Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, iktidarın belediye başkanlıkları için aday bulmakta zorlandığını belirterek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetme ihtimalinin de çok yüksek olduğunu ileri sürdü. Hükümetin güven kaybettiğini belirten Karamollaoğlu, vatandaşların yerel seçimlerde iktidara uyarıda bulunacağını söyledi. Karamollaoğlu, Saadet Partisi olarak yerel seçimde ittifak yapmayacaklarını ancak herkesle dirsek temasında olacaklarını kaydetti.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, TV 5’te
yayınlanan ve Mustafa Yılmaz’ın sunduğu “Kulis Ankara” programında, gazeteci
Sedat Bozkurt, Erdem Gül ve Yurdagül Şimşek’in sorularını cevapladı.
Seçim ittifakı yok
ama herkesle dirsek temasımız olacak
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptıkları görüşme
hakkında bilgi veren Karamollaoğlu, kendisinin somut bir teklif beklemediğini,
CHP heyetinin de somut bir teklifle gelmediğini, görüşmenin genel bir
değerlendirme olduğunu söyledi.
Karamollaoğlu, mahallî seçimlerde ittifakın yeri olmadığını
CHP heyetine ifade ettiklerini belirterek, “Biz, her yerde inşallah seçime
girmeye çalışacağız. Bundan dolayı genel bir ittifak söz konusu değil” dedi.
Seçim bölgelerinde partiler arasında mutlaka dirsek teması olacağını belirten
Karamollaoğlu, “dirsek teması”nın ne anlam ifade ettiğine dair soruyu da
cevapladı. Karamollaoğlu, “Dirsek teması demek, ilçede bir karar verilirken, o
ilçedeki farklı kesimlerle temas kurmak demek. Onun başka bir tarifi yok. Parti
ismi vermeden söylemek daha doğru olur; yani herkesle dirsek teması
kurulabilir” diye konuştu.
Karamollaoğlu, parti teşkilatlarına gönderdikleri
talimatlarda, Saadet Partisi’nin benimsediği değerlerle barışık olması şartıyla
herkesle irtibat kurulmasını belirttiklerini ifade etti. Karamollaoğlu,
“Seçilebilecek bir aday arıyoruz biz, belediye başkanları olarak. O, çok geniş
bir istişare gerektiriyor demektir” dedi.
AK Parti ile MHP
ittifak yaptılar
“MHP ile AK Parti’nin yaptığına ‘ittifak’ demeyeceksek ne
diyeceğiz?” sorusu üzerine de Karamollaoğlu, “Onlar bence ittifak yaptılar.
Orada bir farklılık var; çünkü onlar açıkça deklare ettiler. ‘Biz ittifak
yapıyoruz’ dediler ve o ittifakta elbette onların kendilerine göre gözettikleri
bazı hususlar var. Yani MHP bazı yerleri kaybetmek istemiyor. Bir desteğe
ihtiyacı var. AK Parti de bazı yerleri kaybetmek istemiyor. Onun da desteğe
ihtiyacı var” diye konuştu.
AK Parti’nin bazı
adayları beni şaşırttı
AK Parti’nin bazı adaylarının kendisini şaşırttığını dile
getiren Karamollaoğlu, aday olmayacağını düşündüğü bazı isimlerin aday
olmasına, aday gösterilmeyeceğini düşündüğü bazı isimlerin de aday
gösterilmesine şaşırdığını ifade etti.
Bir soru üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na iade-i
ziyarette bulunacağını belirten Karamollaoğlu, ancak bunun bir ittifak ziyareti
olmayacağını söyledi.
AK Parti aday
bulmakta zorlanıyor
AK Parti’nin aday bulmakta zorlandığına dair yorumlar
hakkında görüşü sorulan Karamollaoğlu, “AK Parti’nin aday bulmakta zorlandığı
doğru. Bir de bir gerçeği ortaya koyuyor; artık herkes ‘Ben bir makam-mevki
sahibi olayım’ diye AK Parti’nin kapısına koşmuyor. Bazı sıkıntıları görüyorlar
demektir. Bu, sevindirici bir tavır.” dedi.
Karamollaoğlu, “Saadet Partisi’nin sürpriz adayları var mı?”
sorusuna karşılık da, bunun aday belirleme çalışmalarının sonunda ortaya
çıkacağını söyledi.
Binali Yıldırım aday
olmakta isteksiz
Karamollaoğlu’na, TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olacağının konuşulduğunu ancak İstanbul
adayının henüz açıklanmadığı belirtilerek bu konuya dair görüşü soruldu.
Karamollaoğlu, Yıldırım’ın adeta ‘joker’ gibi çok farklı makamlarda görev aldığını
belirterek, “Meclis Başkanlığı, şu anda gelebileceği en üst makam,
Cumhurbaşkanlığı hariç. O zaman, şahsen ben de o noktaya gelsem ‘Yaav İstanbul
sizin olsun; ben burada kalayım’ derim” diye konuştu. Karamollaoğlu,
Yıldırım’ın adaylık konusunda isteksiz olduğunu tahmin ettiğini kaydetti.
Karamollaoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
AK Parti’nin İstanbul’da
kaybetme ihtimali çok yüksek
“Tayyip Bey de seçilebilecek bir aday arıyor. Kim olduğuna
bakmıyor. Sayın Yıldırım İstanbul’dan olduğu için, kendisi de beraber çalıştığı
için en büyük şansı orada görüyor; ama bu dönem İstanbul’u alma ihtimali artık
eskisi gibi değil. Herkes biliyor bunu. Bu ihtimal zayıfladı. Kaybetme ihtimali
çok yüksek. Bundan dolayı da bir Meclis başkanının aday olup bir de kaybetmesi,
tabiî itibarı yönünden düşündürücüdür”
Görevden almalar
adaylık talebini azalttı
Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Partili bazı belediye
başkanlarını görevden almasının adaylığı düşünenlerde tereddütlere sebep
olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, “E şimdi bir babayiğit lâzım. Yarın görevden
alındığı takdirde ne edeceğini bilemeyecek. Onun için zor işi. Yani şu anda AK
Parti’nin aday bulmada işi zor” dedi.
Milletvekilliği
önemini kaybetti, belediye başkanlığı değer kazandı
Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra
TBMM’nin ve milletvekilliğinin önemini kaybettiğini, buna karşılık belediye
başkanlığının değer kazandığını ifade etti. Karamollaoğlu, bunun yanı sıra,
görevden almalardan dolayı belediye başkanlığının tehdit altında olduğunu
kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı
sistemi karambole geldi
Cumhurbaşkanlığı sisteminin ‘karambole geldiğini’ ifade eden
Karamollaoğlu, halkın halk oylamasındaki desteğinin sebebinin sadece ve sadece
Tayyip Erdoğan’a duyduğu güven olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “Hiç düşünmedi.
Tamam, ‘sevdiğim bir insan başta’. O giderse? Hiç düşünmedi bunu. Şimdi
insanlar bunu görüyorlar. Gördükleri için de paniğe kapıldılar. Türkiye’de
ciddi bir sorgulama ve endişe var. Ha, şimdi bu sebepten dolayı da ben,
Cumhurbaşkanına olan güvenin de her geçen gün sarsıldığı kanaatindeyim.
Muhalefete ‘Zillet
İttifakı” tabiri çirkef kokuyor
AK Parti ve MHP’nin muhalefet için kullandığı “Zillet
İttifakı” tabirine tepki gösteren Karamollaoğlu, şöyle konuştu:
“Bir siyasetçi, bu lafları kullanamaz. Böyle şey mi olur?
Yani ‘Medenî bir ülkede yaşıyoruz’ diyorsunuz, sizin dışınızda düşünen bütün
partileri ‘Zillet İttifakı’… Ben o zaman diyorum ki, Tayyip Beyle ilgili Bahçeli’nin,
Bahçeli’yle ilgili Tayyip Beyin söylediklerini getirin, karşı karşıya koyun
bakalım ne olacak? Bir araya gelmeden önce… Siz, bu lafları kullandıktan sonra
nasıl bir araya geldiniz? Onun için ben, bunun üzerinde de durmak istemiyorum;
çünkü bu siyaset değil. Bu, çirkef kokuyor. Böyle şey olur mu?”
Seçmenin tercihini
etkileyecek unsurlar
Karamollaoğlu, Mahallî İdareler Seçiminde seçmenin tercihini
belirleyecek kriterlerin ne olacağının sorulması üzerine de, önce AK Parti
belediyelerinin genel durumunu değerlendirdi.
Karamollaoğlu, arsa rantının en önemli belediye faaliyeti
haline geldiğini belirterek, iktidarın yaptığı en büyük yanlışın, belediyelerin
elinden imar yetkisini almak olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, sözlerine şöyle
devam etti:
Belediyelerin imar
yetkisinin alınması büyük zararlara yol açtı
“Aslında belediye başkanları artık tam manâsıyla imar
yetkisine sahip değiller. Kendilerine bırakılan alanda yetkileri var; ama TOKİ,
Hükümet, herhangi bir bölgede ‘Burayı ben falanca yere tahsis ettim; belediye
olarak karışamazsınız’ dedi miydi, belediyenin orada hiçbir söz sahipliği yok.
Bu, hükümetin eline büyük bir imkân veriyor; ama bu öyle bir rant kapısı ki,
herkes sıraya giriyor, ‘Benim de rantım olsun’ diye. İki, maalesef haksızlıklar
çok arttı. Demin söylediğim gibi, arsaların yerleri, pozisyonları, kıymetleri
değiştirilince, bir insan zenginken fakir, fakirken zengin olabiliyor.
Belediyeciliğin işleyişinde de şartlar değişti. Artık yandaş belediyeciliği
başladı. Yani bir mevkiye birisi tayin edilirken, o işin ehli olup olmadığına
maalesef üzülerek söylüyorum, bakmıyorlar, bakılmıyor. ‘Benim sözümden çıkar
mı, çıkmaz mı? Benim dediklerimi yapar mı, yapmaz mı?’ Buna bakılıyor.
Şehircilik öldü. Artık şehir estetiği denilen bir şey kalmadı. Kimse itibar
etmiyor. Hak ölçeği de ortadan kalkınca… Şimdi İstanbul’a gidin; Bakırköy
civarından, sahilden havaalanına doğru bir yol alın. Sağ tarafa bakıyorsunuz,
bir zamanların en prestijli binaları… 5 katlı binalar… Deniz manzaralı… Orayı
satın alanlar, bayağı bedel ödemişler. Onların önüne bir sur çekilmiş, denizin
içine 25-30 katlı, 40 katlı binalar inşa edilmiş. Yahu bir defa Allah’tan
korkmak lâzım. O adamın manzarasını kesmeye belediyenin de, hükümetin de,
kimsenin hakkı yok. Olur mu böyle bir şey? (…) Eskiden bir yerde arsalar var;
deniz manzaralı diye adam götürmüş bir sürü para ödemiş, siz haksız yere yüksek
katlı binaları bunun önüne dikiyorsunuz. Halbuki böyle bir şey eskiden yoktu.
Denizdi. Denizin içine kimse bina yapılacağını düşünmüyordu. Şehirciliği yok
ettiler. Hatta bunu Sayın Cumhurbaşkanı kendisi de gördüğü için ‘Hepimiz
İstanbul’a ihanet ettik’ dedi. Kendisi de üstlendi bunu.”
İstanbul’da yeşil alanların büyük ölçüde tahrip edildiğini
belirten Karamollaoğlu, şehir estetiği bakımından Çamlıca Kulesi’ne de tepki
gösterdi.
AK Parti’ye oy
vermeyecekler
Karamollaoğlu, “Ranttan endişe edenler oy vermeyecek.
Şehirciliğin bozulduğunu görenler oy vermeyecek. Haksızlık yapıldığını görüp
‘Bu kadar da haksızlık olmaz’ diyen ama sesini çıkaramayanlar oy vermeyecek.
Kendi çocuğunu işe sokamayan oy vermeyecek. Esnaf oy vermeyecek. Çiftçi oy
vermeyecek. O kadar geniş bir kesim var ki… Ama yanına gittiğiniz zaman
hükümete kimse toz kondurmuyor. Niye? Çünkü canını yakarlar diye korkuyor” diye
konuştu.
Türkiye’de kuralların
bir kıymeti kalmadı
Türkiye’de kuralların artık bir kıymetinin kalmadığını dile
getiren Karamollaoğlu, bunun halkta korkuya ve umutsuzluğa sebep olduğunu ancak
buna rağmen ‘İlle de destekleyeceğim’ diyenler için ise yapacak bir şey
olmadığını ifade etti.
İktidara olan güven
kayboldu
Başkanlık sistemine geçilirken verilen vadlerin
gerçekleşmemiş olmasının seçmen üzerindeki etkisine dair bir soru üzerine
Karamollaoğlu, iktidara olan güvenin kaybolduğunu söyledi.
Problemlerin her biri
için çözüm hazırlığımız var
Karamollaoğlu, muhalefet partilerinin etkili muhalefet yapıp
yapamadıklarına dair bir soruyu cevaplarken de, siyasette diğer partilerle
polemiğe girmekten kaçındığını, bunun yerine Türkiye’nin problemlerini ve bu
problemlerin nasıl çözüleceğini ortaya koymayı tercih ettiğini kaydetti. Bu
problemlerin her biri için çözüm hazırlıkları olduğunu belirten Karamollaoğlu,
tarım probleminin iki-üç adımla çözülebileceğini söyledi. Karamollaoğlu, “Tarım
girdilerindeki vergileri kaldırın, ürün çıktığı zaman da devlet o ürünü o gün belirlenen
fiyatla, cari fiyatla alacak mekanizmayı oluştursun, biz tarımda hemen ihracata
geçeriz” dedi.
İktidar, halka
ulaşmamızı engelliyor
Karamollaoğlu, iktidarın, Saadet Partisi’nin halka
ulaşmasının önünü kestiğini belirterek, “Basının %95’ine, %99’una ambargo
koyan, ele alan, kontrol eden bir iktidar nerede var Dünyada? Komünist
ülkelerde var sadece. Yani gazeteler olsun, televizyonlar olsun, her şey
kontrolünde. Niye? Muhalif sesler duyulmasın diye” dedi.
Vatandaş bu seçimde
hükümeti uyaracak
Karamollaoğlu, vatandaşın bu seçimde hükümete “Artık benim
ihtiyaçlarımı karşılayamıyorsun. Yoruldun, biraz dinlen” diyerek uyarıda
bulunacağını dile getirdi.
24 Haziran
sonuçlarını etkileyen algı operasyonları
Karamollaoğlu, 24 Haziran seçimlerindeki beklentinin
gerçekleşmemiş olmasına dair değerlendirmesinin sorulması üzerine de,
iktidarın, CHP ile seçim ittifakı yapmış olmalarını halka olumsuz bir algı
oluşturacak şekilde gösterdiğini, vatandaşların da bunun etkisinde kaldıklarını
ifade etti.
“Ben Müslümanım; ama ben, İslâmcı değilim” dediğini
hatırlatan Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İslâmcı değilim lafını da bazıları yanlış anladı belki.
İslâmcılık, yani İslâm’ı ihya etmek için yapılan bir çabanın adı da olabilir,
İslâm’ı kullanarak bir imkânı elde etmek için yapılan bir çabanın adı da
olabilir. Onun için ‘Müslümanım demek yeterlidir’ dedik. Şu anda maalesef, bu
noktada da çok yanlış adımlar atılıyor. Fakat ‘Nasıl millet uyanacak?’
dediğiniz zaman, milletin uyanmasının yolu, kafasını taşa vurduğu zamandır.
Erbakan Hocanın bir sözü vardır: ‘Yani siz önünde sonunda geleceksiniz ama
gönlüm istiyor ki kafanızı gözünüzü parçalamadan gelin.’ Ama millet öyle bir
noktaya doğru gidiyor ki, kafasını taşa vuracak, bu yapılan yanlışlıkların
zararını bizzat yaşayacak, ekonomik sıkıntıyı çekecek, ondan sonra uyanacak.
İnşallah geç olmaz, diye biz hem dua ediyoruz, hem de çalışıyoruz”
Başkanlık sistemi
yeniden tartışılmalı
AK Parti’nin yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerini
kaybetmesi halinde bunun başkanlık sisteminin yeniden tartışılmasına sebep olup
olmayacağına dair bir soru üzerine de Karamollaoğlu, “Olmalı” dedi. Bu
sistemin, kontrol mekanizmalarını bütünüyle ortadan kaldıran bir sistem
olduğuna işaret eden Karamollaoğlu, bunun adil olmayacağını ve tartışılması
gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“Bu başkanlık sistemi, sadece Türkiye için değil, Dünyanın
hiçbir yerinde uygulanamayacak bir sistem. Bu sistem, isteseniz de istemeseniz
de dikta rejimine evrilir sonunda. Bunu ısrarla söylüyorum. Çünkü bir kişi
yetkili, bir kişi etkili. Kararı bir
kişi alıyor. Bir istişare heyeti kurar, kurmaz. Bakanlara görev verir veya
vermez. Dese ki ‘Ben bundan sonra Türkiye’yi genel müdürlerle idare edeceğim’,
karşısında bir engel var mı? Yok. ‘Meclis’e hesap vermiyorum.’ Hiçbir bakanı
Meclis’e çağırıp hesaba çekme imkânı yok. Resmen kaldırıldı. Hiçbir bakanı…
Dünyanın neresinde böyle bir sistem var? Rusya’da yok. Şimdi böyle bir sistem
idame ettirilemez ve böyle bir sistem, ne yaparsanız yapın, hele de bu sistem
gibi bir sistemi benimseyenler, ister istemez otoriterleşirler, giderek. Yani
biz buna ‘diktatörlük’ demeyelim, nazik olalım diyoruz; diktaya evrilir bu
rejim. Kendisine karşı çıkanları elimine eder. Niye? ‘Halk bana yetki vermiş,
sen kimsin? Senin, benim karşımda söz söyleme hakkın yok.’ Hakikaten de yok şimdi.
Cumhurbaşkanını hesaba çekecek kim var? 5 yıl kimse yok.”
Yolsuzluk ve israf devam
ettikçe sorunlar çözülmez
Karamollaoğlu’na, 24 Haziran seçimlerinde olduğu gibi yerel
seçimlerde de bir algı operasyonuna maruz kalma endişesi taşıyıp taşımadığı
soruldu. Karamollaoğlu, “Var tabiî ama bu sefer soğan kokuyor” dedi. Mevcut
yaklaşımlarla ekonominin düzelmesinin mümkün olmadığını belirten Karamollaoğlu,
“Yolsuzluk ve israf varsa, sizin iki yakanız bir araya gelmez. Mümkün değil.
(…) Bu çuvalın dibi delik. Biri yolsuzluk, öbürü israf… Ne kadar gayret
gösterirlerse göstersinler, bu delikleri tıkamadan denk bütçe de yapamazlar,
ekonomiyi de düze çıkaramazlar” diye konuştu.
İktidarın kalkınmayı değil, havaalanlarıyla, yollarla,
köprülerle, tünellerle, yüksek binalarla görüntüyü esas aldığını ifade eden
Karamollaoğlu, “Bir bakıma yüksek binayı medeniliğin bir ölçüsüymüş gibi
görüyor” dedi.
Karamollaoğlu, harcamaların verimli alanlara yönlendirilmesi
gerektiğini belirterek, tarım ve hayvancılığın en kısa sürede sonuç veren alan
olduğunu vurguladı. Fiyatların zorla düşürülmeye çalışılmasının doğru
olmadığını ifade eden Karamollaoğlu, pahalılığın maliyetlerin artmasından
kaynaklandığını belirtti. Karamollaoğlu, üretim girdilerinin maliyeti
düşürülmeden tüketici fiyatları düşürüldüğünde sanayinin duracağını kaydetti.
Asgari ücret en az
%40 oranında artırılmalı
Fiilî enflasyonun, resmî rakamların çok üstünde olduğunu
belirten Karamollaoğlu, vatandaşın artık karnını doyurmakta zorlandığını,
asgarî ücretin en az %40 oranında artması gerektiğini söyledi. Hükümetin
borçlarla nasıl mücadele edeceğini bilmediğini belirten Karamollaoğlu,
“Şahıslar borçlu, esnaf borçlu, çiftçi borçlu, sanayici borçlu, devlet borçlu”
dedi. Karamollaoğlu, borçlar konsolide edilmeden Türkiye’nin probleminin
çözülemeyeceğini, ihracat yapması gereken Hükümetin tahvil ihraç ettiğini,
vatandaşın ise bunun ne olduğunu bilmediğini, borcun daha da arttığını
görmediğini dile getirdi. Karamollaoğlu, “Vatandaş görmezse sıkıntıyı çeker.
Herkes bunu bilmeli” dedi.
İktidarın hatalarını düzeltebilmesi için önce hatalarını
kabul etmesi gerektiğini vurgulayan Karamollaoğlu, “Ama hata kabul etmiyorlar
ki” dedi.
Toplumların kendini değiştirmemesi halinde yönetimin
hatalarının da değişmeyeceğinin altını çizen Karamollaoğlu, toplumun uyanma
noktasına geldiği kanaatinde olduğunu söyledi.
Hakimler ve âlimler, uyarmaktan
çekinmemeliler
Bir ülkede hakimler ve âlimler bağımsız uyarıcılar olmadığı
müddetçe sorunların çözülemeyeceğini ifade eden Karamollaoğlu, uyaranların
makamlarından, mevkilerinden olabileceklerini ancak haysiyetlerini korumuş
olacaklarını söyledi.
Bir soru üzerine Sayıştay raporlarını da değerlendiren
Karamollaoğlu, adalet, ifade hürriyeti, liyakat, şeffaflık ve hesap
verebilirlik ilkelerine riayet edilmeden sorunların çözülemeyeceğini vurguladı.
Karamollaoğlu, Sayıştay’ın denetim kurumlarının başında geldiğini ancak sürekli
devre dışı bırakıldığını söyledi. Karamollaoğlu, “Siz Sayıştay’ın kolunu
kanadını kırar ve Sayıştay’ı işlevsiz hale getirirseniz; hazırladıkları
raporlara itibar etmez, gereğini yapmazsanız…
Fatih Erbakan hata
etti
Temel Karamollaoğlu, Fatih Erbakan’ın yeni bir parti kurmuş olmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de şunları söyledi:
“Yanlış yaptılar. Böyle bir şeyin şu anda Türk siyasetinde
yerinin olduğunu zannetmiyorum. Yani sadece çok sevilen, itibar gösterilen bir
zatın oğlu olmak, oradan gelmek, halkın teveccühünü kazanacak manâsına gelmez.
Bu millet, Erbakan Hocamız hayattayken de bir yanılgının içinde düştü; ‘Hocayı
destekliyoruz’ diye Tayyip Erdoğan’ı desteklediler, 2002 seçimlerinde
özellikle. Ondan sonra Hoca, bütün çabasına rağmen onu değiştiremedi.
Hayattayken en az 5-6 seçim yaşadık; o seçimlerde de bizim oy nispetimiz,
meydana getirilen algı sebebiyle düşük kaldı; ama cenazesine 3-4 milyon insan
katıldı. Onu da gördük. Sevgi başka, oy başka… Bu biraz… Artık ben bunun
üzerinde konuşmak istemiyorum aslında. Yani üzülüyorum çünkü. Erbakan Hocamız,
bu partinin, Saadet Partisi’nin genel başkanı olarak hayata veda etti. ‘Efendim
oradan (Saadet Partisi’nden) uzaklaştırıldı’ falan gibi sözler, sadece bir
söylemden ibaret. Bundan dolayı da ben, biraz da lâtife olsun diye söyledim;
Hocamız buna razı olmazdı, böyle bir şeye; ama niyet ettiler, çıktılar.
Önlerini de zorla kesecek halimiz yok. Sonu inşallah hayırlı olur diyoruz; ama
bir etkisi olacağını zannetmiyorum.”
Vatanseverliğimizi
ispat etmeye ihtiyacımız yok
Karamollaoğlu, iktidarın muhalefeti düşmanlaştıran söylemi
karşısında nasıl bir tavır takınacaklarına dair bir soru üzerine de şöyle
konuştu:
“Vatansever olduğumuzu ispat etmek için bir gayretin içine
girmeyeceğiz. Çünkü bu milleti seviyoruz, memleketimizi seviyoruz. Onlardan
daha vatanseveriz. Ne derlerse desinler yani, onu da açıkça söyleyeyim. Ülkeyi
bu hale getirmek vatanseverlikse, biz çok daha farklı noktalardayız; ama
kendilerine yazık ediyorlar. Bu ifadeler, Türkiye’de siyasetin seviyesini
düşürüyor. Onun için baştan beri söyledim; bir insanın ağzından bir söz çıktığı
zaman o söz, o insanı tarif eder. (…) Onun için ben, bu kadarını söylemeyi
yeterli buluyorum. Bunun da hele bir Cumhurbaşkanının ağzından çıkıyor olmasını
havsalam almıyor. Yani siz beraber
gideceksiniz, aynı Kâbe’ye döneceksiniz, namaz kılacaksınız, Cenab-ı Hakk’ın
huzurunda secdeye varacaksınız, sonra ‘Ya Rabbi, şu yanımdaki insanı kahret’
diyeceksiniz. Anlamıyorum yani… Allah yardımcımız olsun.”
Hazine yardımı
almıyor, zor şartlarda mücadele ediyoruz
Karamollaoğlu, partilere Hazine yardımı konusunda da, bu
yardımın, partilerin birtakım sermayedarların etkisinde kalmaması için
yapıldığını ancak Saadet Partisi’nin Hazine yardımı almadığını kaydetti. Çok
zor şartlarda, çok kısıtlı imkânlarla bir mücadele verdiklerini belirten
Karamollaoğlu, bu davaya inananların destek olduklarını söyledi. Karamollaoğlu,
(Meclis’te grubu olmayan partilere Hazine yardımı yapılmayışının) siyasî
mücadelede haksızlığa sebep olduğunu da dile getirdi.
Siyasî partiler
birbirinin düşmanı değildir
Karamollaoğlu, programın sonunda bütün siyasî partilerin
genel başkanlarına seslenerek, “Bu memleket hepimizin. Bu memleketin içinde biz
birbirimizi kucaklamazsak, bizi kimse dışarıdan gelip kucaklamaz. Dışarının
menfaati, içeride insanları birbiriyle kavgalı etmekte yatar. Dost
zannettiğimiz çevreler, aslında bizim içeride birbirimizle kavgalı hale
gelmemizden faydalanmak isterler. Burada da en büyük sorumluluk, elbette
iktidarın üzerine düşer. Biz, yaptığımız ikazlarımızı düşmanca, hasmane bir
şekilde yapmıyoruz. Tekrar tekrar söyledik; bir, siyasî partiler birbirinin
düşmanı değildir, hasmı da değildir; sadece rakibidir. Rekabette de düşmanlık
olmaz. Onun için, bu çerçevede bu meseleyi mütalaa etmeye, ülkenin
problemlerini tehditlerle değil çarelerle düzeltmeye kalkmak, daha isabetli bir
yol olur diye düşünüyorum” diye konuştu.
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder