DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, 1 Mart Tezkeresi öncesinde “Irak’a ilk bomba düştüğünde 8,5 milyar dolar hesaba geçecek” dediği iddiasını kesin bir dille yalanladı. Babacan, bu haberin, o dönemin ekonomik kriz şartlarında “biraz moral olsun, Tezkere Meclis’ten geçsin” diye bile yapılmış olabileceğini söyledi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TV5’de yayınlanan “Kulis Ankara Özel” programında, Gazeteci Mustafa Yılmaz ve Bünyamin Güler’in sorularını cevapladı.
“Irak’a ilk bomba
düştüğünde 8,5 milyar dolar hesaba geçecek” dedi mi?
Mustafa Yılmaz, izleyicilerden gelen çok sayıdaki ortak sorunun başında geldiğini belirterek, 1 Mart Tezkeresi’nden önce Babacan’ın, “Irak’a ilk bomba düştüğünde 8,5 milyar dolar hesaba geçecek” dediği iddiasını sordu.
“Ağzımdan çıkan her
söze imza atarım; benim öyle bir ifadem yok”
Söz konusu haberin, 1 Mart Tezkeresi’nden birkaç güm önce yayınlanmış bir haber olduğunu belirterek, “Benim söylediğim, konuştuğum, ağzımdan çıkan ne varsa hepsinin altına imza atıyorum ve benim öyle bir ifadem yok. Bakın, o haber, kapalı bir grup toplantısından dışarı sızan dedikodulara istinaden yapılmış bir haber. Benim ağzımdan bir ifade değil” dedi. Babacan, “Yani ‘Böyle bir ifade kullanmadım’ diyorsunuz?” sorusuna, “Hayır. Getirsinler göstersinler. Böyle bir şey yok” diye karşılık verdi.
Babacan, “Ama sosyal medyada bunu döndürüyorlar, biliyorum. Hani (twitter’da) o kapanan 7 bin 400 hesap var ya, onların meraklı olduğu konulardan birisi buydu. Döndürüyorlar, döndürüyorlar, döndürüyorlar… Öyle bir şey yok. Haydi, video kaydını koysunlar” diye konuştu.
HABER YALANSA NEDEN
TEKZİP ETMEDİ?
“O haberi tekzip
etsem, diğer binlerce haberi doğrulamış olurdum”
Yılmaz’ın, “Peki, o zaman yalanladınız mı? Ben, gazeteci şeyiyle söyleyeyim; tekzip gönderdiniz mi Sabah gazetesine?” sorusu üzerine de Babacan, şu açıklamada bulundu:
“Ben, 13 yıl bakanlık yaptım, 13 yıllık bakanlık dönemimde tek bir tekzibim yok. Tek bir tekzibim yok. Uğraşamayız ki o işlerle. Yani, bir tane haberi tekzip etsem, bugüne kadar çıkmış, hakkımda 100 bin tane haberi doğrulamış olurdum. Öyle benim bir prensip kararım var. Yani resmî yollardan, bildiğimiz hani tekzip var ya? Hiç çalıştırmadım. Öyle bir müessese yok. 13 yıllık bakanlık dönemimde yok. Öyle bir şey yapmadım hiç; çünkü çıkan haberlerin hepsinin ben, altına teyit edecek, imza edecek halim yok. ‘Şüphesi olan bana sorsun’ diyorum; ya da benim video kaydımdan anlatsın, göstersin. Ya da bant kaydı, video kaydı, neyse… Bir yerde bir kaydı olsun. Şimdi, basına kapalı bir grup toplantısından dışarı sızan, sızdırılan, o gün tabii manipülasyon da çok basın üzerinde; çünkü Irak, savaş öncesinde biliyorsunuz yani, ciddi şekilde basının üzerinde manipülasyon vardı. Yani başka devletler de yapıyordu, yaptırıyordu bunu. Ne haberler, ne haberler çıktı o zaman yani. Çok zor bir dönemdi. Yani işi mi yapacaksınız, yoksa yalan yanlış bir sürü çıkmış haberle mi uğraşacaksınız?”
“İşin aslına
girersem, devlet terbiyesine yakışmaz”
Yılmaz’ın, “O dönem iktidarın yaklaşımı da normalleştiriyordu bu ifadeyi. Ben, hatırlıyorum, 1 Mart Tezkeresi çıkmadığında Sayın Cumhurbaşkanının ‘Maaşlar nasıl ödenecek?’ diye bir ifadesi oldu” değerlendirmesi üzerine Babacan, şu değerlendirmede bulundu:
“Ha, şu kısmı doğru: Bizim, o 1 Mart Tezkeresi öncesinde, biliyorsunuz, Amerikalılarla bu savaşta, Irak savaşında Türkiye’nin destekleyici bir rolü olsun mu, olmasın mı diye bir müzakere süreci geçti o zaman. 3 tane müzakere alanı vardı. Siyasî müzakere alanı, askerî müzakere alanı ve ekonomik müzakere alanı. 1 Mart Tezkeresi öncesinde siyasî ve askerî müzakereler tamamlandı; ama ekonomik müzakereler tamamlanamadı. Biz, o zaman konuşamadık bile yani ve bu grup toplantısı, kapalı bir grup toplantısı. O grup toplantısında ben, o gün ne anlattım, işin aslına, şimdi oralara girersem, şimdi oralara girersem, o da ayrı bir hata olur. O da devlet terbiyesine yakışmaz. Getirsinler, televizyonda canlı yayın koysunlar. Kürsü konuşması olabilir, onu getirsinler göstersinler. Öyle bir şey yok. İçeriden, bakın, sızan, sızdıralan, hatta içine biraz da dezenformasyon katılan bir haber o ve hele hele manşet, yani… o günkü… bilemiyorum…”
Mustafa Yılmaz’ın, “O günden bir siyasal parti kuracağınız düşünülerek yapılmış (olabilir mi?) Niye? Sonuçta siz hedef alınmış oluyorsunuz orada?” sorusu üzerine de Babacan, şu cevabı verdi:
“O yalan haberi,
tezkere Meclis’ten geçsin diye yayınlamış olabilirler”
“O günkü şartlarda şey bile olabilir yani, o günkü şartlar öyle bir şartlar ki, 2001 krizi biliyorsunuz, Yani Meclis’ten bu tezkere geçsin diye ‘güzel bir haber’ olarak sunulmuş bile olabilir. Yani biz, bugün bunu öyle okuyoruz ama o günün şartlarında o haber, yani ‘Yaa merak etmeyin, bak ekonomik kriz çok…’ Bakın, 2001 krizi var. 2002 Kasım’ında hükümet kuruldu. Kasım’ın sonu. 1 Mart’ta da tezkere var. Arada 3 ay var. Aralık, ocak, şubat. 3 ay. 19 tane banka batmış. Hazine, %66 faizle borçlanıyor. En fazla borçlanabileceğiniz süre, 9 ay. Dolayısıyla, ‘Yaa böyle bir savaş olursa ekonomi ne olacak?’ Herkes o dertteydi o günlerde. Yani, o günün haberciliğinde muhtemelen, yani “biraz moral olsun, Meclis’ten bu iş geçsin” diye bile yapılmış olabilir bu yani. Bilemiyorum. Sadece şu anda konuştuğumuz, varsayımlar, şunlar, bunlar. Haberini yapanlara sormak lâzım. Onlar o bilgiyi kimden, nereden almış falan. Onlara sormak lâzım. Ha, çıkıp diyebilir ki, ‘Efendim, işte şu kaynaktan duydum,muydum.’ Öyle olmaz. Birincil kaynaktır esas burada. Birincil kaynak, benim ağzımdan canlı yayın, bant, mant, bir şey koysunlar, göreyim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder