Eski Maliye Bakanı ve Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Bakanlar Kurulu’na kanun ve Kanun Hükmünde Kararname’lerde yapılacak düzenlemelerle ilgili yetki veren Yetki Kanunu’nu değerlendirdi. Şener, “Savaş ilân etme ihtiyacı duyabilirler meselâ. E tabi şimdi Meclis’in tüm yetkilerini aldıklarına göre, meselâ 18 tane adamız, Yunanlılar tarafından işgal edildi. Belki Yunanistan’a savaş ilân edeceklerdir. Veya ne bileyim, bir başka yer...” dedi.
Halk TV’de yayınlanan ve gazeteci Fatih Ertürk’ün sunduğu “Türkiye
Nereye?” isimli programda, Bakanlar Kurulu’na kanun ve Kanun Hükmünde
Kararname’lerde yapılacak düzenlemelerle ilgili yetki veren Yetki Kanunu ele
alındı. Programa konuşmacı olarak, Eski Maliye Bakanı ve Ekonomiden Sorumlu
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ardahan
Milletvekili Öztürk Yılmaz, CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ve Eski
Devlet Bakanı Ufuk Söylemez katıldı.
Eski Maliye Bakanı ve Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener, Hükümetin seçim döneminde Olağanüstü Hale dayanarak kararname
çıkarma konusunda bir tereddüde düşmüş olabileceğini, bu sebeple de bu
uygulamayı bir yasal düzenlemeye bağlamak istemiş olabileceğini ifade etti.
Şener, iktidarın bu yetkiyi, Meclis’i etkisiz hale getirmek
ya da cumhurbaşkanı seçimini iptal etmek için kullanması halinde bunun siyasî
bir maliyeti olacağını belirterek, “Seçim ortamında böyle bir teşebbüse
kalktıkları takdirde, bir daha iktidar yüzü göremezler” dedi. Hükümetin,
seçimlerden önce yangından mal kaçırır gibi birçok Kanun Hükmünde Kararname
çıkarması halinde bile, yeni Meclis’in bu KHK’ların hepsini tek bir madde ile
iptal edebileceğini söyledi.
Şener, hükümetin bu yetki kanununu, seçim atmosferinde ve
Meclis’in tatilde olduğu bir dönemde müdahale etmelerini gerektiren herhangi
bir gelişmeye karşı çıkarmış olabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu:
Bu yetki ile Yunanistan’a
savaş ilân edebilirler
“Ama usul olarak iyi bir usul değil. Şimdiye kadar hiçbir
iktidarın seçime girerken duymadığı bir ihtiyacı duymuş olmaları, meselâ
ekonomik nedenlerle olabilir mi? Ekonomi çok büyük bir girdaba girecek
olabilir, türbülans (alt üst oluş) yaşayacak olabilir; bununla ilgili bazı yasa
sınırları arasında belli kurumlara müdahale yetkisi verme ihtiyacı olur, Meclis’i
de tekrar toplayamayacaklarına göre, tam seçim atmosferinde ekonominin altı
üstüne gelir ve tamamen sandıktan silinirler mi acaba? Buna benzer bir şey mi
kurguladılar, bilemiyorum; ama bu da çok ekstrem bir senaryo. Meselâ buna
benzer bir şeyden dolayı ihtiyaten (tedbir olarak) yapmış olduklarını farz et
veya öngöremeyeceğimiz gibi… Nasıl öngöremeyeceğimiz bir şey? İlginç bir şey
olabilir. Şimdi konuşurken geldi aklıma; savaş ilân etme ihtiyacı duyabilirler
meselâ. E tabi şimdi Meclis’in tüm yetkilerini aldıklarına göre, meselâ 18 tane
adamız, Yunanlılar tarafından işgal edildi. Belki Yunanistan’a savaş ilân
edeceklerdir. Veya ne bileyim, bir başka yer...”
Erdoğan’ın siyasî
hayatı boyunca en çok sıkıştığı seçim
Savaş ilânı sebebiyle seçimin iptal edilmesinin, başka bir
kararı gerektirdiğini belirten Şener, “Ona istinaden bir karar vermeye
kalkarlar mı, bilmiyorum” dedi. Şener, “Ama şu var: Bak, bütün bunlar, daha
önce hiçbir iktidarın seçime giderken denemediği yolları, usulleri deniyor
olmaları, Sayın Erdoğan’ın siyasî hayatı boyunca kendisini en fazla sıkışmış
hissettiği bir seçime girdiğini gösterir. Asıl bizim görmemiz gereken nokta,
budur. Yoksa ‘bu yetkiyle şunu mu yaparlar, bunu mu yaparlar’ filan diye hiç
düşünmemize gerek yok. Burada göreceğimiz tek nokta, bence, öylesine sıkışmış
ki, öylesine telâşın içerisine, girdabına girmiş ki, daha önce hiçbir iktidarın
denememiş, böyle bir yola başvurmamış; ama ilk defa Sayın Erdoğan ve partisinin
iktidarı, böyle bir yola başvurmuş. Gidişi çok acı olacağa benziyor. Buradan
baktığımızda da ben, bunu görüyorum. Zaten telâşlı halinden de bu belli.”
Konuşmasında iktidarın açıkladığı seçim manifestosunu da
değerlendiren Şener, şunları söyledi:
Neyi tahrip
etmişlerse onu imar edeceklerini vaad ediyorlar
“Çok ilginçtir. Böyle bir seçim manifestosu olmaz. Kendisinde
hangi sıfatlar yoksa, hep kendisiyle bağdaşıkmışcasına açıklıyor. Bu ülkede
neyi tahrip ettiyse onu imar edeceğini anlatıyor. Demokrasiyi mahvetmiş,
ülkenin demokrasi standardını artıracağından bahsediyor. İnsan haklarını yok
etmiş, insan haklarını geliştireceğinden söz ediyor. Yani hukuk devletinden
bahsediyor, özgür basından bahsediyor. Bu nasıl iştir yahu?!. Adaletten
bahsediyor. Neyi yok ettiyse onu sanki geliştireceğinden bahsediyor. Böyle bir
seçim manifestosu olmaz. Bu, siyaseten de yanlıştır. Bir parti, veya
cumhurbaşkanlığı seçimi ise bir lider, seçime gidiyorsa, manifestoda öyle
vaadler, öyle yol haritaları çizer ki, her cümlesini, kelimesini okuyan, sadece
ve sadece kendisini hatırlar. Hem de müsbet anlamda hatırlar. Negatif anlamda
hatırlamaz. Bunun temel mantığı budur, manifestoların. Eğer sizi hatırlatan bir
manifestonuz yoksa; oradaki cümleler, sizi gülünç duruma düşürüyorsa; oradaki
cümleler, sizi tersten okumayı gerektiriyorsa ve sizi sürekli yerin altına
doğru çekiyorsa, seçimde yok olmaya doğru götürüyor demektir. Böyle bir
manifesto hazırlanmaz. Kime vermişler, nasıl hazırlatmışlar? Ben, hayretler
içerisindeyim!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder