10 Nisan 2018 Salı

Hukuksuz “FETÖ’cü” suçlamalarıyla akademisyen kıyımı yapılıyor

Saadet Partisi Antalya İl Başkan Yardımcısı Avukat Ali Aktaş
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde meydana gelen olayın sadece bu üniversiteye mahsus olmadığını belirten Ali Aktaş, “Türkiye’nin bütün üniversitelerinde bu üniversal özerklik yanlış anlaşılmış olmalı ki yöneticiler bakımından, ciddi bir akademisyen kıyımı var. Yani sadece FETÖ yapısına iltisaklı / irtibatlı kişiler değil, kendilerine rakip gördükleri pek çok kişiye, bu şekilde açığa alma ve ihraç etme yöntemini uygulamışlar” diye konuştu.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Volkan Bayar’ın, asılsız iddialarla pek çok akademisyeni FETÖ’cü olmakla suçlayıp mağdur olmalarına sebep olduktan sonra 4 öğretim üyesini silahla vurarak öldürmesi, hukuksuz FETÖ suçlamalarının da sorgulanmasına sebep oldu.

Daha önce “Mor Beyin” uygulaması üzerinden kurulan dijital tuzaklara düşerek, Bylock kullanmadıkları halde kullanmış gibi gözüken 11 bin 480 kişi olduğunu açığa çıkaran Saadet Partisi Antalya İl Başkan Yardımcısı Avukat Ali Aktaş, Türkiye genelinde asılsız suçlamalarla ciddi oranda bir akademisyen kıyımı olduğunu söyledi.

Avukat Ali Aktaş, KRT televizyonunun canlı yayınına konuk olarak, Haber Müdürü Çağlar Cilara’nın sorularını cevapladı.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde meydana gelen olayın sadece bu üniversiteye mahsus olmadığını belirten Ali Aktaş, “Türkiye’nin bütün üniversitelerinde bu üniversal özerklik yanlış anlaşılmış olmalı ki yöneticiler bakımından, ciddi bir akademisyen kıyımı var. Yani sadece FETÖ yapısına iltisaklı / irtibatlı kişiler değil, kendilerine rakip gördükleri pek çok kişiye, bu şekilde açığa alma ve ihraç etme yöntemini uygulamışlar” diye konuştu.

Kurum amirlerinin inisiyatifleriyle açığa alınan ya da ihraç edilen çok sayıda mağdur olduğunu da belirten Aktaş, birkaç kişinin bir araya gelip bir “FETÖ’cü listesi” hazırlayarak Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) gönderdiklerini, YÖK’ün de bu listedeki isimleri ihraç ettiğini söyledi.

Mermer işinde anlaşmazlık yaşadığı firmayı FETÖ’cü diye şikâyet etmiş

Aktaş, “Bu şekilde ihbarcılık mekanizmasının işletilmesiyle insanlar, ya psikolojik problemleri nedeniyle veyahut da geçmiş dönemlerde duydukları öfkeler (husumet) nedeniyle pek çok insanı, hiç olmayacak biçimde ihbar ettiler. Meselâ benim başımdan geçen bir şey; adam, kendisi Pensilvanya’ya gittiği halde, Fethullah Gülen’le fotoğrafı olduğu halde, geçmişte mermer işinden dolayı ihtilafa (anlaşmazlığa) düşmüş olduğu Kayserili bir firmayı “FETÖ’cü” diye şikâyet ediyor. Adam, 7,5 ay (hapiste) yatıverdi. İçeride kârı, Kur’ân-ı Kerîm öğrenmek oldu adamın. Böyle pek çok olay yaşandı Türkiye’de ve yaşanmaya da devam ediyor. Bunun gibi belki binlercesi var.

Asım’ı bilmem ama adını 5 yıl önce listede görmüştüm

Bir örnek daha vereyim mi? Çok komik bir şey. 2016 yılında Bayburtlu bir çocuk, Hüseyin isminde birisi, getiriliyor Bayburt’tan Antalya’ya. ‘Etkin pişmanlık ifadesinden (hakkından) yararlanmak istiyorum’ diyor. İfade veriyor. Diyor ki, “Ben, Asım’ı görmedim, tanımıyorum; ama muhasebeci Mehmet’in masasında küçük bölge mesulleri listesi vardı. Oradan gördüm” diyor. 5 yıl geçmiş üzerinden. Fil bile unuturdu. Meselâ o Asım, 1 yıl (hapiste) yattı. Bu şekilde abartılı etkin pişmanlık ifadeleriyle yatan, mağdur olan çok sayıda insan var.

Garibanların ismini verip asıl omurgayı gizleyen itirafçılar

Şu da var meselâ: Biz Antalya’dayız. Hani, ’40 kişiyiz, birbirimizi biliriz’ derler ya; meselâ bu yapı içerisinde yer alıp da itirafçı olmak için ifade veren; ama aslında dış çeperi veren; yani, etkili isimleri vermeyip, sohbete gelen garip gurebayı (onların isimlerini) veren insanları da gördüm ben. Sırf kendini kurtarmak için, yapının omurgasını vermiyor; ama dış çeperde sohbete gelmiş veya etkisiz elemanların isimlerini vererek kendilerini kurtarmaya çalışan insanlar da gördüm.”

OHAL, iktidarın aleyhine işleyen bir süreçtir

Ali Aktaş, hukuksuz suçlamalardan dolayı oluşan mağduriyetler konusunda Türkiye’nin bu cendereden çıkabilmesi için hukuka dönülmesi gerektiğini vurguladı. Aktaş, şunları söyledi:

“Kars’a sürülürsem beni sen mi kurtaracaksın?”

“Hukukun uygulanması lâzım. Bunun birinci koşulu da OHAL’in kaldırılmasıdır. OHAL süreci bu gün iktidarın aleyhine işleyen bir süreçtir; çünkü OHAL’de hakim ve savcılar, korkmaktadırlar. Yani birebir konuştuğunuz zaman, “Avukat Bey, haklısın; ama yarın Kars’a sürülürsem beni sen mi kurtaracaksın?” diyen savcılar biliyoruz biz. (Sanığın suçlu olduğuna) inanmadıkları halde tutuklama kararı vermek zorunda kalıyorlar. Normal şartlar altında aslında bu FETÖ ile mücadeleyi bu hakim-savcı sınıfı gerçekleştirebilirdi; ama OHAL baskısı, siyasî baskı, bu tip büyük mağduriyetlere yol açıyor. İktidar, eğer kendi geleceğini, yani seçimi düşünüyorsa, mutlaka OHAL’i kaldırması, hukuka dönmesi icab ediyor. Yoksa bu Eskişehir faciasından çok daha büyük faciaları Türkiye sathında duymak zorunda kalabiliriz.”

FETÖ borsası iddiaları her yerde kulağımıza geliyor

Avukat Ali Aktaş, ilk kez AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın gündeme getirdiği ve yüksek miktarda rüşvet veren zengin sanıkların tahliye edilmesi anlamına gelen “FETÖ Borsası” iddiasını da değerlendirdi. Aktaş, “Bu, her yerde kulağımıza geliyor. Türkiye’nin her yerinde bu işler geliyor. Garip gurebanın FETÖ Borsasına dahil olması mümkün değil zaten. O zengin sınıftaki insanların bu işin içinde olduğu iddia ediliyor ve bu dedikodular çok fazla maalesef” diye konuştu.

Hiç yorum yok: