Kanal 42’de yayınlanan “Güncel Bakış” programına konuk olan
Abdüllatif Şener, ilk kez 1991 yılında Refah Partisi Milletvekili olarak TBMM’ye
girdiğini ve kesintisiz olarak 4 dönem, 16 yıl boyunca milletvekilliği
yaptığını hatırlattı.
Refah-Yol dönemi,
bolluk bereket dönemiydi
Bu 16 yıl içerisinde 1996-1997 yıllarında Refah-Yol Hükümeti’nde
Maliye Bakanlığı yaptığını kaydeden Şener, o dönemin bir refah, bolluk ve
bereket dönemi olduğunu söyledi. Şener, o dönemin “çiftçiden emekliye kadar
herkesin hayatından mutlu olduğu bir dönem” olduğunu ifade etti.
Şener, Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra Fazilet
Partisi içerisinde yer aldığını, onun da kapatılması üzerine AK Parti’de yer
aldığını anlatan Şener, Saadet Partisi’nde değil de AK Parti’de yer alması
sebebiyle çok hesaba çekildiğini de dile getirdi. O dönemde nerede durması
gerektiği konusunda kendisinin de bazı kaygılar taşıdığını dile getiren Şener,
sözlerine şöyle devam etti:
Erbakan Hocamın “AK
Parti’de ne işin var? Saadet Partisi’nde kal” demesini bekledim
“Hiç unutmuyorum; bir gün Erbakan Hocamı evinde ziyaret
ettim. 2 saatten fazla evinde oturduk. Heyetler geliyor, gidiyor, sohbetler
devam ediyor; ondan sonra benimle konuşuyor. Sohbeti severdi Hocam. Şunu
bekledim: “Yaa Lâtif, senin orada ne işin var? Şurada dur” desin de bahanem
olsun diye… Söylemedi, ben de sormadım. Dış kapıya kadar da çok iyi bir şekilde
yolcu etti. Ondan sonra dedim ki, ‘herhalde benim orada olmamda fayda görüyor’
diye düşündüm.”
Şener, “Şu anki düşüncenizle yine AK Parti’ye gider
miydiniz, yoksa Saadet Partisi’nde mi kalırdınız?” sorusuna da şöyle cevap
verdi:
İstikamet yanlış
olunca gücün yanında durmanın bir faydası yok
“Hayır. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin böyle bir
siyaset izleyeceğini düşünsem, girmezdim. Açıkça söyleyeyim. Neden? Çünkü şunu
gördüm: Yani, ikide bir partimiz kapatılıyor. Refah kapatılmış, Fazilet
kapatılmış. Hep şunu derdik: Yani ‘parti güçlü olsa, tek başına iktidara gelmiş
olsa, yani tek başına hükümet olacak güce ulaşmış olsa, uğraşamazlar.’ (…) Onun
için ‘güçlü olalım, tek başına bir iktidar olalım da, kapatsınlar görelim’
derdik. Bunun da bu genç kadroda oluşacağını gördük. Yani Türkiye’den aldığımız
siyasî sinyaller, onu gösteriyordu. O nedenle, ‘güçte keramet var’ düşüncesiyle
girdik, bir güçlü yapının içerisine. Sonra başlar başlamaz ben, şunu gördüm:
Doğru olan, güçten yana olmak değilmiş.
Güç, her zaman var. İktidarlar, her dönem var. Yani önemli olan güç
değil, istikamet… İstikamet yanlış olduktan sonra gücün yanında durmanın bir
faydası yok ki. Ne Dünyana faydası var, ne ahretine faydası var. Yani eğer
vicdanlı bir insansan, o güç seni rahatsız eder.”
AK Parti’nin programını kendisinin hazırladığını, hayatında
ailesine en fazla zaman ayırması gerektiği dönemi, AK Parti’nin kuruluş
çalışması için harcadığını, bütün Türkiye’de örgütlenmek için gece gündüz
çalıştığını anlatan Şener, bu çalışmaları yürütürken şunu hayal ettiğini
söyledi:
Hayalim, ‘Bunlar ne
güzel insanlar’ dedirten bir parti kurmaktı
“Öyle güzel bir siyasî parti ortaya çıkaralım ki ve biz,
öylesine güzel bir şekilde ülkeyi idare edelim ki, bize bakanlar, ‘Yaav bunlar
ne güzel insanlar’ desinler. Yolsuzluğa, hırsızlığa bulaşmayalım. Bize oy
vermeyenlerin bile seveceği bir ahlâk, bir kimlik, bir kişilik sahibi olalım.
Kin ve düşmanlığa değil, dostluğa, birliğe, beraberliğe, 81 milyonun bir arada
yaşayabileceği, huzur içinde, birbirine inanarak, farklılıklarıni bir
çeşitlilik olarak, kendi gücü olarak gören bir toplum inşa edelim. Hep bu
hayallerle yaşadım.”
Şener, daha başlangıçta partideki herkesin zenginleşme
yoluna girdiğini; bu gayrimeşru zenginleşme iştahının da kendi günahlarını ve
suçlarını görünmez hale getirmek için yasakçı ve baskıcı hale dönüştüğünü
söyledi. Şener, “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin o günden bugüne kadarki
serüveni budur” dedi.
Halen AK Parti’de bulunuyor olması halinde önemli makamlarda
bulunabileceğinin ifade edilmesi üzerine de Şener, şunları söyledi:
Partiyi dinin önüne
koyanlar, günahlarını görmek istemiyorlar
“Ne değeri vardı? Yani Başbakan Yardımcısı olmak, Başbakan
olmak, Cumhurbaşkanı olmak önemli değil ki. Gücü aradığım için Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin kuruluşunda görev aldım. Sonra gidişatı gördükten sonra şu
noktaya geldim: Önemli olan güçlü olmak değil. Önemli olan istikamet...
İstikamet düzgünse, mesele yok. İstikamet yanlışsa, bunun izah edilir bir
tarafı yok. Bakın, bu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin inançlarımıza verdiği
zararı, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir siyasî parti vermemiştir. Onun için
bana göre, en fazla uzak durulması gereken parti, Adalet ve Kalkınma Partisi’dir;
çünkü inançlarımıza zarar veriyor. Bu partiyi dinin önüne koyan insanlar,
hırsızlığı, yolsuzluğu görmüyor. Gayrimeşru zenginleşmeyi görmüyor. İktidar
sahiplerinin kendi çirkinliklerini, günahlarını, yolsuzluklarını, bireysel
zenginleşmelerini, kamu kaynaklarını yağmalamalarını, yetim hakkı yemelerini
görmemek, görünmez hale getirmek için baskıcı bir rejim kurduklarını görmek
istemiyorlar.”
Şener, 2007 seçimlerinde Başbakan Yardımcısı görevindeyken
milletvekili adayı olmayacağını ilân ettiğini ve Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın
ısrarına rağmen aday olmayıp AK Parti’den ayrıldığını söyledi.
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder