Harran Üniversitesi Rektörü Taşaltın, başkanlık sisteminde “Erdoğan’ı kilitleyen bir mekanizmaya doğru gidiyoruz” diyerek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bazı konularda yanlış bilgilendirildiğini ileri sürdü. Prof. Taşaltın, “Yani ben, şunu söylüyorum: Söylemek istemezdim ama İslâmî olarak Cumhurbaşkanına şu anda itaat etmek, farz-ı ayindir. Karşı gelmek de harpten kaçmak mânâsında haramdır” şeklinde konuştu. Dünya Müslümanlarının ‘Kurtuluş için Erdoğan tek ümidimiz’ dediklerini ifade eden Taşaltın, “Şimdi böyle bir ortamda kalkıp da Tayyip Erdoğan’ın aleyhinde bulunmak, caiz değildir” dedi. Taşaltın, şu anda Erdoğan’sız bir Türkiye’nin felâket anlamına geleceğini ileri sürdü.
Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, Akit
TV’de yayınlanan ve Fatin Dağıstanlı’nın sunduğu “Pazar Manşeti” programında,
akademik faaliyetleri hakkında bilgiler verdi.
Suriye’nin El Bab şehrinde Harran Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte açtıklarını belirten Taşaltın, fakültenin YÖK’ten onay aldığını ve öğrenci alımına başladıklarını, bir ay içinde de eğitime başlayacaklarını söyledi. Taşaltın, Suriye’nin genel durumu, Türkiye-Suriye ilişkileri ve Türkiye’deki Suriyeli mülteciler konularına dair tespitlerini de dile getirdi.
Suriye’nin El Bab şehrinde Harran Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte açtıklarını belirten Taşaltın, fakültenin YÖK’ten onay aldığını ve öğrenci alımına başladıklarını, bir ay içinde de eğitime başlayacaklarını söyledi. Taşaltın, Suriye’nin genel durumu, Türkiye-Suriye ilişkileri ve Türkiye’deki Suriyeli mülteciler konularına dair tespitlerini de dile getirdi.
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin geleceğine dair sosyal planlamaların
olmadığına işaret eden Taşaltın, bu konuda şunları söyledi:
Suriyeli mültecilerin
10 sene sonrasını planlıyor muyuz?
“Televizyonda konuşulanlar hep teorik kalıyor. Sahaya
inemiyorlar. Şimdi Türkiye, askerî sahada çok şey yaptı orada. Orada gerekeni
yaptı. Tabiî askerler yaptı; fakat diğer tarafları çok eksik. Bu neden?
Birincisi, bizim söylediğimiz konu. Bu çocuklar… Meselâ şöyle bir soru sorsak:
El Bab… Yani şöyle diyorlar: “Suriyeliler, Türkiye’de kalacak mı, gidecek mi?”
Önce şu soruyu soralım: Türkiye’nin, Amerika’yı diyelim ki biz, Erdoğan dün
söyledi, Münbiç’i de doğuya tarafa gideceğiz dedik. Peki, şöyle bir stratejimiz
var mı? Bu çocukların, yani oradaki gençlerin 10 sene sonrasını biz
planlayabiliyor muyuz? 5 sene sonrasını planlayabiliyor muyuz? 5 sene sonra
bunlar, ne düşünecekler? Ya da biz, bunların ne düşünmesini istiyoruz? ‘Böyle
bir projemiz var mı?’ dediğimizde burada çok büyük eksiğimiz var. Askerî olarak
tamam, ondan sonrası? Ondan sonrası, diğer kurumların işi... Yani bu gençleri
yönlendirmek… Suriye’de kalanları, Türkiye hakkında ne düşünecekler?”
Yurt dışı bağlantılı
STK’lar, Suriyeliler arasında ve toplumda fitne çıkarıyor
Urfa’da faaliyet gösteren İHH gibi Suriyelilerin problemlerini
çözen sivil toplum kuruluşları (STK) olduğu gibi, “uyduruk” STK’lar da olduğunu
ifade eden Taşaltın, bunların yurt dışı ile irtibatlı olduklarını kaydetti. Taşaltın,
bu tip STK’ların, bölgede birtakım araştırmalar yapıp istatistikî veriler
topladıklarını belirterek, verilerin toplumda fitne çıkarmak amacıyla
kullanıldığını ileri sürdü. Taşaltın, yurt dışından aldığı malî destekle ve
Türkiye’de İçişleri Bakanlığı’nın resmî izniyle faaliyette bulunan bir
araştırma şirketinin, Suriyeli ailelerin evlerine gidip, “Avrupa size şu kadar
para gönderdi, Türkiye bunun %60’ını kesti, kendi bütçesine ayırdı ancak size
verdiği %10” şeklinde yanlış ve kışkırtıcı bilgiler verdiğini dile getirdi.
Yerli Brunsonlar
aramızda mı geziyor?
Program sunucusu Fatin Dağıstanlı’nın “Yani yerli Brunsonlar
aramızda mı geziyor?” sorusuna Taşaltın, şöyle cevap verdi:
“Hâlâ geziyor Hocam. Maalesef. Yani felâket tellallığı
yapmak istemem. Yani devlet habersiz anlamı çıkar. Öyle bir şey yok; ama şu
anda devletin bunlardan mutlaka belli ölçüde haberdardır ama işin belki
vahametinin farkında değiller. Onu demek istiyorum. Yoksa mutlaka, devletin
mutlaka haberi var yani. Vardır yani. O mânâda da söylemiyorum. Felâket tellalı
olup… onu da söylemiyorum. Öyle bir şey yok tabi; ama şu anda yapılacak
fitnenin bedeli, belki bir sene sonra çıkacak. Hani bizim gelecek planlamamız
yok. Benim demek istediğim o. Bu Suriyeliler, 2 sene sonra ne düşünecek? Biz,
onların ne düşünmesini istiyoruz?”
Suriyelilerin faydası
ve zararı birlikte değerlendirilmeli
Halk arasında “Suriyeliler ekmeğimizi böldü” gibi
şikâyetlerin dile getirildiğini belirten Taşaltın, bunun yanı sıra, “Suriyeliler
olmasa ben tekstili durduracaktım / Suriyeliler olmasa tarlamı ekmeyecektim”
diyenler olduğuna da işaret etti. Taşaltın, “Eğer inceleyecekseniz, siz tümünü
inceleyin, ona göre bir karar verin. Ona göre bir netice çıkartın. Yani deyin
ki Suriyelilerin şu kadar faydası var, şu kadar zararı var.” dedi.
Erdoğan’ı kilitleyen
bir mekanizmaya doğru gidiyoruz
Programda başkanlık sistemini de değerlendiren Taşaltın, “Erdoğan’ı
kitleyen bir mekanizmaya doğru gidiyoruz” dedi. Taşaltın, şöyle konuştu:
“Kitleyen bir mekanizmaya doğru… Yani ben, bazı konularda
Sayın Cumhurbaşkanımızın haberi olsa bu şekilde konuşmayacağını düşündüğüm çok
şeyler var. Yani haberi olsa, bu şekilde konuşmaz. O metni ona verenler,
bilgiyi verenler, yanlış bilgi iletiyor. Başka türlü izahı mümkün değil bazı
şeylerin. Sayın Cumhurbaşkanı, böyle bir şeyi kesinlikle yapmaz. Bir örnek:
Fazla girmek istemiyorum ama Şamil Tayyar, bazı konuları konuşmuştu. Yani “FETÖ
borsası” falan diye… E şimdi… Başka bir örnek vereyim ben: 2 tane FETÖ’cü… FETÖ
olduğu bilinen bir kimse 1 sene ceza alıyor, öbürü 6 sene ceza alıyor. Gariban
birisi… Bunu veren hâkimde kesin problem var. Burada hâkimin hedefi şu: Gariban
bir çocuğa FETÖ’cü diye şey yapan (6 yıl hapis cezası veren) hâkim, bilmiyor
değil, bilerek ceza veriyor ve sonuç; o çocuğun en (yakın) akrabalarından 20
kişiyi, Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanımıza düşman ediyor. Bunun bilinmesi
gerekiyor. Yani bu olaylar, bir tane iki tane de değil. Bu tip olaylar oluyor.
Ya da başka konularda, bizzat Cumhurbaşkanımızın kendisi dedi: “Beyefendi böyle
dedi, Beyefendi böyle dedi… Yok öyle bir şey” dedi. Meselâ şimdi bunun
engellenmesi lâzım. Yani “Cumhurbaşkanımız böyle dedi” diyen kişi, eğer yalan
söylediyse, bitmesi lâzım. Yani böyle bir şeye teşebbüs edenin, çökmesi lâzım”
Cumhurbaşkanına itaat
etmek, farz-ı ayindir
Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, program sunucusu Fatin Dağıstanlı’nın “Yani Erdoğan yalnız mı Hocam?” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Elbette yalnız. FETÖ ile mücadelede yalnızdı, şu anda da,
yani başkanlık sistemine gittiğimiz dönemde de çok daha yetkili bir durumda
Cumhurbaşkanımız ve bu yetkilerin kullanılması konusunda, etrafındaki ekiple
olur bu iş Hocam. Yani Cumhurbaşkanımız bir insan sonuçta. Yani ben, şunu
söylüyorum: Söylemek istemezdim ama İslâmî olarak Cumhurbaşkanına şu anda itaat
etmek, farz-ı ayindir. Karşı gelmek de harpten kaçmak mânâsında haramdır. Durum
budur şu anda. Yanlış da olsa… Şimdi ‘yanlış da olsa’ derken, şeydir ama İşler
yanlış gidiyorsa söylememiz de gerekiyor. İtaat etmek, tamam; biz itaat
ediyoruz. Cumhurbaşkanımızdır, itaat ederiz; ama yanlışları da bazen dile
getirmek gerekiyor. Şu anda Türkiye’de maalesef Cumhurbaşkanımızın haberi
olmuyor. Olmaz hâle getirmek istiyorlar.”
Tayyip Erdoğan’ın
aleyhinde bulunmak, caiz değildir
“İslâm ve Bilim Sempozyumu”na Fildişi sahilinden Malezya’ya
kadar pek çok akademisyenin geldiğini belirten Taşaltın, “Herkesin kurtuluş
ümidi var. Diyor ki, ‘Erdoğan tek ümidimiz.’ Şimdi böyle bir ortamda kalkıp da
Tayyip Erdoğan’ın aleyhinde bulunmak, caiz değildir. Şimdi buraya yazalım bunu
bir kere; ama yanlışları düzeltmek farklı şey, Erdoğan aleyhtarı olmak farklı
şey. Şimdi ikisini karıştırmayalım birbirine” diye konuştu. Taşaltın, şu anda Erdoğan’sız
bir Türkiye’nin felâket anlamına geleceğini ileri sürdü.
“Ama bu demek değil ki Erdoğan’la ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bazı kritikleri de yapmayacağız demek mânâsına da o ayrı bir konu. Yıpratmak ayrı şey, eleştirmek ayrı şey. Bunu bir kere… Zaten şu var: İbn-i Sînâ’nın bir sözü var: “Tenkit edilemeyen (eleştirilemeyen) sistemler batar” diye… Şimdi bilimin esası nedir? Tenkittir. Yani şu: Rahatlıkla tenkit edebilmeli. “Ben şu makineye şöyle bir parça…” Öteki de diyecek ki rahat bir şekilde, “Ya öyle değil de böyle olsa daha iyi olur” diyecek. Yani özeti bu. Birisi teori üretiyor. Öteki diyecek ki, “Bu teorinin şurası yanlış.” Öbürü diyecek ki “Burası doğru, yanlış.” Ancak bu şekilde bilim ortaya çıkar. Öteki türlü bilim ortaya çıkmaz. Peki, gerçek Dünyada da biz, tenkit kültürünü, İslâmî olarak… Hazreti Ömer’in bir, hani meşhur şeysi var ya? “Ben yanlış yapsam ne yapardınız?” Ne diyor sahabe? “Seni kılıcımızla düzeltiriz. Bu ne demek? “Seni yıpratırız” demek değil bak. Yıpratmak farklı şey. “Seni bir şekilde allem kalem ederiz; işte bir hile ile seni yok ederiz.” Böyle değil. Seni kılıc… Yani yanlış gidersen biz seni düzeltiriz. Şimdi bu kültür, İslâm’ın esasıdır. Yani İslâm’da hak vardır, hakikat vardır. Aykırı gidenler de düzeltilir. Padişah yanlış yapsa, Şeyhül İslâm fetva verir, padişahı azledebilir. Pratikte olur, olmaz, o farklı bir konu ama olmuş da nitekim bazı durumlarda. Yani özeti şu: Güç, hakikattadır. Kuvvet haktadır. Yani haklı olan güçlüdür. Hani Hazreti Ebubekir radiyallahu anh diyor; “Kim haklıysa, benim indimde en güçlü odur.” Şu andaki sistemde kim güçlüyse haklı odur. İşte problem buradan çıkıyor. Haklı olan güçlüdür arkadaş.”
------------------------------
Farz-ı Ayn ne demektir
Taşaltın, bu konudaki sözlerini şöyle tamamladı:
Şu andaki sistemde kim
güçlüyse haklı odur
“Ama bu demek değil ki Erdoğan’la ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bazı kritikleri de yapmayacağız demek mânâsına da o ayrı bir konu. Yıpratmak ayrı şey, eleştirmek ayrı şey. Bunu bir kere… Zaten şu var: İbn-i Sînâ’nın bir sözü var: “Tenkit edilemeyen (eleştirilemeyen) sistemler batar” diye… Şimdi bilimin esası nedir? Tenkittir. Yani şu: Rahatlıkla tenkit edebilmeli. “Ben şu makineye şöyle bir parça…” Öteki de diyecek ki rahat bir şekilde, “Ya öyle değil de böyle olsa daha iyi olur” diyecek. Yani özeti bu. Birisi teori üretiyor. Öteki diyecek ki, “Bu teorinin şurası yanlış.” Öbürü diyecek ki “Burası doğru, yanlış.” Ancak bu şekilde bilim ortaya çıkar. Öteki türlü bilim ortaya çıkmaz. Peki, gerçek Dünyada da biz, tenkit kültürünü, İslâmî olarak… Hazreti Ömer’in bir, hani meşhur şeysi var ya? “Ben yanlış yapsam ne yapardınız?” Ne diyor sahabe? “Seni kılıcımızla düzeltiriz. Bu ne demek? “Seni yıpratırız” demek değil bak. Yıpratmak farklı şey. “Seni bir şekilde allem kalem ederiz; işte bir hile ile seni yok ederiz.” Böyle değil. Seni kılıc… Yani yanlış gidersen biz seni düzeltiriz. Şimdi bu kültür, İslâm’ın esasıdır. Yani İslâm’da hak vardır, hakikat vardır. Aykırı gidenler de düzeltilir. Padişah yanlış yapsa, Şeyhül İslâm fetva verir, padişahı azledebilir. Pratikte olur, olmaz, o farklı bir konu ama olmuş da nitekim bazı durumlarda. Yani özeti şu: Güç, hakikattadır. Kuvvet haktadır. Yani haklı olan güçlüdür. Hani Hazreti Ebubekir radiyallahu anh diyor; “Kim haklıysa, benim indimde en güçlü odur.” Şu andaki sistemde kim güçlüyse haklı odur. İşte problem buradan çıkıyor. Haklı olan güçlüdür arkadaş.”
------------------------------
Farz-ı Ayn ne demektir
Farz-- Ayn, dinen sorumlu olan her Müslümanın bizzat kendisinin
yapması gereken farzlar, mutlaka riayet edip yerine getirmesi gereken İslâmî
emirler / sorumluluklar demektir.
(Haber: Sürur Öztürk)
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder