SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, ABD’nin nihaî hedefinin Büyük İsrail Projesi, bu projenin bugünkü adının da Büyük Ortadoğu Projesi olduğunu belirterek, Türkiye’nin bölünmesinin bu projeye dahil olduğuna dikkat çekti. ABD’ye karşı atılacak ciddi her adımda sonuna kadar hükümetin yanında yer alacaklarını belirten Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bütün siyasi partilerin genel başkanlarının katılacağı bir istişare toplantısı düzenlemesi çağrısında bulundu.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu,
haftalık basın toplantısında güncel siyasî gelişmeleri değerlendirdi.
Ordu’daki sel felâketi
Ankara dışındaki bir programı sebebiyle haftalık basın
toplantısını gecikmeli olarak gerçekleştirdiklerini belirten Karamollaoğlu, son
gelişmelerin bir basın toplantısı düzenleme ihtiyacı doğurduğunu söyledi.
Karamollaoğlu, Ordu ilinde meydana gelen sel felâketinde
hayatını kaybeden vatandaşa Allah’tan rahmet, mağdur olan bütün vatandaşlara da
geçmiş olsun dileklerini dile getirdi.
Ekonomi bozulursa
düzeltilebilir; ekoloji bozulursa düzeltilemez
Her sel felâketinin, ardında bir trajedi bırakmaya
başladığına işaret eden Karamollaoğlu, yıkılan köprülerin, çöken yolların, dere
yataklarına yapılan binaların, plansız yapılaşmanın, her şeyi bina ve beton
olarak görmenin ne kadar yanlış olduğunu gösterdiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Unutmayın
ki, ekonomiyi bozarsanız, bunu zor da olsa düzeltmek belki mümkündür; ama ekolojiyi
bozacak adımlar atarsanız bunu düzeltmek neredeyse mümkün değildir. Bu felâketlerden
ders almalıyız. İnşallah Ordu’daki felâket, şehirleşme konusunda yeni bir
yaklaşıma, yeni bir anlayışa vesile olur” dedi.
Maalesef bir kere
daha dağ fare doğurdu
Konuşmasının devamında Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrak’ın açıkladığı yeni ekonomi modelini değerlendiren Karamollaoğlu, “Maalesef
bir kez daha dağ fare doğurdu desek yanlış olmaz kanaatindeyim” dedi. Her ne
kadar bazı kesimlerden övgüler aldıysa da yapılan açıklamanın bir hayal
kırıklığı doğurduğunu ileri süren Karamollaoğlu, “Yeni ekonomik modelde yeni
bir şey yok demek, herhalde abartı olmaz. Tek vurgu, Merkez Bankası’nın
bağımsızlığına zarar verilmeyeceği hususu oldu bu toplantıda. Bilindiği gibi
Merkez Bankası’yla ilgili güya birtakım adımlar atılacağı konusu, Batıda büyük
bir infial meydana getirmiş, yani Türk ekonomisinin de bundan sonra rayına
oturmasının mümkün olmayacağı gibi bir kanaat hasıl olmuştu. Bunun telâfi
edilebilmesi için hükümet, her fırsatta Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurgu
yapma ihtiyacını duyuyor artık” diye konuştu.
Yapılan açıklamalar
endişeleri artırıyor
Son zamanlarda yetkililerin yaptıkları her açıklamanın,
güveni tesis edeceğine endişeleri artırdığını ileri süren Karamollaoğlu, oysa
Türkiye’nin hamasete değil köklü yapısal dönüşümlere ihtiyacı olduğunu söyledi.
Karamollaoğlu, güven ortamının oluşturulmasının, bu ihtiyaçların en başında
gelen husus olduğunu vurguladı. Karamollaoğlu, güven ortamının oluşturulmasının
adalete, liyakate, istişareye, şeffaflığa ve bunun bir gereği olarak denetime,
yolsuzlukla mücadeleye ve gelir dağılımında adaletin sağlanmasına dayandığını;
ancak bu konuda bir adım atılmadığını ifade etti.
Hükümetin, ekonomideki temel problemleri ya görmediğini ya
da görmezden geldiğini belirten Karamollaoğlu, “100 günde 400 dev proje
açıklanıyor, ekonomi alt üst oluyor, Dolar 5 Lira’dan 6 Lira’ya çıkıyor. Yeni
ekonomik model açıklanıyor, ona paralel olarak Dolar, 6’dan 7’ye çıkıyor. Çünkü
halâ ‘yatırım’ diye açıklanan projeler, parayı betona gömmekten ibaret” dedi. Karamollaoğlu,
sözlerine şöyle devam etti:
“Kanal İstanbul”a
ihtiyaç yok; “Kalan İstanbul”a sahip çıkmak gerek
“Kanal İstanbul Projesi’nin devam edeceğini söyleyip yanında
iki tane butik şehir inşa edeceğinizi ilân ederseniz, daha önce yaptığınız
tespitlerin hiçbirisinde samimi olmadığınız ortaya çıkar. Bugün ülkemizin Kanal
İstanbul diye bir ihtiyacı olmadığı kanaatindeyiz; ama kalan İstanbul’a sahip
çıkmanın da elzem olduğunu düşünüyoruz. Bir yandan betondan şikâyet ederken,
öbür yandan ülke kaynaklarını betona gömmeye devam ederseniz, bu bir çelişki
meydana getirir. Siz farkında olmasanız bile bütün dünya, bütün iş alemi, bunun
farkına varır. Siz, bir yandan bütçe disiplininden, tasarruftan bahsedeceksiniz,
öbür yandan üretime dönük olmayan yatırımlarda da ısrarlı olacaksınız. Bu, tam
bir çelişki yumağı manâsına gelir.”
Park ve bahçeler de
ihtiyaçtır ama kalkınma onlarla sağlanmaz
Sosyal yatırımlarla, park ve bahçelerle, kahvelerle
kalkınmanın sağlanamayacağını ifade eden Karamollaoğlu, bunlara da ihtiyaç
olduğunu ancak bir kriz anında bunların dile getirilmesinin, meseleye ne kadar
uzak olunduğunun işareti olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “Ülkeler eğer
kalkınacaksa fabrikalar inşa ederek, kaynakları Ar-Ge’ye / araştırma ve
geliştirmeye tahsis ederek kalkınır” dedi.
Problemler hamasetle
çözülmez
İşsizliğin bugün Türkiye’nin ciddi bir problemi olduğunu
belirten Karamollaoğlu, işsizliğin sosyal yardımlarla azalıyor gibi
gösterilmesinin çare değil aldatmaca olduğunu kaydetti. Karamollaoğlu, dış
ticaret açığının varlığını koruduğuna, enflasyonun ve döviz kurunun sürekli
olarak yükseldiğine, borç yükünün her geçen gün arttığına işaret etti. Problemlerin
hamasetle çözülemeyeceğini belirten döviz kurunun, “Halkımız, fedakârdır. Yöneticilerine
de güvenir; ancak gerçekler ortaya çıkıp bıçak kemiğe dayandığı an, bu güven
süratle ortadan kalkabilir” dedi.
Borç alarak günü
kurtarabilirsiniz ama geleceğinizi ipotek etmiş olursunuz
İktidarın son dönemde “başarı” diye ortaya koyduğu tek
hamlenin, Çin’den aldığı 3,6 milyar Dolarlık kredi olduğunu ifade eden Karamollaoğlu,
Türkiye’nin yana yakıla kredi arayan bir ülke durumuna düştüğünü söyledi. “Taşıma
suyla değirmen dönmez” diyen Karamollaoğlu, hiçbir ülkenin ekonomisinin sadece
kredi ve borç bularak düzelmeyeceğini dile getirdi. Karamollaoğlu, “Belki
böylece günü kurtarabilirsiniz; ama geleceğinizi ipotek altına almış olursunuz”
dedi.
İMF ile masaya
oturmak, sadece ekonomik değil siyasî neticeler doğurur
Karamollaoğlu, 19’uncu yüzyılın ortasında Osmanlı
İmparatorluğu’nu batıran sebebin borç politikası olduğunu ileri sürerek, bu
mantıkla gidilmesi halinde Türkiye’nin Düyûn-ı Umûmiye günlerine dönmesinden
endişe ettiklerini dile getirdi.
Gelişmelerin bu sebeple Türkiye’yi İMF kapısına zorladığını
ifade eden Karamollaoğlu, İMF’nin kısa ve orta vadede bir çözüm getirirse de uzun
vadede Türkiye’nin ipotek altına gireceğini, birçok yaptırımlarla karşı karşıya
kalacağını söyledi.
İMF’den alınan borcun ödendiğini ancak İMF’ye verilen
taahhütlerin halâ yerine getirildiğini ileri süren Karamollaoğlu, dış ülkelerin
şimdi çok daha başka yaptırımlar istediklerini, İMF ile masaya oturmanın sadece
ekonomik değil siyasî neticeler doğuracağından endişe ettiklerini ifade etti. Karamollaoğlu,
iktidarın ehliyetli insanlarla istişarede bulunması halinde mutalaka çözüm
bulunacağını kaydetti.
Türkiye’nin çılgın
projelere değil, üretken, akıllı yatırımlara ihtiyacı vardır
Bu sebeplerle ekonomideki çöküşün sadece ABD ile yaşanan
krize bağlanamayacağını belirten Karamollaoğlu, her şeyin sadece dış güçlerin
operasyonu ile açıklanmaya çalışılmaması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Bugünkü
politikalar aynen devam ederse herkes bilsin ki deniz bitti.” dedi. Karamollaoğlu,
Türkiye’nin bir an önce yatırım ekonomisine geçmeye ihtiyacı olduğunu
belirterek, israftan bütünüyle vazgeçilmesi, üretime dönük yatırımların
desteklenmesi gerektiğini, aksi halde Dolar’ın değerinin 10 Lira’ya kadar
yükselebileceğini söyledi. Karamollaoğlu, “Türkiye’nin çılgın projelere değil,
üretken, akıllı yatırımlara ihtiyacı vardır.” dedi.
Türkiye, asla
tehditlere boyun eğmemelidir
Türkiye’nin ekonomik bir kuşatma altında olduğunu ve yeni tavizlere
zorlandığını ifade eden Karamollaoğlu, bu kuşatmanın Haçlı seferlerinden, Sevr
antlaşmasından beri devam ettiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Çünkü bu topraklar,
ırkçı emperyalizmin ve Büyük İsrail Projesi’nin hedefindedir.” dedi. Rahip
Brunson krizinin de bu projenin bir parçası olduğunu ileri süren Karamollaoğlu,
bu kriz bahane edilerek Türkiye’nin önemli birtakım tavizlere zorlandığını,
verilecek her tavizin arkasından yeni bir tavizi getireceğini söyledi. “Türkiye,
bu noktada direnmelidir ve asla tehditlere boyun eğmemelidir” diyen Karamollaoğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü:
15 Temmuz kalkışması,
Büyük İsrail Projesi’nin en önemli adımıydı
“Biz, ABD’ye karşı atılacak her adımın sonuna kadar
arkasındayız. Bugünkü iktidarın yanındayız. Dış politikada isabetli atılacak
her adımın yanındayız. Bu noktada ABD ile gerginleşen ilişkilerimizin yakın
geçmişe bakarak değerlendirilmesine ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. (…) Şu anda
karşımızda bulunan proje, bundan 20 sene önce ciddi adımlar atılmaya başlayan Büyük
Ortadoğu Projesi ve onun arkasından gelen, İsrail’in arz-ı mevud’a yerleşmesi projesinin
sadece bir unsuru idi. 11 Eylül ve yeni dönem saldırgan kompocu bir ABD’nin bu
projeyi gerçekleştirmesinin sürecini bize gösterdi. Afganistan’dan başlayarak 11
Eylül hadiseleri ABD’nin eline bütün kuralları hiçe sayarak adım atma yetkisini
verdi. Çünkü ‘Bizi kalbimizden vurdular. Saldırı altındayız. Biz, bu saldırıya
cevap verirken de hiçbir kuralla kendimizi tahdit etmek istemiyoruz’ diyor
Amerika. Şimdi bu, daha da vahim bir hal kazandı; çünkü Afganistan gitti; Orta
Asya’ya hakimler… Sonra Irak gitti, Suriye gitti, Libya gitti, Mısır gitti.
Şimdi Suudî Arabistan vasıtasıyla Yemen’e saldırılıyor. Bunların her biri, aynı
hedefe matuf saldırılar. Her birinde arz-mevud projesinin gerçekleştirilmesine
yönelik adımlar var. İmkânlar sağlanıyor ABD’ye. Şimdi son safhadayız. İşte 15
Temmuz FETÖ kalkışması, bunun son dönemdeki en önemli adımıydı. Bu kalkışmada
kim kimi kullandı? Bunun üzerine bir sürü şey söylenebilir; ama gerçek olan şu
ki, güçlü olan, imkânları olan, diğerlerini, başkalarını kullanır.”
Rahip Brunson bir an
önce yargılanmalı
Rahip Brunson’un bir Evanjelist olarak önemli bir rol
oynadığının belli olduğunu ileri süren Karamollaoğlu, “Hükümet, bunu tespit
etmiş. Bunu kendine göre bir pazarlık konusu yapmaya çalışmış olabilir; ama asıl
olan, şu anda Brunson’un süratle muhakeme edilmesi, elbette kendisine savunma
hakkı da verilerek, alenî deliller de ortaya konularak cezalandırılacaksa
cezalandırılması, serbest bırakılacaksa da serbest bırakılması gerekir. Ama
hükümet, elinde çok güçlü deliller olduğunu ifade ediyor.” diye konuştu.
FETÖ’nün imamlarıyla irtibatı Rahip Brunson’un sağladığını
ileri süren Karamollaoğlu, ABD’nin bu sebeple Brunson’u Türkiye’de bırakmak
istemediğini söyledi. Karamollaoğlu, bu meselenin uzamasının Türkiye’ye zarar
vermesinden endişe ettiklerini belirterek, kararın bir an önce açıklanması ve
gereğinin yapılması gerektiğini dile getirdi. Bugün ABD’yi Evanjelistlerin
yönettiğini ileri süren Karamollaoğlu, onların inancına göre arz-ı mevud’a
yerleşmek için zamanın daraldığını, Türkiye’nin bunu görmesi gerektiğini
söyledi. ABD’nin bu sebeple Avrupa, Rusya ve Çin’le de arasının giderek
açıldığına işaret eden Karamollaoğlu, “Bizim bu noktada dik duruşa ihtiyacımız
var. Türkiye, kesinlikle herhangi bir tavizde bulunmamalı kanaatini taşıyoruz. Elbette
bu dönemde Amerika’nın ve NATO’nun üsleri de gündeme gelmeli” dedi.
Türkiye’nin 1974’ten sonra çok daha zor şartlar adlında, ABD
Türkiye’ye ambargo uyguladığında ABD’nin bütün üslerini kapatıp şahsiyetli bir
dış politika sergilediğini ifade eden Karamollaoğlu, bunların Millî Görüş’ün
iktidara ortak olduğu dönemde ve sonrasında gerçekleştiğini söyledi.
İslâm ülkeleriyle
ekonomik ilişkiler güçlendirilmeli
Türkiye’nin İran’a ambargo uygulamak bir yana, başta İran
olmak üzere İslâm ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini bir an önce güçlendirmesi
gerektiğinin altını çizen Karamollaoğlu, Türkiye’nin dönem başkanı olmasına
rağmen D8’lerin ve İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın canlanması için hiçbir adım
atılmadığına işaret etti. Karamollaoğlu, Türkiye’nin, daha önce kurulmuş olan Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ile ilgilenmeyişinden,
BRİCS içerisinde bile aktif rol oynanamayışından yakındı.
ABD’ye karşı yekvücut
olabilmek için içeride birlik sağlanmalı
Bu çerçevede en önemli konunun, Türkiye’de iç barışın, huzur
ve kardeşliğin tesis edilmesi olduğunu belirten Karamollaoğlu, “Şu anda biz,
Türkiye’de yekvücut olmaya mecburuz. Bu görüntüyü dışarıya yansıtmaya mecburuz.
Bu da ancak adaletin ve güvenliğin tesis edilmesi, kutuplaştırıcı siyasî üslûptan
vazgeçilmesi ile sağlanabilir.” dedi. Karamollaoğlu, Suriye ve İdlib krizinin
bir an önce çözüme kavuşturulması, Suriye’nin ve bölgenin istikrarının süratle
temin edilmesi gerektiğini kaydetti. Karamollaoğlu, “Kıbrıs konusunda
kesinlikle hiçbir taviz verilmemeli, Kıbrıs pazarlık konusu olmaktan
çıkartılmalıdır.” dedi.
Erken seçime ‘Evet’
demek büyük bir gaflet olur
Mahallî İdareler Seçimi’nin erkene alınması ihtimaline de
değinen Karamollaoğlu, “Meclis’te bulunan siyasî partiler, bir gaflete düşer,
Anayasa değişikliğine ‘Evet’ derlerse, en büyük taş kendi kafalarına düşer,
bunu bilsinler” dedi. İktidarın erken seçim hazırlığı içinde olduğunu ileri
süren Karamollaoğlu, bütün siyasî partilere, “Bu oyuna gelmeyin” uyarısında
bulundu.
Acil kriz toplantısı
düzenlenmeli
Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da
seslenerek, bütün siyasî partilerin genel başkanlarının katılacağı bir acil
kriz toplantısı düzenlemesini istedi.
Büyük İsrail Projesi’nin
bugünkü adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir
Karamollaoğlu, konuşmasının sonunda, “Şunu kimse unutmasın:
Büyük İsrail Projesi demek, İsrail’,n arz-ı mevud’a yerleşmesi demektir. Bunun
bugünkü adı, Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritasına
bakın; Türkiye bölünüyor. Bu, onların hedefi. Biz, böyle bir tehlikeyle karşı
karşıyayız. Onun için de bir araya gelmeye mecburuz. Bir araya gelmezsek, şu
anda içerideki ihtilaflar, hükümeti daima güçsüz bırakır” dedi. Karamollaoğlu,
geniş katılımlı bir toplantıya bu sebeple ihtiyaç olduğunu vurguladı.
ABD krizi, başka
ülkelerle yeni işbirlikleri için fırsata dönüştürülebilir
Bugün her devletin ABD ile kavgalı olduğunu, bu durumun da
bir bakıma Türkiye’nin başka devletlerle irtibat kurmasını kolaylaştırdığını
belirten Karamollaoğlu, “Avrupa Birliği ile de, Rusya’yla da, Çin’le de. O
zaman biz, bütün bu ülkelerle bir araya gelip, Amerika’ya ‘Sen, bu zorbalıkla
politikalarını devam ettiremezsin!’ demek mecburiyetindeyiz.” dedi.
--------------------------------------------------------------
(Haber: Sürur Öztürk / okuyalimevladim.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder