21 Mayıs 2018 Pazartesi

Karamollaoğlu: 1980’de hükümet İsrail’le ilişkilerini kesmediği için MSP olarak Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen’i gensoruyla düşürdük


SP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Karamollaoğlu, 1980 yılında İsrail Kudüs’ü başkent ilân ettiğinde Türkiye İsrail’le ilişkilerini kesmediği için, Milli Selâmet Partisi olarak dönemin Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen’i gensoru ile düşürdüklerini hatırlattı. Karamollaoğlu, “Bu gün iktidarda olsaydık, İsrail’le ilişkileri hemen keserdik” dedi.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu, eski CNN Türk ana haber sunucusu Nevşin Mengü’nün Alman haber kanalı Deutsche Welle (DW) Türkçe adına SP Genel Merkezi’nde yaptığı röportajda, Türkiye-İsrail ilişkilerini değerlendirdi.

Karamollaoğlu, Nevşin Mengü’nün “Siz olsaydınız, Sayın Erdoğan’dan farklı ne yapardınız? Meselâ, İsrail’le bütün ilişkileri keser miydiniz?” sorusuna, “Şu anda keserdik” diye karşılık verdi. Karamollaoğlu, şöyle konuştu:

1980’de hükümet İsrail’le ilişkilerini kesmeyince biz, Dışişleri Bakanını düşürdük

“Ben, bunu şu sebeple söylüyorum: İsrail, sürekli olarak, kuruluş safhasındaki Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını çiğneyen bir ülke ve tam manâsıyla, kendi ırkdaşlarının dışında kim varsa, onlara zulmeden bir ülke. Sürekli kendi sınırlarını zorluyor. ‘Efendim burası benim memleketim.’ Hayır! Bu, BM kararında, o bölgede, orada yaşayan başka insanlar olduğunu, onların da hakları olduğunu, bir defa herkes biliyor. İsrailliler de biliyor bunu; ama onlar, burayı bir Yahudi devleti haline getirmeye kararlı gözüküyorlar. Bundan dolayı da adım adım kendi etki alanlarını genişlettiler. Yani, 1947-48’e bir bakın, tabi biraz geriye giderseniz hiçbir şey yok. Sonra, 1969’da Arap-İsrail harbinden sonra doğrudan doğruya Kudüs’ü işgal ediyorlar. Bu, ciddi bir tepki topluyor. Sonra, 1980 yılına gelince, Kudüs’ü başkent ilân ediyorlar. O zaman biz parlamentodaydık ve Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen’i bu sebepten dolayı düşürdük; İsrail’le olan münasebetlerini hükümet kesmedi diye.

AK Parti Hükümeti, İsrail’le didişiyor gibi gözüküp, İsrail’in pozisyonunu güçlendiriyor

Onun arkasından da şimdi, adım, adım, adım bunu tanıyanlar oldu. Çok ülke tanımadı aslında başkent olarak; ama Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Trump’ın gelmesinden sonra ciddi bir fikir değişikliğine girdi ve bunu tanıdı, başkent olarak. Yani hükümetin bu konudaki yaklaşımını da biz, yanlış buluyoruz. Hükümet, yani sadece bağırıp çağırıyor. Hiç istikrarlı bir politikası yok. İstikrarlı bir politikası tamamen yok demek de yanlış; çünkü İsrail’le hep, tabiri caizse, didişirken, söz düellosunda bulunurken, İsrail’in pozisyonunu güçlendirecek adımları atıyor, kararlar alıyor. OECD ile olan münasebetlerinin önü açıldı. NATO ile aynı şekilde. Şimdi, enerji anlaşması yapıldı deniyor. Bunu reddedenler oldu; ama hakikaten yapıldı mı? Bunu çıkıp mertçe söylesinler.”

Ticarî kazanç için Türkiye İsrail’e teslim edilemez

Karamollaoğlu, enerji ticareti ve turizm gelirlerine rağmen İsrail’le ilişkileri kesip kesmeyeceğine dair bir soru üzerine de, “Hak ve adalet söz konusu olduğu zaman, ticaretin orada bahsi geçmez” dedi. İsrail’le olan ticarî ilişkiler sebebiyle Türkiye kazanç elde ediyor diye Türkiye’nin her şeyini İsrail’e teslim edemeyeceğini ifade eden Karamollaoğlu, “Bir defa bu mantık, bize göre yanlış” dedi.

AB ile müzakere anlaşması yapılırken Fırat ve Dicle havzasının İsrail’in güdümündeki uluslararası bir kuruma devri de nereden çıktı?

Hükümetin en büyük yanlışı, 2004 yılında AB ile olan müzakerelerin başlaması arifesinde yaptığını belirten Karamollaoğlu, AB ile yapılan anlaşmanın 2 ek maddesiyle kimsenin ilgilenmediğine işaret etti. Karamollaoğlu, bu maddelerden birisinin, ileride doğacak problemler, diğerinin de çözüm yolları ile ilgili olduğunu belirterek, “Türkiye’nin Fırat ve Dicle havzasının, İsrail’in su ihtiyacını karşılayabilmek için, ileride uluslar arası bir kuruma devri gündeme gelecek, diyor. Yahu biz, AB ile münasebetlere, görüşmeye başlayalım derken, İsrail’in su ihtiyacı nereden çıkıyor? Demek ki var. ‘Uluslararası bir kurum’ dediğiniz zaman da şu anda Dünyada sadece İsrail’in kontrolündeki kurumlar anlaşılıyor. İsrail çünkü, daha doğrusu Siyonist lobi, her yerde etkili. Bunun ötesine daha gitmeye gerek yok. Bu hadiseler, 2004 yılını ben misal diye veriyorum ama Irak’a ABD’nin müdahalesi, bilahare Suriye’de meydana gelen hadiselerin tamamı, ne yazık ki bu istikamete matuf, bu istikamete ulaşmak için, bu istikameti gerçekleştirmek için yapılıyor.” diye konuştu.

Asıl hedef Türkiye

“Hedefte en sonunda Türkiye var” diyen Karamollaoğlu, Türkiye’nin diğer ülkelere göre biraz daha ‘çetin ceviz’ gözüktüğü için, Irak ve Suriye’nin bertaraf edilmesi suretiyle önce Türkiye’nin etrafının boşaltıldığını, şimdi de İran’a yönelik yaptırımların söz konusu olduğunu ancak esas hedefin Türkiye olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “İran Türkiye ile birlikte olduğu takdirde daha büyük bir direnç ortaya çıkacağı için, İran’ı belki önce bertaraf etmek isteyebilirler; ama bu güne kadar da Türkiye ve İran, bu hükümet zamanında da, onu belirtelim, biraz daha şuurlu hareket etti. O da tabi soru işareti var; Ne kadar şuurlu? Çünkü attıkları her adım, İsrail’in işine yarar” diye konuştu.

CHP-MSP koalisyonu ile Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapıp ağır sanayi hamlesi başlattık

Nevşin Mengü
Karamollaoğlu, daha sonra Nevşin Mengü’nün soruları üzerine 24 Haziran seçimlerini de değerlendirdi. “Günün birinde CHP ile ittifak yapacağınız aklınıza gelir miydi?” sorusunu cevaplayan Karamollaoğlu, “Bu sualler bana çok garip geliyor; çünkü biz, şu anda CHP ile ve İYİ Parti ile bir seçim işbirliği yaptık. Aslında bu, normal şartlarda ‘ittifak’ diye isimlendirilebilecek bir oluşum değil. Biz, CHP ile ittifakı esas 1974 yılında yaptık. Koalisyon kurduk” dedi.

Koalisyonun, farklı politikaları meczetmek (birleştirip ortak bir politika haline getirmek) demek olduğunu ve 1974 yılında bunu başardıklarının altını çizen Karamollaoğlu, “Ve kanaatim şu ki, 1974 yılına kadar Türkiye’de bizim misyonumuza karşı oluşturulan tavır, 1974 yılında çözüme kavuştu. Çünkü bizi hep, sanki ülke için tehditmiş(iz) gibi göstermeye çalışıyorlardı. İkisine de Allah rahmet eylesin; hem Sayın Ecevit, hem Sayın Erbakan Hocamız… Ecevit’in o vakit söylediği sözü hiçbir zaman unutmuyoruz; ‘Biz, tarihî bir yanılgı içindeymişiz’ demesi, birden bire bizim önümüzü açtı ve çok önemli adımlar atıldı. Kıbrıs o zaman, Barış Harekâtı, başarıyla gerçekleştirildi. Ağır sanayi hamlesi başladı”  diye konuştu.

Her seçmen yine kendi partisine oy verecek

24 Haziran seçimlerine yönelik olarak gidilen ‘seçim ittifakı’nın ise %10 barajını aşmak için bir yöntem olduğunu vurguladı. Karamollaoğlu, ittifak da olsa, her seçmenin kendi partisine oy vereceğinin altını çizdi.

Milletten yiyecekleri tokadı, ömürleri boyunca unutamayacaklar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Muhalif cumhurbaşkanı adayları için imza veren seçmenlerin FETÖ ile irtibatları araştırılsın” şeklindeki çağrısının seçmenlere yönelik açık bir tehdit olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, bu gibi sebeplerden dolayı kamuoyu yoklamalarında da halkın tercihlerini açıkça dile getirmekten çekindiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Ama şunu görecekler: Milletten yiyecekleri tokadı, ömürleri boyunca unutamayacaklar. Çünkü bıktırdılar. İnsanlar, bıktı. Baskıdan bıktı. Tekebbürden (kibirlenmelerinden, büyüklük taslamalarından) bıktı. Yolsuzluktan bıktı. Haksızlıktan bıktı. Bu kadar bıkkınlıkla seçime gidildiği bir dönem, belki hiç olmadı. ” dedi.

AK Partililer, 2002 seçim beyannamelerine bir baksınlar

AK Parti’nin ilk kez seçime girdiği 2002 yılındaki seçim beyannamesinin iyi okunması ve AK Partililerin önüne konması gerektiğini belirten Karamollaoğlu, “Bu gün o seçim beyannamesinin neresindeler? Haktan bahsediyorlar, hukuktan bahsediyorlar, demokrasiden bahsediyorlar, basın hürriyetinden bahsediyorlar, efendim yolsuzluktan bahsediyorlar” dedi.

AK Parti, bir ‘parti’ değil

Karamollaoğlu, AK Parti’nin geçmişte erken seçime ve olağanüstü hal uygulamasına karşı çıktığını da hatırlatarak, iktidarın geçmişte söylediklerinin bu gün tam tersini yaptığını söyledi. Karamollaoğlu, “Böyle bir partiden siz, ne bekleyeceksiniz? Parti değil zaten. Yani ben, AK Parti’yi, samimi olarak söylüyorum, ‘parti’ diye görmüyorum; Sayın Erdoğan’ın kendi partisi. Erdoğan varsa bu parti var, olmadığı zaman böyle bir parti yok. Olmayacak da zaten ve artık bundan sonra da bu iş nerede biter, onu bilmiyorum” diye konuştu.

Bize oy vereceklerini söyleyen ateistler var

Karamollaoğlu, “Ateist birisi, size oy verebilir mi? Veya oy vermesi için siz ne dersiniz?” sorusuna da cevap verdi. Ateistlerin, inançlı insanların ilkeli duramayışları sonucunda bir isyanın içine girdiklerini belirterek, Saadet Partisi’nin hukukun üstünlüğüne, sosyal adalete önem ve değer veren söylemlerinden dolayı oy vereceklerini beyan eden ateistler olduğunu söyledi.

Hasta la victoria siempre Commandante

Karamollaoğlu’na, kendisinin yumruğunu sıkarak selâm verdiğini gösteren bir fotoğrafının Che Guevara’ya benzetilerek sosyal medyada “Hasta la victoria siempre Commandante / Zafere kadar kumandan” sloganı eşliğinde paylaşıldığının hatırlatılarak, Che Guevara hakkındaki görüşü de soruldu. Karamollaoğlu, görüşlerinin farklı olduğunu ancak baskıcı bir kurulu düzene isyan açısından bir benzerlik kurulduğunu, kendisinin de buna itirazının olmadığını ifade etti.

Kadın aday da göstereceğiz

Karamollaoğlu, bir soru üzerine, 24 Haziran Milletvekili Genel Seçimlerinde kadın aday da göstereceklerini kaydetti.

Hiç yorum yok: