Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Allah’ın emirlerinin ve yasaklarının insanlara tatlı dille ve güler yüzle anlatılması gerektiğini belirterek, “Aramızda bazı insanlar sertlik yapıyorsa da herkes biliyor ki Millî Görüş’ün lideri benim. Benim sözümden kimse dışarı çıkmaz. Ara sıra şey edenleri de ikaz ediyorum, ‘şöyle yapma’ filan diye ikaz ediyorum. Hiç kimse merak etmesin” dedi.
Saadet Partisi Genel Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı
Oğuzhan Asiltürk, televizyon sunucusu Selim Akduman’ın YouTube kanalına
görüntülü bağlantı yoluyla konuk olarak, Akduman’ın ve izleyicilerin sorularını
cevapladı.
“Dünyanın nüfusunu
azaltma çalışmaları 40 yıl önce başladı”
Oğuzhan Asiltürk, korona virüsü salgını sürecini nasıl
değerlendirdiğinin sorulması üzerine, 40 yılı aşkın bir süre önce Amerika’da
bazı kurumların dünya nüfusunu azaltmanın yolları üzerine çalışmalar
yaptıklarını ve bunun bilindiğini söyledi.
Asiltürk, Dünya nüfusunu azaltmanın bir savaşlar, bir de
salgın hastalıklar yoluyla sağlanabileceğinin ele alındığını ancak savaşlardan
kendilerinin de zarar görmeleri ihtimali sebebiyle salgın hastalıklar üzerinde
durulduğunu ileri sürdü. Asiltürk, “Rand Corporation’ın ben 40 sene evvelki
şeylerini takip etmiştim. Onlardan bahsediyorum” dedi.
Neticede korona virüsünün Dünya’da yaygın hale geldiğini
belirten Asiltürk, “Yalnız, burada şunu bilmemiz lâzım: Kâinatı yoktan var eden
âlemlerin Rabbi, mutlak kudret sahibidir. Allah’ın yaratmadığı hiçbir şey
meydana gelmez” dedi.
Birtakım belâ ve musibetlerden kurtulmak için Allah’ın
emirlerine ve yasaklarına riayet etmek gerektiğini belirten Asiltürk, Allah’ın,
hayrı ve şerri insanların hâline göre yarattığını vurguladı.
Asiltürk, sözlerine şöyle devam etti:
“Geçmişte de
salgınlar oldu ama camiler kapatılmadı”
“Biz, Allah’ın emir ve yasaklarını hiçe sayar, ahlâksızlık,
yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, gayrimeşru yollarla zenginleşme yollarında
olmadık şeyleri yaparsak… Ayet açık; Cenâb-ı Allah, ayetinde bizim nasıl
olduğumuza göre idare edileceğimizi… Paygamber Efendimiz de aynı şeyi söylemiş.
Yani bunu şunun için söylüyorum: Birtakım belâ ve musibetler var ya, bunlardan
kurtulmak için, Allah’ın emir ve yasaklarına yönelmek lâzım. Bu hâle gelirsek,
bu koronavirüs filan gibi şeylerin hepsinin etkisi azalır. Geçmişte de büyük
salgınlar oldu; ama geçmişle bugünün Müslümanlığının farkı, geçmişte bu
salgınlar olurken, İslâmî hiçbir şey ortadan kaldırılmadı; hiçbir şey yasak
edilmedi. Ne camiler kapatıldı, ne buna benzer yasaklar getirildi; ama
tedbirler de alındı. Fakat şimdi, Allah’ın emir ve yasaklarına, Kur’ân-ı
Kerîm’e ve Peygamberimizin bize bildirdiği uygulaması ve diğerlerine
tavsiyelerine uymayan şeyler yapılıyor, koronavirüsü halletmek için. Bunlarla
başarı kazanılamaz. Hiç kimse, Allah’la harp ederek başarı kazanamaz. Yani onun
yaygınlığını önlemek için her türlü tedbiri almamız lâzım ama kendimiz de
Allah’la harp edecek hâle gelmememiz lâzım. Bu önemli konuya dikkatlerinizi
çekiyorum.”
“Cuma namazı değil
camide toplanmak yasaklandı”
Cuma namazının kıyamete kadar farz olarak uygulanması
gerektiği halde bugünlerde Türkiye’de ve başka ülkelerde uygulanmamasından
yakınan Asiltürk, “Tedbir alacaksanız ama Allah’ın emirlerini yasak
edemezsiniz” dedi.
Millî Görüşçülerin, Cuma namazlarını kendi bulundukları
yerlerde kıldıklarını söyleyen Asiltürk, Cuma namazının değil camilerde toplu
olarak bir araya gelmenin yasaklandığını belirterek, “Bana göre bunlar da yanlış”
dedi. Caminin girişinde bulundurulacak görevlilerin, camiye gelenlerin ateşini
ölçerek kontrol edebileceğini ifade eden Asiltürk, ateşi yüksek olmayanların
namazlarını kılabileceklerini dile getirdi.
Asiltürk, “Diyanet’in, almış olduğu bu kararı tekrar gözden
geçirmesi gerektiğini söylüyorsunuz, değil mi?” sorusuna karşılık, “Bu kararı
Diyanet almadı ki, iktidar emretti. Diyanet, iktidarın emrinde bir kurum.
Tersini söyleyemez ki. Yani Diyanet mi şuraya girmeyi yasak etti? Diyanet mi
camileri kapattı? Bunun Diyanet’le hiçbir alâkası yok. Diyanet, Türkiye
Cumhuriyeti’nin anayasasına göre hükümetin emrinde bir kurumdur. Onların
emrindedir. O, kendisi bir şey yapamaz ki. Yani bunu Diyanet’e bağlamak yanlış
olur.
Kendilerinin, başından beri partide bir salonda cuma
namazlarını kıldıklarını, teşkilatların da kıldıklarını belirten Asiltürk,
insanların bir evin bir salonunda bir araya gelerek cuma namazı
kılabileceklerini söyledi.
Asiltürk, “Dikkatinizi çekerim; iktidar, cuma namazını yasak
etmedi; camileri kapattı. Cuma namazının camide kılınması mecburiyeti yoktur
ki. Bir bahçede de uygun şekilde kılınabilir. Bunun üzerinde niçin duruyorum?
Bu yapılırsa, Allah’ın rahmetine vesile olur. Bir hadis-i şerifte diyor ki,
‘Allah’ın emir ve yasaklarına candan bağlı olanların varlığı, bir ülkede belâ
ve musibetlerin ertelenmesine sebep olur’ diyor. Bunun için bütün teşkilatlara
da ben söyledim; ‘yasak olan Cuma namazı değildir. Bir araya gelmek, camilerde
toplu halde bulunmak yasaktır. Kendiniz, bahçede de, salonunuzda da bunu kılın’
dedim. Böyle yaparsak, Allah’ın rahmeti üzerimize gelir.” diye konuştu.
Asiltürk, nitekim Diyanet İşleri Başkanının Cumhurbaşkanlığı
Külliyesinde Cuma namazı kıldırdığını, Cumhurbaşkanının da bu şekilde cuma
namazı kıldığını hatırlattı.
Asiltürk, bir imamın arkasında 3 kişilik bir cemaat
bulunmasının, Cuma namazı kılmak için yeterli olduğunu söyledi.
Korona virüsü
biyolojik silah mı?
Asiltürk, korona virüsünün biyolojik bir silah olarak
kullanılıp kullanılmadığına dair görüşünün sorulması üzerine de, Rand
Corporation gibi bazı Siyonist kuruluşların, Dünyanın nüfusunu azaltma
çalışmaları yaptıklarına dair sözlerini tekrarladı.
“20 yıl sonra Asr-ı
Saadet dönemine benzer bir sistem kurulacak”
Asiltürk’e, geçen aralık ayında yaptığı bir açıklamada, 20
yıl içerisinde dünyada Asr-ı Saadet dönemine benzer bir sistemin kurulacağını
söylediği hatırlatılarak, salgın sonrası sürece dair öngörüleri soruldu.
Mevcut sistemin, insanların birbirlerinin hakkına tecavüz
ettiği, birbirine zulmettiği; herkesin kendi maddî menfaati için
meşru-gayrimeşru yollara tevessül ettiği, Allah’ın kesin olarak yasak ettiği ve
“insanlık düşmanlığı” mânâsına gelecek ifadelerle tanımlanan faizin dünyaya
hakim olduğu bir sistem olduğunu dile getirdi.
Asiltürk, “Bu sistemin değiştirilmesi başka şey, bu sistemin
yerine dünyaya ırkçı emperyalizmin hakim olması için dünya nüfusunun yarısını
yok edip de ‘kalanlarla rahat rahat biz bu düzeni yürütelim’ deme arzuları
başka bir şey” dedi.
Hadislerde bildirilenlere göre Hz. Muhammed’in, 20 yıl
içerisinde Asr-ı Saadet’e benzer bir düzen kurulacağını söylediğini ifade eden
Asiltürk, ledün ilmine sahip olan âlimlerin hepsinin, hicretten sonra yaklaşık
1500 yıl sonra kıyametin kopacağını öngördüklerini, Hz. Muhammed’in de
kıyametten önce 40 sene sürecek bir Asr-ı Saadete benzer düzen yaşanacağını
söylediğini ifade etti.
“1500’den 40 seneyi çıkarırsak 1460 kalır. Şimdi 1440 küsur
yıllarındayız. Yani bir insanın böyle gaipten haber vermesine lüzum yok; hepsi
teker teker anlatılmış. Bunlar bütün hadislerde belli” dedi.
Melhame-i Kübrâ…
Armagedon…
Hz. Muhammed’in Amik
Ovası’nda “Melhame-i Kübrâ” (büyük karışıklık) yaşanacağını bildirdiğine işaret
eden Asiltürk, “Şimdi bütün Amerika’nın, Rusya’nın, Almanya’nın, Fransa’nın,
Türkiye’nin çatıştığı bir bölge işte bu Amik Ovası. Söylenmiş bu. Yani bunları
bilmeden insanlar, gelişigüzel birtakım tahminlerde bulunurlarsa, hiç de isabet
kaydedemezler” dedi.
Batılıların buna önce “Armagedon” dediklerini, sonra “Üçüncü
Dünya Savaşı” demeye başladıklarını belirten Asiltürk, Hz. Muhammed’in ise bunu
“Melhame-i Kübrâ” diye tanımladığını kaydetti.
“iyiye gidiyor
demekle bir şey değişmez”
“Birtakım insanların kendi kendilerini aldatarak böyle
‘iyiye gidiyor’ filan demeleriyle bir şey değişmez” diyen Asiltürk, Müslümanlara
düşen sorumluluğun, inançlarına uygun şekilde yaşamaları olduğunu vurguladı.
Asiltürk, “Kimseye düşman olmayacağız. Kimseye zorla bir şey
yaptırmaya kalkmayacağız; ama bildiğimiz gerçekleri bir bir insanlara
anlatacağız. Başka bir yol yok” dedi.
Asiltürk, Hz. Muhammed’in, kendisinin düşmanı olan Ebû
Cehil’e bile sadece nasihat etmekle yetindiğine işaret ederek, kendilerinin de
bu yöntemi uygulamaları gerektiğini ifade etti.
“Türkiye, Rusya ve
İran’la askerî anlaşmalar imzalamalı”
Gelişmelerin, ABD ile Rusya’nın çatışacağını gösterdiğini;
bu çatışmada Avrupa ülkelerinin de ABD’ye yardım edemeyeceklerini ileri süren
Asiltürk, Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkiler kurması gerektiğini söyledi.
Asiltürk, geçmişte Millî Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterinin de (Org.
Tuncer Kılınç) bunu söylediğini hatırlatarak, “Çok doğru söylüyordu” dedi.
NATO’dan Türkiye’ye hiçbir fayda olmadığını ifade eden
Asiltürk, Türkiye’nin Rusya ile askerî anlaşmalar imzalaması gerektiğini ileri
sürdü.
Asiltürk, Meclis’te Grup Başkanvekili olduğu dönemde Türk
Silahlı Kuvvetleri’nden bir grubun kendilerini alıp terör bölgesinde bilgi
verdiklerini, ABD’nin Çekiç Güç vasıtasıyla terör örgütüne destek vermek için
yaptığı helikopter pistini gösterdiklerini anlattı. Asiltürk, bunları bilen
birisi olarak konuştuğunun altını çizdi.
Türkiye’nin, Rusya ile iyi ilişkiler içinde olan İran’la da
askerî anlaşmalar yapması gerektiğini dile getiren Asiltürk, “Kendimizi biraz
Amerikan teslimiyetinden ayırıp da, böyle bir ittifaka yakınlaşmak çabaları
göstermemiz, lehimize olur diye düşünüyorum” dedi.
Türkiye’nin İran ve Rusya ile yakınlaşmasının NATO üyesi
ülkeleri rahatsız edebileceği ve Türkiye’nin ekonomik bakımdan zor duruma
düşebileceği görüşü hakkındaki düşüncesi de sorulan Asiltürk, ABD’nin şimdi de
Türkiye’ye dost gibi gözükerek düşmanlık ettiğini, terör örgütlerine destek
verdiğini söyledi. Asiltürk, “Son 38 kişinin öldürülmesi nasıl oldu? Yine
Amerika’nın verdiği silahlarla olmadı mı bunlar?” diye sordu. Asiltürk,
“Bunları görmemek için Dünya’da yaşamamak lâzım ya da başka türlü, o
birlikteliğin neticelerini kabullenmek lâzım. Biz Millî Görüşçüler, bunu
kabullenemeyiz” dedi.
Allah’ın Dünya’yı, yeniden Asr-ı Saadet’in kurulacağı bir döneme
doğru götürdüğüne dair inancını tekrarlayan Asiltürk, “Bu arada birtakım
çatışmalar da çıkacak. İşte bu Üçüncü Dünya Savaşı dedikleri şey. Dünya
nüfusunun yarısı bu atılan silahlarla filan öldükten sonra, Hz. İsa’nın inmesi
bildiriliyor, Mehdi aleyhisselâmın çıkması bildiriliyor. Bunlara 20 senelik bir
zaman kaldı. Benim bu dediğimi, hadisleri inceleyen herkes bilir; ama ilim
adamı olarak incelerse bilir” diye konuştu.
“Türkiye’de
insanların %86’sı Allah’a iman ediyor”
MAK Danışmanlık’ın yaptığı ciddi bir araştırmaya göre,
Türkiye’de insanların %86’sının Allah’a iman ettiğini ve kendilerini mümin
olarak gördüklerini dile getiren Asiltürk, çatışmalardan sonra hayatta
kalanların, yeniden Asr-ı Saadet’i oluşturacaklarını söyledi.
Asiltürk, o dönem geldiğinde Siyonistlerin de ortadan
kalkacağını; Yahudilerin, korunmak için Gargat ağacının arkasına
saklanacaklarını Hz. Muhammed’in bildirdiğini ifade etti. Asiltürk, “Allah’la
harp eden hiçbir ülke, devamında yaşayamaz, yok olur gider” dedi.
“İran, bir düğmeye
basıp Londra’yı yerle bir edecek silahlara sahip”
Asiltürk, “Oğuzhan Bey, sürekli İran vurgusu yapıyor.
Pakistan’ın elinde nükleer silah var. Pakistan daha güçlü bir devlet değil mi?
Bir alternatif olamaz mı?” şeklindeki sorusunu da cevapladı.
Pakistan’ın v benzer diğer bazı ülkelerin de sağlam, temiz
Müslüman ülkeler olduklarını ifade ettikten sonra, “Pakistan’ın elinde atom
silahı var ama Keşmir’de dünya kadar zulüm yapılıyor; önleyebiliyor mu?” diye
soran Asiltürk, “Ama İran, bir tek generalini vurdular diye Irak’taki Amerikan
üssünü yerle bir etti” dedi.
Asiltürk, İran’ın, Erbakan’a gösterdiği saygıdan dolayı
kendisine de aynı saygıyı gösterdiğini belirterek, İranlı yetkililerin
kendisine askerî tesislerini gezdirdiklerini, ellerinde Avrupa’nın her
noktasını vuracak füzelerinin olduğunu söylediklerini, “Şu anda düğmeye
basarsak Londra’yı yerle bir ederiz” dediklerini anlattı.
“Doğru da söylüyorlar” diyen Asiltürk, bu hale geldiklerini,
tesisleri gezerek gözleriyle gördüğünü dile getirdi.
“İran’da idare, yüzde
yüz İslâm’a bağlı bir idaredir”
İran devriminden sonra Humeyni’nin Tahran’da bir milyondan
fazla kişiye hitaben yaptığı konuşmada, elindeki Kur’ân-ı Kerîm’i havaya
kaldırarak, “Biz, bundan sonra bu kitabın iki kapağı arasındakine uyacağız;
bunu uygulayacağız” dediğini hatırlatan Asiltürk, “Beni herkes tanır. İnancımı
da bilir. Hiçbir şeye taviz vermediğimi de bilir. İran’da idare, yüzde yüz
İslâm’a bağlı bir idaredir” dedi.
İslâm’da çeşitli mezhepler olduğunu belirten Asiltürk, sözlerine
şöyle devam etti:
“12 Şii mezhebinden
bazıları kâfirdir”
“Meselâ Câfer-i Sâdık Hazretleri, Peygamberimizin torunu.
Caferiye mezhebini Türkiye’de İslâm dışı gibi gösterirler. Peygamber
Efendimizin torununun kurduğu mezheptir. Yüzde yüz Allah’a iman eden bir
Peygamber torunudur ve bizim imamımız İmâm-ı Âzam Hazretleri, Mektubat’ı okursa
insanlar anlarlar, Câfer-i Sâdık Hazretlerinden birçok soruyu soruyor. Onun
verdiği cevaplardan sonra İmâm-ı Âzam Hazretleri diyor ki, “Câfer-i Sâdık’a
rastlamasaydım, belki büyük bir hata içine de girebilirdim” diyor. Ama milletin
ilimden haberi yok. Kimsenin bunlardan haberi yok; ona buna iftira atıyorlar.
İranlılara ‘yok bunlar Şii’ diye şey yapıyorlar. Evet, Şiiler var. 12 tane Şii
mezhebi var. Bunların bir kısmı, bak sözüme dikkat edin, hatta kâfirdir. Bir
kısmı… Ama idaredeki insanlar, Allah’a ve Resulüne tamamen candan bağlı. Güç,
onların elinde. Öbürleri bir şey yapamıyorlar.”
“Kasım Süleymani’nin
gözlerinden yaşlar aktı”
Oğuzhan Asiltürk, D-8’in kuruluşundan önce Erbakan İran’ı
ziyaret ettiğinde, kendilerini 5 kat aşağı inerek uğurlayan kişinin,
Humeyni’nin dış ilişkilerdeki gözde elemanı olan Kasım Süleymani olduğunu daha
sonra öğrendiğini anlattı. Asiltürk, İran diplomasi geleneğinde misafirlerin iç
kapıya kadar uğurlandığını, Kasım Süleymani’nin ise kendilerini 5 kat aşağıya
inerek arabalarına kadar refakat edip öyle uğurladığını vurguladı.
Asiltürk, rivayet edilen bir hadiste “Horasan tarafından
siyah sancaklılar çıkar. Kar üzerinde sürünerek de olsa onlara yardım
ediniz” dendiğini hatırlatıp, Erbakan’ın İran’da gazetecilere, hadisin başını
söylemeden, “Bugün ben İran’a, kar üzerinde sürünerek de olsa gidip yardımcı
olmam lâzım” dediğini kendisi dile getirdiğinde, Kasım Süleymani’nin gözünden
yaşlar aktığını anlattı. Asiltürk, “Benimle asansöre bindi; beş kat aşağıya
beni indirdi. Böyle bunlar imanlı insanlardı; ama Türkiye’deki birçok insan
bile, onun için alehte Siyonizmin uydurduğu birçok şeyleri söyler oldu yahu!
Ama hepsi hesaba çekilir. Tövbe ederler inşallah da kurtulurlar” dedi.
Millî Görüş’ün
geleceği
Oğuzhan Asiltürk, Millî Görüş’ün konumunu ve geleceğini
nasıl gördüğünün sorulması üzerine de, “Millî Görüş, Erbakan Hoca’nın tabiriyle
söyleyeyim, Nuh’un gemisi gibidir; binen kurtulur” dedi.
Herkese kardeşçe yaklaştıklarını, kendilerine küfredilse
bile başkalarına karşı kırıcı olmadıklarını ifade eden Asiltürk, şunları
söyledi:
“İleride de belli
olaylardan sonra ne olduğu da görülecek”
“Millî Görüş, onun için dünyanın siyasetinde ağırlık koyacak
ilkelere sahiptir. Hiç değişmemiştir. İleride de belli olaylardan sonra ne olduğu
da görülecek. Allah’ın izniyle biz yolumuzda yürüyoruz. Herkesin iyiliğini
istiyoruz. O bize Allah’ın emri, Peygamberin uygulaması. Kimsenin kötülüğünü
istemediğimiz için, şimdi düşünün; bana, siz gazeteci olarak her şeyin
içindesiniz, bir tek kişi benim aleyhimde konuşmuyor. Niye? E ben kimsenin
aleyhinde konuşmuyorum da onun için. Bu iş karşılıklıdır. Bir insanla iyi
münasebet kurmadan ona hakkı söyleyemezsiniz. İyi münasebet kurmak için de
önce, hadiste ‘onun gönlüne hoş gelecek birkaç söz söyleyin’ diyor. Bu kadar
basit bir şey bu. Ben onu yaptığım için, yani partiye düşmanlık edenler bile
gelip bana saygı gösteriyorlar. Bu bizim İslâmî inancımız böyle olduğu için ben
uyguluyorum. Kendi kendime bir şey icat etmiş değilim. Bizim inancımız böyle.
Ne kadar buna uyarsak, o kadar etrafımıza toplarız ve kurtuluşa giden yolda
daha güçlü oluruz.”
Asiltürk, 50 yıllık bir siyasî hareketin oy oranının %3
olduğunun hatırlatılarak, halkta karşılık bulmamasını neye bağladığı sorusuna
karşılık, “Toplum, inançlarından uzaklaştı” dedi.
“Herkes biliyor ki
Millî Görüş’ün lideri benim”
Toplumda zinanın, rüşvetin, faizin, gaspın yaygın halde
olduğunu, bunların da ancak tatlı dille, güler yüzle Allah’ın emirlerini ve
yasaklarını insanlara anlatmak şeklinde Hz. Peygamberin metoduyla ortadan
kaldırılabileceğini ifade eden Asiltürk, “Aramızda bazı insanlar sertlik
yapıyorsa da herkes biliyor ki Millî Görüş’ün lideri benim. Benim sözümden
kimse dışarı çıkmaz. Ara sıra şey edenleri de ikaz ediyorum, ‘şöyle yapma’
filan diye ikaz ediyorum. Hiç kimse merak etmesin” dedi.
“Millî Görüşçülerde
moral bozukluğu görüyorum”
Oğuzhan Asiltürk, “Millî Görüş’ün bütün kurumları görevini
yeterince yapıyor mu sizce?” sorusuna karşılık da moral bozukluğu (umutsuzluk)
gördüğünü ancak kendilerinin sorumluluğunun İslâmî telkinlerde bulunmak
olduğunu söyledi.
Asiltürk, Ramazan ayına dair tavsiyesinin sorulması üzerine
de Cuma namazının mutlaka kılınmasını tavsiye etti. Asiltürk, salgın sebebiyle
Cuma namazının değil camilerde kılınmasının yasaklandığını, imamlık edecek bir
kişinin ve onun arkasında namaz kılacak en az 3 kişi olmasının Cuma namazı
kılabilmek için yeterli olduğuna dair sözlerini tekrarladı. Asiltürk,
Ramazan’da günün önemli bir kısmını uykuda geçirmenin de doğru olmayacağını
dile getirdi.
Oğuzhan Asiltürk, programın sonunda, Necmettin Erbakan’ın ve
kendisinin yurt dışı ziyaretlerine dair bazı hatıralarını anlattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder