22 Kasım 2018 Perşembe

Cihangir İslâm: Lidere, hakka hukuka riayet ederse sadakat gösterilir

SP İstanbul Milletvekili
Cihangir İslâm
Saadet Partisi (SP) İstanbul Milletvekili Cihangir İslâm, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1999 ve 2002 yıllarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığı başvurularında “sonuna kadar haklı” olduğunu ve desteklediklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, aynı mahkemenin Selâhattin Demirtaş hakkındaki kararına karşı çıkmasını eleştiren İslâm, AK Parti milletvekillerine seslenerek, “lidere sadakat” konusundaki görüşünü dile getirdi.

Cihangir İslâm, “Arkadaşlar, sadakat önemli ama hakikate sadakat önemli. Lidere sadakat, lider savrulduğunda sadık olanları da savurabilecek bir şey. Lidere sadakat, lider ancak hakka ve hukuka ve hakikate sadık ise uygulanabilecek bir şey. Bakın, ben diyorum ki; burada sözleşmeye sadakat yok. Yani, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı işimize geliyorsa kabul edeceğiz, gelmiyorsa etmeyeceğiz. İşte biz buna, işte biz bu savrulmalara karşıyız değerli arkadaşlar.” diye konuştu.

Cihangir İslâm, “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 2’nci Maddesinin görüşmeleri sırasında söz aldı. İslâm, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski HDP Eş Genel Başkanı Selâhattin Demirtaş hakkındaki kararı ile Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri Komisyonu’nun çalışmalarını değerlendirdi.

Cihangir İslâm, şöyle konuştu:

Demirtaş’ın serbest bırakılmasına neden karşı çıkıyorsunuz?

“Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın 1999 ve 2002 yıllarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı haklı başvurulardan bahsedeceğim. Dönemde, Siirt’te okuduğu şiir yüzünden, gerçekten bir hukuk cinayeti işlendi, siyasî yasaklı durumuna düştü, 1999’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti. AB uyum yasaları çerçevesinde adlî sicil kaydının, haklı olarak, silinmesini istedi, 2002 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti. Yüksek Seçim Kurulu “Milletvekili olamaz.” kararı verdi. Yine bir hukuk cinayetiydi, haklı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti. Sayın Cumhurbaşkanı 1999 ve 2002 yıllarında bu başvurularında sonuna kadar haklıdır ve desteklemişizdir.
Şimdi, benim sorum çok açık. Sayın Cumhurbaşkanım, ben bu soruyu size soruyorum; çünkü yazılı olarak sorma imkânım yok. Diyorum ki: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sayın Demirtaş ve arkadaşları hakkında tutukluluklarının sona erdirilmesi doğrultusunda bir karar verdi. Buna neden karşı çıkıyorsunuz? Bu konuda bizi ikna etmeniz gerekiyor.

Lidere sadakat, hakka ve hukuka riayet ederse uygulanır

Arkadaşlar, sadakat önemli ama hakikate sadakat önemli. Yani, burada daha önce de defalarca tartışıldı; lidere sadakat, lider savrulduğunda sadık olanları da savurabilecek bir şey; lidere sadakat, lider ancak hakka ve hukuka ve hakikate sadık ise uygulanabilecek bir şey. Bakın, ben diyorum ki; burada sözleşmeye sadakat yok. Yani, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı işimize geliyorsa kabul edeceğiz, gelmiyorsa etmeyeceğiz. İşte biz buna, işte biz bu savrulmalara karşıyız değerli arkadaşlar.

Sayın Demirtaş ve arkadaşları, kanaatimizce tahliye edilmeli; çünkü hukuk, Anayasa, yasalar Sayın Cumhurbaşkanının da üzerindedir arkadaşlar.”

Anadolu’yu dolaştım; millet beni anlamış

Çok değerli arkadaşlar, geçen tartışmalı konuşmamızdan sonra ben Anadolu’yu şöyle bir dolaştım; Rize’yi dolaştım, Ardeşen’i dolaştım, Artvin’i dolaştım, Gebze’yi, Kartal’ı ve Arnavutköy’ü dolaştım; millet meseleyi anlamış yani benim ne demek istediğimi anlamış.

AK Partili belediye, salon tahsisini iptal etti

Ardeşen’de şöyle bir talihsizlik yaşadık: Sizin AK Parti’li Belediye Başkanı günler önce tutulan salonu son gece iptal etti, rezervasyonu. Çok büyük bir kabalık, siyasî nezaketsizlik, tahammülsüzlük. Biz de çarşıyı dolaşmaya başladık, esnafı, kahvehaneleri dolaşmaya başladık, sözümüzü söyledik. Bir saat içinde bir düğün salonu sahibi bizi aradı ve toplantımızı orada yaptık. Ben sayın Ardeşenlilere, Rizelilere, Artvinlilere, Gebzelilere, Kartallılara ve Arnavutköylülere buradan hassaten teşekkür ediyorum.

OHAL Komisyonu, bu haliyle dosyaları ancak 12 yılda inceleyebiliyor

OHAL İnceleme Komisyonu Başkanı diyor ki değerli arkadaşlar, şöyle bir yazı çıktı Türkiye Gazetesinde, âdeta bir OHAL İnceleme Komisyonu güzellemesi, diyor ki Sayın Başkan; “Bu, 440 bin dosyanın işi artık, bir-bir buçuk senede biter.” Şimdi hesap makinelerimizi çıkartalım, matematiği güçlü olanlar kâğıt kaleme sarılsın. Ben kendi durumuma baktım, aradan on dört ay bir hafta geçmiş, hâlen incelemede. Peki, on dört ayda 42 bin dosya bakılıyorsa ayda 3 bin dosya bakılıyor demektir. Bölün 440 bini 3 bine, elde edeceğiniz sonuç yüz kırk yedi aydır yani on iki yıl üç ay değerli arkadaşlar. Şimdi burada kime hak vereyim? Bu İnceleme Komisyonu Başkanına mı hak vereyim, matematiğe mi hak vereyim?

Değerli arkadaşlar, bakın, asıl sorun şuradadır: Anayasa güvencesi altındaki yargının fonksiyonları müdahale görmektedir, esas mesele bu. Neden? Şunun için, çünkü bu KHK mağdurlarının okuduğu okullar sorunsa Bakanlar Kurulunda bu okullardan mezun arkadaşlar var, ben bunu bir suçlama olarak söylemiyorum. Çocuklarının okuduğu okullar, sosyal medya paylaşımları, Digiturk aboneliği ve bankada parasının olması meselesi.

Yani söz konusu bankanın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki ATM’si açık, şubeleri açık, Anayasa’nın ve yasaların güvencesi altında ama KHK’liler burada üç beş kuruşu var diye ne yazık ki bu zulme maruz kalıyor. Daha vahimi şu: Bu bankanın CEO’su -ismini vermeyeyim, ismini biliyorsunuz- şu anda SPK’nin başında, öyle değil mi arkadaşlar? Arkadaşlar, bu nasıl bir durum? Bu, aynı zihne nasıl sığıyor? Bu çok önemli bir durum değil mi?

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu olay mantıksaldır, ahlakidir ve hukukidir. Bugün OHAL İnceleme Komisyonu yürütmenin başımıza ihdas ettiği bir paralel yargı gibi çalışmaktadır.”

Hiç yorum yok: