Gazeteci Ruşen Çakır, Habertürk gazetesinin kapanması
hakkında, “Gazeteyi okurlarına göre değil de Recep Tayyip Erdoğan’a göre dizayn
etme çabalarının tıkandığı bir ân var; bu ânı Habertürk yaşadı” diye konuştu.
Çakır, gazetenin sahiplerinin seçimin sonucunu beklediklerinin anlaşıldığını
ileri sürerek, “Eğer farklı bir sonuç çıkmış olsaydı, bu Cuma günü bu gazete
kapanmayabilirdi” dedi.
İnternet vasıtasıyla yayın yapan Medyascope TV’nin Genel
Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, “Gazete Habertürk’ün ardından” başlıklı
programında, Habertürk gazetesinin kapanmasını değerlendirdi.
Gazeteciliğin durumu daha da kötüye gidiyor
Çakır, “Bu kapanma, esas olarak dijital medyanın egemenliği olarak yorumlanıyor. Zaten yapılan açıklamada da gazetenin artık basılı olarak yayınlanmasının rantable olmadığı açıklaması yapıldı.” dedi.
Çakır, “Bu kapanma, esas olarak dijital medyanın egemenliği olarak yorumlanıyor. Zaten yapılan açıklamada da gazetenin artık basılı olarak yayınlanmasının rantable olmadığı açıklaması yapıldı.” dedi.
Gazetenin kapanmasıyla birlikte çok sayıda gazetecinin işsiz
kalacak olmasından duyduğu üzüntüyü ifade eden Çakır, “Türkiye’de gazeteciliğin
durumu zaten pek parlak değildi. Habertürk gazetesinin kapanıyor olması da bu
kötü durumun daha da kötüye gittiğini gösteriyor.” diye konuştu.
Daha önce Doğan Medya Grubu’nun satışının bir infiale sebep
olduğunu belirten Çakır, Habertürk gazetesinin kapanmasının onun kadar olmasa
da önemli bir gelişme olduğunu söyledi.
Çakır, gazetenin yayın hayatına başlama tarihi olarak 1 Mart
2009 tarihinin söylendiğini ancak aslında Ufuk Güldemir’in 1999 yılında Habertürk’ü
ilk kez bir haber sitesi olarak kurduğunu, sitenin elde ettiği başarının
ardından da televizyon kurup gazete çıkardığını hatırlattı. Çakır, gazetenin
kısa bir süre sonra kapandığını, Habertük TV’nin Ciner Grubu tarafından satın
alınmasının ardından gazetenin aynı isimle tekrar hayata geçirildiğini anlattı.
Çakır, 1999’da Ufuk Güldemir’in çıkardığı gazetenin, 2009’dan itibaren Fatih
Altaylı’nın yönetiminde çıkan gazeteyle kıyaslanamayacak kadar amatörce
olduğunu ifade etti.
Habertürk’ün sahiplerinin gazeteyi elden çıkarmak
istediklerinin uzun zamandan beri konuşulduğunu belirten Çakır, gazetenin
seçimin hemen ardından kapanmasını şöyle yorumladı:
Ya bağımsız olup marjinal kalacaksınız, ya medya düzenine teslim olacaksınız, ya da yok olacaksınız
Ya bağımsız olup marjinal kalacaksınız, ya medya düzenine teslim olacaksınız, ya da yok olacaksınız
“Belli ki seçim sonuçları beklenmiş. Eğer farklı bir sonuç
çıkmış olsaydı, bu Cuma günü bu gazete kapanmayabilirdi. Zaten Habertürk’ün
sahipleri ve onun üst düzey yöneticilerinin Türkiye’deki siyasî dalgalanmaları çok
gözeten bir yaklaşımları vardır ve genellikle de yanlış ata oynamalarıyla
bilinirler. En azından benim gözlemlerim böyle. O anlamda bir başarısızlık
örneğidir. Yani gazetenin kendisi değil de gazetenin sahiplerinin ve üst düzey
yöneticilerinin gazeteyi kurgulamak istedikleri yer, ona açmak istedikleri alan
konusunda. Örneğin Fethullahçıların en güçlü olduğu dönemde Habertürk, çok
kritik yerlere birtakım tescilli Fethullahçıları yerleştirmişti. Şu anda FETÖ
soruşturması kapsamında ceazaevinde olanların bir kısmının geçmişinde Habertürk
vardır. Aslında bunların önemli bir kısmı, hak etmedikleri halde buraya
getirilmişti; çünkü o dönemde Fethullahçıların gücü bilindiği için onlarla iyi
geçinmek adına bunlar yapılmıştı. Sonra ama tabi bu, başlarına belâ oldu. Böyle
bir şeyi hep yaptılar. Bunlar bir yana, Habertürk gazetesinin yaşadığı olay,
bize ‘basılı gazetenin ömrü bitiyor mu bitmiyor mu?’ tartışmasının ötesinde, Türkiye’de
gazete sahipliğinin, medya sahipliğinin, medya-iktidar ilişkilerinin geldiği
noktayı göstermesi anlamında çok çarpıcı bir örnek. Çok olumsuz bir örnek. Gazeteyi
okurlarına değil de tek bir okura, bu da Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan oluyor
tabi, göre dizayn etme çabalarının tıkandığı bir an var. Bu anı Habertürk
yaşadı. Hiçbir zaman ‘havuz’ diye adlandırılan diğerleri kadar olmadı ama
sürekli olarak siyasî iktidarı gözeterek, belli bir mesafeyi korumaya
çalışmakla birlikte ama esas olarak onu gözeterek Türkiye’de gazete
çıkarılamayacağının, medyada etkili olunamayacağının bir örneğidir. Ya Türkiye’de
şu anda Erdoğan’ın dayattığı medya düzenine tabi olacaksınız; yani tamamen onun
istediği çerçeve içerisinde yer alacaksınız, ya tamamen dışında ama marjinal
bir şekilde varlık sürdüreceksiniz ya da yok olacaksınız. Habertürk, gazete
olarak yok olmayı tercih etti. Kendini unutturmayı tercih etti. Televizyonlar
ne kadar sürer, onu bilmiyoruz. Bakacağız; ama Ciner Grubu, medyaya girmiş
olmaktan, en azından bu gün itibariyle çok memnun değil. Öyle gözüküyor.”
“Matbû (basılı) gazeteler dijital medyaya yeniliyor mu?”
tartışmasına da değinen Ruşen Çakır, Radikal ve Habertürk örneklerinin ilk
bakışta matbaanın internete yenilgisi olarak gözükmesine rağmen, kendisinin
öyle düşünmediğini söyledi. Bunun, Türkiye’deki siyasî durumla ilgili olduğunu
belirten Çakır, yurt dışındaki bazı muhalif gazetelerin daha da güç
kazandıklarına işaret etti.
Çakır, kendisinin 2,5-3 yıl önce Habertürk’ten atılmış
olmasının Medyascope TV’yi kurmasına vesile olduğunu belirterek, halen video
temelli gazetecilik yapıyor olsa da yazıya ve yazılı basına karşı manevî bir
bağı olduğunu kaydetti.
(Haber: okuyalimevladim.blogspot.com)
(Haber: okuyalimevladim.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder