Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, iddia edildiğinin aksine, Ayasofya’nın tamamıyla müzeye dönüştürülmesine dair Atatürk’ün imzasını taşıyan ve Resmî Gazetede yayınlanmış 1934 tarihli bir kararname olmadığını belirterek, Hükümetin, Danıştay’ın kararına gerek olmadan, bir kararname ile Ayasofya’yı cami olarak ibadete açabileceğini söyledi.
2013 ve 2015 yılında Ayasofya’nın ibadete açılması için kanun teklifi vermiş olan, 24, 25 ve 26’ncı dönem Milletvekili, Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Halk TV’de yayınlanan “Ceviz Kabuğu” programında, Hulki Cevizoğlu’nun Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi ve yeniden ibadete açılmasına dair sorularını cevapladı.
Prof. Yusuf Halaçoğlu, Atatürk’ün, 24 Kasım 1934’e kadar imzalarını “Gazi Mustafa Kemal” şeklinde attığını, bu imzaların ıslak imza değil, damga / mühür şeklinde olduğunu kaydetti.
Halaçoğlu, Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadının, özellikle İsmet İnönü’nün teklifi ve Meclisin onayıyla 24 Kasım 1934’te verildiğini, ertesi gün de Mustafa Kemal’in imzasına sunulduğunu, ardından da Resmi Gazete’de yayımlandığını söyledi.
Bu sebeple Atatürk’ün, daha soyadının Atatürk olduğuna dair karar Resmî Gazete’de yayınlanmadan, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesine dair bir kararnameyi “Atatürk” soyadıyla imzalamış olamayacağını belirten Halaçoğlu, bunu iddia edenlerin, “Atatürk kanunsuzluk yaptı” demiş olacaklarını ifade etti.
Halaçoğlu, “Atatürk’ün, denemeleri olsa bile, herhangi bir resmî evrakta böyle bir imzası hiç yoktur. Örneği yoktur” dedi.
Halaçoğlu, Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verilmesi kararının, Meclisten 24 Kasım 1934 tarihinde, saat 15:18’de çıktığını, Ayasofya’nın “Atatürk” imzasıyla müzeye dönüştürüldüğüne dair aynı tarihli bir kararname olması halinde bu kararnamenin Resmî Gazete’de yayınlanmış olması gerektiğini, ancak Resmî Gazete’de yayınlanmış böyle bir kararname olmadığını anlattı.
“Atatürk, sadece avlusunun
ve dehlizlerin müze yapılmasını istiyordu”
Halaçoğlu, “Atatürk talimat vermiş olmasaydı, Ayasofya müze yapılamazdı” şeklindeki itirazı da değerlendirdi. Halaçoğlu, “Tabii ki yapılamazdı. Atatürk, müze yapılmasını istiyor; ama caminin ibadet kısmını demiyor. Nitekim bunu (Zeynel) Abidin Özmen de söylüyor, Millî Eğitim Bakanı. Diyor ki, ‘Biz, buranın hem cami hem de müze olarak açılmasını istiyoruz’ diyor. Neden? Çünkü kurulan 9 kişilik heyet, Alman bir profesör de var, hep bu karşı çıkıyor, 9 kişilik heyetten. 8’i Türk, hepsi caminin tümüyle müzeye çevrilmesini istiyor, sadece Alman hariç” diye konuştu.
“Müzeye
dönüştürüldüyse neden Yunan gazetelerinde tek satır haber yok?”
“1 Şubat’ta müze olarak açılıyor; ama neresi? İbadethane kısmı açılmıyor, orada namaz kılınıyor çünkü. Hâlâ imamlar duruyor. 3 tane imamı var. Neresi açılıyor? Bahçesi ve dehlizler bölümü açılıyor. Atatürk de ziyaret ediyor, 6 Şubat’ta. Gazetelerde de 2 Şubat’ta yazıyor, Akşam’da, küçük küçük puntolarla. O zaman şu soruyu soruyorum: Camilikten çıkarılan bir Ayasofya’nın, Yunan gazetelerinde neden yer almadığını soruyorum. Bakın, ben, hepsini incelettim, oradaki arkadaşlara; Yunan gazetelerinde tek kelime haber yok, ‘Müze yapıldı’ diye. Halbuki kılık kıyafet kanunu çıktığında, papazların dinî kisveyle sokağa çıkamayacakları belirtildi diye yaygara çıkarıyorlar gazeteler. Hatta Mustafa Kemal Atatürk için Sofya Ataşemiliterliği zamanında giydiği, balodaki yeniçeri kıyafetiyle resmini basıyorlar.”
“Ayasofya savaş
sebebiyle kapatıldığında Sultanahmet de askerlere tahsis edilmişti”
Halaçoğlu, 2. Dünya Savaşı sebebiyle, müze kısmıyla birlikte Ayasofya’nın ve Sultanahmet Camisi’nin de kapatıldığını belirterek, “Askerler orada yatıp kalkıyor, Sultanahmet’te. 1945’te savaş bitiminden sonra işte ‘müze’ denilen Ayasofya’nın ibadete açılacağını Şükrü Saraçoğlu söylüyor, basın toplantısında” dedi.
Halaçoğlu, 9 kişilik heyetin, Ayasofya’nın bütünüyle cami yapılması için rapor hazırladığını, Atatürk’ün ise bu talebe karşı çıktığını söyledi. Halaçoğlu, “Nitekim Abidin Özmen’e gidildiğinde, Ebuzziya gittiğinde kendisine bizzat soruyor. ‘(Heyet) böyle diyor’ (dediğinde), (Atatürk), “Onlar haddini aşmış. Hem cami, hem de müze olarak yapılmasını istiyoruz diyor. Onunla yetinmiyor, Şükrü Kaya’ya gidiyor. Atatürk’le çok yakın görüşen birisi, Şükrü Kaya. Şükrü Kaya diyor ki, ‘Atatürk çok kızdı bu raporu alınca’ diyor” şeklinde konuştu.
“Kanunlar ve
Kararnamler Dairesi de ‘Böyle bir kararname yok’ demişti”
Halaçoğlu, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesine dair bir kararname olup olmadığını, kanunlar ve kararnamelerle ilgili birime sözlü olarak sorduğunu, Resmî Gazete’yi de taradığını belirterek, böyle bir kararname olmadığını söyledi.
Halaçoğlu, vakıflarla ilgili bazı kararların Resmî Gazete’de yayınlanmadığına dair bir itiraza da, “1935’te çıkmış bir kanun o” karşılığını verdi.
“O kararname sadece Nurettin
Can’ın kitabında var, o da doğru değil”
Halaçoğlu, “Bakın, Hasan Ali Yücel tarafından, onun Millî Eğitim Bakanlığı döneminde bir kitap neşredildi, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından. “Eski Eserler ve Müzelerle İlgili Kanun Nizamname ve Emirler” adı altında, Nurettin Can tarafından. Yıl, 1948. İşte bu ‘kararname’ denilen nesne, orada var sadece. Onun dışında yok kardeşim. Bakın, Kanunlar Kararnameler’e sordum, orada herhangi bir böyle kararname yok. Gizli kararname de yok. Resmî Gazete’de çıkmayan bir kanun, geçerli değildir. Yeniden hukuk mu yazalım?” diye konuştu.
Halaçoğlu, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması konusunda, şunları söyledi:
“Hükümet Ayasofya’yı
ibadete açmak istiyorsa, Danıştay kararına gerek yok”
“Hükümet istiyorsa, al, ben sana diyorum ki, kararname yok, kararname yok. Aç işte. Çıkar bir kararname, aç, eğer varsa bile. Açsınlar. Ne güne duruyorlar? Herkesin aynı şeyi söylemesi lâzım. Bugün ısıtıp ısıtıp karşımıza gelmesin. Alın kardeşim. İşte Danıştay diyor. İncelesin kriminal laboratuarda. Ayrıca o kararname var mı, yok mu incelesinler yahu, yok mu bunların okuma yazması? Resmî Gazete’ye baksınlar kardeşim. Var mı, yok mu kararname? Bu kadar basit. Bir daha da getirmesinler önümüze hiç olmazsa.”
“Danıştay, daha önce
incelemeden, Başbakanlık yazısına göre karar vermişti”
Yusuf Halaçoğlu, Danıştay’ın kararname konusunda daha önce Başbakanlık’ın Danıştay’a gönderdiği yazısına istinaden kararnamenin gerçek olduğuna dair karar verdiğini; ancak bu kararı, kararnamenin olup olmadığı konusunda bir araştırma yapmadan verdiğini dile getirdi. Halaçoğlu, “Ben sordum, Ali Osman Bey, o zaman oranın (Danıştay’ın) üyesiydi, incelediniz mi dedim, ‘Hayır, incelemedik. Biz de zaten karşı çıkmıştık’ dedi. Mesele şu: Mahkemenin, böyle bir kararnameyi Başbakanlık’a sorana kadar incelemesi gerekirdi. Çok basit bir şey. Yani tarihi belli; 24’ünde çıktı diye. 25’inde yayınlandığını varsayın, 26’sında, 27’sinde yayınlandığını varsayın, Resmî Gazete’nin o tarihli nüshalarına bakacaksınız, o kadar basit. İnternette de var, her yerde var” şeklinde konuştu.
Halaçoğlu, bir soru üzerine, iddia edilen kararnamenin aslında olmadığına dair bilgileri ilk ortaya çıkaran kişinin de, (“Sürekli Vakıflar Tarihî Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği”nin Kurucu Başkanı) İsmail Kandemir olduğunu belirtti.
75 yaşındaki Emekli Öğretmen İsmail Kandemir, Danıştay’da açtığı dava ile, Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması için yıllardır hukuk mücadelesi veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder