12 Kasım 2018 Pazartesi

CHP’li Şener: Erbakan Hocamın “AK Parti’de ne işin var? Saadet Partisi’nde kal” demesini bekledim; o söylemedi, ben de sormadım

Refah-Yol Hükümeti döneminde Maliye Bakanlığı ve AK Parti Hükümeti’nde Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuş olan CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, AK Parti’nin inançlara zarar verdiğini ileri sürdü. Şener, “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin inançlarımıza verdiği zararı, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir siyasî parti vermemiştir. Onun için bana göre en fazla uzak durulması gereken parti, Adalet ve Kalkınma Partisi’dir; çünkü inançlarımıza zarar veriyor.” diye konuştu.

Kanal 42’de yayınlanan “Güncel Bakış” programına konuk olan Abdüllatif Şener, ilk kez 1991 yılında Refah Partisi Milletvekili olarak TBMM’ye girdiğini ve kesintisiz olarak 4 dönem, 16 yıl boyunca milletvekilliği yaptığını hatırlattı.

Refah-Yol dönemi, bolluk bereket dönemiydi

Bu 16 yıl içerisinde 1996-1997 yıllarında Refah-Yol Hükümeti’nde Maliye Bakanlığı yaptığını kaydeden Şener, o dönemin bir refah, bolluk ve bereket dönemi olduğunu söyledi. Şener, o dönemin “çiftçiden emekliye kadar herkesin hayatından mutlu olduğu bir dönem” olduğunu ifade etti.
Şener, Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra Fazilet Partisi içerisinde yer aldığını, onun da kapatılması üzerine AK Parti’de yer aldığını anlatan Şener, Saadet Partisi’nde değil de AK Parti’de yer alması sebebiyle çok hesaba çekildiğini de dile getirdi. O dönemde nerede durması gerektiği konusunda kendisinin de bazı kaygılar taşıdığını dile getiren Şener, sözlerine şöyle devam etti:

Erbakan Hocamın “AK Parti’de ne işin var? Saadet Partisi’nde kal” demesini bekledim

“Hiç unutmuyorum; bir gün Erbakan Hocamı evinde ziyaret ettim. 2 saatten fazla evinde oturduk. Heyetler geliyor, gidiyor, sohbetler devam ediyor; ondan sonra benimle konuşuyor. Sohbeti severdi Hocam. Şunu bekledim: “Yaa Lâtif, senin orada ne işin var? Şurada dur” desin de bahanem olsun diye… Söylemedi, ben de sormadım. Dış kapıya kadar da çok iyi bir şekilde yolcu etti. Ondan sonra dedim ki, ‘herhalde benim orada olmamda fayda görüyor’ diye düşündüm.”

Şener, “Şu anki düşüncenizle yine AK Parti’ye gider miydiniz, yoksa Saadet Partisi’nde mi kalırdınız?” sorusuna da şöyle cevap verdi:

İstikamet yanlış olunca gücün yanında durmanın bir faydası yok

“Hayır. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin böyle bir siyaset izleyeceğini düşünsem, girmezdim. Açıkça söyleyeyim. Neden? Çünkü şunu gördüm: Yani, ikide bir partimiz kapatılıyor. Refah kapatılmış, Fazilet kapatılmış. Hep şunu derdik: Yani ‘parti güçlü olsa, tek başına iktidara gelmiş olsa, yani tek başına hükümet olacak güce ulaşmış olsa, uğraşamazlar.’ (…) Onun için ‘güçlü olalım, tek başına bir iktidar olalım da, kapatsınlar görelim’ derdik. Bunun da bu genç kadroda oluşacağını gördük. Yani Türkiye’den aldığımız siyasî sinyaller, onu gösteriyordu. O nedenle, ‘güçte keramet var’ düşüncesiyle girdik, bir güçlü yapının içerisine. Sonra başlar başlamaz ben, şunu gördüm: Doğru olan, güçten yana olmak değilmiş.  Güç, her zaman var. İktidarlar, her dönem var. Yani önemli olan güç değil, istikamet… İstikamet yanlış olduktan sonra gücün yanında durmanın bir faydası yok ki. Ne Dünyana faydası var, ne ahretine faydası var. Yani eğer vicdanlı bir insansan, o güç seni rahatsız eder.”

AK Parti’nin programını kendisinin hazırladığını, hayatında ailesine en fazla zaman ayırması gerektiği dönemi, AK Parti’nin kuruluş çalışması için harcadığını, bütün Türkiye’de örgütlenmek için gece gündüz çalıştığını anlatan Şener, bu çalışmaları yürütürken şunu hayal ettiğini söyledi:

Hayalim, ‘Bunlar ne güzel insanlar’ dedirten bir parti kurmaktı

“Öyle güzel bir siyasî parti ortaya çıkaralım ki ve biz, öylesine güzel bir şekilde ülkeyi idare edelim ki, bize bakanlar, ‘Yaav bunlar ne güzel insanlar’ desinler. Yolsuzluğa, hırsızlığa bulaşmayalım. Bize oy vermeyenlerin bile seveceği bir ahlâk, bir kimlik, bir kişilik sahibi olalım. Kin ve düşmanlığa değil, dostluğa, birliğe, beraberliğe, 81 milyonun bir arada yaşayabileceği, huzur içinde, birbirine inanarak, farklılıklarıni bir çeşitlilik olarak, kendi gücü olarak gören bir toplum inşa edelim. Hep bu hayallerle yaşadım.”

Şener, daha başlangıçta partideki herkesin zenginleşme yoluna girdiğini; bu gayrimeşru zenginleşme iştahının da kendi günahlarını ve suçlarını görünmez hale getirmek için yasakçı ve baskıcı hale dönüştüğünü söyledi. Şener, “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin o günden bugüne kadarki serüveni budur” dedi.

Halen AK Parti’de bulunuyor olması halinde önemli makamlarda bulunabileceğinin ifade edilmesi üzerine de Şener, şunları söyledi:

Partiyi dinin önüne koyanlar, günahlarını görmek istemiyorlar

“Ne değeri vardı? Yani Başbakan Yardımcısı olmak, Başbakan olmak, Cumhurbaşkanı olmak önemli değil ki. Gücü aradığım için Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşunda görev aldım. Sonra gidişatı gördükten sonra şu noktaya geldim: Önemli olan güçlü olmak değil. Önemli olan istikamet... İstikamet düzgünse, mesele yok. İstikamet yanlışsa, bunun izah edilir bir tarafı yok. Bakın, bu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin inançlarımıza verdiği zararı, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir siyasî parti vermemiştir. Onun için bana göre, en fazla uzak durulması gereken parti, Adalet ve Kalkınma Partisi’dir; çünkü inançlarımıza zarar veriyor. Bu partiyi dinin önüne koyan insanlar, hırsızlığı, yolsuzluğu görmüyor. Gayrimeşru zenginleşmeyi görmüyor. İktidar sahiplerinin kendi çirkinliklerini, günahlarını, yolsuzluklarını, bireysel zenginleşmelerini, kamu kaynaklarını yağmalamalarını, yetim hakkı yemelerini görmemek, görünmez hale getirmek için baskıcı bir rejim kurduklarını görmek istemiyorlar.”

Şener, 2007 seçimlerinde Başbakan Yardımcısı görevindeyken milletvekili adayı olmayacağını ilân ettiğini ve Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın ısrarına rağmen aday olmayıp AK Parti’den ayrıldığını söyledi.

(Haber: Sürur Öztürk)

Hiç yorum yok: