Kendisini “müzmin hak ve özgürlükler savunucusu, idealist hukukçu, romantik demokrat” olarak tanımlayan Avukat Salim Şen, Halk TV’de katıldığı “Günün Konuğu” programında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski HDP Eş Genel Başkanı Selâhattin Demirtaş hakkındaki kararını ve akademisyenlerin gözaltına alınmasını hukukî açıdan değerlendirdi.
Türkiye’nin AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına
her hâlükârda uymak zorunda olduğunu belirten Şen, ancak Türkiye’nin Avrupa
Birliği Konseyi’nden çıkması halinde bu karara uymayabileceğini ifade etti.
Şen, bir taraftan uluslararası sözleşmelere imza atarak Batı demokrasisinin standartlarına uyma taahhüdünde bulunup,
diğer taraftan da sözleşme hükümlerine uymayacağını açıklamanın tutarsızlık olacağını
anlattı. Şen, Türkiye’nin böyle bir lüksü olmadığını söyledi.
AB sözleşmesinin
altına imza atan AK Parti’ydi
Avukat Salim Şen, 1946 yılında Avrupa Konseyi kurulduğunda
Türkiye’nin kurucu üyesi olduğunu, Avrupa Konseyi 1950 yılında Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ni yayınladıktan sonra da Türkiye’nin 1953 ya da 54 yılında
bu sözleşmeyi imzaladığını hatırlattı. Bu sözleşmenin 46. Maddesinde,
sözleşmeyi imzalayan ülkelerin sözleşmedeki hükümlere uymak zorunda
olduklarının kaydedildiğini belirten Şen, Türkiye’nin 2004 yılında AK Parti
iktidarında bir anayasa değişikliği yaparak, Anayasasının 90’ıncı maddesine
beşinci bir fıkra eklediğine işaret etti. Şen, bu maddeye göre, uluslar arası sözleşmelerin
iç hukuk hükmünde olduğunun; iç hukuk hükümleriyle sözleşme hükümlerinin
çelişmesi halinde de uluslar arası sözleşmenin hükümlerinin uygulanacağının kayıt
altına alınmış olduğuna dikkat çekti. Şen, bu hükmün, cumhurbaşkanı da dahil
olmak üzere Türkiye’deki herkese amir bir hüküm olduğunun altını çizdi.
Erdoğan da 3 kere
AİHM’ye başvurmuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AİHM’nin kararı
hakkında “AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yaparız, işi
bitiririz” dediğini hatırlatan Şen, Erdoğan’ın geçmiş yıllarda 3 kere AİHM’ye
başvuruda bulunduğunu hatırlattı.
Erdoğan, 1999 yılında “adil yargılanma” talebi ile, 2002
yılında sabıka kaydını sildirme talebi ile ve 2002 yılında da YSK’nın
milletvekili olamayacağına dair kararını kaldırma talebi ile AİHM’ye başvuruda
bulunmuştu.
Avukat Salim Şen, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ne
tesadüftür ki Demirtaş hakkında da aynı ‘seçme ve seçilme hakkının ihlâlidir’
demektedir bugün” dedi.
Türkiye AİHM kararına
uymazsa ne olur?
Salim Şen, “Türkiye AİHM’nin kararına uymaması hâlinde ne
olur?” sorusunu cevaplarken de, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nde denetim altına
alınabileceğini, Türk parlamenterlerin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden
dışlanabileceklerini ve üçüncü ihtimal olarak da Türkiye’nin üyelik
başvurusunun askıya alınabileceğini söyledi. Şen, “En vahimi de üyelikten
ihraçtır” dedi.
Türkiye bir hukuk
devleti niteliği taşımıyor
Türkiye’nin halihazırda bir “hukuk devleti” niteliği
taşımadığını ileri süren Şen, “Sabahtan akşama kadar mahkemelere ayar
verildiği, sabahtan akşama kadar mahkemelere talimatlar yağdırıldığı;
hakimlerin bir karar vermeden önce kendilerini siyasetin bu konudaki
düşüncesinin ne olduğunu araştırıp sormak zorunda hissettikleri, talimatlara,
beklentilere uygun bir karar vermezler ise yarın meslekî olarak başlarına ne
gelebileceği hususunda endişe duyup, hakimlik teminatından adeta yoksun
oldukları bir ortamda hukuk güvenliği de olmaz, hukuk devletinden de söz
edilemez.” diye konuştu.
Türkiye’nin AİHM kararına uymaması halinde, Avrupa’dan
dışlanmanın çok ağır bedelleri olacağını belirten Şen, Türkiye’nin 160-170
milyar Dolar olan toplam ihracatının %50’sini Avrupa ülkelerine yaptığını
hatırlattı.
Türkiye’de yargı
bağımsız değildir
“Türkiye’de maalesef Türkiye yargısı, siyasetin vesayeti
altındadır. Çok açık. Bağımsız değildir” diyen Avukat Salim Şen, mahkemelerin
yargılamayı, kişinin suçlu olup olmadığını ortaya çıkarmak için yaptığını, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın yargılama sürerken “Bunlar teröristtir” diyerek kesin hüküm kurduğu
bir yerde artık yargının bağımsızlığından da, adil yargılamadan da söz
edilemeyeceğini ifade etti.
Şiddet içermeyen
eylemle şiddet kullanmak…
Gözaltına alınan akademisyenlerden birinin tutuklandığını
hatırlatan Şen, Başsavcılığın tutuklama gerekçesinde “İçeriği belirlenemeyen
toplantıda sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem konuşulduğu…” ifadesinin yer
aldığına işaret etti. Şen, “Siz, şiddet içermeyen bir eylemle, yürütme organını
“cebir ve şiddet kullanarak devirmeye teşebbüs etmek”le suçlanacaksınız. Bunun
bir yargı kararı olması, bir yargı organının metnine geçmiş bir ifade olması,
gerçekten beni utandırıyor” diye konuştu.
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder