21 Kasım 2018 Çarşamba

Avukat Şen: Türkiye’nin AİHM kararına uymaması mümkün değil


Kendisini “müzmin hak ve özgürlükler savunucusu, idealist hukukçu, romantik demokrat” olarak tanımlayan Avukat Salim Şen, Halk TV’de katıldığı “Günün Konuğu” programında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski HDP Eş Genel Başkanı Selâhattin Demirtaş hakkındaki kararını ve akademisyenlerin gözaltına alınmasını hukukî açıdan değerlendirdi.

Türkiye’nin AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına her hâlükârda uymak zorunda olduğunu belirten Şen, ancak Türkiye’nin Avrupa Birliği Konseyi’nden çıkması halinde bu karara uymayabileceğini ifade etti. Şen, bir taraftan uluslararası sözleşmelere imza atarak Batı demokrasisinin standartlarına uyma taahhüdünde bulunup, diğer taraftan da sözleşme hükümlerine uymayacağını açıklamanın tutarsızlık olacağını anlattı. Şen, Türkiye’nin böyle bir lüksü olmadığını söyledi.

AB sözleşmesinin altına imza atan AK Parti’ydi

Avukat Salim Şen, 1946 yılında Avrupa Konseyi kurulduğunda Türkiye’nin kurucu üyesi olduğunu, Avrupa Konseyi 1950 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni yayınladıktan sonra da Türkiye’nin 1953 ya da 54 yılında bu sözleşmeyi imzaladığını hatırlattı. Bu sözleşmenin 46. Maddesinde, sözleşmeyi imzalayan ülkelerin sözleşmedeki hükümlere uymak zorunda olduklarının kaydedildiğini belirten Şen, Türkiye’nin 2004 yılında AK Parti iktidarında bir anayasa değişikliği yaparak, Anayasasının 90’ıncı maddesine beşinci bir fıkra eklediğine işaret etti. Şen, bu maddeye göre, uluslar arası sözleşmelerin iç hukuk hükmünde olduğunun; iç hukuk hükümleriyle sözleşme hükümlerinin çelişmesi halinde de uluslar arası sözleşmenin hükümlerinin uygulanacağının kayıt altına alınmış olduğuna dikkat çekti. Şen, bu hükmün, cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere Türkiye’deki herkese amir bir hüküm olduğunun altını çizdi.

Erdoğan da 3 kere AİHM’ye başvurmuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AİHM’nin kararı hakkında “AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz” dediğini hatırlatan Şen, Erdoğan’ın geçmiş yıllarda 3 kere AİHM’ye başvuruda bulunduğunu hatırlattı.

Erdoğan, 1999 yılında “adil yargılanma” talebi ile, 2002 yılında sabıka kaydını sildirme talebi ile ve 2002 yılında da YSK’nın milletvekili olamayacağına dair kararını kaldırma talebi ile AİHM’ye başvuruda bulunmuştu.

Avukat Salim Şen, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ne tesadüftür ki Demirtaş hakkında da aynı ‘seçme ve seçilme hakkının ihlâlidir’ demektedir bugün” dedi.

Türkiye AİHM kararına uymazsa ne olur?

Salim Şen, “Türkiye AİHM’nin kararına uymaması hâlinde ne olur?” sorusunu cevaplarken de, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nde denetim altına alınabileceğini, Türk parlamenterlerin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden dışlanabileceklerini ve üçüncü ihtimal olarak da Türkiye’nin üyelik başvurusunun askıya alınabileceğini söyledi. Şen, “En vahimi de üyelikten ihraçtır” dedi.

Türkiye bir hukuk devleti niteliği taşımıyor

Türkiye’nin halihazırda bir “hukuk devleti” niteliği taşımadığını ileri süren Şen, “Sabahtan akşama kadar mahkemelere ayar verildiği, sabahtan akşama kadar mahkemelere talimatlar yağdırıldığı; hakimlerin bir karar vermeden önce kendilerini siyasetin bu konudaki düşüncesinin ne olduğunu araştırıp sormak zorunda hissettikleri, talimatlara, beklentilere uygun bir karar vermezler ise yarın meslekî olarak başlarına ne gelebileceği hususunda endişe duyup, hakimlik teminatından adeta yoksun oldukları bir ortamda hukuk güvenliği de olmaz, hukuk devletinden de söz edilemez.” diye konuştu.

Türkiye’nin AİHM kararına uymaması halinde, Avrupa’dan dışlanmanın çok ağır bedelleri olacağını belirten Şen, Türkiye’nin 160-170 milyar Dolar olan toplam ihracatının %50’sini Avrupa ülkelerine yaptığını hatırlattı.

Türkiye’de yargı bağımsız değildir

“Türkiye’de maalesef Türkiye yargısı, siyasetin vesayeti altındadır. Çok açık. Bağımsız değildir” diyen Avukat Salim Şen, mahkemelerin yargılamayı, kişinin suçlu olup olmadığını ortaya çıkarmak için yaptığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargılama sürerken “Bunlar teröristtir” diyerek kesin hüküm kurduğu bir yerde artık yargının bağımsızlığından da, adil yargılamadan da söz edilemeyeceğini ifade etti.

Şiddet içermeyen eylemle şiddet kullanmak…

Gözaltına alınan akademisyenlerden birinin tutuklandığını hatırlatan Şen, Başsavcılığın tutuklama gerekçesinde “İçeriği belirlenemeyen toplantıda sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem konuşulduğu…” ifadesinin yer aldığına işaret etti. Şen, “Siz, şiddet içermeyen bir eylemle, yürütme organını “cebir ve şiddet kullanarak devirmeye teşebbüs etmek”le suçlanacaksınız. Bunun bir yargı kararı olması, bir yargı organının metnine geçmiş bir ifade olması, gerçekten beni utandırıyor” diye konuştu.

(Haber: Sürur Öztürk)

Hiç yorum yok: