Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti arasında imzalanması beklenen “Seçim İttifakı Protokolü” hakkında, “Aslında bunu bir ittifak olarak ifade etmek doğru değil” dedi. Karamollaoğlu, “Biz, ‘kucaklaşma’ diyoruz. Kucaklaşma, birbirini inkâr, birbirinin varlığını reddetme, ortadan kaldırma üzerine inşa edilemez ki. Biliyoruz, karşımızdakiler bizim üzerimize saldıracaklar; ama seçim ittifakı, topluma verilen doğru bir mesajdır” diye konuştu.
Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel
Karamollaoğlu, Halk TV’de yayınlanan “Seçim Özel” programına konuk olarak
katıldı.
Karamollaoğlu, Halk TV Genel Müdürü Şaban Sevinç, Halk TV
programcısı gazeteci Fatih Ertürk, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem
Gül ve Milli Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz’ın sorularını cevapladı.
“500 bin imza hedefiniz var. Bu süre içinde ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?” sorusuna Karamollaoğlu, “Kişi olarak bir tereddüdümüz yok” karşılığını verdi; ancak tercih kullanma süresi ve mekânının elverişli olup olmadığı üzerinde düşündüklerini ifade etti. Karamollaoğlu, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın teknik bakımdan şartların hazırlandığına dair kendilerine güvence verdiğini söyledi.
Karamollaoğlu, bir soru üzerine, CHP, İYİ Parti, SP ve DP’den
oluşan seçim ittifakı konusunda gözüktüğü kadarıyla bir problem olmadığını,
muhtemelen Cumartesi günü ittifak protokolünün açıklanacağını söyledi. Karamollaoğlu,
şunları söyledi:
“Bu, bir bakıma seçim yasasının partilere dikte ettirdiği
bir adeta mecburiyet gibi. %10 barajını koyuyorsunuz. Sonra 2 parti bir araya geliyor;
iktidarda bulunan ve muhalefette bulunan partiler (AK Parti ile MHP), ‘Biz bir
ittifak kurduk’ deniliyor. ‘Haydi bakayım siz ne yaparsınız’ deniliyor. Burada,
aslında bunu bir ittifak olarak da, doğru ifade etmek istenirse, doğru değil
söylemek. Çünkü burada, farklı görüşlere, kanaatlere, politikalara sahip
partiler var; ama demokrasinin bir gereği, bu kadar farklı görüşlerin belli bir
seçim engelini aşabilmek için bir araya gelmeleri, çok önemli bir şey. Biz, ‘kucaklaşma’
diyoruz. Nasıl kucaklaşacaksınız? İşte bu şekilde olacak. Kucaklaşma, birbirini
inkâr, birbirinin varlığını reddetme, ortadan kaldırma, bunun üzerine inşa
edilemez ki. İnsanız. Her insanın farklı düşünceleri, kanaatleri var. Ülke
problemleri belli. Bu problemlerin nasıl üstesinden gelineceği konusunda da her
partinin bir görüşü var. ‘Bunların hepsi aynıdır’ dememiz, mümkün değil. O
zaman insan olmayız. Yani zevkler ve renkler nasıl tartışılmazsa, partilerin
farklı kanaatlere, politikalara sahip olması da tartışılmaz. İşte böyle bir
birlikteliği sağlayabilmek… Biliyoruz biz, karşımızdakiler, bizim üzerimize
saldıracaklar; ama topluma bir mesajdır. Doğru bir mesajdır üstelik. Yani biz,
yarın Meclis’te başka platformlarda, ülke problemlerini çözebilmek için farklı
kanaatleri gündeme getireceğiz; ama bu, bizim, bizlerin, birbirimizin düşmanı
olduğu, hasmı olduğu manâsına gelmez. Bunu sık sık tekrarlıyoruz. Olsa olsa
biz, rakibiz. Yani bir koşuya girer sporcular. 15 kişi girer, birisi galip
gelir. Geride kalanların hepsi, galip geleni tebrik eder. Kucaklar. Sevinçle
kucaklar. Özellikle olimpiyatlara filan bakın, böyle bir hava eser. E niye siyasette
aynı hava esmesin ki? Onun için biz, burada, özellikle son zamanlarda giderek
gerginleşen politik atmosfere, bir bakıma ‘nefes alınabilir’ mesajını da vermiş
oluyoruz. İnşallah hayırlı olur. Bu mesajın, ben birçok kesim tarafından müsbet
karşılanacağını; ama işte bu günkü saldırıda olduğu gibi, belli çevreler
tarafından da infiale sebep olacağını tahmin ediyorum. Fakat biz, kendi üslûbumuzu
korursak, karşı taraf mahcub olur. Bir gün gelir, iki gün gelir, üçüncü gün pes
ederler. Yani saldıranlar, daima kendilerine de aynı üslûpla saldırılmasını;
böylece ellerine yeni bir koz geçmesini, onunla biraz daha kendi maksatlarını
daha sert ifade etmelerine fırsat hazırlanmasını isterler. Siz, onlara o üslûpla
cevap vermezseniz, bir kere, iki kere, üç kere… Sonra ne yapacaklar? Kendi
kendileriyle kavga etmek mecburiyetinde kalırlar. O da olmaz. İnşallah biz,
memleketimize, ülkemize huzuru, barışı getirmekte kararlıyız. Bu konuda da üslûbun,
bu gün takındığımız üslûp olması gerektiğine de inanıyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder