5 Temmuz 2018 Perşembe

Prof. Sami Selçuk: O söz hem yanlış hem de İsmet İnönü’ye ait değil

Eski Yargıtay Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk, İsmet İnönü’ye mal edilen “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” sözünün İnö’nü’ye değil Victor Hugo’ya ait olduğunu, hukukun üstünlüğü bakımından da doğru bir söz olmadığını kaydetti.

Selçuk, İnönü’nün sözünün “eğer bir memlekette erbabı namus, laakal eşirra kadar sabur olmazsa, o memleket behemahal batar. / eğer bir ülkede namuslular, en azından kötüler (şerirler) kadar çok sabırlı / tahammüllü olmazlarsa o ülke kesinlikle batar” şeklinde olduğunu belirterek, “Sanıyorum, Victor Hugo’nun ‘Sefiller’inde geçen ‘Erdemli kalmak isteyenin acımaması gerekir. Namuslular da namussuzlar kadar yürekli olmalı’ sözü, merhum İnönü’ye mal edilmiştir” diye yazdı.

Prof. Dr. Sami Selçuk, Karar gazetesinin “Görüşler” sayfasında yayımlanan “Çarpıcı tekil doğrular, kahredici çoğul yanlışlar” başlıklı yazısında, bu konuda şunları kaydetti:

“Siyasetçiler, yazarlar, sık sık “Rahmetli İnönü’nün dediği gibi” diye başlar ve “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” diyerek sözlerini bitirirler.  Ne yazık ki, düşünmeden benimsenen bu söz, seçkinlerin gözünde bile bir özdeyiştir. Çok çarpıcı ve etkileyici olduğundan da sık sık yinelenir durur. Oysa hukukun üstünlüğü ilkesini yaşama geçiren bir düzende yolsuzluklarla savaşma görevi savcının, yansız yargınındır; asla kişilerin değil. Suçlarla savaşımda kişilerin yardımına gereksinen bir devlet ise, egemen değil, yetersiz bir devlettir; devlet olamamış bir yapıdır.

İnönü gibi yaşamı boyunca kurallara uymuş deneyimli bir devlet insanının ağzından bu sözler elbette çıkamazdı, çıkmamıştır da.

Olayın aslı şudur: Basında devrim karşıtı acımasız eleştiriler, kara çalma fırtınaları esmektedir. TBBM’de kimi milletvekilleri bu yayınlar karşısında ne gibi önlemler alındığına ilişkin bir gensoru önergesi verirler, bunların hükümetçe kapatılmasını isterler. Başbakan İnönü ise 5 Temmuz 1931’de kürsüde şöyle der: “Arkadaşlar, eğer bir memlekette erbabı namus, laakal eşirra kadar sabur olmazsa, o memleket behemahal batar. Halk idaresi, millet idaresi diyoruz. Bu iddiada bulunan herkesin, millete taalluk eden meselelerde hissesi ve mesuliyeti olmak lazımdır. Eğer bir hükümet bütün meseleleri halledecekse, onun kurun-ı vusta padişahından ne farkı vardır? Arkadaşlar, bu maruzatımla, hükümetin elinde bulunan kapatma salahiyetini niçin kullanmadığını izah etmiş oldum zannediyorum. Bugün içinde bulunduğumuz devir, hukukşinasların devridir.”

Bugünkü dile çevirirsek İnönü şöyle demektedir:

“Arkadaşlar, eğer bir ülkede namuslular, en azından kötüler (şerirler) kadar çok sabırlı / tahammüllü olmazlarsa o ülke kesinlikle batar. Halk yönetimi, ulus yönetimi diyoruz. Bu iddiada bulunan herkesin, ulusa ilişkin sorunlarda payı ve sorumluluğu olmak gerekir. Eğer bir hükümet bütün sorunları çözecekse onun Ortaçağ padişahından ne farkı kalır? Arkadaşlar, bu sözlerimle hükümetin elinde bulunan kapatma yetkisini niçin kullanmadığını açıklamış bulunduğumu sanıyorum. Bugün içinde bulunduğumuz dönem, hukukçuların dönemidir.”

Bu tarihsel konuşma, özünde tek parti dönemi Başbakanının hukuk bilincinin yüksekliğini gösteren çok çarpıcı bir demokrasi dersidir. Konuşmanın yukarıdaki çarpıtılmış biçimi ise bu bilinçten yoksun olmanın üzücü bir örneğidir. Gerçekten İnönü her dönemde geçerli olması gereken noktalara değiniyor. “Eleştirilere katlanmayı bilelim, sabırlı olalım. Basını kapatmayalım. Bu konuda siyasetçiler değil, hukukçular karar versin” diyor. Faşizmin yükselişe geçtiği çağda gerçekten kutlanası, çok ileri bir görüştür, bu.

Sanıyorum, Victor Hugo’nun “Sefiller”inde geçen “Erdemli kalmak isteyenin acımaması gerekir. Namuslular da namussuzlar kadar yürekli olmalı” sözü, merhum İnönü’ye mal edilmiştir.

Görülüyor ki, çoğumuzun algısı, hem tarih ve hem de hukuk açısından sakattır, yanlıştır.”

(Haber: okuyalimevladim.blogspot.com)

Hiç yorum yok: