25 Mayıs 2018 Cuma

Perinçek: Gerçek devrim, üretim ekonomisine geçmektir


Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Doğu Perinçek, 1980’den sonra 24 Ocak kararlarıyla Türkiye’de bir rejim değişikliği yapıldığını, fabrika açmakla övünen Türkiye’nin, fabrika kapatmakla övünen bir Türkiye’ye dönüştürüldüğünü söyledi.

Türkiye’nin, ekonomik sorunlarını bir devrimle çözeceği bir eşikte olduğunu ifade eden Perinçek,, “Devrim” dendiği zaman insanların kafasında çeşitli tasavvurlar oluştuğunu, gerçekte ise devrimin, üretim ekonomisine geçmek olduğunu söyledi. Perinçek, “Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sağlaması ve Amerikan tehditlerine, İsrail tehditlerine teslim olmaması, ancak bir devrimle mümkündür. Öyle bir eşikteyiz” dedi.

Çıkış Yolu

Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da yayınlanan ve Gürkan Demir’in sunduğu “Çıkış Yolu” programında, Aydınlık gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik ile gazeteci Nakî Bakır’ın sorularını cevapladı.

Dış güçlerden şikâyet ederek hiçbir başarı sağlanamaz

Doğu Perinçek, Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında hızla değer kaybetmesinin, AK Parti iktidarı tarafından “dış güçlerin oyunu” olarak değerlendirilmesine dair soruyu cevapladı. Perinçek, Atatürk döneminde dış güçlerin Türkiye’ye diş geçiremediğini belirterek, “Sizin ekonominiz, tamamen ithalata bağımlı bir ekonomi haline geldiyse, bir borçlanma ekonomisi ise, o zaman her türlü operasyona, müdahaleye, oyuna açık hale getirmişsiniz Türkiye’yi” dedi. Dış güçlere karşı Türkiye’nin, dış müdahalelere kapalı, sağlam bir ekonomik yapı tesis etmesi gerektiğini ifade eden Perinçek, “Dış güçlerden şikâyet ederek hiçbir başarı sağlanamaz” dedi.

24 Ocak kararlarıyla Türkiye’de rejim değiştirilmiştir

Mevcut ekonomik sistemin, 12 Eylül 1980 darbesinin sopasıyla getirilen 24 Ocak sistemi olduğunu belirten Perinçek, 24 Ocak kararlarının, krizi emekçinin sırtına yükleme kararları olduğunu söyledi. Bu kararların bir rejim değişikliği olduğuna işaret eden Perinçek, o dönemden önceki siyasetçilerin şeker fabrikası, iplik fabrikası açmakla, baraj yapmakla övündüklerini, rejim değişikliğinden sonraki siyasetçilerin ise fabrika kapatmakla, özelleştirmekle övündüklerini söyledi. Perinçek, 1980’den sonra “Dünyayla rekabet edeceğiz” iddiasıyla başlatılan uygulamaların sonunda Türkiye’nin, her şeyi yurt dışından ithal eden bir ülke haline geldiğini dile getirdi.  Bunun sonunda muazzam bir dış ticaret açığı oluştuğunu ve iflasın eşiğine gelindiğini belirten Perinçek, “Bakın, Dünyaya açılacağız diye takdim edilen bu ekonomi, şimdi iflasla sonuçlanmıştır. Batmıştır ve bitmiştir” dedi.

Perinçek, Türkiye’ye itibar kazandırarak yeniden sıcak para akışını sağlama önerilerinin dile getirildiğine işaret ederek, “Nasıl itibar kazanacak? Kıbrıs’taki Türk Ordusu’nu çekeceksin, efendim Kürdistan adı altında ikinci İsrail’in kurulmasını kabul edeceksin, Diyarbakır da oranın merkezi olacak, HDP’yi, PKK’yı hükümete sokacaksın bu proje içerisinde, o zaman itibar kazanacaksın. Amerik’anın dayatmaları bunlar” dedi. Perinçek, bu çerçevede “ana dilde eğitim” söylemine Saadet Partisi’nin destek vermesini de eleştirdi.

Tek çıkış yolu, üretime yönelik bir ekonomiye geçmektir

“Özellikle bizim solcularımız zannediyorlar ki, Dünya emperyalizmine teslim olduğun zaman, ekonomine para akar. Yok öyle bir şey” diyen Perinçek, bir ülkenin ancak ödeme kabiliyeti ile güven kazanabileceğini, Türkiye’nin 1980’den beri izlediği yolu bırakmak zorunda olduğunu söyledi. Perinçek, “Göreceksiniz, bırakacak. Yani hiç kimse bu yolda devam edemez; çünkü uçurum… Bu yol, uçuruma geldi. Devam eden, uçuruma atlar ve uçuruma atlamak üzere. Böyle bir yol yok. Yol bitti. Buradan bir tane çıkış yolu var, o da Türkiye’nin tekrar halkçı, devletçi, planlı, ondan sonra korumacı, üretime yönelik, fabrika açan, iş sahası yaratan bir ekonomiye yönelmesidir” diye konuştu.

Gerçek devrim, üretim ekonomisine geçmektir

Türkiye’nin, ekonomik sorunlarını bir devrimle çözeceği bir eşikte olduğunu ifade eden Perinçek,, “Devrim” dendiği zaman insanların kafasında çeşitli tasavvurlar oluştuğunu, gerçekte ise devrimin, üretim ekonomisine geçmek olduğunu söyledi. Perinçek, “Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sağlaması ve Amerikan tehditlerine, İsrail tehditlerine teslim olmaması, ancak bir devrimle mümkündür. Öyle bir eşikteyiz” dedi.

Döviz krizine çözüm formülü

Halihazırda bankalarda bazı verilere göre 170 milyar, bazı verilere göre ise 210 milyar dolar döviz mevzuatı olduğunu belirten Perinçek, iktidar olmaları halinde döviz krizini şöyle çözeceklerini söyledi:

“Vatan Partisi, şu kararı alacak: Bankalardaki döviz mevduatı, rayiç bedel üzerinden Türk Lirasına çevrilmiştir. 10 bin Doların altındaki dövizlere dokunmayız. Bir. İki; ithalat ve ihracat için acil olarak lâzım olan dövizler dışındaki bankalarda bu 210 milyar Doları Türk Lirasına çevirsek ne oluyor? Paranın adı değişiyor; aynı para. Rayiç bedel üzerinden. Diyelim bu gün Dolar 5 Lira veya yarın 6 Lira. 1 Doların mı var bankada? Al sana 6 Türk Lirası. Yine o 6 Türk Lirasıyla siz, piyasada istediğiniz işi yapabilirsiniz. Tekrar Türk Lirası itibar kazanır. Biz hep, “Dışarıdan döviz gelecek, musluklar akacak; onun için Kıbrıs’ı verelim, onun için Kürdistan’a boyun eğelim, onun için Ermeni soykırımını kabul edelim”… Hayır! Bakın, ben size basit bir şey söylüyorum: Şu anda bankalardaki döviz mevduatı.”

Yatırım kaynağımız var

Yatırımın tasarruf yoluyla ve dış sermaye yoluyla yapılabileceğini ifade eden Perinçek, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 4 trilyon Dolar rezervi olduğunu belirterek, Vatan Partisi için böyle bir yatırım kaynağı olduğunu söyledi. Perinçek, daha 15 gün önce Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Koç ve Prof. Dr. Semih Koç’la birlikte Çin’de bu konuları görüşüp konuştuklarını kaydetti.

İMF ile görüşülmez diye bir şey yok

Dış borçların yapılandırılması için alıcılarla masaya oturacaklarını söyleyen Perinçek, gazeteci Nakî Bakır’ın “O zaman İMF’ye gitmek gerekiyor maalesef” demesi üzerine, “Yapılandırma yapabilirsiniz. İMF ile de görüşülmez diye bir şey yok; ama İMF ile kim görüşecek? Vatan Partisi görüşürse başka olur, Tayyip Erdoğan veya falanca görüşürse başka olur. O, ayrı mevzu” dedi.

Tek yol devrim

“Türkiye’nin önünde devrim var” diyen Doğu Perinçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstediğiniz kadar korkun. İstediğiniz kadar devrimden korkun. Türkiye’nin önünde devrimden başka çare yok. Yani bu devrim de Atatürk devrimi. Aynı Atatürk zamanında olduğu gibi, Türkiye’nin önünde ne var? Millî, bağımsız, halkçı, devletçi, laik, devrimci bir toplum ve devlet… Bu var, Türkiye’nin önünde. Planlı bir ekonomi var. Plan yapmadan, ondan sonra, plana pilav diye aşağılayarak geldiğimiz nokta malûmdur. Biz, plan yaparak Dünya şampiyonu olduk. 1930’la 40 arasında 2 tane 5 yıllık plan yaptık; Dünyada Türkiye ekonomisi, o 10 yıl, 10 yıl; 1 yıl değil, 3 yıl değil, 5 yıl değil, 10 yıl Türkiye ekonomisi, Sovyetler Birliği ile şampiyon oldu.”

Özelleştirmeler ve Gümrük Birliği

Programda daha sonra izleyicilerden gelen soruları cevaplayan Perinçek, bir soru üzerine, kritik alanlarda faaliyet gösteren ve özelleştirilen kuruluşları tekrar kamulaştıracaklarını söyledi. Perinçek, bir başka soru üzerine de “Gümrük Birliği anlaşmasını tekrar gözden geçirmek zorundayız” dedi.

SP’yi de Kürtçe eğitim noktasına geirdiler

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun şu anda bütün medya tarafından el üstünde tutulduğunu ileri üren Perinçek, “Ya siz, tarikatlara, cemaatlere, bilmem neye nasıl karşı çıkacaksınız? Tayyip Erdoğanlar tarikatçı, cemaatçi olunca laikliğe karşı oluyor; e siz ondan çok daha koyu, ondan sonra, fanatik unsurlarla beraber oluyorsunuz. Değil mi? Ve onu da benzettiler. Bakın, o da vatansever bir konumu vardı Saadet Partisi’nin, şimdi en sonunda onu da ana dilde eğitim, Kürtçe eğitim noktasına getirdiler” diye konuştu.

“Buradan bütün Saadet Partisi tabanına sesleniyorum” diyen Perinçek, şöyle konuştu:

Sistem, HDP’ye karşı tavrı merkeze oturttu

“Ya sizin nerede vatanseverliğiniz kaldı? Terk edin bu partiyi. Dirsek gösterin, bu ‘ana dilde eğitim’ diyenlere. Aldılar onu da kucağına, Saadet Partisi yönetimini. Bunları niçin anlatıyorum? Sistem, HDP’ye karşı tavrı merkeze oturttu. Biz, niye ittifakın içinde olmadık? Dedik ki, HDP ile beraber olmayız. HDP, hükümete sokulmaz. Biz, bir hükümet projesi size öneriyoruz; ama o projenin içinde PKK olamaz. Biz, ‘PKK da olur’ deseydik, tamam… ‘PKK olamaz’ dedik. Saadet Partisi de bakın oraya girdi, demek ki PKK ile ittifakı ona kabul ettirerek içeriye almışlar; onu da ispatlıyor şu an.

BTP de CHP’deki FETÖ duvarına çarptı

Başka bir parti, Bağımsız Türkiye Partisi, PKK ile FETÖ ile yan yana gelmeyeceği, gelemeyeceği için, Cumhuriyet Halk Partisi ile 20 gün görüşüyorlar, konuşuyorlar, falan, filan, en sonunda, onlara da birçok, uzun uzun anlatıyorlar, yalan söylüyorlar, aldatıyorlar, falan filan, son anda onları o ittifakın dışında tutuyorlar. Neden, FETÖ, kendi söyledikleri ve güveniyorum onlara, ‘FETÖ duvarına çarptık’ diyorlar ‘biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde’. Ve biz, Sözcü’de hangi duvara çarpıyoruz? Ben buradan Emin Çölaşan’a, Bekir Coşkun’a, Uğur Dündar’a, orada Rahmi Turan Ağabeyimize soruyorum; Sözcü’de hangi duvar var? FETÖ dışında hangi güç, Sözcü’de Doğu Perinçek’in resminin, o 5 şeyin yanında yayınlanmasını önler? FETÖ ve PKK dışında hangi güç? Ve zaten bütün sayfalarında Sözcü gazetesi, artık bütün sayfalarında HDP ve PKK reklamı yapmaya başladı. Cumhuriyet gazetesi, PKK’nın organı hâline geldi. Bunlar çok ciddi olaylar ve biz, bunları görmezden gelemeyiz. Üstünden atlayamayız. Efendim, öyle vatanseverlik, falan, filan palavra bir olay değil. Bu gün vatanseverliğin Türkiye’de bir tek ölçüsü var: Amerika, FETÖ ve PKK’ya karşı tutarlı tavır. Başka hiçbir ölçü yok. Maalesef CHP ve Meral Akşener eksenli güçler, topladıkları etrafına unsurlar da tamamen Amerika’ya teslim, FETÖ ile beraber, PKK ile beraber.

Muharrem İnce, Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacağım diyor

O meşhur Ankara’dan İstanbul’da yürüyüş sırasında söylemiştik. Dedik ki, ‘CHP tabanına bonzai içiriyorlar’. Oralarda, aha bak, PKK ile yürüyoruz, HDP ile, bak Abdullah (Ahmet) Türk, falanca, Gülten Kışanak, o, bu, falan; görüyor musun, ayağımıza basmıyorlar. Hiçbir şey olmadı.’ Ve nereye getirdiler? Cumhuriyet Halk Partisi’ni, PKK’nın müttefiki olan bir parti noktasına getirdiler. Açıkça ne diyor? “Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacağım, Selâhattin Demirtaş’ı.” Yani PKK, Muharrem İnce’nin hükümetinde Hükümet Başkan Yardımcısı olacak.

Amerika’nın Türkiye’de hükümetleri belirlediği dönem bitmiştir

Onun için onun kazanma şansları yok. Sıfır ihtimaldir. PKK ile birlikte hükümet kurma projesinin başarı kazanması, Türkiye’de sıfır ihtimaldir. Ha Amerika gelir, Türk Ordusu ile savaşır, Ankara’yı ele geçirir, Muharrem İnce ile Selahattin Demirtaş’ı da Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapar. Böyle bir ihtimal yok. Böyle bir ihtimal yok. İstedikleri kadar Amerika’ya güven verdiklerini söylesinler, efendim, “Türkiye’nin itibarı gitti, o yüzden sıcak para gelmiyor” falan diye Amerika’ya, İMF’ye falan yalvarsınlar, o dönem bitti! Amerika’nın Türkiye’de hükümetleri belirlediği dönem bitmiştir. Artık Amerika Türkiye’de hükümet tayin edemez. Onun için kimse Amerika’ya güvenmesin.”

Saadet Partisi sistemin içine çekilip ikinci İsrail taraftarı oldu

Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik’in, “Efendim, Saadet Partisi’ni (Refah Partisi’ni) parçalayan, Abdullah Gül’dü. Şimdi Saadet Partisi’nde bir Abdullah Gül aşkı nüksetti. Bunu nasıl karşıladınız?” sorusu üzerine Perinçek, “Saadet Partisi’ni sistemin içine çektiler” dedi. Perinçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Saadet Partisi, vatanseverdi. Rahmetli Erbakan’ın çizgisindeydi. Şimdi ne oldu? Abdullah Gül taraftarı oldu. Erbakan’a en karşı olan güç. Efendim ana dilde eğitim, Kürdistan projesi… ‘İkinci İsrail’ taraftarı oldu. “Ana dilde eğitim” diyen, ikinci İsrail taraftarıdır. Onun için böyle “İsrail’e karşıyız” falan filan, yutturmasınlar. İkinci İsrail taraftarı oldu ve “Efendim, FETÖ ile mücadele eden bizden başka parti yok” falan demiş, Sayın Karamollaoğlu. E baksınlar, bütün FETÖ’yü övüyorlardı, bundan evvelki genel başkanları, Saadet Partisi’nin, “FETÖ, terör örgütü değildir” diyordu. Fethullah Hoca’nın gidiyorlardı elini öpüyorlardı. Yani… Niye onları hiç kimse hapishaneye atmadı? FETÖ, Silivri duvarlarının içine komutanları attı, Vatan Partisi’ni attı, niye Saadet Partisi’nden bir tane adamı oraya koymadı? Binlerce insan hapse atıldı. Yani maalesef o FETÖ ilişkileri, en sonunda onları PKK’ya karşı da hayırhah bir noktaya getirdi ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması için de, yani İngiliz-Amerikan projesi için de kendini yerden yere vurdu Saadet Partisi, Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapmak için.”

Hiç yorum yok: