2002-2007 yılları arasında AK Parti Hükümetinde Maliye Bakanlığı yapmış olan CHP Konya Milletvekili Doç. Dr. Abdüllatif Şener, katıldığı televizyon programında bir soru üzerine, AK Parti’den neden ayrıldığını anlattı.
Şener, Refah-Yol Hükümeti dönemindeki Bakanlık döneminde bir tek Refah Partilinin bile kendisinden gayrimeşru bir talepte bulunmadığını ancak AK Parti Hükümetindeki Bakanlık döneminde bazı milletvekillerinin alenen haksız kazanç taleplerinde bulunduğunu anlattı.
Galataport ihalesinin Yahudi işadamı Ofer’e verilmesi için
kendisine baskı yapıldığını da anlatan Şener, “Benim reddettiğim ve ısrarla
imzalamam istenen ihalede, ilk anlamlı taksit, 28 yıl sonra ödeniyordu. Yaa
böyle bir satış olur mu?” diye konuştu. Şener, “Sayın Erdoğan, yolsuzluklar konusunda düzgün bir çizgide
değildi. Bunu şimdi döktürmeye de gerek yok.” dedi.
Abdüllatif Şener, Akit TV’de yayınlanan ve sık sık gerilim
yaşanan “Asıl Mesele” isimli programda, şunları söyledi:
“Ben, Refah Partisi’nde de milletvekilliği yaptım ve Refah Partisi’nde de Erbakan’ın Başbakanlığında, 54. Refah-Yol Hükümetinde Bakanlık yaptım. 1 yıl sürdü o Bakanlık dönemim. O Bakanlık döneminde bir tek milletvekili, bak Maliye Ekonomiyle ilgili Bakan bendim kabinede ve bir tek İl Başkanı veya parti teşkilatında görevli kişi, gelip de gayrimeşru bir talepte bulunmadı bana. Bak bu çok önemli. Refah Partisi dönemini söylüyorum. Ne bir tek milletvekili, ne bir tek İl Başkanı, gelip de gayrimeşru bir talepte bulunmadı bana; ama 2002-2007 (AK Parti) döneminde, alenen geliyordu bazı milletvekilleri, işte “falan işadamına şu yatırımları destekleme ödeneğinden şu kadar ek para verirsen, %10’unu bana verecek” diye konuşuyordu. Yaa sen ne söylüyorsun kardeşim? Bu hırsızlıktır, bu ahlâksızlıktır. Bu milletin sana emanet ettiği mala kötü gözle bakmaktır. Kötü yönetmektir. Hak gaspıdır. Yetim hakkını gasptır. Ve kavga ediyorsun adamla. Kavga ediyor benimle, “nasıl vermiyorsun?” diye. Bunları yaşadım ve maalesef bu konuda da Sayın Erdoğan, çok öyle yolsuzluklar konusunda düzgün bir çizgide değildi. Bunu şimdi döktürmeye de gerek yok.
“Ben, Refah Partisi’nde de milletvekilliği yaptım ve Refah Partisi’nde de Erbakan’ın Başbakanlığında, 54. Refah-Yol Hükümetinde Bakanlık yaptım. 1 yıl sürdü o Bakanlık dönemim. O Bakanlık döneminde bir tek milletvekili, bak Maliye Ekonomiyle ilgili Bakan bendim kabinede ve bir tek İl Başkanı veya parti teşkilatında görevli kişi, gelip de gayrimeşru bir talepte bulunmadı bana. Bak bu çok önemli. Refah Partisi dönemini söylüyorum. Ne bir tek milletvekili, ne bir tek İl Başkanı, gelip de gayrimeşru bir talepte bulunmadı bana; ama 2002-2007 (AK Parti) döneminde, alenen geliyordu bazı milletvekilleri, işte “falan işadamına şu yatırımları destekleme ödeneğinden şu kadar ek para verirsen, %10’unu bana verecek” diye konuşuyordu. Yaa sen ne söylüyorsun kardeşim? Bu hırsızlıktır, bu ahlâksızlıktır. Bu milletin sana emanet ettiği mala kötü gözle bakmaktır. Kötü yönetmektir. Hak gaspıdır. Yetim hakkını gasptır. Ve kavga ediyorsun adamla. Kavga ediyor benimle, “nasıl vermiyorsun?” diye. Bunları yaşadım ve maalesef bu konuda da Sayın Erdoğan, çok öyle yolsuzluklar konusunda düzgün bir çizgide değildi. Bunu şimdi döktürmeye de gerek yok.
Benim kanaatime göre Adalet ve Kalkınma Partisi, hükümet
ederken yolsuzluk yapan bir partiydi. Ben bulaşmadım. İlk geldiğinde, Başbakan
olduğunda biliyorsunuz, özelleştirmeler yüzünden aramız açıldı. Özelleştirme
İdaresi’ni bıraktım. Özelleştirme Yüksek Kurulu’ndan ayrıldım. Daha sonra
Yüksek Planlama Kurulu’na Galataport ihalesi geldi, bildiğiniz gibi. Israrla
Galataport ihalesini onaylamam istendi. Yaa öyle bir ihale ki, Ofer’e veriyor.
Galata bölgesini, büyük bir imar rantı oluşturmak suretiyle İsrail’li işadamı
Ofer’e veriyor. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u bunun için mi aldı? İnanır
mısınız, o ihalede benim reddettiğim ve ısrarla imzalamam istenen ihalede, ilk
anlamlı taksit, 28 yıl sonra ödeniyordu. Yaa böyle bir satış olur mu? İstanbul’un
en mutena semtini stacaksın, kapatacak biri, üstelik Yahudi, bir yabancı ve
sen, “yıllarca para ödemeden burayı yap, işlet, kazan” diyeceksin… (AK Parti’den
kopma sebebi) buna benzer olaylardı. Başka örnekler de var; ama bunun da
ötesinde, içinde bulunduğum kurumsal yapının yolsuzluklar konusunda hassas
olmadığını ve de gücü kişisel zenginleşme için kullandığını görmüş olmamdan
dolayı bıraktım.”
Şener, bu konuda yaptığı açıklamada, “Ziraat Bankası ve Halk
Bankası, bana bağlı bankalar değildi. Bu bankalar, Ali Babacan’a bağlıydı.
Oradan (Babacan’dan) doğru cevap alamayacağı için, beni güvenilir ve emin
gördüğü için Emin Şirin, bana sormuş o soruyu. O bankaların bağlı olduğu Bakan,
Ali Babacan’dı.” dedi.
(Haber: Sürur Öztürk)
Emin Şirin’in 2004’teki McKinsey konulu soru önergesi
Programda Abdüllatif Şener’e, bu günlerde sosyal medyada
yayılan ve Bakanlığı döneminde (2004) Emin Şirin’in McKinsey ile ilgili olarak kendisine
yönelik soru önergesi de soruldu.
Önergede Emin Şirin, “Basında yer alan bir haberde Ziraat
Bankası ve Halk Bankası’nın özelleştirilmesi ile Pamukbank’ın entegrasyonunu
ortaya koymak, kamu bankalarının bankacılık sistemini bozup bozmadığını belirlemek
ve usulsüz verilen kredi olup olmadığını tespit etmek üzere McKinsey adında bir
danışmanlık firmasına görev verildiği belirtilmektedir” diyor ve bu konuya dair
3 soru soruyor.
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder