Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, Sinan Aygün’le yaşadıkları tartışmayı şöyle tanımladı: “Kriz, siyasî bir kriz değil. Tartışma, kolay kazanmaya alışmış, bir an evvel zengin olmayı ya da parasını, servetini arttırmak isteyen bir kişi ile kanunları uygulamak isteyen bir kişi arasındaki bir tartışma.”
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, Mimarlar
Odasının Sinan Aygün’e karşı açtığı davayı kazanmış olması sebebiyle, mahkeme
kararı gereği Aygün’ün inşaatını mühürlemek durumunda kaldıklarını, Aygün’ün
ise ısrarla kendilerinden, mahkeme kararını uygulamak yerine, davayı temyize
götürmelerini istediğini söyledi. Yavaş, “Neye güvenerek bunu söylüyor, bilmiyorum”
dedi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, eski CHP
Milletvekili ve eski Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’le aralarındaki
hukukî anlaşmazlığı, Habertürk televizyonunda değerlendirdi. Yavaş,
“Türkiye’nin Nabzı” programında, Didem Arslan Yılmaz’ın sorularını cevapladı.
Mansur Yavaş, “Sinan AYgün’ün CHP üyeliğinden istifasını
nasıl değerlendirdiği” sorusunu cevaplarken, Aygün’le kendisi arasındaki
tartışmayı, şöyle tanımladı:
“Kriz, siyasî bir kriz değil. Yani parti içi mesele de
değil, siyasî bir kriz de değil aslında. Burada açıkçası, tabii benim tarzım
değil ama kolay kazanmaya alışmış, bir an evvel zengin olmayı ya da parasını,
servetini arttırmak isteyen bir kişi ile kanunları uygulamak isteyen bir kişi
arasındaki bir tartışma.”
“Mesele, bizim mahkeme kararına uymuş olmamız”
Yavaş, tartışmanın mahiyetini özetlerken de, “İmar planından
dolayı mahkemenin iptal etmesi var. Daha bunu Büyükşehir Belediyesi Meclis
Üyeleri tümüyle mahkeme kararına uyuyorlar. Biz de devamında bu mahkeme
kararını uygulamayı sürdürüyoruz” dedi.
“Kararı temyiz etmemiz için çok baskı yapıldı”
Bir kısım “hileli davranışlar”, “Meclisten bu kararlar
geçerken plan notlarının saklanması gibi, deşildikçe ortaya saçılan bir sürü
şey” olduğunu ifade eden Yavaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Benim için aslında 35 bin tane davadan bir tanesidir bu.
Belediye Meclisi bir karar almıştır; Belediye Meclisinin kararına uygun bir
şekilde biz, bu kararı temyiz etmemişizdir; ama bunun temyiz edilmesi yönünde
tabii çok baskı yapıldı. Yargı mensupları, diğer partilerden bazılarını
aradılar. ‘Siz yeter ki evet deyin; biz AK Parti’yi, Milliyetçi Hareket Partisi
grubunu ayarlarız’ falan lafları yapıldı. Ama ben, baştan beri bu istinafa
gitmeme kararımı açık açık her yerde söyledim, ifade ettim. Gitmeyeceğimi de
belirttim.”
Sinan Aygün’le baş başa görüşme
Mansur Yavaş, tartışma başladıktan sonra Sinan Aygün’ün
10-20 defa kendisiyle görüşmek istediğini ama kendisinin Aygün’le görüşmediğini
söyledi. Yavaş, daha öncesinde MHP’li belediye meclisi üyelerinin, Sinan
Aygün’ün binasının bir an evvel mühürlenmesi gerektiğini belirterek 3 kez
meclise önerge verdiklerini kaydetti.
Daha sonra temmuz, ağustos ya da eylül ayında Aygün’le
görüştüklerini söyleyen Yavaş, bu süreci şöyle anlattı:
“Ben, bunu hukuk servisine havale ettim. Dedim ki inceleyin.
Bu arada Sinan Aygün görüşmek istedi ve geldi. Baş başa görüştük. Dedi ki,
‘Benim burada müktesep hakkım var. Siz burayı mühürleyemezsiniz’ dedi. (…) Ben,
hukuk müşavirini yanımıza çağırdım. ‘Bakın, ben Sinan Aygün’ün düşmanı filan da
değilim. Evet, MHP’li üyeler, buranın bir an evvel mühürlenmesini istiyor ama
biz, adaletli davranmak durumundayız. Dolayısıyla (hukuk müşavirime) siz bir
inceleyin dedim. Hatta hukuk servisimiz gitti, Danıştay’dan, 6’ncı daireden,
yani bu işe bakan daireden emekli bir hakimle görüştü; ondan mütalâa aldı ve
biz mühürlemedik. Yani kötü niyetli olan birisi, bunu herhalde o zaman
mühürleyebilirdi.”
İnşaat, Mustafa Tuna döneminde neden mühürlenmedi?
Mansur Yavaş, Melih Gökçek ve Mustafa Tuna dönemlerinde söz
konusu inşaatın neden mühürlenmediğine dair bir soru üzerine, şunları söyledi:
“Kendisinin 2.1 emsale göre inşaat ruhsatı aldığını,
mahkemenin ruhsatını iptal etmediğini, dolayısıyla ruhsat iptal edilmedikçe de
dava sonuçlanana kadar mühürlenmemesi gerektiğini iddia etmiş. Bize de aynısını
iddia etti. Tabii bu arada bir mahkeme kararı gelmiş; ben seçildikten sonra bu,
avukat tarafından bize verilmemiş, onlar ayrı. Bu arada hızlı hızlı bir şekilde
bir fırsatçılık yaparak binanın inşaat seviyesi yükselmiş filan.”
“Mimarlar Odası davayı kazandı, bize de mühürlemek düştü”
Mansur Yavaş, Mustafa Tuna döneminde Mimarlar Odasının,
inşaatın mühürlenmeyişi sebebiyle açtığı bir davayı eylül veya ekim ayında
kazandığını, inşaatın ruhsatsız olduğunun kaydedildiğini, bu durumda da
kendilerine inşaatı mühürlemek düştüğünü dile getirdi.
Yavaş, bir soru üzerine, Sinan Aygün’le yaptıkları görüşmede
okul meselesinin hiç gündeme gelmediğini söyledi.
“Biz televizyonda değil, hakimin moderatörlüğünde
görüşeceğiz sizinle”
Konunun teknik bir konu olduğunu belirten Yavaş, bir kısım
medyanın adeta mahkeme kurup kendi kendine infaz ettiğini ifade ederek,
“Hukukun çözeceği bir konuyu, televizyonda uzaktan yakından hukukla alâkası
olmayan, belediyeciliği bilmeyen, imar kanununu bilmeyen insanlar tartışıyor”
dedi.
Aygün’ün kendisine haber göndererek karşılıklı olarak
televizyonda tartışma talebinde bulunduğunu açıklayan Yavaş, kendisinin
Aygün’e, “Biz bundan sonra hakimin moderatörlüğünde görüşeceğiz sizinle” diye
cevap verdiğini kaydetti.
Aygün’ün ‘25 milyon’ sorusuna cevabı
Programda, bir gazetecinin Sinan Aygün’e “Çok net bir soru
soracağım; o kişiler, sizden 25 milyon Lirayı kendi ceplerine indirmek için mi
istediler?” diye sorduğu, Aygün’ün de bu soruya “Hayır, öyle bir şey yoktur.
Benden şöyle dediler: Okulun bedeli 25 milyon tutuyor” dediği, video görüntüsü
yayınlanarak hatırlatıldı.
Mansur Yavaş, “Bahsi geçen 25 milyon Lira ödenseydi, durum
bu noktaya gelir miydi?” sorusuna, şöyle cevap verdi:
“Hiçbir şey olmazdı. Gene aynı durum, istinaf devam ederdi.
‘Neden?’ derseniz, belediye başkanının böyle bir yetkisi yok. Bu yetki,
belediye meclisine ait. Belediye meclisi, 1,5 emsale indirmiş ve 1,5 emsale
Sinan Aygün, yeniden 1,5 emsaldeki metrekaresine göre inşaatını yapmak zorunda
kalırdı. Hiçbir şey değişmezdi.”
“Aygün, istinaf mahkemesinde neye güveniyor, bilmiyorum”
Mansur Yavaş, Sinan Aygün’ün ne istediğini de şöyle dile
getirdi:
“İstediği şu: Ben istinafa gideyim, inşaat seviyesini
%70’den %100’e çıkarıp, ‘Artık ben kazanılmış haktan yararlanmak istiyorum’
(deyip) göz göre göre benim buna göz yummamı istiyor. Ben, hukukçuyum. Ben,
aptal değilim. Kimin ne yapmak istediğini bilirim.”
Mansur Yavaş, “İstinafa gitseydiniz bu iş bu noktaya gelir
miydi?” sorusuna karşılık da, “İstinafa gitmemizi istemesinin sebebi de şu,
maalesef: Yani ‘Ben orada işimi hallederim’ demek istiyor. Neye güvenerek bunu
söylüyor bilmiyorum; ama…” dedi.
Mansur Yavaş, program sunucusu Didem Arslan Yılmaz’ın “Yargı
da zan altında kalıyor o zaman” sözünü “Evet, evet” diyerek onayladı.
Yavaş, Aygün’ün CHP’li üyelere “Siz kabul edin, AK Parti ile
MHP’yi de bana bırakın’ dediğini ileri sürerek, “Dolayısıyla ne demek? Belediye
meclisi üyelerinin bu işe karar vereceği ve mecliste de biliyorsunuz biz
azınlıktayız” dedi.
‘25 milyonluk okul’ sözü nereden çıktı?
Yavaş, Aygün’ün 14 Haziran 2016 tarihinde, 32derslikli bir
okulu, bedelsiz, hibe olarak inşa edeceğine dair büyükşehir belediyesine bir
taahhütte bulunduğuna dair belgeyi göstererek, “25 milyon Lira” bedelin nasıl
gündeme geldiğini de şöyle açıkladı:
“O 25 milyonu da oradaki arkadaşa bakın nasıl sorduruyor:
‘Kaç para bir okul?’ diyor, şöyle yapıyor (elini sallıyor), ‘Ne bileyim abi?
Kaç paradır?’ diyor. ‘En az 25 milyon vardır’ diyor. ‘Kaç?’ diyor. ’25 milyon.’
Bu lafı oradan çıkarıyor. Ondan 25 milyon falan isteyen yok.”
“Asıl derdi vergiden düşmek”
Mansur Yavaş, Sinan Aygün’ün bedelsiz hibe olarak okul yaptırma taahhüdünde bulunmasının asıl sebebinin hayır yapmak olmadığını, asıl derdinin okulu “Eğitime yüzde yüz destek” kampanyası kapsamında yaparak vergiden düşmek olduğunu ileri sürdü. “Sinekten yağ çıkaracak” diyen Yavaş, bu iddiasına destek olarak da, Melih Gökçek döneminin İmar Daire Başkanının aynı kanaati ifade ettiği yazısını okudu.
“Gereğini yapmazsa
yıkarım; hiç acımam”
Program sunucusu Yılmaz, Danıştay İdarî Dava Daireleri
Kurulu’nun 2015 yılındaki kararına göre, “Bir yapı ruhsatsızsa, kamu yararı
olsa dahi o yapının yıkılma kararı verilir” dendiğini hatırlatıp yerleşik bir
içtihat olduğunu belirterek, “Siz, bu kararı verecek misiniz?” diye sordu.
Yavaş, bu soruya, “Bu yapı, 1,5 emsale göre yapılacak. Yani
1,5 emsal nedir? 30 bin metrekareye inşaat yapma hakkı var. Biz, kendisine yazı
yazdık. Dedik ki, Belediye Meclisinin kararına göre burada 1,5 emsal inşaat
yapma haliniz var; buna göre kendinizi ayarlayın. 1,5’a göre projenizi tadil
edin. Yani yıkacaksanız yıkın, indirecekseniz indirin diye kendisine yazdık.
Bir ay bekleyeceğiz. Yapmazsa yıkarım. Yıkarım. Hiç acımam; çünkü ben, hukuku
uygulayacağım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder