27 Ocak 2020 Pazartesi

“Türkiye’yi ordu yönetiyor diyen Perinçek hakkında işlem yapılmıyor”


Furkan Vakfı’nın eski Kurucu Genel Başkanı Alparslan Kuytul, 2014 yılından beri Türkiye’yi Erdoğan’ın değil, ordunun, polisin ve Vatan Partisi’nin yönettiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yolsuzluklarına dair elinde 38 tane dosya olduğunu söyleyen Doğu Perinçek hakkında hiçbir işlem yapılmadığını, aksine her gün televizyonlara çıkarıldığını dile getirdi.

Furkan Vakfı’nın eski Kurucu Genel Başkanı Alparslan Kuytul, 25 Ocak’ta Adana’da, “Türkiye’de Yargı Zulmü” başlıklı basın açıklaması yaptı.

“17-25 Aralık, diktatörlüğe evrilmede önemli bir rol oynadı”

2013 yılında gerçekleştirilen 17-25 Aralık operasyonlarından sonra 2014 yılının başından itibaren “Türkiye’nin başka bir Türkiye olduğunu” ifade eden Kuytul, “17-25 Aralık operasyonları, Türkiye’nin diktatörlüğe doğru evrilmesinde önemli bir rol oynadı. O bahaneyle, suçlu suçsuz birçok insana, derneklere zulümler yapılmaya başlandı” dedi.

“Derin güçler, kıyım için ihtiyaç duydukları büyük olayı 15 Temmuz’la gerçekleştirdiler”

Büyük olaylar olmadan büyük kıyımlar yapılamayacağını ileri süren Kuytul, “Bazı derin güçler, büyük bir olaya ihtiyaç duydu ve o büyük olayı da 15 Temmuz ile gerçekleştirdiler. 15 Temmuz’dan sonra toplu ve büyük kıyımlara kalkıştılar” iddiasında bulundu.

“15 Temmuz’un siyasî ayağı” konusundaki tartışmalara da değinen Kuytul, ihanetin arkasında kimler varsa ortaya çıkarılmasından memnuniyet duyacaklarını belirtti. Kuytul, “15 Temmuz’un siyasî ayağının ortaya çıkması gerektiği gibi, 15 Temmuz’un bir de derin ayağı var. O derin ayağının da ortaya çıkarılmasını istiyoruz” dedi.

“Ölmeyi göze alırım, yine susmam”

Furkan Vakfı’na yönelik yargı sürecinde mahkemeler sürekli uzatılmak suretiyle beraat etmelerinin sürekli engellendiğini ileri süren Kuytul, “Dosya ikiye ayrıldı; terör dosyası ve suç örgütü dosyası dediler. İkisinin de içi boş olduğu için ilk celsede ikisinden de tahliye oldum; ama bir yerlerden tekrar müdahale edildi ve 24 saat geçmeden tekrar tutukladılar; çünkü ‘susmayacağım’ demiştim. ‘Sen madem ki susmayacaksın, o zaman tekrar hapishaneye seni koyalım’ dediler. ‘Başım gözüm üzerine’ dedim. Susmam. Ölmeyi göze alırım, yine susmam” diye konuştu.

Alparslan Kuytul, bu dönemde savcılara itiraz hakkı verildiğini, oysa hakim sanığın lehinde hüküm verdiğinde savcının itiraz etme hakkı olmadığını ileri sürerek, şunları söyledi:

“Yarım saatte mi okudun 20 bin sayfayı? Talimat aldığınız besbelli”

“Savcının böyle bir hakkı olmadığı halde savcılara bu hak verildi. Tahliye kararlarına savcılar itiraz ediyorlar ve olur ya bir mahkeme, yetkililerin istemediği bir karar verdiyse, o zaman savcıya itiraz ettiriyorlar. Savcının itirazını, bir üst mahkeme adı altında, aslında üst mahkeme değil, yan odadaki mahkeme. Dördüncü oda, Dördüncü Ağır Ceza, beşinci oda, Beşinci Ağır Ceza… Üst mahkeme değil. Üst mahkeme, istinaf mahkemesidir; onun da üstü Yargıtay’dır; onun da üstü Anayasa Mahkemesi’dir. Yani bunlar, yerel mahkemeler, yan yana odalardır ve birbirinin verdiği kararları iptal ediyorlar. Eşit derecede mahkemeler. Dördüncü Ağır Ceza’nın verdiği tahliye kararını, dosyayı hiç bilmeyen Beşinci Ağır Ceza iptal ediyor. Dosya, 20 bin sayfa. Yarım saatte mi okudun 20 bin sayfayı? Yarım saatte nasıl karar verebildin? Talimat aldığınız besbelli.”

“OHAL’i kaldırıp, sıkıyönetim ilân etmiş gibiler”

“15 Temmuz bahanesiyle Türkiye diktatörlüğe doğru götürülüyor” diyen Kuytul, Eren Erdem’in, Selçuk Kozağaçlı’nın Ahmet Altan’ın, Metin İyidil’in durumlarını örnek gösterdi. Kuytul, “Olağan Üstü Hal, güya kaldırıldı. Kaldırılmadı, devam ediyor. Olağan Üstü Hal’i kaldırdılar, adeta sıkıyönetim ilân etmiş gibiler” dedi.

Kuytul, hamile ve yeni doğum yapmış kadınların hapse atılmalarının da kanunlara aykırı olduğunu anlattı. Kuytul, “Biz, zaten hukuk devleti bir türlü olamadık. Kanun devletiydik; şimdi kanun da kalmadı, tamamen keyfî idareye kaldık. (…) Laiklikle İslâm saf dışı oluyor, Olağan Üstü Hal ile kanunlar saf dışı oluyor, başkanlık sistemiyle parlamento saf dışı oluyor. Kimler yetkiliyse, artık keyfî idarede bulunabiliyorlar” dedi.

Alparslan Kuytul, kendisine yönelik yargı sürecinde sergilenen hukuksuzlukları anlattı.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) uygulamalarına da tepki gösteren Kuytul, KHK’nin yargısız infaz anlamına geldiğini söyledi.

“Sen mi karar vereceksin ey siyah gözlüklü adam?”

Bazı “siyah gözlüklü adamlar”ın, Furkan Vakfı mensuplarına “Bak böyle böyle ayağını denk al. Sen onlara gidip geliyorsun, İleride meslek sahibi olamazsın, şöyle olamazsın, böyle olamazsın” dediklerini dile getiren Kuytul, “Şimdi bu kanun devleti midir? Bu yapılan tehdit midir, şantaj mıdır, eşkıyalık mıdır? Böyle olur mu? Varsa bir suçumuz, o zaman ispat edersin. Biz terör örgütü müyüz ki bize selâm verenleri tehdit ediyorsun? ‘Şöyle şöyle olur, böyle böyle olur.’ Neye göre söylüyorsun bunu? Terör örgütü müyüz? Sen mi karar vereceksin ey siyah gözlüklü adam? Sen mi karar vereceksin ey siyasîler? Siz, mahkeme misiniz?” diye konuştu.

“Kayyım atamalarının neresi demokrasi?”

Konuşmasında belediyelere kayyım atanmasını da değerlendiren Kuytul, belediye başkanlarının mahkeme kararı olmadan görevden alınmasına tepki gösterdi. Kuytul, bir belediye başkanının görevden alınması halinde, aynı partiden bir belediye meclisi üyesinin görevlendirilebileceğini ancak bunun yerine valilerin, kaymakamların atandığını dile getirdi. Kuytul, “Bunun neresi demokrasi?” diye sordu.

“Bu adam taş mı yiyecek?”

Yargı sürecinde beraat edenlerin de işlerine iade edilmediklerine işaret eden Kuytul, “Beraat ettiği halde yine işsiz güçsüz gezmeye devam ediyor. Bir kısmının diploması iptal ediliyor. Bir kısmına haksız yere pasaport hakkı verilmiyor. Adam devlette çalışamıyor, özel sektörde çalışamıyor. Yurt dışına gidecek, pasaport da verilmiyor. Ne diyorsun yani? Ne diyorsun? Bu adam taş mı yiyecek?” diye konuştu.

15 Temmuz bahanesiyle İslâmî faaliyetlerin engellendiğini ileri süren Kuytul, “Yalnızca cemaatler de değil. Cemaat olmayanlar da engelleniyor ve sürekli olarak baskı kuruluyor; bir korku imparatorluğu meydana getiriliyor. Hiç kimse, kendinden emin olamıyor” dedi.

“Artık ‘Hakimlere savcılara özgürlük’ dememiz lâzım”

Davaların hukuksuz bir şekilde uzamasından hakimlerin de bıkıp usandıklarını ifade eden Kuytul, “Ey zalimler, şu yargıdan elinizi çekin. Hakimleri, savcıları özgür bırakın. Bundan sonra artık “Alparslan Kuytul’a özgürlük” değil, ‘Hakimlere, savcılara özgürlük’ dememiz lâzım. Vallahi, hakimlerin yerinde olacağıma, hakim olacağıma mahkûm olmayı tercik ederim” dedi.

“Adamına göre kanun, adamına göre talimat olmaz”

Kuytul, “Yasalaşmış olan tüm KHK’lar iptal edilmelidir. KHK zulmüne son verilmelidir. Yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır. Hakimlere, savcılara baskı, artık bitirilmelidir. Bugüne kadar yapılmış olan haksızlıklar(dan dolayı) o kimselerden özür dilenmeli ve mahkemeleri yeniden başlatılmalıdır. Mal varlığına haksız yere el konulan kimseler varsa, mal varlıkları kendilerine iade edilmelidir ve artık herkese eşit davranılmalı, hiç kimsenin özel muameleye tâbi tutulmasına müsaade edilmemelidir. Herkes, kanunlar önünde eşittir. Adamına göre kanun, adamına göre talimat olmaz. Artık bu zulümler bitirilmelidir” diye konuştu.

“12 Eylül gibi bu dönem de lânetle anılacaktır”

Sergilenen adaletsizlikler konusundaki görüşlerini anlatan Kuytul, sözlerine şöyle devam etti:
“Adaletin olduğu ülkede savcılar, suçu ispat eder; adaletin olmadığı ülkede sanıklar, suçsuzluğunu ispat eder. Türkiye’de savcılar, suçu ispat edemiyor, sanıklara diyorlar ki, ‘Sen suçsuzluğunu ispat et.’ Suçun delili olur; suçsuzluğun delili olmaz ki. Suç varsa, savcı suçu ispat eder. E suç yok. Savcı, suçu ispat edemeyince, bu sefer ‘Sen suçsuzluğunu ispat et’ diyorlar. Yahu kardeşim, sen, hangi cümlemde terör propagandası gördün? Ben, onlardan mıyım ki onların propagandasını yapayım? Sen, hangi cümlemde suç gördün? Onu söyle. Onu söylemiyor. Seni atıyor içeriye, ondan sonra ‘Sen bir sene sonra kendini savunursun’ diyor. Yerin dibine batsın böyle adalet! Bu dönem, lânetle hatırlanacaktır. 12 Eylül zulmünü nasıl ki insanlar, hatırlıyorlar ve lânet okuyorlarsa, bu dönem de o şekilde lânetle hatırlanacak, bu dönem, bu şekilde ‘zulüm dönemi’ olarak tarihte yerini alacaktır.”

15 Temmuz bahanesiyle aslında İslâmî hizmetlerin bitirilmek, bitirilmeyenlerin de küçültülmek istendiğini ileri süren Kuytul, “Diğer taraftan da diktatörlük kurmak istiyorlar” dedi.
“Türkiye Devleti içerisinde öyle bir kadro var ki, bu kadro, Türkiye’deki özgürlükleri fazla bulmaktadır ve padişahlığa gitmeyi düşünmektedir. Yani diktatörlüğe geçmeyi düşünmektedirler” diyen Kuytul, kendilerinin buna engel olma mücadelesi verdiklerini söyledi.

Bilim ve Sanat Vakfı’nın yönetiminin bir komisyona devredilmesine de tepki gösteren Kuytul, “Bu vakfın kurucularından biri, Ahmet Davutoğlu. Dünün Başbakanı. Dün AKP ile beraberken çok iyi, AKP’den ayrılınca çok kötü bir adam oldu ve kurmuş olduğu vakıf, kayyım eliyle kapatıldı” dedi.

Kuytul, yapılan hukuksuzluklara yargı mensuplarının da tepki göstermelerini istedi; hakimlerin ‘Yeter artık!’ demeleri gerektiğini dile getirdi.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “Yargı altın devrini yaşıyor” dediğini hatırlatan Kuytul, sözlerine şöyle devam etti:

“Perinçek hakkında hiçbir işlem yapılmıyor”

“Aynı Doğu Perinçek, diyor ki, “2014 yılından beri Türkiye’yi Tayyip Erdoğan yönetmiyor.” Aynı Doğu Perinçek… Gazeteci soruyor; ‘Peki, kim yönetiyor?’ Diyor ki, “Ordu, polis ve Vatan Partisi.” Bunu söylediği halde hakkında hiçbir işlem yapılamıyor. Ordu yönetiyormuş Türkiye’yi, polis yönetiyormuş Türkiye’yi, Vatan Partisi yönetiyormuş Türkiye’yi. Bu lafları söyleyen kimseye hiçbir soruşturma açılamıyor. “Cumhurbaşkanının yolsuzluğuna dair elimde 38 tane dosya var” demişti. Hakkında hiçbir işle yapılmadı. ‘Sen, nasıl bunu söylersin? Gel bakalım; cumhurbaşkanının yolsuzlukları neymiş? Dosyaları savcılara teslim et bakalım’ denilmiyor. Her lafı söylüyor ve her gün de televizyonlara çıkartılıyor. Son aylarda farkındasınızdır; her gün televizyonlara çıkartılıyor. Bu neyi gösteriyor? Bu, neden ‘yargı altın devrini yaşıyor’ dediğini anlayabiliyoruz. Çünkü artık, demek ki istediklerini yaptırabiliyorlar. Kimler istediğini yaptırabiliyorsa yargıya, onlar diyor ki, “Yargı altın devrini yaşıyor.” Kimler yargının durumundan memnunsa, onlar, yargıya hakim olmuşlar demektir. Buna karşı mücadele verilmelidir. Yargının bağımsızlığı sağlanmalıdır. Hukuk devleti olamadık, hiç olmazsa kanun devleti olsunlar. Allah’ın kanunlarını rafa kaldırdılar; bari hiç olmazsa kendi kanunlarını adam gibi uygulasınlar. Yoksa keyfî idarede bulunuyorlar. Buna karşı mücadele vermek, boynumuzun borcudur. Türkiye’nin diktatörleşmesine müsaade edilmemelidir. Diktatörlüğe karşı mücadele edilecektir; edilmeye devam edilecektir.”

Doğu Perinçek ne demişti?

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 2019 yılının Eylül ayında Independet Türkçe’den Can Bursalı’nın sorularını cevaplarken, “2014’ten bu yana Tayyip Erdoğan Türkiye’yi yönetmiyor; Türkiye Tayyip Erdoğan’ı yönetiyor” demişti. Perinçek, “Erdoğan’ı yöneten Türkiye”yi de “Ordu, polis, sanayiciler ve Vatan Partisi olarak tanımlamıştı.

Hiç yorum yok: