11 Ağustos 2018 Cumartesi

Karamollaoğlu: ABD’ye karşı atılacak her adımda hükümetin yanındayız


SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, ABD’nin nihaî hedefinin Büyük İsrail Projesi, bu projenin bugünkü adının da Büyük Ortadoğu Projesi olduğunu belirterek, Türkiye’nin bölünmesinin bu projeye dahil olduğuna dikkat çekti. ABD’ye karşı atılacak ciddi her adımda sonuna kadar hükümetin yanında yer alacaklarını belirten Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bütün siyasi partilerin genel başkanlarının katılacağı bir istişare toplantısı düzenlemesi çağrısında bulundu.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında güncel siyasî gelişmeleri değerlendirdi.

Ordu’daki sel felâketi

Ankara dışındaki bir programı sebebiyle haftalık basın toplantısını gecikmeli olarak gerçekleştirdiklerini belirten Karamollaoğlu, son gelişmelerin bir basın toplantısı düzenleme ihtiyacı doğurduğunu söyledi.

Karamollaoğlu, Ordu ilinde meydana gelen sel felâketinde hayatını kaybeden vatandaşa Allah’tan rahmet, mağdur olan bütün vatandaşlara da geçmiş olsun dileklerini dile getirdi.

Ekonomi bozulursa düzeltilebilir; ekoloji bozulursa düzeltilemez

Her sel felâketinin, ardında bir trajedi bırakmaya başladığına işaret eden Karamollaoğlu, yıkılan köprülerin, çöken yolların, dere yataklarına yapılan binaların, plansız yapılaşmanın, her şeyi bina ve beton olarak görmenin ne kadar yanlış olduğunu gösterdiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Unutmayın ki, ekonomiyi bozarsanız, bunu zor da olsa düzeltmek belki mümkündür; ama ekolojiyi bozacak adımlar atarsanız bunu düzeltmek neredeyse mümkün değildir. Bu felâketlerden ders almalıyız. İnşallah Ordu’daki felâket, şehirleşme konusunda yeni bir yaklaşıma, yeni bir anlayışa vesile olur” dedi.

Maalesef bir kere daha dağ fare doğurdu

Konuşmasının devamında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı yeni ekonomi modelini değerlendiren Karamollaoğlu, “Maalesef bir kez daha dağ fare doğurdu desek yanlış olmaz kanaatindeyim” dedi. Her ne kadar bazı kesimlerden övgüler aldıysa da yapılan açıklamanın bir hayal kırıklığı doğurduğunu ileri süren Karamollaoğlu, “Yeni ekonomik modelde yeni bir şey yok demek, herhalde abartı olmaz. Tek vurgu, Merkez Bankası’nın bağımsızlığına zarar verilmeyeceği hususu oldu bu toplantıda. Bilindiği gibi Merkez Bankası’yla ilgili güya birtakım adımlar atılacağı konusu, Batıda büyük bir infial meydana getirmiş, yani Türk ekonomisinin de bundan sonra rayına oturmasının mümkün olmayacağı gibi bir kanaat hasıl olmuştu. Bunun telâfi edilebilmesi için hükümet, her fırsatta Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurgu yapma ihtiyacını duyuyor artık” diye konuştu.

Yapılan açıklamalar endişeleri artırıyor

Son zamanlarda yetkililerin yaptıkları her açıklamanın, güveni tesis edeceğine endişeleri artırdığını ileri süren Karamollaoğlu, oysa Türkiye’nin hamasete değil köklü yapısal dönüşümlere ihtiyacı olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, güven ortamının oluşturulmasının, bu ihtiyaçların en başında gelen husus olduğunu vurguladı. Karamollaoğlu, güven ortamının oluşturulmasının adalete, liyakate, istişareye, şeffaflığa ve bunun bir gereği olarak denetime, yolsuzlukla mücadeleye ve gelir dağılımında adaletin sağlanmasına dayandığını; ancak bu konuda bir adım atılmadığını ifade etti.

Hükümetin, ekonomideki temel problemleri ya görmediğini ya da görmezden geldiğini belirten Karamollaoğlu, “100 günde 400 dev proje açıklanıyor, ekonomi alt üst oluyor, Dolar 5 Lira’dan 6 Lira’ya çıkıyor. Yeni ekonomik model açıklanıyor, ona paralel olarak Dolar, 6’dan 7’ye çıkıyor. Çünkü halâ ‘yatırım’ diye açıklanan projeler, parayı betona gömmekten ibaret” dedi. Karamollaoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Kanal İstanbul”a ihtiyaç yok; “Kalan İstanbul”a sahip çıkmak gerek

“Kanal İstanbul Projesi’nin devam edeceğini söyleyip yanında iki tane butik şehir inşa edeceğinizi ilân ederseniz, daha önce yaptığınız tespitlerin hiçbirisinde samimi olmadığınız ortaya çıkar. Bugün ülkemizin Kanal İstanbul diye bir ihtiyacı olmadığı kanaatindeyiz; ama kalan İstanbul’a sahip çıkmanın da elzem olduğunu düşünüyoruz. Bir yandan betondan şikâyet ederken, öbür yandan ülke kaynaklarını betona gömmeye devam ederseniz, bu bir çelişki meydana getirir. Siz farkında olmasanız bile bütün dünya, bütün iş alemi, bunun farkına varır. Siz, bir yandan bütçe disiplininden, tasarruftan bahsedeceksiniz, öbür yandan üretime dönük olmayan yatırımlarda da ısrarlı olacaksınız. Bu, tam bir çelişki yumağı manâsına gelir.”

Park ve bahçeler de ihtiyaçtır ama kalkınma onlarla sağlanmaz

Sosyal yatırımlarla, park ve bahçelerle, kahvelerle kalkınmanın sağlanamayacağını ifade eden Karamollaoğlu, bunlara da ihtiyaç olduğunu ancak bir kriz anında bunların dile getirilmesinin, meseleye ne kadar uzak olunduğunun işareti olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “Ülkeler eğer kalkınacaksa fabrikalar inşa ederek, kaynakları Ar-Ge’ye / araştırma ve geliştirmeye tahsis ederek kalkınır” dedi.

Problemler hamasetle çözülmez

İşsizliğin bugün Türkiye’nin ciddi bir problemi olduğunu belirten Karamollaoğlu, işsizliğin sosyal yardımlarla azalıyor gibi gösterilmesinin çare değil aldatmaca olduğunu kaydetti. Karamollaoğlu, dış ticaret açığının varlığını koruduğuna, enflasyonun ve döviz kurunun sürekli olarak yükseldiğine, borç yükünün her geçen gün arttığına işaret etti. Problemlerin hamasetle çözülemeyeceğini belirten döviz kurunun, “Halkımız, fedakârdır. Yöneticilerine de güvenir; ancak gerçekler ortaya çıkıp bıçak kemiğe dayandığı an, bu güven süratle ortadan kalkabilir” dedi.

Borç alarak günü kurtarabilirsiniz ama geleceğinizi ipotek etmiş olursunuz

İktidarın son dönemde “başarı” diye ortaya koyduğu tek hamlenin, Çin’den aldığı 3,6 milyar Dolarlık kredi olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, Türkiye’nin yana yakıla kredi arayan bir ülke durumuna düştüğünü söyledi. “Taşıma suyla değirmen dönmez” diyen Karamollaoğlu, hiçbir ülkenin ekonomisinin sadece kredi ve borç bularak düzelmeyeceğini dile getirdi. Karamollaoğlu, “Belki böylece günü kurtarabilirsiniz; ama geleceğinizi ipotek altına almış olursunuz” dedi.

İMF ile masaya oturmak, sadece ekonomik değil siyasî neticeler doğurur

Karamollaoğlu, 19’uncu yüzyılın ortasında Osmanlı İmparatorluğu’nu batıran sebebin borç politikası olduğunu ileri sürerek, bu mantıkla gidilmesi halinde Türkiye’nin Düyûn-ı Umûmiye günlerine dönmesinden endişe ettiklerini dile getirdi.

Gelişmelerin bu sebeple Türkiye’yi İMF kapısına zorladığını ifade eden Karamollaoğlu, İMF’nin kısa ve orta vadede bir çözüm getirirse de uzun vadede Türkiye’nin ipotek altına gireceğini, birçok yaptırımlarla karşı karşıya kalacağını söyledi.

İMF’den alınan borcun ödendiğini ancak İMF’ye verilen taahhütlerin halâ yerine getirildiğini ileri süren Karamollaoğlu, dış ülkelerin şimdi çok daha başka yaptırımlar istediklerini, İMF ile masaya oturmanın sadece ekonomik değil siyasî neticeler doğuracağından endişe ettiklerini ifade etti. Karamollaoğlu, iktidarın ehliyetli insanlarla istişarede bulunması halinde mutalaka çözüm bulunacağını kaydetti.

Türkiye’nin çılgın projelere değil, üretken, akıllı yatırımlara ihtiyacı vardır

Bu sebeplerle ekonomideki çöküşün sadece ABD ile yaşanan krize bağlanamayacağını belirten Karamollaoğlu, her şeyin sadece dış güçlerin operasyonu ile açıklanmaya çalışılmaması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Bugünkü politikalar aynen devam ederse herkes bilsin ki deniz bitti.” dedi. Karamollaoğlu, Türkiye’nin bir an önce yatırım ekonomisine geçmeye ihtiyacı olduğunu belirterek, israftan bütünüyle vazgeçilmesi, üretime dönük yatırımların desteklenmesi gerektiğini, aksi halde Dolar’ın değerinin 10 Lira’ya kadar yükselebileceğini söyledi. Karamollaoğlu, “Türkiye’nin çılgın projelere değil, üretken, akıllı yatırımlara ihtiyacı vardır.” dedi.

Türkiye, asla tehditlere boyun eğmemelidir

Türkiye’nin ekonomik bir kuşatma altında olduğunu ve yeni tavizlere zorlandığını ifade eden Karamollaoğlu, bu kuşatmanın Haçlı seferlerinden, Sevr antlaşmasından beri devam ettiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Çünkü bu topraklar, ırkçı emperyalizmin ve Büyük İsrail Projesi’nin hedefindedir.” dedi. Rahip Brunson krizinin de bu projenin bir parçası olduğunu ileri süren Karamollaoğlu, bu kriz bahane edilerek Türkiye’nin önemli birtakım tavizlere zorlandığını, verilecek her tavizin arkasından yeni bir tavizi getireceğini söyledi. “Türkiye, bu noktada direnmelidir ve asla tehditlere boyun eğmemelidir” diyen Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

15 Temmuz kalkışması, Büyük İsrail Projesi’nin en önemli adımıydı

“Biz, ABD’ye karşı atılacak her adımın sonuna kadar arkasındayız. Bugünkü iktidarın yanındayız. Dış politikada isabetli atılacak her adımın yanındayız. Bu noktada ABD ile gerginleşen ilişkilerimizin yakın geçmişe bakarak değerlendirilmesine ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. (…) Şu anda karşımızda bulunan proje, bundan 20 sene önce ciddi adımlar atılmaya başlayan Büyük Ortadoğu Projesi ve onun arkasından gelen, İsrail’in arz-ı mevud’a yerleşmesi projesinin sadece bir unsuru idi. 11 Eylül ve yeni dönem saldırgan kompocu bir ABD’nin bu projeyi gerçekleştirmesinin sürecini bize gösterdi. Afganistan’dan başlayarak 11 Eylül hadiseleri ABD’nin eline bütün kuralları hiçe sayarak adım atma yetkisini verdi. Çünkü ‘Bizi kalbimizden vurdular. Saldırı altındayız. Biz, bu saldırıya cevap verirken de hiçbir kuralla kendimizi tahdit etmek istemiyoruz’ diyor Amerika. Şimdi bu, daha da vahim bir hal kazandı; çünkü Afganistan gitti; Orta Asya’ya hakimler… Sonra Irak gitti, Suriye gitti, Libya gitti, Mısır gitti. Şimdi Suudî Arabistan vasıtasıyla Yemen’e saldırılıyor. Bunların her biri, aynı hedefe matuf saldırılar. Her birinde arz-mevud projesinin gerçekleştirilmesine yönelik adımlar var. İmkânlar sağlanıyor ABD’ye. Şimdi son safhadayız. İşte 15 Temmuz FETÖ kalkışması, bunun son dönemdeki en önemli adımıydı. Bu kalkışmada kim kimi kullandı? Bunun üzerine bir sürü şey söylenebilir; ama gerçek olan şu ki, güçlü olan, imkânları olan, diğerlerini, başkalarını kullanır.”

Rahip Brunson bir an önce yargılanmalı

Rahip Brunson’un bir Evanjelist olarak önemli bir rol oynadığının belli olduğunu ileri süren Karamollaoğlu, “Hükümet, bunu tespit etmiş. Bunu kendine göre bir pazarlık konusu yapmaya çalışmış olabilir; ama asıl olan, şu anda Brunson’un süratle muhakeme edilmesi, elbette kendisine savunma hakkı da verilerek, alenî deliller de ortaya konularak cezalandırılacaksa cezalandırılması, serbest bırakılacaksa da serbest bırakılması gerekir. Ama hükümet, elinde çok güçlü deliller olduğunu ifade ediyor.” diye konuştu.

FETÖ’nün imamlarıyla irtibatı Rahip Brunson’un sağladığını ileri süren Karamollaoğlu, ABD’nin bu sebeple Brunson’u Türkiye’de bırakmak istemediğini söyledi. Karamollaoğlu, bu meselenin uzamasının Türkiye’ye zarar vermesinden endişe ettiklerini belirterek, kararın bir an önce açıklanması ve gereğinin yapılması gerektiğini dile getirdi. Bugün ABD’yi Evanjelistlerin yönettiğini ileri süren Karamollaoğlu, onların inancına göre arz-ı mevud’a yerleşmek için zamanın daraldığını, Türkiye’nin bunu görmesi gerektiğini söyledi. ABD’nin bu sebeple Avrupa, Rusya ve Çin’le de arasının giderek açıldığına işaret eden Karamollaoğlu, “Bizim bu noktada dik duruşa ihtiyacımız var. Türkiye, kesinlikle herhangi bir tavizde bulunmamalı kanaatini taşıyoruz. Elbette bu dönemde Amerika’nın ve NATO’nun üsleri de gündeme gelmeli” dedi.

Türkiye’nin 1974’ten sonra çok daha zor şartlar adlında, ABD Türkiye’ye ambargo uyguladığında ABD’nin bütün üslerini kapatıp şahsiyetli bir dış politika sergilediğini ifade eden Karamollaoğlu, bunların Millî Görüş’ün iktidara ortak olduğu dönemde ve sonrasında gerçekleştiğini söyledi.

İslâm ülkeleriyle ekonomik ilişkiler güçlendirilmeli

Türkiye’nin İran’a ambargo uygulamak bir yana, başta İran olmak üzere İslâm ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini bir an önce güçlendirmesi gerektiğinin altını çizen Karamollaoğlu, Türkiye’nin dönem başkanı olmasına rağmen D8’lerin ve İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın canlanması için hiçbir adım atılmadığına işaret etti. Karamollaoğlu, Türkiye’nin, daha önce kurulmuş olan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ile ilgilenmeyişinden, BRİCS içerisinde bile aktif rol oynanamayışından yakındı.

ABD’ye karşı yekvücut olabilmek için içeride birlik sağlanmalı

Bu çerçevede en önemli konunun, Türkiye’de iç barışın, huzur ve kardeşliğin tesis edilmesi olduğunu belirten Karamollaoğlu, “Şu anda biz, Türkiye’de yekvücut olmaya mecburuz. Bu görüntüyü dışarıya yansıtmaya mecburuz. Bu da ancak adaletin ve güvenliğin tesis edilmesi, kutuplaştırıcı siyasî üslûptan vazgeçilmesi ile sağlanabilir.” dedi. Karamollaoğlu, Suriye ve İdlib krizinin bir an önce çözüme kavuşturulması, Suriye’nin ve bölgenin istikrarının süratle temin edilmesi gerektiğini kaydetti. Karamollaoğlu, “Kıbrıs konusunda kesinlikle hiçbir taviz verilmemeli, Kıbrıs pazarlık konusu olmaktan çıkartılmalıdır.” dedi.

Erken seçime ‘Evet’ demek büyük bir gaflet olur

Mahallî İdareler Seçimi’nin erkene alınması ihtimaline de değinen Karamollaoğlu, “Meclis’te bulunan siyasî partiler, bir gaflete düşer, Anayasa değişikliğine ‘Evet’ derlerse, en büyük taş kendi kafalarına düşer, bunu bilsinler” dedi. İktidarın erken seçim hazırlığı içinde olduğunu ileri süren Karamollaoğlu, bütün siyasî partilere, “Bu oyuna gelmeyin” uyarısında bulundu.

Acil kriz toplantısı düzenlenmeli

Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenerek, bütün siyasî partilerin genel başkanlarının katılacağı bir acil kriz toplantısı düzenlemesini istedi.

Büyük İsrail Projesi’nin bugünkü adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir

Karamollaoğlu, konuşmasının sonunda, “Şunu kimse unutmasın: Büyük İsrail Projesi demek, İsrail’,n arz-ı mevud’a yerleşmesi demektir. Bunun bugünkü adı, Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritasına bakın; Türkiye bölünüyor. Bu, onların hedefi. Biz, böyle bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Onun için de bir araya gelmeye mecburuz. Bir araya gelmezsek, şu anda içerideki ihtilaflar, hükümeti daima güçsüz bırakır” dedi. Karamollaoğlu, geniş katılımlı bir toplantıya bu sebeple ihtiyaç olduğunu vurguladı.

ABD krizi, başka ülkelerle yeni işbirlikleri için fırsata dönüştürülebilir

Bugün her devletin ABD ile kavgalı olduğunu, bu durumun da bir bakıma Türkiye’nin başka devletlerle irtibat kurmasını kolaylaştırdığını belirten Karamollaoğlu, “Avrupa Birliği ile de, Rusya’yla da, Çin’le de. O zaman biz, bütün bu ülkelerle bir araya gelip, Amerika’ya ‘Sen, bu zorbalıkla politikalarını devam ettiremezsin!’ demek mecburiyetindeyiz.” dedi.

-------------------------------------------------------------- 
(Haber: Sürur Öztürk / okuyalimevladim.blogspot.com)

Hiç yorum yok: