SP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Karamollaoğlu, 1980
yılında İsrail Kudüs’ü başkent ilân ettiğinde Türkiye İsrail’le ilişkilerini
kesmediği için, Milli Selâmet Partisi olarak dönemin Dışişleri Bakanı Hayrettin
Erkmen’i gensoru ile düşürdüklerini hatırlattı. Karamollaoğlu, “Bu gün
iktidarda olsaydık, İsrail’le ilişkileri hemen keserdik” dedi.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı
Temel Karamollaoğlu, eski CNN Türk ana haber sunucusu Nevşin Mengü’nün Alman
haber kanalı Deutsche Welle (DW) Türkçe adına SP Genel Merkezi’nde yaptığı
röportajda, Türkiye-İsrail ilişkilerini değerlendirdi.
Karamollaoğlu, Nevşin Mengü’nün “Siz olsaydınız, Sayın
Erdoğan’dan farklı ne yapardınız? Meselâ, İsrail’le bütün ilişkileri keser
miydiniz?” sorusuna, “Şu anda keserdik” diye karşılık verdi. Karamollaoğlu,
şöyle konuştu:
1980’de hükümet
İsrail’le ilişkilerini kesmeyince biz, Dışişleri Bakanını düşürdük
“Ben, bunu şu sebeple söylüyorum: İsrail, sürekli olarak,
kuruluş safhasındaki Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını çiğneyen bir ülke ve
tam manâsıyla, kendi ırkdaşlarının dışında kim varsa, onlara zulmeden bir ülke.
Sürekli kendi sınırlarını zorluyor. ‘Efendim burası benim memleketim.’ Hayır!
Bu, BM kararında, o bölgede, orada yaşayan başka insanlar olduğunu, onların da
hakları olduğunu, bir defa herkes biliyor. İsrailliler de biliyor bunu; ama
onlar, burayı bir Yahudi devleti haline getirmeye kararlı gözüküyorlar. Bundan
dolayı da adım adım kendi etki alanlarını genişlettiler. Yani, 1947-48’e bir
bakın, tabi biraz geriye giderseniz hiçbir şey yok. Sonra, 1969’da Arap-İsrail
harbinden sonra doğrudan doğruya Kudüs’ü işgal ediyorlar. Bu, ciddi bir tepki
topluyor. Sonra, 1980 yılına gelince, Kudüs’ü başkent ilân ediyorlar. O zaman
biz parlamentodaydık ve Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen’i bu sebepten dolayı
düşürdük; İsrail’le olan münasebetlerini hükümet kesmedi diye.
AK Parti Hükümeti,
İsrail’le didişiyor gibi gözüküp, İsrail’in pozisyonunu güçlendiriyor
Onun arkasından da şimdi, adım, adım, adım bunu tanıyanlar
oldu. Çok ülke tanımadı aslında başkent olarak; ama Amerika Birleşik Devletleri
(ABD), Trump’ın gelmesinden sonra ciddi bir fikir değişikliğine girdi ve bunu
tanıdı, başkent olarak. Yani hükümetin bu konudaki yaklaşımını da biz, yanlış
buluyoruz. Hükümet, yani sadece bağırıp çağırıyor. Hiç istikrarlı bir
politikası yok. İstikrarlı bir politikası tamamen yok demek de yanlış; çünkü
İsrail’le hep, tabiri caizse, didişirken, söz düellosunda bulunurken, İsrail’in
pozisyonunu güçlendirecek adımları atıyor, kararlar alıyor. OECD ile olan münasebetlerinin
önü açıldı. NATO ile aynı şekilde. Şimdi, enerji anlaşması yapıldı deniyor. Bunu
reddedenler oldu; ama hakikaten yapıldı mı? Bunu çıkıp mertçe söylesinler.”
Ticarî kazanç için
Türkiye İsrail’e teslim edilemez
Karamollaoğlu, enerji ticareti ve turizm gelirlerine rağmen
İsrail’le ilişkileri kesip kesmeyeceğine dair bir soru üzerine de, “Hak ve
adalet söz konusu olduğu zaman, ticaretin orada bahsi geçmez” dedi. İsrail’le
olan ticarî ilişkiler sebebiyle Türkiye kazanç elde ediyor diye Türkiye’nin her
şeyini İsrail’e teslim edemeyeceğini ifade eden Karamollaoğlu, “Bir defa bu
mantık, bize göre yanlış” dedi.
AB ile müzakere
anlaşması yapılırken Fırat ve Dicle havzasının İsrail’in güdümündeki uluslararası
bir kuruma devri de nereden çıktı?
Hükümetin en büyük yanlışı, 2004 yılında AB ile olan
müzakerelerin başlaması arifesinde yaptığını belirten Karamollaoğlu, AB ile
yapılan anlaşmanın 2 ek maddesiyle kimsenin ilgilenmediğine işaret etti. Karamollaoğlu,
bu maddelerden birisinin, ileride doğacak problemler, diğerinin de çözüm
yolları ile ilgili olduğunu belirterek, “Türkiye’nin Fırat ve Dicle havzasının,
İsrail’in su ihtiyacını karşılayabilmek için, ileride uluslar arası bir kuruma
devri gündeme gelecek, diyor. Yahu biz, AB ile münasebetlere, görüşmeye
başlayalım derken, İsrail’in su ihtiyacı nereden çıkıyor? Demek ki var. ‘Uluslararası
bir kurum’ dediğiniz zaman da şu anda Dünyada sadece İsrail’in kontrolündeki kurumlar
anlaşılıyor. İsrail çünkü, daha doğrusu Siyonist lobi, her yerde etkili. Bunun
ötesine daha gitmeye gerek yok. Bu hadiseler, 2004 yılını ben misal diye
veriyorum ama Irak’a ABD’nin müdahalesi, bilahare Suriye’de meydana gelen
hadiselerin tamamı, ne yazık ki bu istikamete matuf, bu istikamete ulaşmak
için, bu istikameti gerçekleştirmek için yapılıyor.” diye konuştu.
Asıl hedef Türkiye
“Hedefte en sonunda Türkiye var” diyen Karamollaoğlu, Türkiye’nin
diğer ülkelere göre biraz daha ‘çetin ceviz’ gözüktüğü için, Irak ve Suriye’nin
bertaraf edilmesi suretiyle önce Türkiye’nin etrafının boşaltıldığını, şimdi de
İran’a yönelik yaptırımların söz konusu olduğunu ancak esas hedefin Türkiye
olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “İran Türkiye ile birlikte olduğu takdirde
daha büyük bir direnç ortaya çıkacağı için, İran’ı belki önce bertaraf etmek
isteyebilirler; ama bu güne kadar da Türkiye ve İran, bu hükümet zamanında da,
onu belirtelim, biraz daha şuurlu hareket etti. O da tabi soru işareti var; Ne
kadar şuurlu? Çünkü attıkları her adım, İsrail’in işine yarar” diye konuştu.
CHP-MSP koalisyonu
ile Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapıp ağır sanayi hamlesi başlattık
Nevşin Mengü |
Koalisyonun, farklı politikaları meczetmek (birleştirip
ortak bir politika haline getirmek) demek olduğunu ve 1974 yılında bunu
başardıklarının altını çizen Karamollaoğlu, “Ve kanaatim şu ki, 1974 yılına
kadar Türkiye’de bizim misyonumuza karşı oluşturulan tavır, 1974 yılında çözüme
kavuştu. Çünkü bizi hep, sanki ülke için tehditmiş(iz) gibi göstermeye
çalışıyorlardı. İkisine de Allah rahmet eylesin; hem Sayın Ecevit, hem Sayın
Erbakan Hocamız… Ecevit’in o vakit söylediği sözü hiçbir zaman unutmuyoruz; ‘Biz,
tarihî bir yanılgı içindeymişiz’ demesi, birden bire bizim önümüzü açtı ve çok
önemli adımlar atıldı. Kıbrıs o zaman, Barış Harekâtı, başarıyla
gerçekleştirildi. Ağır sanayi hamlesi başladı” diye konuştu.
Her seçmen yine kendi
partisine oy verecek
24 Haziran seçimlerine yönelik olarak gidilen ‘seçim
ittifakı’nın ise %10 barajını aşmak için bir yöntem olduğunu vurguladı. Karamollaoğlu,
ittifak da olsa, her seçmenin kendi partisine oy vereceğinin altını çizdi.
Milletten yiyecekleri
tokadı, ömürleri boyunca unutamayacaklar
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Muhalif cumhurbaşkanı
adayları için imza veren seçmenlerin FETÖ ile irtibatları araştırılsın”
şeklindeki çağrısının seçmenlere yönelik açık bir tehdit olduğunu ifade eden Karamollaoğlu,
bu gibi sebeplerden dolayı kamuoyu yoklamalarında da halkın tercihlerini açıkça
dile getirmekten çekindiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Ama şunu görecekler:
Milletten yiyecekleri tokadı, ömürleri boyunca unutamayacaklar. Çünkü
bıktırdılar. İnsanlar, bıktı. Baskıdan bıktı. Tekebbürden (kibirlenmelerinden, büyüklük
taslamalarından) bıktı. Yolsuzluktan bıktı. Haksızlıktan bıktı. Bu kadar
bıkkınlıkla seçime gidildiği bir dönem, belki hiç olmadı. ” dedi.
AK Partililer, 2002
seçim beyannamelerine bir baksınlar
AK Parti’nin ilk kez seçime girdiği 2002 yılındaki seçim
beyannamesinin iyi okunması ve AK Partililerin önüne konması gerektiğini belirten
Karamollaoğlu, “Bu gün o seçim beyannamesinin neresindeler? Haktan
bahsediyorlar, hukuktan bahsediyorlar, demokrasiden bahsediyorlar, basın
hürriyetinden bahsediyorlar, efendim yolsuzluktan bahsediyorlar” dedi.
AK Parti, bir ‘parti’
değil
Karamollaoğlu, AK Parti’nin geçmişte erken seçime ve
olağanüstü hal uygulamasına karşı çıktığını da hatırlatarak, iktidarın geçmişte
söylediklerinin bu gün tam tersini yaptığını söyledi. Karamollaoğlu, “Böyle bir
partiden siz, ne bekleyeceksiniz? Parti değil zaten. Yani ben, AK Parti’yi,
samimi olarak söylüyorum, ‘parti’ diye görmüyorum; Sayın Erdoğan’ın kendi partisi.
Erdoğan varsa bu parti var, olmadığı zaman böyle bir parti yok. Olmayacak da
zaten ve artık bundan sonra da bu iş nerede biter, onu bilmiyorum” diye
konuştu.
Bize oy vereceklerini
söyleyen ateistler var
Karamollaoğlu, “Ateist birisi, size oy verebilir mi? Veya oy
vermesi için siz ne dersiniz?” sorusuna da cevap verdi. Ateistlerin, inançlı
insanların ilkeli duramayışları sonucunda bir isyanın içine girdiklerini
belirterek, Saadet Partisi’nin hukukun üstünlüğüne, sosyal adalete önem ve
değer veren söylemlerinden dolayı oy vereceklerini beyan eden ateistler
olduğunu söyledi.
Hasta la victoria
siempre Commandante
Karamollaoğlu’na, kendisinin yumruğunu sıkarak selâm
verdiğini gösteren bir fotoğrafının Che Guevara’ya benzetilerek sosyal medyada “Hasta
la victoria siempre Commandante / Zafere kadar kumandan” sloganı eşliğinde paylaşıldığının
hatırlatılarak, Che Guevara hakkındaki görüşü de soruldu. Karamollaoğlu,
görüşlerinin farklı olduğunu ancak baskıcı bir kurulu düzene isyan açısından
bir benzerlik kurulduğunu, kendisinin de buna itirazının olmadığını ifade etti.
Kadın aday da
göstereceğiz
Karamollaoğlu, bir soru üzerine, 24 Haziran Milletvekili
Genel Seçimlerinde kadın aday da göstereceklerini kaydetti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder