HDP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Ali Kenanoğlu, partisinin 23 Haziran seçimine dair tavrının ne olacağı konusunda, “Tercihimizi demokrasi ittifakından yana kullanacağız” dedi. Bir soru üzerine AK Parti ile görüştüklerini ancak bu görüşmelerin bir pazarlık olmadığını söyledi. Kenanoğlu, “HDP, çözüm sürecinde bile ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ demiş bir partidir. Bizim, ‘tek adam rejimi’ ile uzlaşma şansımız yok” dedi. Demokratik bir anayasa hazırlanması için her partiyle çalışabileceklerini ifade eden Kenanoğlu, “MHP varsa biz de varız” dedi.
HDP İstanbul Milletvekili, Ali Kenanoğlu, TV 5’de yayınlanan
“Kulis Ankara” programının birinci bölümüne konuk olarak, gazeteci Mustafa
Yılmaz’ın sorularını cevapladı. Kenanoğlu, taleplerinin, Öcalan’ın ailesiyle ve
avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması, özgürlüklerin anayasal güvence altına
alınması, bunun için de yeni ve demokratik bir anayasa hazırlanması olduğunu
dile getirdi.
MEDYA, HDP’NİN KARARINI
DEĞİL KENDİ YORUMLARINI AKTARIYOR
Ali Kenanoğlu, Mustafa Yılmaz’ın “Gerçekten toplum merak
ediyor. HDP’nin 31 Mart stratejisi belliydi. Peki, 23 Haziran stratejisi belli
mi, yoksa hâlâ parti meclisinde tartışılmaya devam mı ediliyor?” sorusunu
cevapladı.
Medyada HDP’nin kararlarının HDP’li olmayanlar tarafından
yorumlanmasından yakınan Kenanoğlu, “HDP’nin kararını değil, kendi kafalarında
HDP adına oluşturdukları kararı yorumluyorlar” dedi.
HDP, ÇEŞİTLİ
TOPLUMSAL KESİMLERİN BİR KOALİSYONUDUR
Kenanoğlu, HDP’nin (bağımsız adaylarla değil) “parti” olarak
ilk defa 7 Haziran 2015’de seçime girdiğine işaret etti. Kenanoğlu, “HDP,
sadece Kürt siyasî hareketinin oluşturduğu bir geleneğin devamı değil, aynı
zamanda çeşitli toplumsal kesimlerin de içerisinde yer aldığı geniş bir
koalisyon hâlinde oluşmuş ve ortak amaç etrafında birleşmiş bir partidir” diye
konuştu.
7 Haziran 2015’den itibaren yaşanan bütün seçim süreçlerinde
HDP’nin, demokratik bir ülke olmasından yana uzlaşmacı bir tavır koyduğunu
ifade eden Kenanoğlu, “çözüm süreci” döneminde bile HDP’nin, “Bu ülke, tek kişinin
iki dudağı arasında yönetilmemeli” anlayışıyla hareket ettiğine dikkat çekti.
DEMOKRATİK SİYASETE
İMKÂN TANINIRSA, SİLAHLI SİYASETE İHTİYAÇ DUYULMAZ
Program sunucusu Mustafa Yılmaz’ın, “HDP’ye yönelik en büyük
eleşirinin, PKK ile arasına mesafe koyamamak” olduğunu hatırlatması üzerine Kenanoğlu,
“Biz, şunu söylüyoruz: Bu mesele, Kürt sorununun geldiği bir sonuçtur ve biz,
Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesini hedefleyen bir partiyiz.” dedi.
Yılmaz’ın, “Yani silaha kesinlikle karşıyız” cümlesini “Tabiî ki. Kesinlikle”
diyerek onaylayan Kenanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz, şunu söylüyoruz: Zaten demokratik siyaseti siz oluşturursanız,
Türkiye olarak, bir bütün olarak demokratik siyasetin önünü açar, demokratik
siyasete siyaset imkânı tanırsak, o zaman kimsenin silahlı siyaset üretme
ihtiyacı kalmaz. Böyle bir yola, yönteme başvurmaz. Şimdi bakıyorsunuz, örneğin
çok basit bir şekilde, ülkede adalet kalmamışsa ne oluyor? İşte çeşitli adalet
yöntemleri oluşturan mafyatik örgütler ortaya çıkıyor. Niye bu? Çünkü sen,
demokrasiyi işletmiyorsun. Hakkı, hukuku, adaleti, vicdanı korumuyorsun. Bu
çerçevede bir adalet mekanizması işletmeyince, çeşitli yapılar, kendi adalet
mekanizmalarını oluşturmak durumunda kalıyorlar. Haklılar mı? Hayır. Ben, ‘haklılar’
anlamında söylemiyorum; ama bunun sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ama sen, hukuku
işletirsen, adaleti tesis edersen, hiç kimse, başka türlü yollara başvurmaya ihtiyaç
duymaz. O anlamda biz de diyoruz ki HDP olarak, Türkiye’de demokratik siyasetin
koşulları oluşturulur ve bu demokratik siyaset koşullarında insanların özgürce
siyaset yapmasına, fikirlerini özgürce dile getirmesine ve bütün sorunların da
müzakere edilerek, bir uzlaşma kültürü içerisinde çözülmesiyle birlikte, hiçbir
şekilde silahlı siyasete ihtiyaç duyulmaz.”
YENİ BİR ÇÖZÜM
SÜRECİNE KESİNLİKLE İHTİYAÇ VAR
“Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine ihtiyacı olduğunu mu
söylüyorsunuz?” sorusu üzerine de Kenanoğlu, “Kesinlikle. Yani şunu ifade
ediyoruz: ‘Çözüm Süreci’ diye ifade edilen şey, aslında Türkiye’de çatışmaların
sona erdiği, insanların, annelerin ağlamadığı, evlâtlarını toprağa koymadığı…
Dolayısıyla, bu ülkede bir sorun varsa, ‘Kürt sorunu’, bir sorundur. Yani
Kürtlerin yaşadığı bir sorundur. Dolayısıyla, bu sorunun çözülmesi konusunda
(bir masa da kurulması lâzım.)
HDP, TÜRKİYE PARTİSİ
OLDUĞUNU 7 HAZİRAN 2015’DE GÖSTERDİ
Sadece Kürt kimliği üzerinden siyaset yapıyor olmanın, HDP’nin
Türkiye partisi olmasını engelleyen bir unsur olup olmadığına dair bir soru
üzerine de Kenanoğlu, bu konuda şunları söyledi:
“Bizi özellikle sokmak istedikleri ve hapsetmek istedikleri
alan da o zaten. Yani 7 Haziran sürecinde bir müzakere ortamı varken, bir ‘çatışmasızlık’
hâli varken HDP, aslında ne kadar ‘Türkiye partisi’ olduğunu, hatta Türkiye’nin
tüm toplumsal kesimlerini, tüm inançsal kesimlerini, tüm etnik ve kültürel
kesimlerini temsil eden bir potansiyele sahip olduğunu; bu sorunların tamamını
nasıl çözeceğine dair projelerini ortaya koyan bir parti olduğunu göstermişti,
O yüzden %13 oy almıştı; ama bir %10’un gözü de HDP’deydi. ‘Ne yapacak acaba?’
diye… O %10 da, her an için bize oy vermeye hazır bir kitleydi. Dolayısıyla
zaten ‘sistem’ dediğimiz, işte adına ‘derin devlet’ mi deriz, ya da işte ‘egemen
güçler’ mi deriz, ‘bunların hoşuna gitmeyen yapılar’ mı deriz, adına nasıl
denecekse, farklı şeyler söylenebilir; ama bunlar zaten HDP’nin tüm bu kucaklayıcı
ve kapsayıcı yapısından bir tarafı, çatışmalı ortamdan bir yere hapsettiler.
Şunu söyleyeyim: Bu, bizim tercihimiz değil; ama bir yakıcı sorun varken, yani
ortada bir yakıcı sorun, ölümler varken, doğal olarak, bizim başka alanlarda
yapmış olduğumuz siyaset, gözükmüyor.”
İKTİDAR, AÇLIK
GREVLERİNİ DAHA FAZLA TAŞIYAMAZDI
Kenanoğlu’na, 8 yıl aradan sonra Öcalan’ın yeniden
avukatlarıyla görüştürülmesinin, HDP’nin 23 Haziran’a yönelik olarak 31 Mart
stratejisinde bir değişikliğe sebep olup olmayacağı da soruldu.
Hâlen, aralarında Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in de
olduğu 3 bin civarında tutuklunun açlık grevinde, 30 kişinin de ölüm orucunda
olduğunu belirten Kenanoğlu, bu durumun, ‘artık hükümetin de taşıyamayacağı bir
nokta’ olduğunu söyledi. Kenanoğlu, bu talebin, Öcalan’ın, ailesiyle ve
avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması ve tecridin kaldırılması olduğunu
belirtti.
BU, HDP’YE DEĞİL, HDP
SEÇMENİNE YÖNELİK BİR ALGI OPERASYONU
Kenanoğlu, “8 yıl sonra görüştürülmesinde herhangi bir
strateji görmüyor musunuz?” sorusuna da, “Hayır, görüyoruz” karşılığını verdi. Kenanoğlu,
şöyle konuştu:
“Şöyle görüyoruz: Hükümetin bu konudaki hesabı farklı
olabilir. Yani onlar, bilerek bunu buraya (YSK’nın iptal kararının açıklandığı
güne) denk getirmiş olabilirler. Hatta, görüşme 2 Mayıs’ta oluyor, görüşmenin
açıklamasını avukatlara birkaç gün sonra teslim ediyorlar. Yani pazar günü ya
da cumartesi günü teslim ediyorlar ve 6 Mayıs’a denk getiriliyor bu, bilerek.
Yani hükümetin bu konuda bir hesabı, bir planı (olabilir). Şüphesiz ki HDP
oyları, İstanbul seçimleri açısından belirleyici oylar. Yani Türkiye’deki
birçok yerde belirleyici olduğu gibi; Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Ardahan’da,
Ankara’da belirleyici olduğu gibi, İstanbul’da da belirleyici oylardı. Doğal
olarak da şöyle bir algı oluşturmaya çalıştılar: ‘İşte Öcalan’la görüşülüyor.
İşte bu tecrid kalkmış durumda. Müzakere yeniden oluşturulacak. İşte Kürtler,
biraz da bize oy verirlerse, HDP’liler biraz da bize oy verirlerse, biz bu
süreci devam ettiririz.’”
Bunun HDP’ye değil, HDP seçmenine yönelik bir mesaj olduğunu
dile getiren Kenanoğlu, “Çünkü HDP, neyin ne olduğunu bilen bir yerde duruyor.
Bu işin nasıl olması gerektiği, tecridin nasıl kalkacağı, müzakere sürecinin,
çözüm sürecinin nasıl olması gerektiği, bu masanın yeniden nasıl kurulması
gerektiği konusunda HDP’nin yeteri kadar bilgisi, donanımı ve tecrübesi var.
Dolayısıyla bu, HDP’ye yönelik bir şey değil, HDP seçmenine yönelik bir algı
operasyonu olarak durabilir.” diye konuştu.
TERCİHİMİZİ DEMOKRASİ
İTTİFAKINDAN YANA KULLANACAĞIZ
HDP’nin, 31 Mart seçimlerine giderken herhangi bir parti
lehinde bir karar almadığını belirten Kenanoğlu, ‘Biz, Türkiye’nin batı
yakasında tek başımıza kazanma gücümüzün olmadığı yerlerde ‘tek adam’ rejimine
son vermek adına oy kullanacağız’ dediklerini kaydetti. Kenanoğlu, şöyle
konuştu:
“Ha, 23 Haziran’da ne olacak? 23 Haziran’da, HDP’nin
özellikle söylediği bir şey var: Biz, ‘demokrasi ittifakı’ diyoruz. Yani bu,
bir partiyle herhangi bir muhalefet partisiyle oluşturulmuş bir ittifaktan
bahsetmiyoruz. Bu ülkenin bütün demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten yana
olan siyasî partileriyle, kitle örgütleriyle, demokratik kurumlarıyla, yöre
dernekleriyle, tüm sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa bir
demokrasi ittifakının oluşması gerekiyor. Biz, bu ittifakı kendi cephemizden
kurmuşuz, oluşturmuşuz ve bu ittifakın gelişmesi için, genişlemesi için de biz,
demokrasi ittifakından yana oyumuzu kullanacağız. Tercihimizi buradan yana
yapacağız ve HDP seçmenine de bunu söylüyoruz. 23 Haziran’da da demokrasi
ittifakından yana tavır koyun diyoruz.”
ÖCALAN’IN AVUKATLARLA
GÖRÜŞTÜRÜLMESİ VE BAHÇELİ’NİN SÖZÜ, BİR ALGI OPERASYONU
Kenanoğlu’na, Devlet Bahçeli’nin, Öcalan’ın avukatlarıyla
görüşmesine izin verilmiş olması hakkında söylediği, “Bana sorarsanız
avukatıyla görüşsün” cümlesini nasıl değerlendirdiği de soruldu. Kendileri
açısından Bahçeli’nin sözünün, bütün siyasetçilerin söylemesi gereken bir söz
olduğunu ifade eden Kenanoğlu, bu düşüncesini şöyle açıkladı:
“Şimdi biz, şunu diyoruz: Yani bizim, demokrasi ittifakı
çerçevesinde düşündüğümüz; demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten yana tavır
koyacağını ifade eden, ‘hak, hukuk, adalet’ sloganları atan, hakikaten de
İstanbul’da haksızlığa maruz kalan, bir YSK darbesine maruz kalan parti, bu
konuda hiçbir laf etmeyecek mi? Yani, sitemimiz budur. Beklenti de budur.
Tabandaki beklenti de budur. Şimdi şunu söylüyor vatandaş: ‘Ya tamam; biz
İstanbul’da oyumuzu böyle kullanalım da, bir taraftan da bizim evde yangın var.
Bu yangına hiç kimse bir şey söylemeyecek mi yani? Bu yangına bir su
taşınmayacak mı? Hani buna laf edilmeyecek mi? Yani Devlet Bahçeli kadar dahi
olsa bile, bu söz söylenmeyecek mi?”
8 yıl aradan sonra Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin
verilmiş olmasının, HDP’nin de buna karşılık 23 Haziran stratejisini
değiştireceği algısına sebep olduğunun ifade edilmesi üzerine Kenanoğlu, şöyle
konuştu:
“Tabii. O algı, söylediğim gibi bilerek oldu ve bundan sonra
da çok yapılacaktır o. Bakın, burada bitmeyecek bu. Devlet Bahçeli’nin o
açıklamasıyla ya da 2 Mayıs’taki görüşmeyle bu burada bitmeyecek. Biz, 23
Haziran’a kadar, örneğin HDP seçmenine yönelik çok fazla atraksiyon göreceğiz.
Burada bizim sitemimiz, şurayadır: ‘Hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük,
demokrasi’ diyen siyasî partilerin, onların (MHP’nin) gerisine düşmesi, bizim
açımızdan kabul edilebilir bir şey değildir. Burada şunu söylüyoruz: Evet,
Devlet Bahçeli, bunu bir hesap için yapmıştır. Bir hesapla… İşte 2 Mayıs’ta
Öcalan’la avukatlarının görüşmesi, bir algı operasyonu, bir hesap üzerine
yapılmıştır. Bu tamam; ama bunu bertaraf edebilmenin yolu nedir? Bunu bertaraf
edebilmenin yolu, demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten ve Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin yasalarını uygulamasından yana tavır koymaktır. Daha
gür ses çıkarmaktır. Yani onun (Bahçeli’nin) çıkarttığı sesten daha gür ses
çıkartmaktır. Çünkü sonuçta senin dayandığın nokta çok belli. Yer sağlam.
Neresi? Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarından bahsediyoruz biz. Diyoruz ki, ‘Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, yasaları uygulasın.’ Şimdi bu anlamı ile bizim sitemimiz
ve HDP’li kimi sözcülerimizin, arkadaşlarımızın sitemleri ve halkımızdan gelen
talep de bunun üzerine kuruludur. Yani bizim oy vermeyi düşündüğümüz bir parti,
‘hak, hukuk, adalet’ diyen bir aday, bununla ilgili, Devlet Bahçeli kadar da
laf edemeyecek mi?”
AK PARTİ İLE
GÖRÜŞÜYORUZ; AMA PAZARLIK İÇİN DEĞİL
Kenanoğlu’na, “HDP’nin AK Parti ile bir temasının olup
olmadığı” da soruldu. Kenanoğlu, bu soruya şöyle cevap verdi:
“Şöyle söyleyeyim: Sonuçta biz, Türkiye’de siyaset yapan,
parlamentodaki üçüncü büyük siyasî partiyiz. Dolayısıyla bizim hükümetle,
hükümet partisiyle, yani hükümeti oluşturan birinci partiyle temasımızdan daha
doğal bir şey olamaz. Çünkü bu ülkenin bir sürü sorunu var, bir sürü meselesi
var ve bu meseleyle ilgili biz, kiminle görüşeceğiz, çözülmesi için? Örneğin
açlık grevlerinin sonuçlandırılmasıyla ilgili biz, kimle görüşeceğiz? Adalet
Bakanıyla görüşeceğiz.”
Kenanoğlu, “Görüşüyor musunuz yani?” sorusuna karşılık da, şu
açıklamada bulundu:
“Temas derken şöyle algılanmasın yani; bir pazarlıktan
bahsetmiyoruz; ama bu sorunun çözülmesi konusunda bir görüşme… Yani partimizin
çeşitli organlarından çeşitli arkadaşlarımız, bu konularla ilgili görüşüyorlar;
ama bu görüşme, şunun üzerine kurulu değil: ‘Siz şunları yaparsanız, biz de
şöyle şöyle size oy taşırız.’ Böyle bir şey değil. Yapılan görüşme, şudur:
Yarın da görüşülür, öbürsü gün de görüşülür, dün de görüşülüyordu. Bu görüşme…
Bu ülkede bir adaletsizlik var ve bu insanlar, bu anneler… Bak, günlerdir
sokaklarda sürükleniyor, itilip kakılıyor, gözaltına alınıyor. Yaa bu
adaletsizliğe bir son verin. E biz, bunu kimden talep edeceğiz? Kiminle görüşeceğiz?
Tabiî ki AK Parti’yle görüşeceğiz.”
HDP, ÇÖZÜM SÜRECİNDE
BİLE ‘SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ’ DEDİ
Kenanoğlu, “Bu görüşmeler, sizin 23 Haziran’a yönelik
duruşunuzu değiştirebilir mi?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Bakın, o konuda çok net örnek var. Onu söylüyoruz. Bakın, 7
Haziran 2015’i özellikle çok örnek vermek lâzım yani. 7 Haziran 2015, müzakere
sürecinin ve masanın kurulu olduğu bir dönem… Biz, o dönemde, ‘Seni başkan
yaptırmayacağız’ dedik. O süreçte dahi bunu söyledik. Kamuoyu, biraz bize karşı
çok vicdansız davranıyor. İnsanlar, bize karşı çok vicdansız davranıyorlar.
Biz, masa ortadayken, o görüşme, müzakere yapılırken dahi ‘Seni başkan yaptırmayacağız’
diyen bir partiyiz. Şimdi biz, bu işleri pazarlık olarak görmeyiz yani. Bu
ülkeye demokrasi, pazarlıkla gelmez. Böyle bir şey yok. Bu, bizim hakkımızdır.
Yani hakkımız olanı istemek, bir pazarlık, bir oy pazarlığı meselesi yapacağımız
bir konu değildir. Görüşürüz; ama hakkımızı talep etmek için, onu almak için
görüşürüz. Bu, bir pazarlık karşılığında olan bir görüşme asla olamaz. Kaldı ki
bunu biz, sadece AK Parti’yle değil, yani bu konuda biz MHP ile de görüşürüz,
İYİ Parti’yle de görüşürüz, Saadet’le de görüşürüz, CHP ile de görüşürüz. Yani
bütün bu hakkın, hukukun, adaletin sağlanması konusunda herkesle de görüşürüz
yani.”
MHP ‘BİZ VARIZ’
DERSE, BİZ DE VARIZ
Kenanoğlu, “Türkiye’de gerçekten demokratik, barışçıl bir
ortamın oluşması için MHP ile el sıkışıp, yan yana bir süreç götürebilir
misiniz? HDP kanadı olarak nasıl bakarsınız?” sorusunu da şöyle cevapladı:
“Tabiî biz, buna şöyle bakıyoruz: Netice itibariyle bizim
durduğumuz yer ve talep ettiğimiz konu, bellidir. Yani biz, kabaca demokratik
toplum, demokratik devlet; eşit, özgürlükçü; haktan, hukuktan, adaletten yana
ve bütün toplumsal kesimlerin bir arada yaşayabileceği bir anayasa… Demokratik
bir anayasa… Bunu oluşturacak, buna ‘evet’ diyen her partiyle biz, el de
sıkışırız, görüşürüz de yani. Yani demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten,
özgürlükten yana MHP, ‘Biz varız’ diyorsa, biz de varız. Hiç sıkıntı yok.
Kendimize güveniyoruz bu konuda yani.”
‘TEK ADAM REJİMİ’ İLE
UZLAŞMA ŞANSIMIZ YOK
“HDP’nin 23 Haziran tavrında biraz da bu süreçte iktidarın
yaklaşımı mı etkili olacak?” sorusu üzerine de Kenanoğlu, “Söylediklerimden
anladığınız şeyi düzeltelim” diyerek şu açıklamada bulundu:
“Bu, seçim meselesi değildir. Bu bahsetmiş olduğumuz demokrasi,
hak, hukuk, adalet meselesi, seçim sürecinde ele alınacak, bunun üzerinden
yönelim oluşturulacak bir süreç değildir. Biz, şunu söylüyoruz: Bu, yeni bir anayasa,
süreçte. Örneğin ‘tek adam rejimi’ dediğimiz rejimle bizim uzlaşma şansımız
yok. Bu, mümkün değil yani. Şunu çok net… Bakın, Öcalan’ın bir sözü vardır. Bu
müzakereler süreci içerisinde bunu hatırlatmak isterim. Der ki, o zaman da bugünkü
gibi şey tartışılıyor; işte ‘Bunlar Öcalan’ı serbest bırakacaklar. Onlar da
başkanlık sistemi için Kürtler de buna, HDP’liler de ‘evet’ diyecek, filan… Orada
Öcalan, şunu söylüyor: Diyor ki, ‘Siz kapıyı açsanız da ben gitmem’ diyor. Çünkü
bugün beni bırakırsınız, yarın gene tutuklarsınız.’ Çünkü demokratik bir anayasa,
anayasal bir güvenceye alınmış özgürlükler olmadıktan sonra, bugün iki
dudağının arasıyla serbest bırakırsın, yarın götürür yine tutuklarsın. Şimdi
şöyle diyorlar: ‘Yaa HDP ile bunlar pazarlık yapıp Demirtaş’ı serbest
bırakacaklar, Öcalan’ı da ev hapsine alacaklar.’ Yaa bunu kim yapacak? Tayyip
Erdoğan yapacak. Eee? Tayyip Erdoğan, yarın bunun tersini de yapabilir. Bunun
bir demokratik güvencesi, bir anayasası, bir uzlaşma içerisinde oluşturulmuş
bir mutabakatı (olmalı). Toplumsal ortak mutabakattan bahsediyoruz. Bizim Tayyip Erdoğan’la
ya da AKP ile yapacağımız mutabakattan değil yani. Parlamenter sisteme geri
dönülmesi… Parlamenter sisteme dönülürken de demokratik bir anayasanın
oluşturulması… Bunlar olmadıktan sonra, bir kişinin lütfuyla dışarı çıkmışsın,
öbürsü gün kızar, geri içeri gönderttirir seni.”
DEMOKRATİK BİR
ANAYASA VE DEMOKRATİK BİR SİSTEM GEREKLİ
Kenanoğlu, “31 Mart öncesindeki şartlarla 23 Haziran öncesi
şartlar arasında bir değişiklik görüyor musunuz? Öcalan’ın avukatlarıyla
görüştürülmüş olması, sizin için şartlarda bir değişiklik unsuru mudur?”
sorusuna karşılık da, şunları söyledi:
“Değil. Demin de söylediğim gibi, bu bizim açımızdan sadece
seçim sürecinde yapılacak birtakım jestlerle oluşturulacak bir durum değil.
Yani HDP, siyasetini de bu jestlerle belirlemez, HDP seçmeni de böyle seçim
sürecinde oluşturulmuş olan jestlerin ne anlama geldiğini de bilir. Bizim
talebimiz, şudur: AKP buna varsa, MHP varsa, hangi siyasî parti varsa, biz buna
hazırız. Yani demokratik bir anayasa ve demokratik bir sistem oluşturulması
konusunda biz, herkesle (çalışmaya) hazırız.”
TABANIMIZ İKNA
OLMAZSA, HDP ‘OY VERİN’ DESE DE VERMEZ
Ali Kenanoğlu, HDP tabanının, “Tamam, biz bu kadar yerde
seçim kazandırdık; ama biz, hiç görülmeyecek miyiz yani? Bizi hiç görmeyecek mi
bunlar? Yani bizim bağrımız, canımız yanarken, bunların umurunda olmayacak mı
hiç? Oy verdiğimiz partilerin umurunda olmayacak mı?” sorularını sorduğunu dile
getirdi. Kenanoğlu, “Bu, bir sitemdir ve taleptir, beklentidir. Bahsettiğimiz
şey, budur. Bu, bizim açımızdan duruşumuzu değiştirecek bir şey değildir; ama
bu duruşun değişmemesinin, onlara da bu hakkı vermemesi gerekiyor. Çünkü en
nihayetinde vatandaşın oyu, cebinde ve vicdanındadır. HDP, ‘Gidin, oy verin’
dese dahi, o vatandaşın ikna olması lâzım. İkna olmazsa, HDP dese de vermez.
Bizim söylediğimiz, budur.” diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder