28 Kasım 2018 Çarşamba

Karamollaoğlu: Hükümet güven kaybetti; vatandaşlar hükümeti uyaracak. AK Parti’nin İstanbul’u kaybetme ihtimali çok yüksek


Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, iktidarın belediye başkanlıkları için aday bulmakta zorlandığını belirterek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetme ihtimalinin de çok yüksek olduğunu ileri sürdü. Hükümetin güven kaybettiğini belirten Karamollaoğlu, vatandaşların yerel seçimlerde iktidara uyarıda bulunacağını söyledi. Karamollaoğlu, Saadet Partisi olarak yerel seçimde ittifak yapmayacaklarını ancak herkesle dirsek temasında olacaklarını kaydetti.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, TV 5’te yayınlanan ve Mustafa Yılmaz’ın sunduğu “Kulis Ankara” programında, gazeteci Sedat Bozkurt, Erdem Gül ve Yurdagül Şimşek’in sorularını cevapladı.

Seçim ittifakı yok ama herkesle dirsek temasımız olacak

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptıkları görüşme hakkında bilgi veren Karamollaoğlu, kendisinin somut bir teklif beklemediğini, CHP heyetinin de somut bir teklifle gelmediğini, görüşmenin genel bir değerlendirme olduğunu söyledi.

Karamollaoğlu, mahallî seçimlerde ittifakın yeri olmadığını CHP heyetine ifade ettiklerini belirterek, “Biz, her yerde inşallah seçime girmeye çalışacağız. Bundan dolayı genel bir ittifak söz konusu değil” dedi. Seçim bölgelerinde partiler arasında mutlaka dirsek teması olacağını belirten Karamollaoğlu, “dirsek teması”nın ne anlam ifade ettiğine dair soruyu da cevapladı. Karamollaoğlu, “Dirsek teması demek, ilçede bir karar verilirken, o ilçedeki farklı kesimlerle temas kurmak demek. Onun başka bir tarifi yok. Parti ismi vermeden söylemek daha doğru olur; yani herkesle dirsek teması kurulabilir” diye konuştu.

Karamollaoğlu, parti teşkilatlarına gönderdikleri talimatlarda, Saadet Partisi’nin benimsediği değerlerle barışık olması şartıyla herkesle irtibat kurulmasını belirttiklerini ifade etti. Karamollaoğlu, “Seçilebilecek bir aday arıyoruz biz, belediye başkanları olarak. O, çok geniş bir istişare gerektiriyor demektir” dedi.

AK Parti ile MHP ittifak yaptılar

“MHP ile AK Parti’nin yaptığına ‘ittifak’ demeyeceksek ne diyeceğiz?” sorusu üzerine de Karamollaoğlu, “Onlar bence ittifak yaptılar. Orada bir farklılık var; çünkü onlar açıkça deklare ettiler. ‘Biz ittifak yapıyoruz’ dediler ve o ittifakta elbette onların kendilerine göre gözettikleri bazı hususlar var. Yani MHP bazı yerleri kaybetmek istemiyor. Bir desteğe ihtiyacı var. AK Parti de bazı yerleri kaybetmek istemiyor. Onun da desteğe ihtiyacı var” diye konuştu.

AK Parti’nin bazı adayları beni şaşırttı

AK Parti’nin bazı adaylarının kendisini şaşırttığını dile getiren Karamollaoğlu, aday olmayacağını düşündüğü bazı isimlerin aday olmasına, aday gösterilmeyeceğini düşündüğü bazı isimlerin de aday gösterilmesine şaşırdığını ifade etti.

Bir soru üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na iade-i ziyarette bulunacağını belirten Karamollaoğlu, ancak bunun bir ittifak ziyareti olmayacağını söyledi. 

AK Parti aday bulmakta zorlanıyor

AK Parti’nin aday bulmakta zorlandığına dair yorumlar hakkında görüşü sorulan Karamollaoğlu, “AK Parti’nin aday bulmakta zorlandığı doğru. Bir de bir gerçeği ortaya koyuyor; artık herkes ‘Ben bir makam-mevki sahibi olayım’ diye AK Parti’nin kapısına koşmuyor. Bazı sıkıntıları görüyorlar demektir. Bu, sevindirici bir tavır.” dedi.

Karamollaoğlu, “Saadet Partisi’nin sürpriz adayları var mı?” sorusuna karşılık da, bunun aday belirleme çalışmalarının sonunda ortaya çıkacağını söyledi.

Binali Yıldırım aday olmakta isteksiz

Karamollaoğlu’na, TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olacağının konuşulduğunu ancak İstanbul adayının henüz açıklanmadığı belirtilerek bu konuya dair görüşü soruldu. Karamollaoğlu, Yıldırım’ın adeta ‘joker’ gibi çok farklı makamlarda görev aldığını belirterek, “Meclis Başkanlığı, şu anda gelebileceği en üst makam, Cumhurbaşkanlığı hariç. O zaman, şahsen ben de o noktaya gelsem ‘Yaav İstanbul sizin olsun; ben burada kalayım’ derim” diye konuştu. Karamollaoğlu, Yıldırım’ın adaylık konusunda isteksiz olduğunu tahmin ettiğini kaydetti. Karamollaoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

AK Parti’nin İstanbul’da kaybetme ihtimali çok yüksek

“Tayyip Bey de seçilebilecek bir aday arıyor. Kim olduğuna bakmıyor. Sayın Yıldırım İstanbul’dan olduğu için, kendisi de beraber çalıştığı için en büyük şansı orada görüyor; ama bu dönem İstanbul’u alma ihtimali artık eskisi gibi değil. Herkes biliyor bunu. Bu ihtimal zayıfladı. Kaybetme ihtimali çok yüksek. Bundan dolayı da bir Meclis başkanının aday olup bir de kaybetmesi, tabiî itibarı yönünden düşündürücüdür”

Görevden almalar adaylık talebini azalttı

Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Partili bazı belediye başkanlarını görevden almasının adaylığı düşünenlerde tereddütlere sebep olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, “E şimdi bir babayiğit lâzım. Yarın görevden alındığı takdirde ne edeceğini bilemeyecek. Onun için zor işi. Yani şu anda AK Parti’nin aday bulmada işi zor” dedi.

Milletvekilliği önemini kaybetti, belediye başkanlığı değer kazandı

Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra TBMM’nin ve milletvekilliğinin önemini kaybettiğini, buna karşılık belediye başkanlığının değer kazandığını ifade etti. Karamollaoğlu, bunun yanı sıra, görevden almalardan dolayı belediye başkanlığının tehdit altında olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı sistemi karambole geldi

Cumhurbaşkanlığı sisteminin ‘karambole geldiğini’ ifade eden Karamollaoğlu, halkın halk oylamasındaki desteğinin sebebinin sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’a duyduğu güven olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “Hiç düşünmedi. Tamam, ‘sevdiğim bir insan başta’. O giderse? Hiç düşünmedi bunu. Şimdi insanlar bunu görüyorlar. Gördükleri için de paniğe kapıldılar. Türkiye’de ciddi bir sorgulama ve endişe var. Ha, şimdi bu sebepten dolayı da ben, Cumhurbaşkanına olan güvenin de her geçen gün sarsıldığı kanaatindeyim.

Muhalefete ‘Zillet İttifakı” tabiri çirkef kokuyor

AK Parti ve MHP’nin muhalefet için kullandığı “Zillet İttifakı” tabirine tepki gösteren Karamollaoğlu, şöyle konuştu:

“Bir siyasetçi, bu lafları kullanamaz. Böyle şey mi olur? Yani ‘Medenî bir ülkede yaşıyoruz’ diyorsunuz, sizin dışınızda düşünen bütün partileri ‘Zillet İttifakı’… Ben o zaman diyorum ki, Tayyip Beyle ilgili Bahçeli’nin, Bahçeli’yle ilgili Tayyip Beyin söylediklerini getirin, karşı karşıya koyun bakalım ne olacak? Bir araya gelmeden önce… Siz, bu lafları kullandıktan sonra nasıl bir araya geldiniz? Onun için ben, bunun üzerinde de durmak istemiyorum; çünkü bu siyaset değil. Bu, çirkef kokuyor. Böyle şey olur mu?”

Seçmenin tercihini etkileyecek unsurlar

Karamollaoğlu, Mahallî İdareler Seçiminde seçmenin tercihini belirleyecek kriterlerin ne olacağının sorulması üzerine de, önce AK Parti belediyelerinin genel durumunu değerlendirdi.

Karamollaoğlu, arsa rantının en önemli belediye faaliyeti haline geldiğini belirterek, iktidarın yaptığı en büyük yanlışın, belediyelerin elinden imar yetkisini almak olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

Belediyelerin imar yetkisinin alınması büyük zararlara yol açtı

“Aslında belediye başkanları artık tam manâsıyla imar yetkisine sahip değiller. Kendilerine bırakılan alanda yetkileri var; ama TOKİ, Hükümet, herhangi bir bölgede ‘Burayı ben falanca yere tahsis ettim; belediye olarak karışamazsınız’ dedi miydi, belediyenin orada hiçbir söz sahipliği yok. Bu, hükümetin eline büyük bir imkân veriyor; ama bu öyle bir rant kapısı ki, herkes sıraya giriyor, ‘Benim de rantım olsun’ diye. İki, maalesef haksızlıklar çok arttı. Demin söylediğim gibi, arsaların yerleri, pozisyonları, kıymetleri değiştirilince, bir insan zenginken fakir, fakirken zengin olabiliyor. Belediyeciliğin işleyişinde de şartlar değişti. Artık yandaş belediyeciliği başladı. Yani bir mevkiye birisi tayin edilirken, o işin ehli olup olmadığına maalesef üzülerek söylüyorum, bakmıyorlar, bakılmıyor. ‘Benim sözümden çıkar mı, çıkmaz mı? Benim dediklerimi yapar mı, yapmaz mı?’ Buna bakılıyor. Şehircilik öldü. Artık şehir estetiği denilen bir şey kalmadı. Kimse itibar etmiyor. Hak ölçeği de ortadan kalkınca… Şimdi İstanbul’a gidin; Bakırköy civarından, sahilden havaalanına doğru bir yol alın. Sağ tarafa bakıyorsunuz, bir zamanların en prestijli binaları… 5 katlı binalar… Deniz manzaralı… Orayı satın alanlar, bayağı bedel ödemişler. Onların önüne bir sur çekilmiş, denizin içine 25-30 katlı, 40 katlı binalar inşa edilmiş. Yahu bir defa Allah’tan korkmak lâzım. O adamın manzarasını kesmeye belediyenin de, hükümetin de, kimsenin hakkı yok. Olur mu böyle bir şey? (…) Eskiden bir yerde arsalar var; deniz manzaralı diye adam götürmüş bir sürü para ödemiş, siz haksız yere yüksek katlı binaları bunun önüne dikiyorsunuz. Halbuki böyle bir şey eskiden yoktu. Denizdi. Denizin içine kimse bina yapılacağını düşünmüyordu. Şehirciliği yok ettiler. Hatta bunu Sayın Cumhurbaşkanı kendisi de gördüğü için ‘Hepimiz İstanbul’a ihanet ettik’ dedi. Kendisi de üstlendi bunu.”

İstanbul’da yeşil alanların büyük ölçüde tahrip edildiğini belirten Karamollaoğlu, şehir estetiği bakımından Çamlıca Kulesi’ne de tepki gösterdi. 

AK Parti’ye oy vermeyecekler

Karamollaoğlu, “Ranttan endişe edenler oy vermeyecek. Şehirciliğin bozulduğunu görenler oy vermeyecek. Haksızlık yapıldığını görüp ‘Bu kadar da haksızlık olmaz’ diyen ama sesini çıkaramayanlar oy vermeyecek. Kendi çocuğunu işe sokamayan oy vermeyecek. Esnaf oy vermeyecek. Çiftçi oy vermeyecek. O kadar geniş bir kesim var ki… Ama yanına gittiğiniz zaman hükümete kimse toz kondurmuyor. Niye? Çünkü canını yakarlar diye korkuyor” diye konuştu.

Türkiye’de kuralların bir kıymeti kalmadı

Türkiye’de kuralların artık bir kıymetinin kalmadığını dile getiren Karamollaoğlu, bunun halkta korkuya ve umutsuzluğa sebep olduğunu ancak buna rağmen ‘İlle de destekleyeceğim’ diyenler için ise yapacak bir şey olmadığını ifade etti.

İktidara olan güven kayboldu

Başkanlık sistemine geçilirken verilen vadlerin gerçekleşmemiş olmasının seçmen üzerindeki etkisine dair bir soru üzerine Karamollaoğlu, iktidara olan güvenin kaybolduğunu söyledi.

Problemlerin her biri için çözüm hazırlığımız var

Karamollaoğlu, muhalefet partilerinin etkili muhalefet yapıp yapamadıklarına dair bir soruyu cevaplarken de, siyasette diğer partilerle polemiğe girmekten kaçındığını, bunun yerine Türkiye’nin problemlerini ve bu problemlerin nasıl çözüleceğini ortaya koymayı tercih ettiğini kaydetti. Bu problemlerin her biri için çözüm hazırlıkları olduğunu belirten Karamollaoğlu, tarım probleminin iki-üç adımla çözülebileceğini söyledi. Karamollaoğlu, “Tarım girdilerindeki vergileri kaldırın, ürün çıktığı zaman da devlet o ürünü o gün belirlenen fiyatla, cari fiyatla alacak mekanizmayı oluştursun, biz tarımda hemen ihracata geçeriz” dedi.

İktidar, halka ulaşmamızı engelliyor

Karamollaoğlu, iktidarın, Saadet Partisi’nin halka ulaşmasının önünü kestiğini belirterek, “Basının %95’ine, %99’una ambargo koyan, ele alan, kontrol eden bir iktidar nerede var Dünyada? Komünist ülkelerde var sadece. Yani gazeteler olsun, televizyonlar olsun, her şey kontrolünde. Niye? Muhalif sesler duyulmasın diye” dedi.

Vatandaş bu seçimde hükümeti uyaracak

Karamollaoğlu, vatandaşın bu seçimde hükümete “Artık benim ihtiyaçlarımı karşılayamıyorsun. Yoruldun, biraz dinlen” diyerek uyarıda bulunacağını dile getirdi.

24 Haziran sonuçlarını etkileyen algı operasyonları

Karamollaoğlu, 24 Haziran seçimlerindeki beklentinin gerçekleşmemiş olmasına dair değerlendirmesinin sorulması üzerine de, iktidarın, CHP ile seçim ittifakı yapmış olmalarını halka olumsuz bir algı oluşturacak şekilde gösterdiğini, vatandaşların da bunun etkisinde kaldıklarını ifade etti.

“Ben Müslümanım; ama ben, İslâmcı değilim” dediğini hatırlatan Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İslâmcı değilim lafını da bazıları yanlış anladı belki. İslâmcılık, yani İslâm’ı ihya etmek için yapılan bir çabanın adı da olabilir, İslâm’ı kullanarak bir imkânı elde etmek için yapılan bir çabanın adı da olabilir. Onun için ‘Müslümanım demek yeterlidir’ dedik. Şu anda maalesef, bu noktada da çok yanlış adımlar atılıyor. Fakat ‘Nasıl millet uyanacak?’ dediğiniz zaman, milletin uyanmasının yolu, kafasını taşa vurduğu zamandır. Erbakan Hocanın bir sözü vardır: ‘Yani siz önünde sonunda geleceksiniz ama gönlüm istiyor ki kafanızı gözünüzü parçalamadan gelin.’ Ama millet öyle bir noktaya doğru gidiyor ki, kafasını taşa vuracak, bu yapılan yanlışlıkların zararını bizzat yaşayacak, ekonomik sıkıntıyı çekecek, ondan sonra uyanacak. İnşallah geç olmaz, diye biz hem dua ediyoruz, hem de çalışıyoruz”

Başkanlık sistemi yeniden tartışılmalı

AK Parti’nin yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerini kaybetmesi halinde bunun başkanlık sisteminin yeniden tartışılmasına sebep olup olmayacağına dair bir soru üzerine de Karamollaoğlu, “Olmalı” dedi. Bu sistemin, kontrol mekanizmalarını bütünüyle ortadan kaldıran bir sistem olduğuna işaret eden Karamollaoğlu, bunun adil olmayacağını ve tartışılması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“Bu başkanlık sistemi, sadece Türkiye için değil, Dünyanın hiçbir yerinde uygulanamayacak bir sistem. Bu sistem, isteseniz de istemeseniz de dikta rejimine evrilir sonunda. Bunu ısrarla söylüyorum. Çünkü bir kişi yetkili, bir kişi etkili.  Kararı bir kişi alıyor. Bir istişare heyeti kurar, kurmaz. Bakanlara görev verir veya vermez. Dese ki ‘Ben bundan sonra Türkiye’yi genel müdürlerle idare edeceğim’, karşısında bir engel var mı? Yok. ‘Meclis’e hesap vermiyorum.’ Hiçbir bakanı Meclis’e çağırıp hesaba çekme imkânı yok. Resmen kaldırıldı. Hiçbir bakanı… Dünyanın neresinde böyle bir sistem var? Rusya’da yok. Şimdi böyle bir sistem idame ettirilemez ve böyle bir sistem, ne yaparsanız yapın, hele de bu sistem gibi bir sistemi benimseyenler, ister istemez otoriterleşirler, giderek. Yani biz buna ‘diktatörlük’ demeyelim, nazik olalım diyoruz; diktaya evrilir bu rejim. Kendisine karşı çıkanları elimine eder. Niye? ‘Halk bana yetki vermiş, sen kimsin? Senin, benim karşımda söz söyleme hakkın yok.’ Hakikaten de yok şimdi. Cumhurbaşkanını hesaba çekecek kim var? 5 yıl kimse yok.”

Yolsuzluk ve israf devam ettikçe sorunlar çözülmez

Karamollaoğlu’na, 24 Haziran seçimlerinde olduğu gibi yerel seçimlerde de bir algı operasyonuna maruz kalma endişesi taşıyıp taşımadığı soruldu. Karamollaoğlu, “Var tabiî ama bu sefer soğan kokuyor” dedi. Mevcut yaklaşımlarla ekonominin düzelmesinin mümkün olmadığını belirten Karamollaoğlu, “Yolsuzluk ve israf varsa, sizin iki yakanız bir araya gelmez. Mümkün değil. (…) Bu çuvalın dibi delik. Biri yolsuzluk, öbürü israf… Ne kadar gayret gösterirlerse göstersinler, bu delikleri tıkamadan denk bütçe de yapamazlar, ekonomiyi de düze çıkaramazlar” diye konuştu.
İktidarın kalkınmayı değil, havaalanlarıyla, yollarla, köprülerle, tünellerle, yüksek binalarla görüntüyü esas aldığını ifade eden Karamollaoğlu, “Bir bakıma yüksek binayı medeniliğin bir ölçüsüymüş gibi görüyor” dedi.

Karamollaoğlu, harcamaların verimli alanlara yönlendirilmesi gerektiğini belirterek, tarım ve hayvancılığın en kısa sürede sonuç veren alan olduğunu vurguladı. Fiyatların zorla düşürülmeye çalışılmasının doğru olmadığını ifade eden Karamollaoğlu, pahalılığın maliyetlerin artmasından kaynaklandığını belirtti. Karamollaoğlu, üretim girdilerinin maliyeti düşürülmeden tüketici fiyatları düşürüldüğünde sanayinin duracağını kaydetti.

Asgari ücret en az %40 oranında artırılmalı

Fiilî enflasyonun, resmî rakamların çok üstünde olduğunu belirten Karamollaoğlu, vatandaşın artık karnını doyurmakta zorlandığını, asgarî ücretin en az %40 oranında artması gerektiğini söyledi. Hükümetin borçlarla nasıl mücadele edeceğini bilmediğini belirten Karamollaoğlu, “Şahıslar borçlu, esnaf borçlu, çiftçi borçlu, sanayici borçlu, devlet borçlu” dedi. Karamollaoğlu, borçlar konsolide edilmeden Türkiye’nin probleminin çözülemeyeceğini, ihracat yapması gereken Hükümetin tahvil ihraç ettiğini, vatandaşın ise bunun ne olduğunu bilmediğini, borcun daha da arttığını görmediğini dile getirdi. Karamollaoğlu, “Vatandaş görmezse sıkıntıyı çeker. Herkes bunu bilmeli” dedi.

İktidarın hatalarını düzeltebilmesi için önce hatalarını kabul etmesi gerektiğini vurgulayan Karamollaoğlu, “Ama hata kabul etmiyorlar ki” dedi.

Toplumların kendini değiştirmemesi halinde yönetimin hatalarının da değişmeyeceğinin altını çizen Karamollaoğlu, toplumun uyanma noktasına geldiği kanaatinde olduğunu söyledi.

Hakimler ve âlimler, uyarmaktan çekinmemeliler

Bir ülkede hakimler ve âlimler bağımsız uyarıcılar olmadığı müddetçe sorunların çözülemeyeceğini ifade eden Karamollaoğlu, uyaranların makamlarından, mevkilerinden olabileceklerini ancak haysiyetlerini korumuş olacaklarını söyledi.

Bir soru üzerine Sayıştay raporlarını da değerlendiren Karamollaoğlu, adalet, ifade hürriyeti, liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine riayet edilmeden sorunların çözülemeyeceğini vurguladı. Karamollaoğlu, Sayıştay’ın denetim kurumlarının başında geldiğini ancak sürekli devre dışı bırakıldığını söyledi. Karamollaoğlu, “Siz Sayıştay’ın kolunu kanadını kırar ve Sayıştay’ı işlevsiz hale getirirseniz; hazırladıkları raporlara itibar etmez, gereğini yapmazsanız…

Fatih Erbakan hata etti


Temel Karamollaoğlu, Fatih Erbakan’ın yeni bir parti kurmuş olmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de şunları söyledi:

“Yanlış yaptılar. Böyle bir şeyin şu anda Türk siyasetinde yerinin olduğunu zannetmiyorum. Yani sadece çok sevilen, itibar gösterilen bir zatın oğlu olmak, oradan gelmek, halkın teveccühünü kazanacak manâsına gelmez. Bu millet, Erbakan Hocamız hayattayken de bir yanılgının içinde düştü; ‘Hocayı destekliyoruz’ diye Tayyip Erdoğan’ı desteklediler, 2002 seçimlerinde özellikle. Ondan sonra Hoca, bütün çabasına rağmen onu değiştiremedi. Hayattayken en az 5-6 seçim yaşadık; o seçimlerde de bizim oy nispetimiz, meydana getirilen algı sebebiyle düşük kaldı; ama cenazesine 3-4 milyon insan katıldı. Onu da gördük. Sevgi başka, oy başka… Bu biraz… Artık ben bunun üzerinde konuşmak istemiyorum aslında. Yani üzülüyorum çünkü. Erbakan Hocamız, bu partinin, Saadet Partisi’nin genel başkanı olarak hayata veda etti. ‘Efendim oradan (Saadet Partisi’nden) uzaklaştırıldı’ falan gibi sözler, sadece bir söylemden ibaret. Bundan dolayı da ben, biraz da lâtife olsun diye söyledim; Hocamız buna razı olmazdı, böyle bir şeye; ama niyet ettiler, çıktılar. Önlerini de zorla kesecek halimiz yok. Sonu inşallah hayırlı olur diyoruz; ama bir etkisi olacağını zannetmiyorum.”

Vatanseverliğimizi ispat etmeye ihtiyacımız yok

Karamollaoğlu, iktidarın muhalefeti düşmanlaştıran söylemi karşısında nasıl bir tavır takınacaklarına dair bir soru üzerine de şöyle konuştu:

“Vatansever olduğumuzu ispat etmek için bir gayretin içine girmeyeceğiz. Çünkü bu milleti seviyoruz, memleketimizi seviyoruz. Onlardan daha vatanseveriz. Ne derlerse desinler yani, onu da açıkça söyleyeyim. Ülkeyi bu hale getirmek vatanseverlikse, biz çok daha farklı noktalardayız; ama kendilerine yazık ediyorlar. Bu ifadeler, Türkiye’de siyasetin seviyesini düşürüyor. Onun için baştan beri söyledim; bir insanın ağzından bir söz çıktığı zaman o söz, o insanı tarif eder. (…) Onun için ben, bu kadarını söylemeyi yeterli buluyorum. Bunun da hele bir Cumhurbaşkanının ağzından çıkıyor olmasını havsalam almıyor.  Yani siz beraber gideceksiniz, aynı Kâbe’ye döneceksiniz, namaz kılacaksınız, Cenab-ı Hakk’ın huzurunda secdeye varacaksınız, sonra ‘Ya Rabbi, şu yanımdaki insanı kahret’ diyeceksiniz. Anlamıyorum yani… Allah yardımcımız olsun.”

Hazine yardımı almıyor, zor şartlarda mücadele ediyoruz

Karamollaoğlu, partilere Hazine yardımı konusunda da, bu yardımın, partilerin birtakım sermayedarların etkisinde kalmaması için yapıldığını ancak Saadet Partisi’nin Hazine yardımı almadığını kaydetti. Çok zor şartlarda, çok kısıtlı imkânlarla bir mücadele verdiklerini belirten Karamollaoğlu, bu davaya inananların destek olduklarını söyledi. Karamollaoğlu, (Meclis’te grubu olmayan partilere Hazine yardımı yapılmayışının) siyasî mücadelede haksızlığa sebep olduğunu da dile getirdi.

Siyasî partiler birbirinin düşmanı değildir

Karamollaoğlu, programın sonunda bütün siyasî partilerin genel başkanlarına seslenerek, “Bu memleket hepimizin. Bu memleketin içinde biz birbirimizi kucaklamazsak, bizi kimse dışarıdan gelip kucaklamaz. Dışarının menfaati, içeride insanları birbiriyle kavgalı etmekte yatar. Dost zannettiğimiz çevreler, aslında bizim içeride birbirimizle kavgalı hale gelmemizden faydalanmak isterler. Burada da en büyük sorumluluk, elbette iktidarın üzerine düşer. Biz, yaptığımız ikazlarımızı düşmanca, hasmane bir şekilde yapmıyoruz. Tekrar tekrar söyledik; bir, siyasî partiler birbirinin düşmanı değildir, hasmı da değildir; sadece rakibidir. Rekabette de düşmanlık olmaz. Onun için, bu çerçevede bu meseleyi mütalaa etmeye, ülkenin problemlerini tehditlerle değil çarelerle düzeltmeye kalkmak, daha isabetli bir yol olur diye düşünüyorum” diye konuştu.

(Haber: Sürur Öztürk)

Hiç yorum yok: