5 Temmuz 2018 Perşembe

Ruşen Çakır: Seçim sonucu farklı olsaydı Habertürk kapanmayabilirdi


Gazeteci Ruşen Çakır, Habertürk gazetesinin kapanması hakkında, “Gazeteyi okurlarına göre değil de Recep Tayyip Erdoğan’a göre dizayn etme çabalarının tıkandığı bir ân var; bu ânı Habertürk yaşadı” diye konuştu. Çakır, gazetenin sahiplerinin seçimin sonucunu beklediklerinin anlaşıldığını ileri sürerek, “Eğer farklı bir sonuç çıkmış olsaydı, bu Cuma günü bu gazete kapanmayabilirdi” dedi.

İnternet vasıtasıyla yayın yapan Medyascope TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, “Gazete Habertürk’ün ardından” başlıklı programında, Habertürk gazetesinin kapanmasını değerlendirdi.

Gazeteciliğin durumu daha da kötüye gidiyor

Çakır, “Bu kapanma, esas olarak dijital medyanın egemenliği olarak yorumlanıyor. Zaten yapılan açıklamada da gazetenin artık basılı olarak yayınlanmasının rantable olmadığı açıklaması yapıldı.” dedi.

Gazetenin kapanmasıyla birlikte çok sayıda gazetecinin işsiz kalacak olmasından duyduğu üzüntüyü ifade eden Çakır, “Türkiye’de gazeteciliğin durumu zaten pek parlak değildi. Habertürk gazetesinin kapanıyor olması da bu kötü durumun daha da kötüye gittiğini gösteriyor.” diye konuştu.

Daha önce Doğan Medya Grubu’nun satışının bir infiale sebep olduğunu belirten Çakır, Habertürk gazetesinin kapanmasının onun kadar olmasa da önemli bir gelişme olduğunu söyledi.

Çakır, gazetenin yayın hayatına başlama tarihi olarak 1 Mart 2009 tarihinin söylendiğini ancak aslında Ufuk Güldemir’in 1999 yılında Habertürk’ü ilk kez bir haber sitesi olarak kurduğunu, sitenin elde ettiği başarının ardından da televizyon kurup gazete çıkardığını hatırlattı. Çakır, gazetenin kısa bir süre sonra kapandığını, Habertük TV’nin Ciner Grubu tarafından satın alınmasının ardından gazetenin aynı isimle tekrar hayata geçirildiğini anlattı. Çakır, 1999’da Ufuk Güldemir’in çıkardığı gazetenin, 2009’dan itibaren Fatih Altaylı’nın yönetiminde çıkan gazeteyle kıyaslanamayacak kadar amatörce olduğunu ifade etti.

Habertürk’ün sahiplerinin gazeteyi elden çıkarmak istediklerinin uzun zamandan beri konuşulduğunu belirten Çakır, gazetenin seçimin hemen ardından kapanmasını şöyle yorumladı:

Ya bağımsız olup marjinal kalacaksınız, ya medya düzenine teslim olacaksınız, ya da yok olacaksınız

“Belli ki seçim sonuçları beklenmiş. Eğer farklı bir sonuç çıkmış olsaydı, bu Cuma günü bu gazete kapanmayabilirdi. Zaten Habertürk’ün sahipleri ve onun üst düzey yöneticilerinin Türkiye’deki siyasî dalgalanmaları çok gözeten bir yaklaşımları vardır ve genellikle de yanlış ata oynamalarıyla bilinirler. En azından benim gözlemlerim böyle. O anlamda bir başarısızlık örneğidir. Yani gazetenin kendisi değil de gazetenin sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerinin gazeteyi kurgulamak istedikleri yer, ona açmak istedikleri alan konusunda. Örneğin Fethullahçıların en güçlü olduğu dönemde Habertürk, çok kritik yerlere birtakım tescilli Fethullahçıları yerleştirmişti. Şu anda FETÖ soruşturması kapsamında ceazaevinde olanların bir kısmının geçmişinde Habertürk vardır. Aslında bunların önemli bir kısmı, hak etmedikleri halde buraya getirilmişti; çünkü o dönemde Fethullahçıların gücü bilindiği için onlarla iyi geçinmek adına bunlar yapılmıştı. Sonra ama tabi bu, başlarına belâ oldu. Böyle bir şeyi hep yaptılar. Bunlar bir yana, Habertürk gazetesinin yaşadığı olay, bize ‘basılı gazetenin ömrü bitiyor mu bitmiyor mu?’ tartışmasının ötesinde, Türkiye’de gazete sahipliğinin, medya sahipliğinin, medya-iktidar ilişkilerinin geldiği noktayı göstermesi anlamında çok çarpıcı bir örnek. Çok olumsuz bir örnek. Gazeteyi okurlarına değil de tek bir okura, bu da Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan oluyor tabi, göre dizayn etme çabalarının tıkandığı bir an var. Bu anı Habertürk yaşadı. Hiçbir zaman ‘havuz’ diye adlandırılan diğerleri kadar olmadı ama sürekli olarak siyasî iktidarı gözeterek, belli bir mesafeyi korumaya çalışmakla birlikte ama esas olarak onu gözeterek Türkiye’de gazete çıkarılamayacağının, medyada etkili olunamayacağının bir örneğidir. Ya Türkiye’de şu anda Erdoğan’ın dayattığı medya düzenine tabi olacaksınız; yani tamamen onun istediği çerçeve içerisinde yer alacaksınız, ya tamamen dışında ama marjinal bir şekilde varlık sürdüreceksiniz ya da yok olacaksınız. Habertürk, gazete olarak yok olmayı tercih etti. Kendini unutturmayı tercih etti. Televizyonlar ne kadar sürer, onu bilmiyoruz. Bakacağız; ama Ciner Grubu, medyaya girmiş olmaktan, en azından bu gün itibariyle çok memnun değil. Öyle gözüküyor.”

“Matbû (basılı) gazeteler dijital medyaya yeniliyor mu?” tartışmasına da değinen Ruşen Çakır, Radikal ve Habertürk örneklerinin ilk bakışta matbaanın internete yenilgisi olarak gözükmesine rağmen, kendisinin öyle düşünmediğini söyledi. Bunun, Türkiye’deki siyasî durumla ilgili olduğunu belirten Çakır, yurt dışındaki bazı muhalif gazetelerin daha da güç kazandıklarına işaret etti.

Çakır, kendisinin 2,5-3 yıl önce Habertürk’ten atılmış olmasının Medyascope TV’yi kurmasına vesile olduğunu belirterek, halen video temelli gazetecilik yapıyor olsa da yazıya ve yazılı basına karşı manevî bir bağı olduğunu kaydetti.

(Haber: okuyalimevladim.blogspot.com)

Hiç yorum yok: