3 Mart 2021 Çarşamba

“Saadet’in Cumhur İttifakı’na katılması, kutuplaşmayı derinleştirir”


Eski Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Saadet Partisi’nin Cumhur İttifakı’na katılmasının ülkedeki kutuplaşmayı daha da artıracağını belirterek, “Vebali büyük olanla ittifak olmaz” dediği Twitter mesajının bugün de arkasında durduğunu söyledi.

Eski Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Halk TV’de yayınlanan ve Gazeteci Özlem Gürses’in sunduğu “Kayda Geçsin” programına görüntülü bağlantı yoluyla katılarak, gazetecilerin sorularını cevapladı.

“Keşke MHP de orada olsaydı”

“Erbakan Haftası / Anma ve Anlama Programı”nda bütün partiler katılırken MHP’nin katılmamasını nasıl değerlendirdiği sorulan Kamalak, şu değerlendirmede bulundu:

“O gece Erbakan Hocamızı anma gecesi olduğuna göre, yine onun sözüyle başlayalım programımıza. Diyordu ki, hele hele ömrünün sonuna doğru hemen her fırsatta, ‘Asla unutmayınız ki hepimiz bu milletin evlatlarıyız’ diyordu. Orada milletin evlâtlarının oluşturduğu siyasî partilerin genel başkanları, 9 partinin genel başkanı orada idi. Ben, MHP’nin de orada olmasını isterdim. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkes’i hepimiz, bu milletin evlatlarıyız. Her bir siyasî parti de bu vatan evlâtlarının kurmuş oldukları partilerdir. O münasebetle biz, o partinin, bu partinin orda olmasından dolayı memnuniyet duyduk, duyarız. Keşke MHP de orada olsaydı”

Kamalak, geçmişte koalisyon hükümetinde MHP ile bir arada bulunulduğunun hatırlatılarak “Kim değişti?” diye sorulması üzerine, “Bizim söylemimizde, yolumuzda, programımızda bir değişiklik yoktur. Değişiklik o zaman başka taraflarda, bizde değil” dedi.

1974’deki Ecevit-Erbakan koalisyon hükümetini hatırlatan Kamalak, o günkü belirli bir muhalefet anlayışına göre CHP’nin komünizmi, MSP’nin ise birilerinin ifadesine göre şeriatı temsil ettiğinin düşünüldüğünü ifade etti. Demirel’in bu sebeple ve özellikle MSP’yi eleştirmek için “Bunların dışı yeşil, içi kırmızı” dediğini hatırlatan Kamalak, “Yani dışları şeriatı gösteriyor gibi ama içleri komünisttir. O mânâya gelecek şekilde, ‘Bakmayın bunların öyle söylediklerine; dışları yeşil ama içleri kırmızıdır’ diyordu” şeklinde konuştu.

Kamalak, sözlerine şöyle devam etti:

“O dışı yeşil içi kırmızı olan koalisyon, kanaatimizce, Cumhuriyet döneminin en şanlı zaferini gerçekleştirdi. Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Demek istediğimiz şey şu ki, bu ülkeyi ayrıştırmanın, bölmenin, tefrikaya sokmanın, germenin hiç kimseye faydası yoktur. Farklı düşüncelerin sahipleri bile bir araya geldiğinde ülke için ne büyük hayırlı hizmetlere imza attıklarını Kıbrıs Barış Harekâtı, aziz milletimize göstermektedir diye düşünüyorum.”

“94’te Millî Görüş, genelev kadınlarının dertleriyle de ilgileniyordu”

Mustafa Kamalak’a, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en son İstanbul İl Kongresinde dile getirdiği “94 ruhu” ifadesi de soruldu.

Söyleyeceği sözlerin sadece kendi şahsî görüşleri olduğunu belirten Kamalak, “Orada (Erbakan’ı anma programında) ‘AK Parti ile ittifak yahut koalisyon olsun mu, olmasın mı?’ biçiminde bir konuşma olmadı hâliyle; ama kanaatimce Sayın Genel Başkanımız Temel Bey, en anlamlı konuşmayı yaptı orada.

“94 ruhu”, Millî Görüş ruhudur. O ruh, fakiri, fukarayı kucaklayan bir ruhtur. E şimdi ‘Ben o ruha dönmek istiyorum’ demekle o ruha dönülmez. O ruh, bambaşka bir ruh; çünkü o ruh, hatırlayacaksınız, en azından orta yaşın üzerinde olanlar hatırlarlar, Millî Görüş ekipleri, gecekonduları ziyaret ediyordu, kim aç, kim fakir? Sessiz sedasız. Oralara erzaklar taşıyordu. Hatta kahvehanelere gidiyordu, kafeteryalara gidiyordu ve hatta genelevlere, oradaki insanların acısını, ıstırabını görmek için gidiyordu. Yani oradaki insanlar bile ‘Bunlar dürüst insanlardır, merhametli insanlardır. Derdimize ancak bunlar deva olabilir’ biçiminde Millî Görüş’e doğru koşuyorlardı. Nitekim öyleydi zaten.”

Kamalak, bunu gören bazı çevrelerin de birtakım anketler yaptırarak, Refah Partisi’nin engellenmemesi hâlinde sonraki seçimlerde oy oranının yüzde 65’e yükseleceği sonucuna ulaştıklarını hatırlattı. Kamalak, 28 Şubat’ın ön habercisinin bu anketler olduğunu ifade ederek, “Bugünkü konuşmalarda deniyor ki, Refah Partisi, en güçlü olduğu döneme erişemedi. Tabir caizse, dağın eteklerinde yolu kesildi. Zirveye tırmanmasına müsaade edilmedi” dedi.

“AK Parti, 94 ruhuna dönemez. Keşke dönseler, keşke dönseler.”

Ne yaparsa yapsın, AK Parti’nin 94 ruhuna dönmesinin mümkün olmadığını ileri süren Kamalak, “AK Parti’nin Millî Görüş gömleğini tekrar giymesi mümkün değil mi?” sorusu üzerine şu değerlendirmede bulundu:

“Efendim mümkün değil. Nasıl yapacaklar? Şimdi gecekondulara yönelip, ‘Biz, 94 öncesinde olduğu gibi sizleri kucaklamaya geldik. Derdinizle hemhâl olmaya geldik’ diyebilir mi? İsmi birtakım yolsuzluğa bulaşmış olan kişileri, o sokaklara gönderebilir mi? Hatırlayacaksınız, 94’te Millî Görüş / Refah Partisi, birtakım belediyeleri kazanınca, kazandığı belediyelerin kapısına büyük levhalar hâlinde ‘Rüşvet alan da veren de melundur’, lânetlenmiştir tabelalarını asmıştı. O tabelaları kim indirdi? Şimdi ‘Tekrar asacağız. Tövbe istiğfar ettik’ mi diyecekler? Keşke dönebilseler; ama ben, oraya dönebileceklerini, oraya ulaşabileceklerini, o ruhu tekrar yakalayabileceklerini sanmıyorum.”

“Saadet’in Cumhur İttifakı’na katılması, kutuplaşmayı derinleştirir”

Programda Mustafa Kamalak’a, kendisinin 10 Ocak 2021 tarihinde yayınladığı “Vebali büyük olanla ittifak olmaz” şeklindeki Twitter mesajı hatırlatılarak, bu vebali açıklaması istendi. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmesinin ardından, Saadet Partisi içinde Cumhur İttifakı’na bir yöneliş olup olmadığı da soruldu.

Kamalak, “Hayır. Tam aksine, beni belki de binlerce parti mensubu kardeşlerimiz aradı. ‘Yüreğimize su serptiniz’ dediler. Ben, ‘vebali büyük olanla ittifak yapılamaz’ derken, bugün de aynı kanaatteyim. Eğer Saadet Partisi, AK Parti ile ittifak yapacak olursa, kanaatimce ülke daha bir gerilir. Daha bir gerilir, daha bir gerilir. Ne olur? Hâliyle ülke, 2 kampa ayrılmış olur, fiilen. Bir tarafta Cumhur İttifakı; yani mütedeyyin insanların toplandığı kamp, buna karşılık ikinci kamp, “solcularla, komünistlerle, bölücülerle iş birliği içinde olan” kamp. Buna kanaatimce hiçbirimizin hakkı yoktur. Bu ülkenin çatışmaya, bölünmeye tahammülü yoktur. Böyle bir kamplaşma, ülkeyi bölünmeye götürür, çatışmaya götürür; çünkü dediğimiz gibi hepimiz, bu milletin evlatlarıyız.

‘Vebali büyük olan’ ifadesine gelince; Suriye’nin bu hâle düşürülmesinde, kanaatimce AK Parti’nin büyük vebali vardır. Irak’ın bu hâle gelmesinde AK Parti’nin büyük vebalinin olduğunu düşünüyorum. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yaptığımız zaman bize destek veren tek kardeş ülke, Libya ve onun lideri Kaddafi’ydi. Libya’nın bölünüp parçalanmasında, Kaddafi’nin linç edilmesinde AK Parti’nin büyük vebalinin olduğunu düşünüyorum.

“Terörün müzakere edileceği yer, Kandil değil TBMM’dir”

‘Çözüm süreci’ denildi. Çözüm sürecinde, Millî Görüş’ün tek temsilcisi olan Saadet Partisi, uyardı, uyardı. Dedi ki, ‘Bakın, siz bir kesimi hem terörist olarak suçluyorsunuz hem de bunlarla oturup müzakerede bulunuyorsunuz. Teröristle müzakere değil mücadele edilir’ dedik, Saadet Partisi olarak. Müzakerenin yeri de Oslo değil, İmralı değil, hele hele Kandil hiç değil. Müzakerenin yeri, millî iradenin temerküz ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir dedik. ‘Efendim CHP ile mi? Falanla mı, filanla mı?’ Kabul edelim, etmeyelim; sevelim, sevmeyelim, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu ülkenin ana muhalefet partisidir. CHP ile müzakere etmeyeceksek bir millî problemi, bir millî sıkıntıyı, terör olayını, kiminle müzakere edeceğiz? Türkiye’yi bölmek isteyen, haritasını yapıp Sivas’tan Mersin’e kadar olan hattın doğusunu ‘Kürdistan’ diye İsrail’in emrine veren Amerika ile mi anlaşacağız? Şunu unutmayalım: PKK’nın gerisinde ABD vardır, batı vardır. Bunlar, o silahı nereden alıyor? Aklımızı başımıza toplamamız lâzım. Bakın, şu an o fay hattını oluşturan Sivas’ın doğusu ile Mersin’in doğusundaki kısım, bir zamanlar bu ülkenin en güvenli bölgesiydi. Millî Görüş’ün de kalesiydi. Hatırlayın, Diyarbakır vesaire, Refah Partisi’nin belediye başkanlıklarını kazandığı illerimizin başında geliyordu. Bizden koparıldı, AK Parti’ye verildi. AK Parti’den koparıldı, şu an ‘şeytanlaştırılmış’ diye ifade edilen başka bir partiye verildi. Emin olun, yarın oradan da koparılacak, belki de İsrail’e, siyonizme verilecektir. Biz, onun için diyoruz; ‘vebali büyük olanla ittifak yapılamaz’ derken, ülkeyi bölücü, sinirleri gerici iş birliğine girmenin anlamı yok diyorum ben. Dediğim şey bu. Ha, keşke insanlar birbirlerini suçlamadan, itham etmeden, hainlikle, bölücülükle suçlamadan oturup müzakere edebilseler. Siyasî partilerin aslî görevi budur. Millete hizmet etmek için vardır partiler. Bu mânâda biz, diyoruz ki oturalım, millet için ne faydalıysa onu yapalım diyoruz ve ala unutmayalım, Erbakan’ın dediği gibi, mekânı cennet olsun, ‘hepimiz bu milletin evlâtlarıyız.’ ”

Hiç yorum yok: