Dünya gazetesi ekonomi yazarı Uğur Civelek, tarım üretiminde maliyet artışının korkunç boyutlarda olduğunu belirterek, “Çiftçi, borç batağında kaderine terk edilmiş durumda” dedi. Civelek, öelecek yıl, ekilmeyen tarım arazilerinin çoğalacağını, girdi fiyatlarındaki artış sebebiyle çiftçilerin adeta köyden kente göçe zorlandığını söyledi.
Dünya gazetesi ekonomi yazarı Uğur Civelek, Ulusal Kanal’da
yayınlanan “Halkın Ekonomisi” programında Deniz Çağlayan’ın sorularını
cevapladı.
Uğur Civelek, bir soru üzerine, Tarımda Yurt İçi Üretim
Fiyatlarının Ekim ayında %1.75 oranındaki artışını değerlendirdi.
Civelek, şunları söyledi:
“Gelecek yıl,
ekilmeyen araziler çoğalacak”
“Sene başından beri tarım ürün fiyatları baskılanmış
olabilir; ama üretici fiyatlarına bakıyoruz; en son ekim ayında yurt içi
üretici fiyatlarındaki artış, %1,70’in üzerinde. Son 12 aya bakıyorsunuz,
%18,20. Yani perakende fiyatların üstünde bir artış var. Peki, dönüp bakmak
lâzım; bu zaman zarfında tarımsal girdi fiyatları ne kadar arttı? Bu rakamın
üstünde mi, altında mı? Çok çok üstünde. O zaman önümüzdeki yıl ekilmeyen
toprak alanı küçülür mü, büyür mü? Kesinlikle büyür. O zaman tarımda arz
şokları yaşanır; daha sert, istenmeyen fiyat dalgalanmaları yaşanabilir mi?
Kesinlikle evet. Bunu kalıcı olarak önlemek için yeterli çaba kesinlikle
harcanmadı. Panik içinde tüketici fiyatları baskılandı. Üreticilerin
sorunlarına odaklanılmadı. Ödenmesi gereken destekler dahi güncel ödenemedi.
Hâlâ ödenemeyen önemli rakamlar var. Çiftçi, borç batağında kaderine terk
edilmiş durumda. Bu, önümüzdeki yıllar için olumlu düşünmeyi çok zorlaştıran
bir tablo. Rakam, olumsuzluğun sadece küçük bir kısmını veriyor. %18,22 artış
var. Bu bile baskılanmış rakam. Maliyetlerdeki artışlar, çok daha korkunç.”
Uğur civelek, tarımda son bir yılın nasıl
değerlendirilebileceğine dair bir soru üzerine de şöyle konuştu:
“Çiftçi adeta köyden
kente göçe zorlanıyor”
“Sıkıntıların hiçbiri aşılmadı. Sorunların ağırlaşma hızı
yükseldi. Neden yükseldi? Siz, bir ülkede hem sistemi koruyup, hem tüketiciyi
koruyup hem de üreticiyi koruyamayacak kadar sorunluysanız ve günü kurtarmak
için üreticiyi korumayı sadece sözde, lafta bırakıyorsanız, tam tersine
sorunların ağırlaşmasına yol veriyorsanız, hiçbir şeyin düzelmesini
sağlayamazsınız. “En kötüyü geride bıraktık” söylemlerinin de kesinlikle
ayakları yere basmaz. Tarım, bunun en tipik örneğidir. Bakın, tarım ürünleri
konusunda uzmanlaşan bir ülke adayıydık. 1950-60’lar böyle… Geldiğimiz yer çok
hazin. 1980’den bu yana tarımda her şey baş aşağı, kötüye gidiyor. Tarım
fiyatlarındaki artış yüksek. Dolar bazında 30-40 kat; ama girdi fiyatlarındaki
artış, çok daha yüksek. İnsanlar sanki köyden kente göçe zorlanıyor. Toprak
ekilmiyor. Verimli tarım yapılmasın diye çaba harcanıyor. Bu, spesifik
birilerinin hedefi midir? Siyaset, bu hedefi gözetenlere niye ortak olur,
destek verir? Anlamak çok zor. Tabii ki zaaflar, günü kurtarmalar, hırslar,
ihtiraslar, her şey iç içe giriyor. Sonuçta üretenler kaderine terk ediliyor.
Tarım bunun bir örneği. Sanayi de çok farklı değil.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder