Hak ve Adalet Platformu üyesi Prof. Dr. Cihangir İslâm’a
göre Türkiye, AK Parti tarafından değil bir koalisyon hükümeti tarafından
yönetiliyor ve bu yönetimin uygulamaları, 28 Şubat dönemi uygulamalarıyla
örtüşüyor.
28 Şubat’ın yıldönümünden bir gün önce DW Türkçe’nin
yayınına konuk olan Cihangir İslâm, Nevşin Mengü’nün sorularını cevapladı. İslâm,
AK Parti-MHP ittifakını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine şöyle
konuştu:
“Biz şu anda AK Parti iktidarı tarafından yönetilmiyoruz.
Biz şu anda AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Vatan Partisi koalisyonu
tarafından yönetiliyoruz. Yani icraatlara baktığımda ben, bunu okuyorum. Sanki
28 Şubat dönemi… Öznesi ve nesnesi farklı olabilir, bu sizi yanıltmasın. 28
Şubat’ın özelliği şuydu: 28 Şubat’ın can alıcı özelliği, bir ideolojinin
hukukun üzerine çıkması ve hukukun o ideolojiye göre tefsir edilmesi ve
okunması, bunun üzerinden hüküm oluşturması hadisesiydi. Bugün bu, farklı bir
bağlamda… Yani siz, eğer bu koalisyonun, yani AK Parti, MHP ve Vatan Partisi
koalisyonunun şu günkü kararlarına ters düşüyorsanız, muhalefet dahi
ediyorsanız, hapis cezaları yemeniz mümkün.”
Cihangir İslâm, iktidarın, 16 Nisan halk oylamasının sonucunun “%60” evet çıkmasını beklerken Evet oylarının %51’e düşmesinin çoğulcu demokrasiyi ve özgürlükçü laikliği benimsemiş olan bir topluluğun zaferi olduğunu ifade etti. İslâm, özgürlükçü laikliği “herkesin inandığı gibi yaşaması ve devletin herhangi bir dine veya ideolojiye tâbi olmaması; bütün dinî ve ideolojik gruplara eşit mesafede durması” şeklinde tanımladı.
Diyanet, bu topraklardaki Bizantinist geleneğin, yani Fransa
veya Avrupa tipi laiklikten bahsetmiyorum; iktidarın dine tahakküm ettiği ve
dini adeta araçsallaştırdığı bir yöntem olan Bizantinist geleneğin bizdeki
kalıntısıdır. Devlet şu anda dini manipüle eder. Hatta siyasal bir araç olarak
da kullanır, Diyanet üzerinden. Ama “kapatılsın-kapatılmasın”, bu başka bir
tartışma konusu. Belki özgürleştirmek daha uygun olabilir; ama ben, gayrimüslim
vatandaşların veya bir ateistin ödediği vergilerden bu hizmetin gitmesinden
rahatsızım, işin açıkçası. O yüzden… Din zaten sivil alana ait bir şeydir, bana
sorsanız. Yani İslâm açısından bu böyledir. Yani sivil alan bu mecrasında akar
ve daha sağlıklı bir ortam ortaya çıkabilir diyorum.”
Diyanet, Bizantinist
geleneğin bizdeki kalıntısıdır
Cihangir İslâm, iktidarın, 16 Nisan halk oylamasının sonucunun “%60” evet çıkmasını beklerken Evet oylarının %51’e düşmesinin çoğulcu demokrasiyi ve özgürlükçü laikliği benimsemiş olan bir topluluğun zaferi olduğunu ifade etti. İslâm, özgürlükçü laikliği “herkesin inandığı gibi yaşaması ve devletin herhangi bir dine veya ideolojiye tâbi olmaması; bütün dinî ve ideolojik gruplara eşit mesafede durması” şeklinde tanımladı.
Nevşin Mengü’nün, “Bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı,
özgürlükçü bir laisizmde kapatılmalı mıdır?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Bugüne kadar benim Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşen
herhangi bir işim olmadı. Yani emr-i Hakk vâki olup bu dünyayı terk ettiğimizde
de üç tane Müslüman bizi yur (yıkar), gömer, işimiz de böylece biter bu Dünya’da.
O yüzden, bunun için Diyanet gerekli değil. Nikâhları ille imamların kıyması
gerekli değil. Yani herhangi bir memur, bana, prosedür aynı olduktan sonra
herhangi bir insan da kıyabilir.
(Haber Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder