28 Şubat 2018 Çarşamba

Cihangir İslâm’a göre, hukukun bir ideolojiye göre belirlenmesi bakımından iktidarın uygulamaları, 28 Şubat uygulamalarına benziyor


Hak ve Adalet Platformu üyesi Prof. Dr. Cihangir İslâm’a göre Türkiye, AK Parti tarafından değil bir koalisyon hükümeti tarafından yönetiliyor ve bu yönetimin uygulamaları, 28 Şubat dönemi uygulamalarıyla örtüşüyor.

28 Şubat’ın yıldönümünden bir gün önce DW Türkçe’nin yayınına konuk olan Cihangir İslâm, Nevşin Mengü’nün sorularını cevapladı. İslâm, AK Parti-MHP ittifakını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine şöyle konuştu:

“Biz şu anda AK Parti iktidarı tarafından yönetilmiyoruz. Biz şu anda AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Vatan Partisi koalisyonu tarafından yönetiliyoruz. Yani icraatlara baktığımda ben, bunu okuyorum. Sanki 28 Şubat dönemi… Öznesi ve nesnesi farklı olabilir, bu sizi yanıltmasın. 28 Şubat’ın özelliği şuydu: 28 Şubat’ın can alıcı özelliği, bir ideolojinin hukukun üzerine çıkması ve hukukun o ideolojiye göre tefsir edilmesi ve okunması, bunun üzerinden hüküm oluşturması hadisesiydi. Bugün bu, farklı bir bağlamda… Yani siz, eğer bu koalisyonun, yani AK Parti, MHP ve Vatan Partisi koalisyonunun şu günkü kararlarına ters düşüyorsanız, muhalefet dahi ediyorsanız, hapis cezaları yemeniz mümkün.”

Diyanet, Bizantinist geleneğin bizdeki kalıntısıdır


Cihangir İslâm, iktidarın, 16 Nisan halk oylamasının sonucunun “%60” evet çıkmasını beklerken Evet oylarının %51’e düşmesinin çoğulcu demokrasiyi ve özgürlükçü laikliği benimsemiş olan bir topluluğun zaferi olduğunu ifade etti. İslâm, özgürlükçü laikliği “herkesin inandığı gibi yaşaması ve devletin herhangi bir dine veya ideolojiye tâbi olmaması; bütün dinî ve ideolojik gruplara eşit mesafede durması” şeklinde tanımladı.

Nevşin Mengü’nün, “Bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı, özgürlükçü bir laisizmde kapatılmalı mıdır?” sorusu üzerine de şunları söyledi:

“Bugüne kadar benim Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşen herhangi bir işim olmadı. Yani emr-i Hakk vâki olup bu dünyayı terk ettiğimizde de üç tane Müslüman bizi yur (yıkar), gömer, işimiz de böylece biter bu Dünya’da. O yüzden, bunun için Diyanet gerekli değil. Nikâhları ille imamların kıyması gerekli değil. Yani herhangi bir memur, bana, prosedür aynı olduktan sonra herhangi bir insan da kıyabilir.

Diyanet, bu topraklardaki Bizantinist geleneğin, yani Fransa veya Avrupa tipi laiklikten bahsetmiyorum; iktidarın dine tahakküm ettiği ve dini adeta araçsallaştırdığı bir yöntem olan Bizantinist geleneğin bizdeki kalıntısıdır. Devlet şu anda dini manipüle eder. Hatta siyasal bir araç olarak da kullanır, Diyanet üzerinden. Ama “kapatılsın-kapatılmasın”, bu başka bir tartışma konusu. Belki özgürleştirmek daha uygun olabilir; ama ben, gayrimüslim vatandaşların veya bir ateistin ödediği vergilerden bu hizmetin gitmesinden rahatsızım, işin açıkçası. O yüzden… Din zaten sivil alana ait bir şeydir, bana sorsanız. Yani İslâm açısından bu böyledir. Yani sivil alan bu mecrasında akar ve daha sağlıklı bir ortam ortaya çıkabilir diyorum.”

(Haber Sürur Öztürk)

Hiç yorum yok: