6 Temmuz 1995’te ölen Yazar Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin, Sivas / Madımak olaylarını Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in başlattığını iddia ederek, Perinçek’e, “Cesaretin varsa, seninle bir Sivas / Madımak hesaplaşması yapalım” çağrısında bulundu.
Ahmet Nesin, babası Aziz Nesin’in Aydınlık gazetesini satın
aldığında, Doğu Perinçek ekibinin, Aziz Nesin’den habersiz, gazetede Şeytan
Ayetleri kitabının bir kısmını yayınladığını, bunun da Sivas olaylarının başlangıcı
olduğu iddiasını anlattı.
Gazeteci Yazar Ahmet Nesin, kendi adını taşıyan YouTube
kanalında, Sivas / Madımak olayları ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu
Perinçek hakkında bazı iddialarda bulundu.
Madımak davasının düştüğünü ancak 3 firari olduğu için bir
davanın devam ettiğini hatırlatan Ahmet Nesin, dünkü duruşmada (8 Haziran 2020)
Madımak’ta hayatını kaybeden Gülsüm Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa’nın
avukatı Coşkun Özgür Piroğlu’nun, kendisinin geçen sene Artı Gerçek’te bu konu
hakkında yazdığı yazıyı mahkemeye sunduğunu, kendisinin ve Doğu Perinçek’in
mahkeme tarafından dinlenmesini talep ettiğini bildirdi.
Ahmet Nesin, mahkemeden bu talepte bulunulmasının sebebini, “Hodri
meydan Perinçek! Hesap verebilecek misin?” başlıklı video yayınında anlattı.
Ahmet Nesin’in Sivas
/ Madımak Olayları hakkındakiiddiası
Ahmet Nesin, YouTube kanalında, 2008 yılından beri Sivas / Madımak
olayları hakkında her yıl, olayların yıl dönümü olan 2 Temmuz’da bir yazı
yazarak, olayları başlatan sebebin, Doğu Perinçek grubunun, gazete yönetimi ve
çalışanlarıyla görüşmeden, Aziz Nesin’in satın aldığı Aydınlık gazetesinde,
Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” kitabının bir bölümünü yayınlaması olduğunu
kaydettiğini söyledi.
“Aydınlık
yayınlanmıyordu, babam satın almak istedi”
Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin’in anlattığına göre, babası
Aziz Nesin, bir gazete çıkarmak istiyordu. Yeni bir gazete kurmanın zaman
alacak olması sebebiyle Aziz Nesin, Doğu Perinçek ekibinin yayınını dondurmuş
oldukları Aydınlık gazetesini, ‘Onbinler A.Ş.’ adına satın aldı. ‘Aydınlık da
ta Şefik Yüksellere kadar dayanan bir gazete olduğu için önemliydi.’
O sırada Doğu Perinçek, hapisteydi. Gazetenin satın alınması
için Ferit İlsever’le ve Perinçek’in kız kardeşi Feyza Perinçek’le görüşüldü.
Yapılan bütün görüşmelerde yer aldığını belirten Ahmet Nesin, “Onlar dediler
ki, tabii Doğu’nun önerisiydi bu, ‘madem sol bir gazete çıkartıyorsunuz, biz de
işin içinde olalım’ dediler. Evet, bu büyük bir hataydı. Kabul edildi bu hata
ve ben de bir gazeteci olarak ‘Onbinler A.Ş.’de işe başladım” dedi.
“Baktık ki Perinçek
ekibi, gazete yönetimini ele geçirmiş”
Ahmet Nesin, gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğü’nün ve Haber
Müdürlüğünün Perinçek’in ekibi tarafından alındığını sonradan fark ettiklerini,
Perinçek hapisten çıktıktan sonra da “ilginç bir şey” olduğunu belirtti.
Babası Aziz Nesin’in, Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri”
kitabını yayınlama niyeti olduğunu hatırlatan Ahmet Nesin, bunun sebebinin,
kitabı beğenmesi olmadığını belirterek, şunları söyledi:
“Babam, Şeytan
Ayetleri’ni okumamıştı”
“Kitabı okumamıştı zaten. Onu okuyacak kadar İngilizcesi
yoktu. Büyük Millet Meclisi kitabı yasakladı. Büyük Millet Meclisi’nin
yasakladığı bir kitap. Tabii antidemokratik bir karar, antilaik bir karar.
Bunun üzerine Aziz Nesin, ilk teklifi, bu kitabı yayınlamak için Türkiye
Yazarlar Sendikası’na yaptı. O zaman sendikanın başkanıydı. Sendika yönetimi,
kabul etmedi bunu. Bunda kimseyi suçlamıyorum, onu da belirteyim. Kabul etmedi;
yani ürkek davrandı. Demokrasi mücadelesi, herhalde bazı kesimler için bir yere
kadar. Zaten oradaki yönetimle birtakım olaylar oldu ondan sonra. Bunları
ileride anılarımda anlatacağım.
Doğu Perinçek (hapisten) çıktıktan bir süre sonra, bir de
baktım, bir sabah gazeteye geldik ki, “Şeytan Ayetleri”, fasikül olarak
(gazetede) yayınlanmış. Ben, hemen tabii babama telefon açtım. ‘Baba, bu senin
mi?’ dedim. ‘Hayır, benim hiç haberim yok bundan’ dedi. İlginç bir şey.”
“Babam, ‘Hayır, bir
aileden bir kişi yeter’ dedi”
Bu duruma şaşırdığını ve çok kızdığını belirten Ahmet Nesin,
o dönemde “Düşün Yayınevi” adında kendisine ait bir yayınevi işlettiğini,
hiçbir yayınevi yayınlamadığı için de “Şeytan Ayetleri” kitabını kendisinin
yayınlamayı düşündüğünü anlattıktan sonra, babasının ise bu düşüncesine şu
gerekçeyle karşı çıktığını anlattı:
“Babam, karşı çıktı. Dedi ki, yani ‘Bir aileden bir kişi
yeter.’ Çünkü Ayetullah Humeyni, İran yönetimi, ölüm fermanı vermişti, Aziz
Nesin hakkında. O yüzden, ‘aileden bir kişi yeter’ dedi. Benim yayınlamama izin
vermedi. Çeviri, tanıdık bir ahbaptaydı, kitabın çevirisi. Hatta o çeviriyi
yarım olarak geri getirdi. Yani (çevirmen) yapmak istemedi, devam etmek
istemedi. Aziz Nesin, o çevirmene ismini koymayacağını, kendi adını söylemiş
olmasına rağmen o çevirmen, onu kabul etmedi.
“Gazete
çalışanlarının hayatı tehlikeye atıldı”
Kitabı yayınlamak istememe rağmen kızmamın nedeni, yayınevi
ayrı bir şey. O, benim sorumluluğumda. Benim kendi inisiyatifimde olan bir şey
ve yayınevim benim; yani tek başıma yürüttüğüm, kimsenin çalışmadığı, kimseyi
sorumluluk altına almadığım bir yayıneviydi. Büyük bir yayınevi değil.
Gazetede böyle bir şeyin, çalışanlara sorulmadan
yayınlanması, çok ciddi bir riskti; çünkü sonuçta bunu yayınlamak isteyen Aziz
Nesin’e ölüm fermanı verilmişken, o çalışanların hepsini risk altına atmaktı.
İkinci neden de, çalışanların hepsi devrimci değildi yani. Karanlık odada
benim, atıyorum, Günaydın gazetesinden gelen bir arkadaşımız vardı. Demokrattı;
yani öyle yani hiç sosyalist falan da değildi. Bırakın devrimci olmayı,
sosyalist falan da değildi. Sosyal demokrat olan işte dönemin CHP’si, Ecevit’i
falan filan ayarında bir insandı ve bunun gibi çok arkadaş vardı. O yüzden bu,
çalışanlara sorulmadan yapılan bir olay olduğu için, çok ciddi bir şekilde
kızdım ben ve bu tartışma nedeni oldu.”
“Yayınlanan çeviriyi
Perinçek’in yaptırdığından emin oldum”
Ahmet Nesin, bir akşam geç saatlerde gazetedeyken, genç bir
kadın çalışanın çevirinin birkaç sayfasını gazete çalışanlarından birine
verdiğinde, gazetede yayınlanan kısmın, çevirinin ikinci bölümü olduğunu fark
ettiğini kaydetti. Nesin, şunları söyledi:
“O zaman anladım ki bunun Aziz Nesin’le hakikaten bağı yok.
Yani babama sordum, tamam, dediğinden eminim; ama ben, iyice şahit oldum ki,
çeviriyi Doğu Perinçek, kendi elemanlarına yaptırıyor, genç bir kadına
yaptırıyor.”
“Şeytan Ayetleri’nin
yayınlandığı sabah gazete toplatıldı”
Ahmet Nesin, sabah gazete çıkar çıkmaz savcılık tarafından
toplatma kararı alındığını ve bu yayının 3 veya 4 gün sürdüğünü belirterek, Doğu
Perinçek ekibinin, son gün, “Şeytan Ayetleri” başlığı altında Kur’ân-ı Kerîm’den
bazı ayetleri yayınladıklarını ve o gazetenin de toplatıldığını anlattı ve şu
değerlendirmede bulundu:
“Bu, esasında akıllıca bir gazetecilikti; çünkü o zaman şunu
anladık ki, yazı, savcılık tarafından okunmadan yasaklanıyor. Yani gazete,
okunmadan yasaklanıyor. Okusalar, onun Şeytan Ayetleri’nden olmadığını
anlayacaklar.
“Şikâyetçinin verdiği
adrese gittim; öyle bir apartman yok”
Böyle olunca, okunmadan yasaklanma olayını biz, deşifre
edince, ben, savcılıktan gelen işte o, adına ne denir, dilekçe, fezleke, işte
neyse, onu istedim Yazı İşleri’nden. Adresi aldım. Bakırköy’de bir adreste bir
kişi şikâyet ediyor. Gittim o adrese. Tam apartman numarasını anımsamıyorum ama
170’ler, 150’nin üzerinde bir numaraydı. Ben, caddeye geldim, cadde 120’lerde
bitiyor. Yani öyle bir apartman yok, öyle bir kimse de yok; şikâyet eden bir
kimse de yok. Otomatikman savcılık, basın savcılığı yasaklıyor.
“Doğu Perinçek, derin
devletin önemli bir adamı”
Şimdi bunu niye anlatıyorum? Ben, bunu yıllarca şu şekilde
yazdım: Bilhassa Doğu Perinçek, Ergenekon’dan, darbecilikten hapse girdiğinde
iyice emin oldum ki, derin devletin önemli bir adamı. Kendine göre önemli tabii,
bize göre önemli değil ama kendine göre önemli.
Yani Sivas / Madımak olayı nasıl başladı? Aziz Nesin’in “Şeytan
Ayetleri”ni Aydınlık gazetesinde çıkartması dedikodusuyla başladı ve bunu da
yıllarca yazdım ben. ‘Doğu Perinçek, bunu sen yaptın. Oradaki bütün insanların
ölümünü sen hazırladın’ diye yazdım.
“İlk Şeytan Ayetleri
saldırısı İzmir’de gerçekleşmişti”
Esasında herkesin bilmediği bir başka olay var. Sivas /
Madımak (olaylarından) kısa bir süre önce Aziz Nesin, İzmir’e gitmişti. İzmir’de
sokakta, işte gazeteyi tanıtmak için sokakta gazete satışı yapılıyordu. Güya
işte tanıtım gibi böyle bir şey. İlk saldırı orada oldu. Çok ilginçtir, ilk saldırı
orada oldu ve bu çok fazla basına da yansımadı. 15-20 dakika bir süre Aziz
Nesin, dışarıda saldırıdan korunarak kaldı. Polis gelmedi. İşte güya İşçi
Partililer korudu ve güya, ne tesadüftür ki, İşçi Partisi binasına alarak. O
zaman (partinin adı) Vatan değildi, İşçi’ydi. İşçi’den vazgeçtiler, ‘vatan
bölünmez’e geldiler; partinin adını Vatan yaptılar ya… İlk saldırı orada
olmuştu, Şeytan Ayetleri’nde. (…) Evet, Madımak, Doğu Perinçek’in Şeytan
Ayetleri’ni başlatma… Planlayan odur.”
“Aziz Nesin’in ‘ben
yapmadım’ dediği röportaj TGRT’de duruyor”
Ahmet Nesin, Madımak’ta katliam başlamadan önce, TGRT’den
bir muhabirin Aziz Nesin’le bir söyleşi yaptığını, o söyleşide Aziz Nesin’in,
Aydınlık gazetesinde çıkan Şeytan Ayetleri’ni kendisinin yayınlatmadığını
açıkça söylediğini, bu söyleşinin Türkiye gazetesinde yayınlandığını, TGRT
televizyonunda da bant olarak durduğunu kaydetti. Ahmet Nesin, yerel basında
Aziz Nesin’e gösterilen tepkinin, Şeytan Ayetleri’nin Aydınlık gazetesinde
yayınlanmasından kaynaklandığını belirtti.
Madımak davasının düştüğünü ancak 3 firari olduğu için bir
davanın devam ettiğini hatırlatan Ahmet Nesin, dünkü duruşmada (8 Haziran 2020)
Madımak’ta hayatını kaybeden Gülsüm Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa’nın
avukatı Coşkun Özgür Piroğlu’nun, kendisinin geçen sene Artı Gerçek’te bu konu
hakkında yazdığı yazıyı mahkemeye sunduğunu kaydetti.
Ahmet Nesin, sözlerine şöyle devam etti:
“Cesaretin varsa,
seninle bir Sivas / Madımak hesaplaşması yapalım”
“Hem benim, hem Doğu Perinçek’in dinlenmesini, Doğu Perinçek’in
bunu yapıp yapmadığının ortaya çıkmasını istemiş. Ben de diyorum ki, haydi Doğu
Perinçek, bir hesaplaşalım. Bir Sivas / Madımak hesaplaşması yapalım, eğer
maçan yiyorsa, eğer cesaretin varsa. Eğer bu kadar belge varken ‘Hayır ben
yapmadım’ diyeceksen; çünkü bütün geçmişini o kadar lekeledin, o kadar yalanlarla
bugüne kadar geldin ki, o kadar alçaklıkla geldin ki, o kadar insanları ispiyon
ettin, o kadar insanların ölümüne neden oldun ki, ta 80 öncesinden başlayarak.
İnsanların, devrimcilerin kaldıkları evlerin adreslerinin krokilerini çizerek…
O kadar aşağılık bir noktada kendini ‘devrimci’ diye tanıttın ki… Ben de sana
şimdi ‘hodri meydan’ diyorum, hazır mahkemeye bu sunulmuşken. Mahkeme kabul
etmesen bile senin, mahkemeye ‘Efendim, ben, açıklama yapmak istiyorum’ demeni
bekliyorum şimdi. Haydi, hodri meydan! Ben yapacağım. Ben, bunu yazıları, bütün
belgeleriyle mahkemeye sunacağım. Şimdi seni bekliyorum Doğu Perinçek. İçin
rahatlar mı? Asım Bezirci’yi geri getirir mi? Nesimi Çimen’i geri getirir mi?
Gülsüm Karababa’yı geri getirir mi? Orada ölen çocukları… ‘Çocuklar’ diyorum,
benim yaşıma göre bile o dönemde çocuklar çünkü. Şaka değil, benim yaşıma göre
bile çocuklar. O insanları geri getirir mi? Hayır, getirmez; ama biraz
rahatlarım belki. Yüküm biraz azalır. Ha, ne olur? Senin için ne olur? Pisliğin
artar. Sırtındaki pislik artar. O küfenin üstündeki, içindeki pislik artar.
Belki bu insanlar, seni biraz daha tanır. Belki o partiye oy veren işte birkaç
kişiden belki biraz daha azalır. Belki kendinin Türkiye’yi yönettiğini
zannetmekten kurtulursun.
Aziz Nesin’in Kenan Evren için yazdığını şimdi aklıma
getirdim, bununla da bitirmek istiyorum; ‘Herkes kendini bir b*k sanır, bu
kendini iki b*k sanıyor’ diye… Hodri meydan Doğu Perinçek, bekleyeceğim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder