3 Mayıs 2018 Perşembe

Karamollaoğlu: Seçim ittifakı, aynı siyasî görüşte birleşmek değil, sadece %10 barajını aşmak için başvurulan zarurî bir yöntemdir


Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti arasında imzalanması beklenen “Seçim İttifakı Protokolü” hakkında, “Aslında bunu bir ittifak olarak ifade etmek doğru değil” dedi. Karamollaoğlu, “Biz, ‘kucaklaşma’ diyoruz. Kucaklaşma, birbirini inkâr, birbirinin varlığını reddetme, ortadan kaldırma üzerine inşa edilemez ki. Biliyoruz, karşımızdakiler bizim üzerimize saldıracaklar; ama seçim ittifakı, topluma verilen doğru bir mesajdır” diye konuştu.

Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu, Halk TV’de yayınlanan “Seçim Özel” programına konuk olarak katıldı.

Karamollaoğlu, Halk TV Genel Müdürü Şaban Sevinç, Halk TV programcısı gazeteci Fatih Ertürk, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül ve Milli Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz’ın sorularını cevapladı.


“500 bin imza hedefiniz var. Bu süre içinde ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?” sorusuna Karamollaoğlu, “Kişi olarak bir tereddüdümüz yok” karşılığını verdi; ancak tercih kullanma süresi ve mekânının elverişli olup olmadığı üzerinde düşündüklerini ifade etti. Karamollaoğlu, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın teknik bakımdan şartların hazırlandığına dair kendilerine güvence verdiğini söyledi.

Karamollaoğlu, bir soru üzerine, CHP, İYİ Parti, SP ve DP’den oluşan seçim ittifakı konusunda gözüktüğü kadarıyla bir problem olmadığını, muhtemelen Cumartesi günü ittifak protokolünün açıklanacağını söyledi. Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“Bu, bir bakıma seçim yasasının partilere dikte ettirdiği bir adeta mecburiyet gibi. %10 barajını koyuyorsunuz. Sonra 2 parti bir araya geliyor; iktidarda bulunan ve muhalefette bulunan partiler (AK Parti ile MHP), ‘Biz bir ittifak kurduk’ deniliyor. ‘Haydi bakayım siz ne yaparsınız’ deniliyor. Burada, aslında bunu bir ittifak olarak da, doğru ifade etmek istenirse, doğru değil söylemek. Çünkü burada, farklı görüşlere, kanaatlere, politikalara sahip partiler var; ama demokrasinin bir gereği, bu kadar farklı görüşlerin belli bir seçim engelini aşabilmek için bir araya gelmeleri, çok önemli bir şey. Biz, ‘kucaklaşma’ diyoruz. Nasıl kucaklaşacaksınız? İşte bu şekilde olacak. Kucaklaşma, birbirini inkâr, birbirinin varlığını reddetme, ortadan kaldırma, bunun üzerine inşa edilemez ki. İnsanız. Her insanın farklı düşünceleri, kanaatleri var. Ülke problemleri belli. Bu problemlerin nasıl üstesinden gelineceği konusunda da her partinin bir görüşü var. ‘Bunların hepsi aynıdır’ dememiz, mümkün değil. O zaman insan olmayız. Yani zevkler ve renkler nasıl tartışılmazsa, partilerin farklı kanaatlere, politikalara sahip olması da tartışılmaz. İşte böyle bir birlikteliği sağlayabilmek… Biliyoruz biz, karşımızdakiler, bizim üzerimize saldıracaklar; ama topluma bir mesajdır. Doğru bir mesajdır üstelik. Yani biz, yarın Meclis’te başka platformlarda, ülke problemlerini çözebilmek için farklı kanaatleri gündeme getireceğiz; ama bu, bizim, bizlerin, birbirimizin düşmanı olduğu, hasmı olduğu manâsına gelmez. Bunu sık sık tekrarlıyoruz. Olsa olsa biz, rakibiz. Yani bir koşuya girer sporcular. 15 kişi girer, birisi galip gelir. Geride kalanların hepsi, galip geleni tebrik eder. Kucaklar. Sevinçle kucaklar. Özellikle olimpiyatlara filan bakın, böyle bir hava eser. E niye siyasette aynı hava esmesin ki? Onun için biz, burada, özellikle son zamanlarda giderek gerginleşen politik atmosfere, bir bakıma ‘nefes alınabilir’ mesajını da vermiş oluyoruz. İnşallah hayırlı olur. Bu mesajın, ben birçok kesim tarafından müsbet karşılanacağını; ama işte bu günkü saldırıda olduğu gibi, belli çevreler tarafından da infiale sebep olacağını tahmin ediyorum. Fakat biz, kendi üslûbumuzu korursak, karşı taraf mahcub olur. Bir gün gelir, iki gün gelir, üçüncü gün pes ederler. Yani saldıranlar, daima kendilerine de aynı üslûpla saldırılmasını; böylece ellerine yeni bir koz geçmesini, onunla biraz daha kendi maksatlarını daha sert ifade etmelerine fırsat hazırlanmasını isterler. Siz, onlara o üslûpla cevap vermezseniz, bir kere, iki kere, üç kere… Sonra ne yapacaklar? Kendi kendileriyle kavga etmek mecburiyetinde kalırlar. O da olmaz. İnşallah biz, memleketimize, ülkemize huzuru, barışı getirmekte kararlıyız. Bu konuda da üslûbun, bu gün takındığımız üslûp olması gerektiğine de inanıyoruz.”

Hiç yorum yok: