Amerika Birleşik
Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Projesi, o proje kapsamında Diyarbakır’ı merkez
yapacağız, yıldız yapacağız.” demezdi. Demek ki farkında değil. Hani 2004
yılında, 34 yerde, o yıllar, 2005, 2006… Hepsini saptadık; 34 tane şey bulduk.
Bunların çoğu televizyon, video görüntüler; 34 yerde “eş başkan” olduğunu
söylüyor. Farkında olsa, FETÖ ile işbirliği yapmazdı. Farkında olsa, 2010, 2011
yılında PKK ile Kürt açılımı yapmazdı. Farkında olsa, Ermeni açılımına
kalkışmazdı. Yani farkında olmadığı ama hayatın onu ittiği, sürüklediği bir
gerçek. Zaten Batı’da da ne diyorlar? İşte “Yeşil Kemalist oldu” vesaire
diyorlar veya “AKP’yi şunlar yönetiyor, bunlar yönetiyor” şeklinde değerlendirmeleri,
Amerikan, Alman basınında sürekli olarak rastlıyoruz. Demek ki farkında değil.
AKP, bu süreçte itilen, sürüklenen ve günlük gelişmelere göre çözümler üretmeye
çalışan; ama stratejik bir bakışı, tahlili, çözümü olmayan bir hükümet olarak
gözüküyor.”
Perinçek, “AKP’nin görüşü giderek berraklaşıyor mu, yoksa
bulanıklık aynı yoğunlukta sürüyor mu?” sorusu üzerine de, 16 yılda tabiî
olarak bir tecrübe oluştuğunu belirterek, “Ama 16 yılda çok şey öğrenmeleri lâzımdı;
ama onu göremiyoruz. Yani AKP liderlerinin, hükümet yöneticilerinin vesaire, konuşmalarına
bakıyoruz, tavırlarına bakıyoruz, bu 16 yılda bu kadar büyük bir tecrübe, aşağı
yukarı kadro da çok değişmedi; ama bir birikim elde etmediklerini görüyoruz.
Rafet Ballı’nın, “Kendisi dışında herkes değişti temel
kadroda” diye itiraz etmesi üzerine de Perinçek, “Yoo, niye? Değişenler oldu
ama işte Sayın Binali Yıldırım, belli insan… AKP’de belki bir-iki tane benim
uzaktan tanıdığım ama kamuoyunun çok iyi bilmediği parlak adam var belki; ama
onların da hükümet üzerinde, yönetim üzerinde çok etkisi olduğunu sanmıyorum;
ama şöyle bir stratejik tercih yaptılar: Yani “Artık bizim yerimiz Avrasya.” Yani,
“Biz, Atlantik sistemi içinde yaşamamız mümkün değil.” Yani Türkiye olarak da
AKP hükümeti, iktidarı olarak da. “Bizim yerimiz, Rusya’nın yanı, Çin’in yanı,
İran’ın yanı.” Bu gerçeği gördüler.” diye konuştu.
“Bu stratejik tercihi yapmışlar ise eğer, AKP’nin daha net
olması, daha kararlı adımlar atıyor olması gerekmez miydi?” sorusu üzerine de
Perinçek, şunları söyledi:
“Bence çok bulanıklık yok. Esas olarak net. Yani bir
tereddüt dönemi yaşandı. O tereddüt dönemi, yalnız AKP iktidarında değil Çin,
Rusya, İran yöneticilerinde de… Yani biz, onlarla da devamlı görüştüğümüz için,
güvenmediler onlar yani… Türkiye’yi de tanımıyorlar. Türkiye’nin birikimini çok
iyi bilmiyorlar. Ruslar, biraz daha iyi biliyor. Hep böyle kuşkuyla… Onlara biz
anlattık: Türkiye’nin dinamikleri var, Türkiye’nin mecburiyetleri var. Bunun
tabiî yavaş yavaş oralarda da anlaşıldığı gözüktü ve şimdi o güvensizlikler
dönemi, büyük ölçüde giderildi sanıyorum.”
Gelinen aşamada “Devlet” ve “AKP” ayrımı yapılıp
yapılamayacağına dair soruya tekrar dönülmesi üzerine Perinçek, “Devlet diye,
AKP’nin dışında bir hayalî… Yani pek bir şey gözükmüyor” dedi. Perinçek,
sözlerine şöyle devam etti:
“FETÖ zamanında vardı. Yani FETÖ gladyosu vardı. Onu 15-16
Temmuz gecesi tanıdı Türkiye, 2016 yılında. Eskiden beri bir derin… Yani “Gladyo”
dediğimiz olay vardı ve bu daha çok, ordunun, Türkiye tarihinde Atatürk’ten
sonra böyle daha özerk bir konumu olmasından kaynaklanıyordu; fakat 15-16
Temmuz darbesinin ezilmesi, bastırılmasından sonra esas olarak böyle bir tane
devlet var, bir tane AKP diye bir hükümet var, öyle bir ikiliği pek
göremiyoruz; ama önümüzdeki ekonomik büyük zorluklar neleri davet edecek, o
bence Türkiye’nin önündeki çok önemli bir sorun.”
Perinçek, “Peki bu, bir devlet normali midir?” sorusu
üzerine de “Bakın, bir devlet gelenekleri ve kurumlaşması olması lâzım. Yani
bir devler vardır, bir kurumları vardır.” dedi. “Devlet ve hükümet
aynılaşmamalı mı diyorsunuz?” sorusuna karşılık da Perinçek, sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Gerçekten hareket ediyorum ben. Aynılaşmalı, aynılaşmamalı…
Tabiî hükümet olacak; o hükümet, devletin başıdır. Yani Türkiye’de şöyle bir,
özellikle birtakım Kemalist solcularda filan “Bir devlet var, o biziz. Yav bir
de hükümetler, gelir geçer, biz onu arkadan dürteriz, yönetiriz, yönlendiririz”
falan gibi bir model vardı. O biraz da kendi özlemleri falandı, biraz da gerçekti;
ama şimdi büyük ölçüde bunun arkada kaldığını düşünüyorum ben. Yani o bir
gerçek. O bakımdan, “AKP Hükümeti ve yönetimi, ayrıca bir devlet” diye bir ikiliği,
şahsen göremiyorum. Öyle bir şey göremiyorum.”
Perinçek, “Bu, normal bir durum mudur? Olması gereken bu
mudur?” sorusu üzerine de şu değerlendirmede bulundu:
Hükümet, devlet
kurumlarının başındadır
(Haber: Sürur Öztürk / okuyalimevladim.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder