26 Aralık 2019 Perşembe

“Biz dolandırıcıysak, neden beni beraber çalışmaya davet etti?”


Yeni parti kurmaya hazırlanan Ali Babacan, İstanbul Şehir Üniversitesi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi ve Davutoğlu hakkında söylediği “Bunlar, Halk Bankası’nı da dolandırmaya çalışıyorlar” iddiasını değerlendirdi. Babacan, “Bu siyasî hesaplaşmanın, yine siyaset zemininde yapılması lâzım. Cumhurbaşkanımız, beni iyi tanır. Onun kızgınlıkla söylenmiş bir ifade olduğunu düşünüyorum. Aksi halde, bizlerle ilgili kanaati böyleyse, daha bundan 6 ay önce beni beraber çalışmaya niye davet etsin?” dedi. 

Yeni parti kurmaya hazırlanan Eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Ankara’daki çalışma ofisinde t24.com.tr yazarı Şirin Payzın’ın sorularını cevapladı.

“4,5 yıl önceki karar bugün mü sorgulanır hale geliyor?”

Babacan, İstanbul Şehir Üniversitesi konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu Halk Bankası’nı dolandırmaya çalışmakla suçlamasına dair soruyu da cevapladı.

Babacan, bu konuda şunları söyledi:

“Şehir Üniversitesi meselesine şöyle bir baktığımızda, bu ilk süreç biliyorsunuz Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla yapılıyor. Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları, Resmî Gazete’de açıklanan kararlardır. Şeffaf kararlardır. Bundan tam 4,5 sene önce bu karar alınmış. Yani bu arazinin Şehir Üniversitesi’ne devredilme kararı alınmış. Resmî Gazete’de yayınlanmış. 4,5 sene önce dediğimiz, 2015’in mayıs ayı falan… O günlerde Cumhurbaşkanlığının Devlet Denetleme Kurulu var, Başbakanlık Teftiş Kurulu var, Sayıştay var, bütün yargı sistemimiz var. 4,5 senedir Resmî Gazete’de ilân edilmiş ve herkesin girip göreceği bir karardan bahsediyorsunuz. Böyle bir kararın kanunlara uygun olmaması diye bir şey düşünülemez. Yani kanuna uymayan bir karar, 4,5 yıldır alınmış bir karar, hani bugün mü sorgulanır hale geliyor? Bugün mü mesele haline geliyor? Önce işe bu perspektiften bakmak gerekiyor.

“Kamu bankalarının bütün kararlarını yönetim kurulları alır”

Ha, bir de işin Halk Bankası perspektifi var. O Halk Bankası perspektifi ise ben görevden ayrıldıktan sonra, hatta Sayın Davutoğlu da görevden ayrıldıktan sonra atılmış bir adım; ama orada da bankanın bir yönetim kurulu var. Biliyorsunuz, bizim kamu bankalarının mevzuatına baktığınızda, kamu bankalarının bütün kararlarını yönetim kurulları alır. Hükümetin ya da herhangi bir bakanın, hatta Başbakanın direkt bir imzası yoktur. Hukuken baktığınızda, bankaların yönetim kurulları nihaî sorumludur. Bu bankanın yönetim kurulu da her şeye bakar, inceler. Hukukî sorumluluğunu tamamen yönetim kurulu alır ve o adımı atar ki bizler ayrıldıktan sonra üstelik atılmış bir adım o. Dolayısıyla zamanlama açısından baktığınızda da durum çok farklı.

Şu yalnız üzücü: Tabii burası bir eğitim kurumu. Bir üniversite. Burada binlerce genç eğitim görüyor. Bunların aileleri var. Böyle siyasî ve hukukî bir çatışma alanına bu üniversitenin sokulması, beni çok üzdü açıkçası. Eğer bir siyasî hesaplaşma varsa, bu başka yerlerde yapılabilir. Bu siyasî hesaplaşmanın, yine siyaset zemininde yapılması lâzım. Bir üniversitenin binlerce öğrencisini ve onların ailelerini mağdur edecek şekilde, oradaki yüzlerce öğretim üyesini mağdur edecek şekilde bunun yapılmaması lâzım. Bu beni üzdü açıkçası.”

Babacan, “Cumhurbaşkanının sizinle ilgili böyle bir şey söylemiş olması “Halk Bankasını dolandırdılar” demesi) üzdü mü sizi?” sorusuna da şöyle cevap verdi:

“Öyle ise 6 ay önce neden beni beraber çalışmaya davet etti?

“Şöyle: Açıkçası Cumhurbaşkanımız, pek çok insanı tanır; ama beni de iyi tanır. Çok uzun süre beraber çalıştık. Onu ben açıkçası, belki kızgınlıkla söylenmiş ya da belli duygular içinde söylenmiş bir ifade olduğunu düşünüyorum. Aksi halde, bizlerle ilgili kanaati böyleyse, daha bundan 6 ay önce beni beraber çalışmaya niye davet etsin? Ben ayrılmak için gittiğimde, kendisi de söyledi biliyorsunuz, açıkladı. Beni beraber çalışmaya davet etti. Eğer kanaati öyleyse, 17-18 yıldır hukuku olan bir insanı niye beraber çalışmaya davet etsin, kanaati öyleyse? Dolayısıyla onu açıkçası biraz duygusallık içerisinde söylenmiş bir ifade olarak görüyorum. Onun için hemen cevap verme ihtiyacı da duymadım. Çok yakın ve çok uzun süre beraber çalıştığımız için kendisini iyi tanıdığımı düşünüyorum. Dolayısıyla hemen bir siyasî polemik haline getirmenin de ben doğru olmayacağını düşündüm açıkçası. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Dolayısıyla bu tür ifadeler… Olabilir; kızgınlıkla, duygusallıkla (söylenmiş) ifadeler olabilir; ama biz de o halini anlayışla karşılayıp, ona göre zamanı geldiğinde nasıl olsa açıklamalar yapılır, diye düşündük doğrusu.”

Hiç yorum yok: