13 Nisan 2018 Cuma

Emin Şirin: MİT’in yaptığı gibi CIA de Zarrab davasında adı geçen 4 bakanı Türkiye’den paketleyip götürürse, söyleyecek lafınız kalır mı?

Emin Şirin
22. Dönem İstanbul Milletvekili Emin Şirin, FETÖ operasyonları kapsamında MİT’in yurt dışındaki bazı şahısları kaçırıp Türkiye’ye getirmesinin hukuk devletine yakışmayan, riskli bir operasyon olduğunu ileri sürdü. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın ’18 ülkeden 80 FETÖ’cünün MİT operasyonuyla kaçırılıp Türkiye’ye getirilmesiyle övündüğüne işaret eden Şirin, “Yarın Amerika, gelip de Zarrab davasında isimleri geçen eski 4 bakanı buradan paketleyip götürürse, söz söyleyecek lafınız kalır mı?” diye sordu.

Asıl önemli olan parlamento aritmetiği

2019 seçim sürecini ittifaklar açısından değerlendiren Şirin, muhalefetin milletvekili seçimi için kuracağı ittifakın, cumhurbaşkanı seçimi için kuracağı ittifaktan daha önemli olacağını ileri sürdü. Şirin, “(Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması halinde) milletvekili seçiminde AK Parti-MHP ittifakı, 300’ün üzerinde milletvekili çıkaramamış olursa, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olma şansı, son derece azalıyor” dedi. Şirin, seçim ittifakının, seçim barajına rağmen İYİ Parti’nin de Saadet Partisi’nin de önünü açtığını ileri sürdü.

“Konuşmadan Olmaz”

TV 5’te yayınlanan “Konuşmadan Olmaz” programında, Suriye meselesi, Türkiye-ABD-Rusya ilişkileri, şeker fabrikalarının satışı, 2019 seçim süreci ve FETÖ ile mücadele konuları ele alındı. Programa konuşmacı olarak, Gazeteci Arslan Bulut, Avukat Bülent Kaya ve 22. Dönem İstanbul Milletvekili Emin Şirin katıldı.

Seçim güvenliğinin ittifaklar konusundan daha önemli ve öncelikli olduğunu ifade eden Şirin, seçmen kütüklerindeki kayıtların doğruluğundan sandık emniyetinin sağlanmasına; oy sayımından yurt dışında ve yurt içinde kullanılan oyların güvenli bir şekilde teslim edilmesine kadar seçim güvenliğinin bütün yönleriyle seçim emniyetinin sağlanması gerektiğini dile getirdi. Şirin, şöyle konuştu:

Kimse bu seçimlerin emniyet içerisinde yapılacağından emin değil

“Ben, kurulacak olan ittifaklardan ve sairelerden evvel, sağlıklı bir seçimin yapılmasını, en önemli konu olarak görüyorum. Seçmen kütüklerinin sağlıklı olması. Sandık emniyetinin temin edilmesi. Ondan sonra, kullanılacak olan elektronik sistemin, SEÇSİS’in, özellikle dışarıdan müdahalelere açık olmayacak bir şekilde yürümesi. YSK’nın makul ve adil hareket etmesi gibi bir manzume var. Yani ‘seçim emniyeti’ dediğinizde tüm bunların dikkate alınması lâzım. Meselâ yurt dışındaki seçmenler de %5 mertebesine neredeyse gelmiş vaziyetteler. Onların da devlet eliyle intikal ettiği düşünülürse, onların çuvallarının, seçimden sonraki çuvalların, onların emniyetinin dikkate alınması, müdahalelerde bulunulmaması, son derece önemli. 1946 veya 1950 seçimlerine benzeyen bir halet-i ruhiye içerisinde gidiliyor bu seçimlere ve kimse, bunların emniyet içerisinde yapılacağından emin değil. Sayın Temel Karamollaoğlu, bu konuda biraz daha iyimser. Bizdeki seçim sisteminin, esas itibariyle kötü bir sistem olmadığını söylüyordu. Doğrudur. Hakikaten, sandıkların başlarında duran insanlar, oradaki zabıtları doğru dürüst tutarlarsa, bunların mutabakatı da sağlanırsa teorik olarak bu yürür; ancak sizin tuttuğunuz zabıtların, hukukî hiçbir değeri yok. Yüksek Seçim Kurulu, bundan evvel referandumda yaptığı gibi, karakuşi bir karar verdiğinde, yapabileceğiniz hiçbir şey kalmıyor. (Arslan Bulut: Zabıtları da açıklamıyorlar. Açıklamadan imha ediyorlar.)”

Seçim boyası yöntemi yeniden uygulanmaya başlanmalı

Mükerrer oy kullanımının önlenmesi için kullanılan parmak boyası uygulamasının neden kaldırıldığını aklının almadığını söyleyen Şirin, “Neymiş? ‘Medenî değil’miş. Boyayı bir gün sürseniz ne olur? Bu boya meselesi, son derece önemliydi. Ben, kendim şahidim; Maltepe’de otururken, aynı kişinin, 3 ayrı sandıkta 3 ayrı insanmış gibi oy verdiğini biliyorum. Aynı kişinin” dedi. Emin Şirin, seçim boyası yönteminin yeniden uygulanmaya başlanmasını istedi.

YSK’nın, (yanlışlıkla zarar görmeleri ihtimaline binaen) seçmen sayısının çok üzerinde oy pusulası bastırdığına işaret eden Şirin, bu pusulaların seçmen bazında numaralanmasa bile, il ve sandık bazında numaralanabileceklerini kaydetti. Şirin, oy kullanımı sona erdikten sonra kalan pusula ve zarfların da zimmetle iade edilmesi gerektiğini belirtti.

Milletvekili seçimi, cumhurbaşkanı seçiminden daha önemli

“Ben, parlamento seçimini cumhurbaşkanı seçiminin önüne koyuyorum” diyen Şirin, seçim yapıldığı gün cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalmış olabileceği için cumhurbaşkanının kim olacağının belli olmayabileceğine karşılık, parlamento üyelerinin belli olacağına işaret etti. Şirin, şöyle konuştu:

“600 milletvekilinden eğer AK Parti-MHP ittifakı, 300’ün üzerine çıkamaz ise, muhalefet 300’ün üzerine çıkmış ise, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olma şansı, son derece azalıyor. Cumhurbaşkanı, ne kadar yetkili olursa olsun, parlamentoda çoğunluğa sahip değilseniz, sizin bütün kararnamelerinizin tersine kanun çıkarabilecek bir parlamento ile karşı karşıyasınız. Yani, Fransızlardaki demokratik anlayış, burada yok. Beraber oturma, beraber çalışma ahlâkı da olmayacağına göre, özellikle Sayın Cumhurbaşkanının yarattığı bu kamplaşma ortamı içinde muhalefetin birinci hedefi, ne olursa olsun adil bir seçim, ikinci hedefi de parlamentoda çoğunluğu elde etmek olması lâzım.”

AK Parti’nin istediği daraltılmış bölge sistemini MHP engelledi

Bu bakımdan, muhalefet partileri arasında seçim ittifakının asıl milletvekili seçimi için kurulması gerektiğini vurgulayan Şirin, seçim kanununun, MHP’nin itirazı sebebiyle AK Parti’nin istemediği şekilde çıktığını belirterek, “AK Parti, ‘daraltılmış bölge’yi istiyordu. Daraltılmış bölge; Türkiye, 120 bölgeye bölünecekti. Her bölgede 5 milletvekili aşağı yukarı çıkacaktı ve D’Hondt sistemi çalışmadan o daraltılmış bölgede birinci olan parti, hepsini alacaktı. Dolayısıyla AK Parti’nin çoğunluğu elde etmesi daha kolaydı. MHP, buna direndi ve belki Devlet Bahçeli, orada hayırlı bir iş yaptı. Aynı bölgeler kaldı. Türkiye’de daha önceki seçimlerde uygulanan bölgeler ve bu bölgelerin içinde de D’Hondt sistemi uygulanacak ve her parti, kendi logosuyla birlikte gelebilecek. Dolayısıyla bunun İYİ Parti için de faydalı olduğu kanaatindeyim, Saadet Partisi’nin de çok önünü açacağı kanaatindeyim.”

Seçim barajına rağmen muhalefetin önü açıldı

Saadet Partisi’nin Meclis’e girme riskinin ortadan kalktığını ileri süren Şirin, “Eğer parlamento konusunda bir ittifak yaparlarsa parlamento seçimlerinde, Meclis’e girmeme riskleri yok. %3 de, %5 de, %7 de, %9 da %12 de alsalar giriyorlar, bir ittifakın içinde. Ben, %10’u da geçebilecekleri kanaatindeyim. %10 dediğiniz 5 milyon oy. Yakalayacaklardır” diye konuştu.

Emin Şirin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, partisinin 18 Mart’ta yapılan 12’nci Olağan Büyük Kurultayı’nda söylediği “Cumhurbaşkanı seçiminde adayımız, aksi ve ârızî bir gelişme olmadıktan sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır” sözünü de hatırlatarak, “Ben, bu cümlenin altını çizdim. Mehmet Ali Kulat Bey’le de bir sohbette aynı şeye o da dikkat etmiş; ‘çok haklısınız’ dedi. Daha köprünün altından (çok) sular akar. Göreceğiz” dedi.

Siyasetin içinden neden tek bir tane bile FETÖ’cü çıkmadı?

“FETÖ ile mücadele” konusundaki görüşlerini de dile getiren Şirin, “Ben, bu mücadelenin doğru dürüst yürüdüğü kanaatinde değilim. Bir taraftan son derece büyük bir mağdur kitlesi yaratılıyor, alt kademelerde. Üst kademelerde ciddi hiçbir mücadele olduğu kanaatinde değilim. Siyasetin içinden tek bir tane FETÖ çıkmadı. Bu nasıl iş? Ben, kendi milletvekilliğim zamanında FETÖ’cü olduğunu bildiğim insanlar hakkında mücadele ettiğim için Ergenekon sanığı yapıldım. Böyle bir durumun içinde bir tane bile siyasetçi çıkmadı. Bu ne biçim iştir yahu? Bu mücadele, doğru dürüst yürümüyor” dedi.

CIA de Türkiye’den 4 bakanı paketleyip götürürse?


MİT’in yurt dışında gerçekleştirdiği FETÖ operasyonlarını da eleştiren Şirin, “yarın Amerika, gelip de Zarrab davasında ismi olan eski 4 tane bakanı buradan paketleyip götürürse, söz söyleyecek lafınız kalır mı?” diye sordu. Şirin, şöyle konuştu:

“18 ülkeden 80 tane FETÖ’cüyü paketleyip getirmek, bir hukuk devletinde iftihar edilecek bir konu değildir. Bu, bizim millî duygularımızı kabartabilir. Millî duygularım dolayısıyla, itiraf edeyim, benim bile belki hoşuma gidebilir; ama bunu belki bir FETÖ’yü (Fethullah Gülen’i) paketleyip getirseydiniz Abdullah Öcalan için, belki içime sindirmeye çalışırdım; ama böyle hukuk devletini ayaklar altına alacak bir şekilde diğer ülkelerden adam kaçırmak, olacak iş değil. Neden? Yarın size yaparlar. Yarın size yaparlar! Bakın, yarın Amerika, gelip de Zarrab davasında ismi olan eski 4 tane bakanı buradan paketleyip götürürse, söz söyleyecek lafınız kalır mı? Orada istedikleri kadar sanık olsunlar, o 4 bakan hata da yapmış olsa, bilmiyorum çünkü yargılanmadılar, Yüce Divan’a da gitmediler, ben Amerika’nın haydut gibi dünyanın her yerinden adam topladığı gibi gelip Türkiye’den adam toplamasını istemem. Oradaki yargıç bir karar verdi diye burada CIA paketleyip de o bakanları götürürse, bizim söyleyecek sözümüz kalır mı? Bekir Bozdağ iftihar ediyor; ’18 ülkeden 80 kişiyi paketledik’. Bu, hukuk devletinin yapacağı iş değil.”

Hiç yorum yok: