Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Doğu Perinçek, 1980’den sonra 24 Ocak kararlarıyla Türkiye’de bir rejim değişikliği yapıldığını, fabrika açmakla övünen Türkiye’nin, fabrika kapatmakla övünen bir Türkiye’ye dönüştürüldüğünü söyledi.
Türkiye’nin, ekonomik sorunlarını bir devrimle çözeceği bir
eşikte olduğunu ifade eden Perinçek,, “Devrim” dendiği zaman insanların
kafasında çeşitli tasavvurlar oluştuğunu, gerçekte ise devrimin, üretim
ekonomisine geçmek olduğunu söyledi. Perinçek, “Türkiye’nin toprak bütünlüğünü
sağlaması ve Amerikan tehditlerine, İsrail tehditlerine teslim olmaması, ancak
bir devrimle mümkündür. Öyle bir eşikteyiz” dedi.
Çıkış Yolu
Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Doğu Perinçek, Ulusal
Kanal’da yayınlanan ve Gürkan Demir’in sunduğu “Çıkış Yolu” programında, Aydınlık
gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik ile gazeteci Nakî Bakır’ın sorularını
cevapladı.
Dış güçlerden şikâyet
ederek hiçbir başarı sağlanamaz
Doğu Perinçek, Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında
hızla değer kaybetmesinin, AK Parti iktidarı tarafından “dış güçlerin oyunu”
olarak değerlendirilmesine dair soruyu cevapladı. Perinçek, Atatürk döneminde
dış güçlerin Türkiye’ye diş geçiremediğini belirterek, “Sizin ekonominiz,
tamamen ithalata bağımlı bir ekonomi haline geldiyse, bir borçlanma ekonomisi
ise, o zaman her türlü operasyona, müdahaleye, oyuna açık hale getirmişsiniz
Türkiye’yi” dedi. Dış güçlere karşı Türkiye’nin, dış müdahalelere kapalı,
sağlam bir ekonomik yapı tesis etmesi gerektiğini ifade eden Perinçek, “Dış
güçlerden şikâyet ederek hiçbir başarı sağlanamaz” dedi.
24 Ocak kararlarıyla
Türkiye’de rejim değiştirilmiştir
Mevcut ekonomik sistemin, 12 Eylül 1980 darbesinin sopasıyla
getirilen 24 Ocak sistemi olduğunu belirten Perinçek, 24 Ocak kararlarının,
krizi emekçinin sırtına yükleme kararları olduğunu söyledi. Bu kararların bir
rejim değişikliği olduğuna işaret eden Perinçek, o dönemden önceki siyasetçilerin
şeker fabrikası, iplik fabrikası açmakla, baraj yapmakla övündüklerini, rejim
değişikliğinden sonraki siyasetçilerin ise fabrika kapatmakla, özelleştirmekle
övündüklerini söyledi. Perinçek, 1980’den sonra “Dünyayla rekabet edeceğiz”
iddiasıyla başlatılan uygulamaların sonunda Türkiye’nin, her şeyi yurt dışından
ithal eden bir ülke haline geldiğini dile getirdi. Bunun sonunda muazzam bir dış ticaret açığı
oluştuğunu ve iflasın eşiğine gelindiğini belirten Perinçek, “Bakın, Dünyaya
açılacağız diye takdim edilen bu ekonomi, şimdi iflasla sonuçlanmıştır. Batmıştır
ve bitmiştir” dedi.
Perinçek, Türkiye’ye itibar kazandırarak yeniden sıcak para
akışını sağlama önerilerinin dile getirildiğine işaret ederek, “Nasıl itibar
kazanacak? Kıbrıs’taki Türk Ordusu’nu çekeceksin, efendim Kürdistan adı altında
ikinci İsrail’in kurulmasını kabul edeceksin, Diyarbakır da oranın merkezi
olacak, HDP’yi, PKK’yı hükümete sokacaksın bu proje içerisinde, o zaman itibar
kazanacaksın. Amerik’anın dayatmaları bunlar” dedi. Perinçek, bu çerçevede “ana
dilde eğitim” söylemine Saadet Partisi’nin destek vermesini de eleştirdi.
Tek çıkış yolu,
üretime yönelik bir ekonomiye geçmektir
“Özellikle bizim solcularımız zannediyorlar ki, Dünya emperyalizmine
teslim olduğun zaman, ekonomine para akar. Yok öyle bir şey” diyen Perinçek, bir
ülkenin ancak ödeme kabiliyeti ile güven kazanabileceğini, Türkiye’nin 1980’den
beri izlediği yolu bırakmak zorunda olduğunu söyledi. Perinçek, “Göreceksiniz,
bırakacak. Yani hiç kimse bu yolda devam edemez; çünkü uçurum… Bu yol, uçuruma
geldi. Devam eden, uçuruma atlar ve uçuruma atlamak üzere. Böyle bir yol yok.
Yol bitti. Buradan bir tane çıkış yolu var, o da Türkiye’nin tekrar halkçı, devletçi,
planlı, ondan sonra korumacı, üretime yönelik, fabrika açan, iş sahası yaratan
bir ekonomiye yönelmesidir” diye konuştu.
Gerçek devrim, üretim
ekonomisine geçmektir
Türkiye’nin, ekonomik sorunlarını bir devrimle çözeceği bir
eşikte olduğunu ifade eden Perinçek,, “Devrim” dendiği zaman insanların
kafasında çeşitli tasavvurlar oluştuğunu, gerçekte ise devrimin, üretim
ekonomisine geçmek olduğunu söyledi. Perinçek, “Türkiye’nin toprak bütünlüğünü
sağlaması ve Amerikan tehditlerine, İsrail tehditlerine teslim olmaması, ancak
bir devrimle mümkündür. Öyle bir eşikteyiz” dedi.
“Vatan Partisi, şu kararı alacak: Bankalardaki döviz
mevduatı, rayiç bedel üzerinden Türk Lirasına çevrilmiştir. 10 bin Doların
altındaki dövizlere dokunmayız. Bir. İki; ithalat ve ihracat için acil olarak lâzım
olan dövizler dışındaki bankalarda bu 210 milyar Doları Türk Lirasına çevirsek
ne oluyor? Paranın adı değişiyor; aynı para. Rayiç bedel üzerinden. Diyelim bu
gün Dolar 5 Lira veya yarın 6 Lira. 1 Doların mı var bankada? Al sana 6 Türk
Lirası. Yine o 6 Türk Lirasıyla siz, piyasada istediğiniz işi yapabilirsiniz. Tekrar
Türk Lirası itibar kazanır. Biz hep, “Dışarıdan döviz gelecek, musluklar akacak;
onun için Kıbrıs’ı verelim, onun için Kürdistan’a boyun eğelim, onun için
Ermeni soykırımını kabul edelim”… Hayır! Bakın, ben size basit bir şey
söylüyorum: Şu anda bankalardaki döviz mevduatı.”
Yatırımın tasarruf yoluyla ve dış sermaye yoluyla
yapılabileceğini ifade eden Perinçek, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 4 trilyon Dolar
rezervi olduğunu belirterek, Vatan Partisi için böyle bir yatırım kaynağı
olduğunu söyledi. Perinçek, daha 15 gün önce Vatan Partisi Genel Başkan
Yardımcısı Yıldırım Koç ve Prof. Dr. Semih Koç’la birlikte Çin’de bu konuları
görüşüp konuştuklarını kaydetti.
Dış borçların yapılandırılması için alıcılarla masaya
oturacaklarını söyleyen Perinçek, gazeteci Nakî Bakır’ın “O zaman İMF’ye gitmek
gerekiyor maalesef” demesi üzerine, “Yapılandırma yapabilirsiniz. İMF ile de
görüşülmez diye bir şey yok; ama İMF ile kim görüşecek? Vatan Partisi görüşürse
başka olur, Tayyip Erdoğan veya falanca görüşürse başka olur. O, ayrı mevzu” dedi.
“İstediğiniz kadar korkun. İstediğiniz kadar devrimden
korkun. Türkiye’nin önünde devrimden başka çare yok. Yani bu devrim de Atatürk
devrimi. Aynı Atatürk zamanında olduğu gibi, Türkiye’nin önünde ne var? Millî,
bağımsız, halkçı, devletçi, laik, devrimci bir toplum ve devlet… Bu var,
Türkiye’nin önünde. Planlı bir ekonomi var. Plan yapmadan, ondan sonra, plana
pilav diye aşağılayarak geldiğimiz nokta malûmdur. Biz, plan yaparak Dünya
şampiyonu olduk. 1930’la 40 arasında 2 tane 5 yıllık plan yaptık; Dünyada
Türkiye ekonomisi, o 10 yıl, 10 yıl; 1 yıl değil, 3 yıl değil, 5 yıl değil, 10
yıl Türkiye ekonomisi, Sovyetler Birliği ile şampiyon oldu.”
Programda daha sonra izleyicilerden gelen soruları
cevaplayan Perinçek, bir soru üzerine, kritik alanlarda faaliyet gösteren ve
özelleştirilen kuruluşları tekrar kamulaştıracaklarını söyledi. Perinçek, bir
başka soru üzerine de “Gümrük Birliği anlaşmasını tekrar gözden geçirmek zorundayız”
dedi.
Döviz krizine çözüm
formülü
Halihazırda bankalarda bazı verilere göre 170 milyar, bazı
verilere göre ise 210 milyar dolar döviz mevzuatı olduğunu belirten Perinçek,
iktidar olmaları halinde döviz krizini şöyle çözeceklerini söyledi:
Yatırım kaynağımız
var
İMF ile görüşülmez
diye bir şey yok
Tek yol devrim
“Türkiye’nin önünde devrim var” diyen Doğu Perinçek, sözlerini
şöyle sürdürdü:
Özelleştirmeler ve
Gümrük Birliği
SP’yi de Kürtçe
eğitim noktasına geirdiler
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun şu anda
bütün medya tarafından el üstünde tutulduğunu ileri üren Perinçek, “Ya siz,
tarikatlara, cemaatlere, bilmem neye nasıl karşı çıkacaksınız? Tayyip
Erdoğanlar tarikatçı, cemaatçi olunca laikliğe karşı oluyor; e siz ondan çok
daha koyu, ondan sonra, fanatik unsurlarla beraber oluyorsunuz. Değil mi? Ve
onu da benzettiler. Bakın, o da vatansever bir konumu vardı Saadet Partisi’nin,
şimdi en sonunda onu da ana dilde eğitim, Kürtçe eğitim noktasına getirdiler”
diye konuştu.
“Buradan bütün Saadet Partisi tabanına sesleniyorum” diyen
Perinçek, şöyle konuştu:
Sistem, HDP’ye karşı
tavrı merkeze oturttu
“Ya sizin nerede vatanseverliğiniz kaldı? Terk edin bu
partiyi. Dirsek gösterin, bu ‘ana dilde eğitim’ diyenlere. Aldılar onu da kucağına,
Saadet Partisi yönetimini. Bunları niçin anlatıyorum? Sistem, HDP’ye karşı
tavrı merkeze oturttu. Biz, niye ittifakın içinde olmadık? Dedik ki, HDP ile
beraber olmayız. HDP, hükümete sokulmaz. Biz, bir hükümet projesi size
öneriyoruz; ama o projenin içinde PKK olamaz. Biz, ‘PKK da olur’ deseydik,
tamam… ‘PKK olamaz’ dedik. Saadet Partisi de bakın oraya girdi, demek ki PKK
ile ittifakı ona kabul ettirerek içeriye almışlar; onu da ispatlıyor şu an.
BTP de CHP’deki FETÖ
duvarına çarptı
Başka bir parti, Bağımsız Türkiye Partisi, PKK ile FETÖ ile yan
yana gelmeyeceği, gelemeyeceği için, Cumhuriyet Halk Partisi ile 20 gün
görüşüyorlar, konuşuyorlar, falan, filan, en sonunda, onlara da birçok, uzun
uzun anlatıyorlar, yalan söylüyorlar, aldatıyorlar, falan filan, son anda
onları o ittifakın dışında tutuyorlar. Neden, FETÖ, kendi söyledikleri ve
güveniyorum onlara, ‘FETÖ duvarına çarptık’ diyorlar ‘biz Cumhuriyet Halk
Partisi’nin içinde’. Ve biz, Sözcü’de hangi duvara çarpıyoruz? Ben buradan Emin
Çölaşan’a, Bekir Coşkun’a, Uğur Dündar’a, orada Rahmi Turan Ağabeyimize
soruyorum; Sözcü’de hangi duvar var? FETÖ dışında hangi güç, Sözcü’de Doğu
Perinçek’in resminin, o 5 şeyin yanında yayınlanmasını önler? FETÖ ve PKK
dışında hangi güç? Ve zaten bütün sayfalarında Sözcü gazetesi, artık bütün
sayfalarında HDP ve PKK reklamı yapmaya başladı. Cumhuriyet gazetesi, PKK’nın
organı hâline geldi. Bunlar çok ciddi olaylar ve biz, bunları görmezden
gelemeyiz. Üstünden atlayamayız. Efendim, öyle vatanseverlik, falan, filan palavra
bir olay değil. Bu gün vatanseverliğin Türkiye’de bir tek ölçüsü var: Amerika,
FETÖ ve PKK’ya karşı tutarlı tavır. Başka hiçbir ölçü yok. Maalesef CHP ve
Meral Akşener eksenli güçler, topladıkları etrafına unsurlar da tamamen Amerika’ya
teslim, FETÖ ile beraber, PKK ile beraber.
Muharrem İnce,
Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacağım diyor
O meşhur Ankara’dan İstanbul’da yürüyüş sırasında söylemiştik.
Dedik ki, ‘CHP tabanına bonzai içiriyorlar’. Oralarda, aha bak, PKK ile
yürüyoruz, HDP ile, bak Abdullah (Ahmet) Türk, falanca, Gülten Kışanak, o, bu,
falan; görüyor musun, ayağımıza basmıyorlar. Hiçbir şey olmadı.’ Ve nereye
getirdiler? Cumhuriyet Halk Partisi’ni, PKK’nın müttefiki olan bir parti
noktasına getirdiler. Açıkça ne diyor? “Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacağım, Selâhattin
Demirtaş’ı.” Yani PKK, Muharrem İnce’nin hükümetinde Hükümet Başkan Yardımcısı
olacak.
Amerika’nın Türkiye’de
hükümetleri belirlediği dönem bitmiştir
Onun için onun kazanma şansları yok. Sıfır ihtimaldir. PKK
ile birlikte hükümet kurma projesinin başarı kazanması, Türkiye’de sıfır
ihtimaldir. Ha Amerika gelir, Türk Ordusu ile savaşır, Ankara’yı ele geçirir, Muharrem
İnce ile Selahattin Demirtaş’ı da Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
yapar. Böyle bir ihtimal yok. Böyle bir ihtimal yok. İstedikleri kadar Amerika’ya
güven verdiklerini söylesinler, efendim, “Türkiye’nin itibarı gitti, o yüzden sıcak
para gelmiyor” falan diye Amerika’ya, İMF’ye falan yalvarsınlar, o dönem bitti!
Amerika’nın Türkiye’de hükümetleri belirlediği dönem bitmiştir. Artık Amerika
Türkiye’de hükümet tayin edemez. Onun için kimse Amerika’ya güvenmesin.”
“Saadet Partisi, vatanseverdi. Rahmetli Erbakan’ın
çizgisindeydi. Şimdi ne oldu? Abdullah Gül taraftarı oldu. Erbakan’a en karşı
olan güç. Efendim ana dilde eğitim, Kürdistan projesi… ‘İkinci İsrail’
taraftarı oldu. “Ana dilde eğitim” diyen, ikinci İsrail taraftarıdır. Onun için
böyle “İsrail’e karşıyız” falan filan, yutturmasınlar. İkinci İsrail taraftarı
oldu ve “Efendim, FETÖ ile mücadele eden bizden başka parti yok” falan demiş,
Sayın Karamollaoğlu. E baksınlar, bütün FETÖ’yü övüyorlardı, bundan evvelki
genel başkanları, Saadet Partisi’nin, “FETÖ, terör örgütü değildir” diyordu. Fethullah
Hoca’nın gidiyorlardı elini öpüyorlardı. Yani… Niye onları hiç kimse
hapishaneye atmadı? FETÖ, Silivri duvarlarının içine komutanları attı, Vatan
Partisi’ni attı, niye Saadet Partisi’nden bir tane adamı oraya koymadı? Binlerce
insan hapse atıldı. Yani maalesef o FETÖ ilişkileri, en sonunda onları PKK’ya
karşı da hayırhah bir noktaya getirdi ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması
için de, yani İngiliz-Amerikan projesi için de kendini yerden yere vurdu Saadet
Partisi, Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapmak için.”
Saadet Partisi
sistemin içine çekilip ikinci İsrail taraftarı oldu
Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik’in, “Efendim,
Saadet Partisi’ni (Refah Partisi’ni) parçalayan, Abdullah Gül’dü. Şimdi Saadet
Partisi’nde bir Abdullah Gül aşkı nüksetti. Bunu nasıl karşıladınız?” sorusu
üzerine Perinçek, “Saadet Partisi’ni sistemin içine çektiler” dedi. Perinçek,
sözlerini şöyle sürdürdü:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder