18 Aralık 2019 Çarşamba

“Devletin bizi kör kuyularda merdivensiz bırakmaya hakkı yok”


17 yıl önce bir suikastla öldürülen Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu, tetikçilerin kimler olabileceğine dair soruya, “Şimdi bugün geldiğimiz şu noktada öyle bir görüntü var ki önümüzde, öyle bir fotoğraf var ki, devletten uzaklaştırılmış eski bir askerin adı geçiyor. Ne düşünebilirim ben bu noktada? Devletin bir karanlık tarafı var galiba ve orası birtakım şeyleri biliyor galiba” diye karşılık verdi. Hablemitoğlu, bu soruşturmanın 14 yıl karartıldığını ve henüz bir davasının olmadığını belirterek, “Devletin bizi kör kuyularda merdivensiz bırakmaya hakkı yok” dedi.
“Gazeteci Zihni Çakır, “Hablemitoğlu’nun katili Tarkan Mumcuoğlu” diyor. Mumcuoğlu, halen MİT görevlisi; ancak HTS kayıtlarından, Mumcuoğlu’nun olay günü yurt dışında olduğu anlaşılıyor. Çakır’a, ‘Katilin kim olduğunu kimden öğrendin?’ diye soruluyor, o da Ukrayna’daki Nuri Gökhan Bozkır’ın adını veriyor. Biz, ‘Acaba asıl katil, Bozkır’ın kendisi olabilir mi?’ diye şüphelendik…”

17 yıl önce 18 Aralık 2002’de öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, bu soruşturmanın 14 yıl karartıldığını ve henüz bir davasının olmadığını belirterek, “Devletin, bizi kör kuyularda merdivensiz bırakmaya hakkı yok” dedi. Hablemitoğlu, “Devletin içinde, karanlık tarafta duran insanlar var ve bu devlet, bu yapılamayanlarla o karanlık tarafa teslim olmuş durumda. Biz, adalet dilencisi değiliz. Biz, bugünkü koşullarda hak olan adaleti talep ediyoruz” diye konuştu.

Suikast, Nuri Gökhan Bozkır ile yeniden gündemde

Adalet Bakanlığı, 17 yıl önce 18 Aralık 2002’de öldürülen Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’na düzenlenen suikastın failleri hakkında bilgi sahip olduğu ileri sürülen ve Ukrayna’da elektronik kelepçeyle ev hapsinde tutulan şüpheli Nuri Gökhan Bozkır’ın Türkiye’ye iade edilmesini istedi.

Necip Hablemitoğlu’nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, bu münasebetle yeniden gündeme gelen suikastı, Haber Türk televizyonunda yayınlanan “Kübra Par’la Açık ve Net” programında değerlendirdi.

“Nuri Gökhan Bozkır’dan geçen Haziran ayında haberdar olduk”

Söz konusu şüpheliden yeni haberdar olmadıklarını belirten Hablemitoğlu, “Şu anki soruşturmayı yürüten savcımız, bunu bize Haziran ayının başındaydı, iletti” dedi.

Bu cinayetin henüz bir davasının olmadığına dikkati çeken Hablemitoğlu, “Buna dramatik mi diyelim, trajikomik mi diyelim, bazen dramatik, bazen trajikomik mi diyelim, onu bilmiyorum” diye konuştu.

Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, 15 Temmuz 2016 tarihine kadar Necip Hablemitoğlu soruşturmasının yürütülemediğini belirterek, “Biz, ya savcı bulamıyoruz, savcı bulursak dosyayı bulamıyoruz, dosyanın içeriğini bilemiyoruz. Görüştüğümüz bir-iki savcı var; onlar konuşmak istemiyorlar. Yani bu soruşturma, soruşturulamıyor. Ta ki 15 Temmuz 2016 tarihine kadar” dedi.

Hablemitoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Katil denilen kişi halen MİT görevlisi”

“15 Temmuz’dan hemen önce bir iddianame hazırlığı vardı. FETÖ ile ilişkili bir çatı dava iddianamesinin hazırlığı vardı. Bu iddianamede biz, temel müştekilerden biri olduğumuza dair bir bilgi edindik. Dolayısıyla, hemen iddianame resmiyet kazanınca 15 Temmuz sonrasında, biz de müdahil olduk bu davaya. Aslında buraya kadar hiçbir şey yok; fakat avukatımızla birlikte, kendisi benim kardeşimdir, eşimin eski öğrencisidir, sürekli istişare halindeyiz. Çatı dava için hazırlanan iddianamenin esasında bir şey yok; fakat çok tesadüfen, eklerde biz, bir bilgiye rastladık. Bir gazetecinin adı geçiyor, Zihni Çakır. Kendisinin ifadesi var ve ‘Necip Hablemitoğlu’nun katili şudur’ diyor. Diyor ki, bir yüzbaşı diyor zannediyorum, Tarkan Mumcuoğlu diyor. Haa, Ersan diyorum ben (Avukat Ersan Barkın), bak burada böyle bir şey geçiyor. ‘Aman Hocam,ne yapalım bakalım.’ Ve diyor ki bu kişi, peki diyorlar ki, çağırıyorlar onu, ‘Sen nereden duydun bunu?’ Bizim savcımız, onu da çağırıyor. ‘Sen bu ismi nereden duydun?’ ‘Bana da şu kişi söyledi’ diyor. ‘Bana söyledi’ dediği kişi de Ukrayna’da şu anda yakalanan şahıs; Nuri Gökhan Bozkır.”

Program sunucusu Kübra Par, Şengül Hablemitoğlu’nun söylediklerini özetlerken, suikastı işlediği iddia edilen Tarkan Mumcuoğlu’nun hâlâ MİT’te görevli olduğunu söyledi.

Hablemitoğlu, daha sonra 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak ‘Bu şahıs çağrılıp dinlensin’ talebinde bulunduklarını fakat bu taleplerinin reddedildiğini söyledi. Tarkan Mumcuoğlu’nun şu anda devletin resmî görevlisi olarak görev yaptığını kaydetti.

Hablemitoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Şimdi buraya kadar ben, başka bir şey söylemem. Ne söyleyeyim size yani? Durum bu. Bizim şu anki savcımızın Ukrayna’da ulaştığı isim, Zihni Çakır’ın iddianamenin ekinde verdiği bu bilgi üzerine yürüttüğü, HTS kayıtlarıyla ulaştığı bir bilgi. Şöyle bir şey var: HTS kayıtları, cinayet akşamında ilgili bazı şeyler var, görgü tanıklarının işaret ettiği bazı şeyler, kişiler var. O kişilerle görüşmeler yaptığı saptanıyor. Dolayısıyla buradan yola çıktık biz. Bunu savcıya ilettik ve o şekilde bu noktaya gelindi.”

“Tarkan Mumcuoğlu, cinayet günü yurt dışında gözüküyor”

Kübra Par, Hablemitoğlu’nun avukatı Ersan Barkın’ın ‘Katil zanlısı olduğu iddia edilen bu Tarkan Mumcuoğlu, aslında asıl kişi değil; çünkü HTS kayıtlarında o, o sırada yurt dışında gözüküyor, cinayetin işlendiği dönemde. Fakat biz, fark ediyoruz ki, şüphe ediyoruz ki, Ukrayna’daki Nuri Gökhan Bozkır, Gazeteci Zihni Çakır’a Tarkan Mumcuoğlu diye anlattığı kişi, aslında kendisi olabilir’ dediğini nakletti.

Bu ifade üzerine Şengül Hablemitoğlu, “Çünkü HTS kayıtlarında olaya dair izlemeyi yapan ekiple görüşmeleri var. Sadece bu kadarını söyleyeyim size” dedi.

Kübra Par, “Ayrıca cinayetin işlendiği silahın atıldığına dair bir bilgi veriyor Zihni Çakır’a ve HTS kayıtlarında cep telefonu, orada çıkıyor” bilgisini dile getirdi. Hablemitoğlu da, “Evet, oradan sinyal veriyor cep telefonu. Yani birkaç ipucu var bu noktada” dedi.

Hablemitoğlu, Nuri Gökhan Bozkır’ın 10 Ocak’ta Ukrayna’da duruşmasının olduğu hatırlatılarak kendisine yöneltilen ‘Türkiye’ye iade edileceğini düşünüyor musunuz?’ sorusuna şöyle karşılık verdi:

“Bu şahsın Türkiye’ye getirilmesi, kimlere zarar verecek?”

“Bana şu soruluyor: Yani ‘Bu bir yeni gelişme.’ Hayır, bu yeni gelişme falan değil. Bu, bizim bir şekilde dikkatimize takılan ya da dikkatimize takılması beklenerek oraya eklenen, bunu da bilmiyorum bakın, bu konuda bir şey söyleyemem. Bir şey yapılabilir mi? Bunun yapılabilmesi için ciddi bir siyasî kararlılığa ihtiyacımız var bizim; çünkü Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının devreye girdiği bir iade süreci başlatılmış. Başlatılmış mı? Bu iade gerçekleşecek mi? Bu şahsın Türkiye’ye getirilmesi, kimlere zarar verecek? Kimler onun buraya getirilmesini istemeyebilir? Çünkü şahısla ilgili baktığınız zaman da ufak bir internet araması sonucunda karanlık bir yerde olduğunu görüyoruz. Atıldığı söyleniyor ama belki öyle de değil. Onu da bilmiyoruz. Cihatçı yetiştirdiği söylenen biri yani. Anlatabiliyor muyum? Dolayısıyla, gelmesi istenir mi? Gelmesini kimler ister, kimler istemez? İsteyenlerle istemeyenlerin çatışması, bizi nereye götürür?”

Hablemitoğlu, “Kimler ister, kimler istemez?” sorusu üzerine de “Açık ve net olamayacağım bir “Açık ve Net” sorusu soruyorsunuz bana. Bilmiyorum çünkü. Kimler istemeyebilir? Adının geçtiği başka soruşturmalar var. Herhalde o soruşturma sürecinde başkalarının adını verecektir. Başka iddialar var çünkü kendisiyle ilgili. Oradaki insanlar istemeyecektir. Bilmiyorum Kübra Hanım’cığım, bilmiyorum. Umutlu değilim” diye konuştu.

“Devlet, ‘bu cinayeti çözmek namus borcumuz’ demişti”

Suikastın gerçekleştiği 2002 yılında, dönemin Başbakanı Abdullah Gül’ün, dönemin emniyetinin, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun, bu cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu söylediklerini hatırlatan Hablemitoğlu, “Şimdi siz söz verirsiniz, hukukun, adaletin işlemesini sağlamazsınız, sözünüz uçar gider. Erkek devlet, verir erkekçe bir söz, ondan sonra koyverir gider. Tam da öyle olmuştur. Arkasından pek çok isim gelmiştir. Bu isimleri verdim, yani hatırlatma amacıyla; başka da bir amacım yok gerçekten” diye konuştu.

Necip Hablemitoğlu suikastı soruşturmasının 14 yıl karartıldığını söyleyen Hablemitoğlu, “Bu soruşturmayı kim kararttı?” sorusuna, “Şimdi bu soruşturmayı karartabilecek kişileri tahmin etmek zor değil. Sizin de az önce bana yayına girmeden önce birtakım telefon kayıtlarına ulaşıldığını ve ağabeylerine soran bir emniyet görevlisinin telefon kaydı olduğundan söz ediyorsunuz” dedi.

“Soruşturmayı FETÖ’cüler kararttı”

Kübra Par da, bu soruşturmayı karartanların aslında FETÖ’cü savcıların, polislerin olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Par, “Hatta bugün yeni bir haber var: Başsavcılık, darbe girişimi sonrası gözaltına alınan istihbaratçı bir polisin telefon kayıtlarına ulaşıyor ve bu telefon kayıtlarında bu eski FETÖ’cü istihbaratçının cemaat ağabeyine şöyle bir mesaj attığı iddia ediliyor: ‘Hablemitoğlu suikastıyla ilgili savcılık, baz kayıtlarını istiyor. Ne yapacağız?’ Buna karşılık sözde ağabeyin de ‘Yukarı sorup, sana hemen dönüyorum’ dediği tespit edildi” diye konuştu.

Şengül Hablemitoğlu da, soruşturmanın FETÖ’cüler tarafından karartıldığı iddiasını desteklemek için, 15 Temmuz’dan önce başından geçen bir olayı, şöyle anlattı:

“Olay sabahı benim gördüğüm 2 kişiyi soran istihbaratçı polis…”

“Şimdi olay gecesi… Çok küçük bir anekdot ben size anlatayım: Olay gecesi benim olayın olduğu sabah gördüğüm 2 kişi var ve o 2 kişi, bana görünmek için de evimizin yakınında olan 2 kişi. Ben, bunu hissettim; çünkü tehditler alan birinin eşisiniz ve farklı bir duyarlılığınız oluyor ne yazık ki.

Bu şahısları olay gecesi Terörle Mücadele’de ben anlatmaya çalışırken, odada bir görevli vardı. Bu görevli, asıl şube müdürü odadan çıkınca, benim yanıma yanaşarak şöyle bir şey söyledi: ‘Hocam, gördüğünüz kişilerden biri bu muydu?’ dedi. Bana bir resim gösterdi. Ben hemen ‘Evet, bir tanesi buydu. Bakın buydu’ dedim. Bir dakika sürmedi, adam ortadan kayboldu ve ben bunu günlerce, defalarca, yıllarca hatırlatmaya ve anlatmaya çalıştım. Bir türlü bir şey olmadı.

15 Temmuz’dan sonra Necip Cem İşçimen bizi çağırdı. Sağ olsun. Çok da iyi bir süreçti, onun da çabalarıyla ve bugünkü savcımızın da girişimleriyle biz bu noktaya geldik. Ben onlara özellikle, Zafer Bey’e de buradan teşekkür ediyorumi Necip Cem İşçimen’e de. Kendisine ben bunu aktardığımda, bana bazı fotoğraflar gösterdi; FETÖ’den dolayı firarî durumda olan bazı emniyet mensuplarının fotoğraflarını gösterdi ve ben teşhis ettim bu şahsı. Kendisi, İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış, İstihbarat Daire Başkanlığı görevinde bulunmuş biri çıktı. Şimdi bu, korkunç bir şey. O zaman bu bana şunu söylüyor: Evet, karartanlar, bu insanlar ve aynı şahsı, çok ilginç bir biçimde, bu olaylar olmadan önce, twitter’da bir şey nedeniyle ben Emniyete çağrıldım, ifade vermek üzere. Biri beni şikâyet etmiş, kendisine bir şey söylemişim diye. Ben ifade verirken, odaya biri girdi. 15 Temmuz’dan önce oluyor bu olay. Ben teşhisi yapmadan önce, 15 Temmuz’dan önce oluyor. Bana diyor ki, ‘Merhaba Hocam, nasılsınız?’ diyor. Ben adamı anında tanıdım. O gece bana resimleri gösteren kişi. Bana ‘merhaba’ dedi, Ankara Emniyette.  Ben bir böyle önce ‘Aaa!’ dedim, sonra hemen sustum. Tanıdığımı belli etmeyi birden istemedim, içgüdüsel bir biçimde. Bana kendini gene gösterdi. ‘Merhaba’ dedi bana ve sonra ben bunu avukatımızla paylaştım ve ben o şahsı teşhis ettim. Yani ben, o şahsı 2 kez gördüm. Anlatabiliyor muyum? Adamın İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış, öyle görevde bulunmuş biri olduğu çıktı sonra ortaya. Dolayısıyla bir karartma varsa eğer, evet bu insanlar tarafından karartıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.”

“Ben, buradan devlete bir şey söylemek istiyorum” diyen Hablemitoğlu, şöyle konuştu:

“Devletin, bizi kör kuyularda merdivensiz bırakmaya hakkı yok”

“Bizim umut taşımamız için bu devletin, en az katiller ve en az bütün bildiklerini açık bir biçimde, eğip bükmeden toplumla paylaşan aydınlar kadar cesur olmaları gerekiyor. Eğer bu devlet, bu cesareti gösteremezse, biz umut taşıyamayacağız ve bizi bu devletin, kör kuyularda merdivensiz bırakmaya hakkı yok; çünkü biz, ben, çocuklarım, bütün ailemiz ve Necip, yaşadığı yıllar boyunca bu ülkeye vergisini ödeyerek, insanlara dokunarak, durmadan çalışan insanlar olduk. Biz, katma değeri olan insanlarız. Bizim gibi pek çok insan var. Bizim yaşadığımız ve bizim gibi şeyler yaşayan o kadar çok insan var ki bu ülkede. Bizleri kimsenin kör kuyularda merdivensiz bırakma hakkı yok.

(…) Devletin içinde, karanlık tarafta duran insanlar var ve bu devlet, o karanlık tarafa teslim olmuş durumda; bu haliyle, bu yapılamayanlarla. Yapılamayanlarla’ diyorum bakın ve bu kötülük varsa, bu kötülüğün bir iktidarı var.

(…) Bakın ben, Ankara’da bir “Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü” diye bir yer kurdum. Bazı çalışmalar yapıyoruz. Bu enstitü, Prof. Dr. Muammer Aksoy Caddesi’nde, mekân olarak. Bu caddeye çıkabilmeniz için, Bahriye Üçok Parkı’nı geçmeniz gerekiyor. Niye? Niye? Bilmiyorum, ne söylemeye çalıştığıma biraz yaklaşabildik mi?

(…) Bakın, bu ülkede bir sürü şey oldu. Bir yığın insan öldürüldü. Sabahattin Ali ile başlayan, Tahir Elçi’ye kadar gelen süreçte o kadar çok insan öldürüldü ki. Bu insanların geride bıraktıkları insanlar ne yapıyor, ne yaşıyor, ne geliyor başlarına? Kimsenin umurunda değil. Yalnız bırakılıyorsunuz. Dönemsel olarak vebalı gibi davranılıyor size. Ergenekon sürecinde biz, vebalıydık. FETÖ meselesi çıktı, ‘Aaa, biz bunların yanlarında duralım; FETÖ’cü olmadığımız o zaman anlaşılır.’ Biz, bunları anlıyoruz. Biz, bunların farkındayız. Kimse aptal değil. Bunlara gerek yok. Biz, sadece insanî, demokratik, medenî koşullarda hakkımız olan adaleti talep ediyoruz. Dilenmiyoruz, bakın. Biz, adalet dilencisi değiliz. Biz, bugünkü koşullarda hak olan adaleti talep ediyoruz.”

Hablemitoğlu, soruşturmanın henüz davaya dönüşmediğini vurgulayarak, “Dolayısıyla (ölüm) yıl dönümlerinde iş yapıyor görünme hakkını kimseye vermiyoruz. Kimse bu anlamda kullanamaz; kullanmasın da zaten” dedi.

“MİT Müsteşarlığı için adı geçiyordu” iddiası

Kübra Par, Şengül Hablemitoğlu’na, Gazeteci Abdülkadir Selvi’nin, “Hablemitoğlu, öldürülmeden kısa bir süre önce kim ya da kimlerle görüştü? MİT Müsteşarlığı için ismi gündeme geldi mi? FETÖ, ‘Hablemitoğlu MİT Müsteşarı olacak’ şeklinde bir bilgiye ulaşıp, suikastın düğmesine basmış olabilir mi?” sorusunu yöneltti.

Hablemitoğlu bu soruya, “En yakınındaki kişi olarak ben, böyle bir bilgiye vakıf değilim. Bilmiyorum böyle bir şey. Duymadım bile. Konuşulmuş bir şey değil bu; ama şöyle bir şey yapılmış olabilir: Sonra bunu ben, çıkarım mı diyeyim, artık gözlemlerimle şöyle bir şeye ulaştım: Bu, bir spekülasyon olarak, bu cinayetin hazırlığını hızlandırmak için kullanılmış olabilir. Sadece bu geliyor aklıma yani. Ancak bunu söyleyebilirim size; ama tabii bir şey bilen varsa da onlar kendisi açıklayacak ama benim böyle bir bilgim yok yani” diye karşılık verdi.

“Öldürülmeden önce Abdullah Gül ile görüşmüştü”

Hablemitoğlu, “öldürülmeden önce Abdullah Gül ile görüşerek FETÖ konusunda onu uyardığı” iddiasının hatırlatılarak ‘Böyle bir görüşme oldu mu?’ diye sorulması üzerine de “Oldu oldu, evet. Doğru doğru, böyle bir görüşme oldu” dedi. Hablemitoğlu, görüşmede nelerin konuşulduğu sorusuna ise “Hiçbir bilgim yok. Yani sadece bir tanışma görüşmesi olduğunu biliyorum, o kadar” cevabını verdi.

“Devletten uzaklaştırılmış eski bir askerin adı geçiyor”

Hablemitoğlu, “Tetikçilerin kimler olabileceğine dair net bir fotoğraf var mı aklınızda?” sorusuna karşılık da şöyle konuştu:

“Hiçbir şey söyleyemem, biliyor musunuz? Şimdi bugün geldiğimiz şu noktada öyle bir görüntü var ki önümüzde, öyle bir fotoğraf var ki, devletten uzaklaştırılmış eski bir askerin adı geçiyor. Ne düşünebilirim ben bu noktada? Biz, ne düşünebiliriz? Ya da bizi izleyen, bu olayı başından beri izleyen bu insanlar, toplum, kamuoyu ne düşünür, bilmiyorum. Devletin bir karanlık tarafı var galiba ve orası birtakım şeyleri biliyor galiba. İşte oraya kim teslim olmuşsa, o teslim olanların problemi galiba.”

“Çözüldü fakat aydınlatılmıyor mu?” sorusuna “Olabilir” karşılığı veren Hablemitoğlu, “Biz, zaten bir şey yaşamışız. Bu, devletin problemi. En az bizim kadar bu devletin problemi. Bu ülkede yaşayan vatandaşlara borcu var devletin. Bizim güvenlik ve adalet duygumuzu zedeleme hakkı yok hiç kimsenin. Bakın bu ülkede yıllardır korkuyla yaşıyoruz biz. Hep bir ‘acaba’ ile yaşıyoruz. Ne kadar acı bir şey, ne kadar zor bir şey. Bunu tahmin bile edemezsiniz. Ben, 15 yıl boyunca gece, Necip Hablemitoğlu’nu evimizin otoparkında yerde bulduğum kanlar içindeki görüntüsünün beynimde canlanmış haliyle uyudum, her gece. Her gece uykuya öyle daldım.

(…) Sadece ortada bir cinayet var ve bu cinayeti çözmekle yükümlü görevliler var. İnsanlara sorumlulukları olduğunu hatırlatıyoruz ve bu ülkenin vatandaşları olarak adaleti talep ediyoruz. Siyaseten meçhul olmasın bu faili meçhuller diyoruz” diye konuştu.

Nuri Gökhan Bozkır’ın tutuklanma süreci

Başsavcıvekili İşçimen’in Yargıtaya atanmasının ardından Hablemitoğlu soruşturması için Savcı Zafer Ergün atandı. Savcı Ergün, suikastın faillerine dair bilgiye sahip olduğu belirtilen Ukrayna’da yaşayan şüpheli Nuri Gökhan Bozkır hakkında “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” ve “tasarlayarak öldürme” suçlarından 14 Mayıs 2019’da Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğince yakalama kararı çıkarttı.

Kırmızı bültenle aranması için Interpol’e de başvurulmasının ardından şüpheli Nuri Gökhan Bozkır, Ukrayna makamlarınca yakalandı ve Türkiye'ye iadesinin değerlendirilmesi amacıyla 12 Temmuz 2019’da tutuklandı.

Tutuklama kararına edilen itiraz üzerine Nuri Gökhan Bozkır’ın elektronik kelepçeyle ev hapsine alınması kararlaştırıldı.

Adalet Bakanlığınca gönderilen iade talebi gereği Nuri Gökhan Bozkır’ın Türkiye’ye iadesi bekleniyor.

Hiç yorum yok: