Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştayın ‘Öğrenci Andı’ kararına hakkında, “Danıştay, 5 yılda and ile ilgili karar veriyor. 2013’te neredeydiniz? 2013’ten 2018’e kadar neredeydiniz? 2018’e kadar niçin acaba bu konuda bir karar verilmedi de şimdi veriliyor? Şimdi mi aklınıza geldi?” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve
Kongre Merkezi’nde düzenlenen “150. Yılında Şura-yı Devlet’ten Danıştay’a
Uluslararası Sempozyumu”na katıldı.
16 Nisan halk oylamasıyla ilk adımı attıkları ve 24 Haziran
seçimleriyle de uygulamaya konulan yeni modelin adının Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi olduğunu anımsatan Erdoğan, bu sistemin Danıştayın 150 yıllık tarihi
boyunca bizzat şahitlik ettiği Türkiye’nin yönetim sistemi tartışmalarında
hayata geçirdiği en önemli reformlardan bir tanesi olduğuna işaret etti.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milletimizin özgür iradesiyle mührünü vurduğu bu değişim
ülkemizin demokrasi yolculuğunda yeni bir aşamanın da ifadesidir. Böylece
Türkiye uzun yıllar milli iradeyi esir alan vesayetçi yapıdan kurtulmuş gerçek
demokrasiye geçiş yolunda tarihi bir adım atmıştır. Yeni sistemin en önemli
özelliği yürütmede çift başlılığı sona erdirerek sandıkta tecelli eden iradenin
devlet yönetimine tam anlamıyla yansıtılabilmesini garanti etmesidir. Kuvvetler
ayrılığını gerçek anlamda işletemeyen, bunun yerine millet iradesinin anti
demokratik kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla frenlenmesini hedefleyen çarpık
anlayış nihayet düzeltilecek diye düşünüyorum ama kendi kendime soruyorum acaba
düzeltildi mi?
Bazı uygulamalar görüyorum ki maalesef çift başlılık değil
hatta hatta çok başlılığa doğru giden bir süreç var. Bazı kavramların tanımında
da zorlanıyorum. Nitekim bugünkü kavramda da yine özellikle başlık çok çok
güzel, hakikaten Şura-yı Devlet, anlamı çok güzel, içeriği ile muhteşem.
Danıştay o da bir başka. Bu işleri iyi anlayanlara sorsak Şura-yı Devlet nedir,
Danıştay nedir? İnanın içinden çıkamazlar. Çünkü Şura-yı Devlet, devletin
danışması veya danıştığı organ. Peki karar, icra bu kimin? İşte bu da
yerindelik anlamıyla idarenindir.”
Buranın iyi anlaşılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan,
şunları kaydetti:
“Eğer burayı iyi
anlaşamazsak olay nereye gelir biliyor musunuz? Ben damdan düştüm de onun için
konuşuyorum. Olay İzmir Limanı’nın biz ihalesini yapıyoruz ve Danıştayda İzmir
Limanının ihalesi 2 yıl bekliyor, iki yılın sonunda burayı alacak olan kişi
vazgeçiyor ve biz 1 milyar dolar kaybediyoruz. Şimdi bunu bana, Allah aşkına,
Danıştay neyle izah edecek? 1 milyar doların hesabını kim verecek? Kalkarsın
seri olarak ne düşünüyorsan bize bildirirsin ondan sonra biz de kararımızı
veririz ama 1 milyar doların bedelini bu millete ödetmeye kimsenin hakkı yok.
İdarede böyle bir şey olduğu zaman bütün yargı organları idarenin üzerine
çullanıyor ama Danıştay böyle bir kararı geciktirmede maalesef ağırdan aldığı
zaman kim bunun hesabını soracak? Bu hesabı soracak olan merci yok.”
“Jüristokrasi de
büyük bir tehdit”
Bu konuda yaşanacak en küçük ihmal ya da ihlal milletin
yargıya olan güvenini zedelemekle kalmayacağını, aynı zamanda yönetimde de
telafisi zor zararlara sebebiyet vereceğini anlatan Erdoğan, “Yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı nasıl demokrasinin olmazsa olmaz şartıysa,
jüristokrasi de büyük bir tehdittir. Yargının öncelikle kendi itibarını
tehlikeye atan jüristokrasi tuzağına düşmesini engelleyecek en önemli unsur,
kararlarını verirken yetkilerini aşmamaya göstereceği özendir.”
değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Yasayı uygulamak yerine yasa koyucu gibi hareket etmek,
hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını yerindelik denetimini de içine alacak
şekilde genişletmek asla doğru değildir. Bunun üzerinde de durmamız lazım. Ben,
merak ediyorum, yerindelik görevi veya hakkı idareye mi ait yoksa yargıya mı
ait? Bunun kavgasını 16 yıldır hep verdik, halâ veriyoruz. O zaman yargı
gelsin, idare görevini de üstlensin. Bir taraftan kalkıp bunların ayrılığından
bahsediyoruz. Diğer taraftan bakıyorsunuz, yerindelik yetkisini de yargı
kendinde kullanıyor. Böyle bir şey olamaz.
Şura-yı Devlet diyorsak, Danıştay olarak bir istişari organ
olarak bunu değerlendiriyorsak, o zaman bir istişari organ görevini ifa etmesi
gerekir. ‘Yok ben karar merciyim’ diyorsa, o zaman biz burada niye duruyoruz.
Şu anda Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini hazırlamadan önce biz kalkıp,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilgili Danıştay’dan bunu soracak, oradan izin
alacak, müsaade alacaksak o zaman ben bu makamda durmayayım, çekeyim gideyim.
Böyle şey olur mu? Kusura bakmayın da benim yanımda da bunca hukukçu var.
Anayasacı, cezacısı, medeni hukukçusu hepsi var. Bunlara bu devlet niye bu
maaşları ödüyor. Orada yan gelip yatın diye ödemiyor ki... ‘Cumhurbaşkanı’na bu
hazırlıklarda gereken desteği verin, ona göre bunları en ideal şekilde
hazırlayın, ona göre de bu adımları atın.’ Bunları bunun için yapıyoruz.”
“Danıştay 5 yılda and ile ilgili karar veriyor”
Kuvvetler ayrılığının tanımı içerisinde aynen uygulanması
gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşimize geldiği gibi uygularsak
neticeye varamayız. Ondan sonra 2 yıl geçer, bize bir dönüşün yapılması, bir
milyar doları da orada kaybedersin.” ifadelerini kullandı.
Her zaman böyle olmadığını, bazen 5 yıl olduğuna değinen
Erdoğan, “İşte şimdi oldu ya... Danıştay, 5 yılda and ile ilgili karar veriyor.
2013’te neredeyseniz? 2013’ten 2018’e kadar neredeydiniz? 2018’e kadar niçin
acaba bu konuda bir karar verilmedi de şimdi veriliyor? Şimdi mi aklınıza
geldi? Kusura bakmayın da bunu sormak da bizim hakkımız olsun. Biz alkışlanması
gerektiği zaman yargımızı alkışlarız ama yanlış olduğu zaman da bunu söylemek
zorundayız. Çünkü millet, tokatı atması gerektiği zaman bana atıyor, size
atmıyor. Meydanlara çıktığımız zaman, yuhlaması gerektiği zaman bizi yuhluyor,
sizleri yuhlamıyor. Hesabı veren biziz. Demokrasinin özelliği zaten burası...
Onun için biz de sizlerden gecikmeyen adil kararlar bekliyoruz.” şeklinde
konuştu.
“Vesayetçi zihniyetin
hortlatılmasına göz yummamalıyız”
Türkiye’nin hukukun ve anayasanın askıya alındığı dönemde bu
tür yanlış adımların acısını çok çektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Yassıada mahkemelerinden 28 Şubat sürecinde yaşanan hukuk garabetlerine kadar
yargının siyasallaşmasının bedelini vatandaşlarla beraber yargı camiasının da
ödediğini anımsattı.
Hiç kimsenin bir daha Türkiye’de böyle bir atmosferin
oluşmasına fırsat vermeyeceğine olan inancını ifade eden Erdoğan, “Türkiye’de
bir dönem hepimizin mağdur olduğu veya hepimizi mağdur eden, demokrasimizin
kalitesini düşüren vesayetçi zihniyetin tekrar hortlatılmasına asla göz
yummamalıyız.” dedi.
Bu noktada en büyük hassasiyeti gösterenin de yargı camiası
olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bünyesine sirayet eden FETÖ’cüleri bertaraf
etmekte ciddi başarılara imza atan Türk yargısı inanıyorum ki hukuku statükonun
emrine veren zihniyetin hortlamasına müsaade etmeyecektir. Bu çerçevede son
günlerde yaşanan kimi tartışmaların da hukuki süreç içerisinde çözüme
kavuşturulacağına inanıyorum. Türk demokrasinin standartlarının geriye
çekilmesine hiçkimsenin kayıtsız kalmayacağını temenni ediyorum.”
değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin son 16 yılda yargıdan ekonomiye kadar her alanda
tarihi nitelikte reformlara imza atarken diğer taraftan da uluslararası
siyasette gücünü, konumunu, itibarını daha da perçinlediğine vurgu yapan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesel ve küresel meseleleri tribünden izleyen bir
ülkeden, ordusu, iş adamları, sivil toplum kuruluşları, diplomatları, kamu
görevlileriyle hadiselere doğrudan müdahale eden bir ülke konumuna ulaştığını
bildirdi.
Başkalarının empoze ettiği politikalarla istikameti çizilen
bir Türkiye’den gerektiğinde bekası için risk alan, sorumluluk üstlenen bir
ülke seviyesine gelindiğini kaydeden Erdoğan, “Bugün Türkiye, uluslararası
alanda küresel vicdanın sesi olmuş bir ülkedir. Dünyanın dört bir köşesinde
adaletin, hukukun, insan hayatının ve demokrasinin vazgeçilmezliğini savunan
bir Türkiye var.” diye konuştu.
“Lime lime bunu
söktük çıkardık ve halâ iş bitmedi”
Erdoğan, Türkiye’nin vicdan, hukuk ve insan eksenli dış
politikasını, 22 gündür tüm dünyanın gündemini meşgul eden gazeteci Cemal
Kaşıkçı cinayetinde bir kez daha gösterdiğini belirterek, belli merkezlerde
üretilen kara propagandaların hakikati perdelemesine asla göz yummadıklarını
vurguladı.
Emniyet, istihbarat ve yargı birimlerinin şu ana kadar elde
ettiği, hepsi de teyit edilmiş, bulguları ve belgeleri dün AK Parti Grup
Toplantısı’nda muhatapları ve uluslararası kamuoyuyla paylaştıklarını
vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ama birileri bu paylaşımdan da rahatsız oluyor. Ve ‘3 gün,
5 gün neredeydiniz?’ diye maalesef bu tür sorular geliyor. Niye? Sırtında
maalesef küfe yok, herhangi bir sorumluluk yok. Rahat rahat soruyor. Bu işin
bir akışı var. Sorsan, ‘Viyana Sözleşmesi nedir?’ bundan da haberi yoktur.
Bütün bunların hepsinin bir akışı var, nerede ne olacak, nerede neyi nasıl
yapacaksın, bunlardan da bir haber.
Bu attığımız adımla da bizler lime lime bunu söktük çıkardık
ve halâ iş bitmedi. Söküyoruz, çıkarıyoruz ve şimdi dünya bu işi yakından takip
eder hale geldi. Bunun uluslararası atmosferini oluşturmak da bu sürecin
aslında bir başlığıdır. Türkiye’nin bu süreçte sergilediği hassasiyetin,
kararlılığın ve elbette şeffaflığın sadece maktulün ailesi tarafından değil tüm
dünyaca takdirle karşılandığını görüyoruz.”
“Cinayetin üstünün
örtülmesine müsaade etmemekte kararlıyız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülke olarak cinayetin üstünün
örtülmesine, emri verenden uygulayana kadar tüm sorumluların adaletten
kaçırılmasına müsaade etmemekte kararlıyız. Bu sadece ülkemiz sınırları
içerisinde vahşi bir cinayete kurban giden merhum Cemal Kaşıkçı’ya değil, aynı
zamanda uluslararası topluma, hukuka ve adalete karşı sorumluluğumuzun da bir
gereğidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin tüm çabasının, adaletin tecelli etmesi olduğunu
vurgulayan Erdoğan, “Cinayetin karanlık taraflarını aydınlatacak yeni delillere
ulaştıkça, bunu şeffaf bir şekilde muhataplarımızla paylaşmaya devam edeceğiz.
İnşallah bu hassas süreci başarıyla yönetecek, sorumluluların hesap vermesi
için gereken çabayı göstereceğiz.” diye konuştu.
“Ne kadar köhne
alışkanlık varsa bunları ortadan kaldırmakta kararlıyız”
Erdoğan, Türkiye’nin son 16 yılda elde ettiği başarıları,
reform ve demokratikleşme iradesine borçlu olduğunu dile getirdi.
Türkiye’yi 2023 hedeflerine taşıyacak, 2053 ve 2071
vizyonlarının altyapısını kuracak olanın da yine bu reformcu ruh olduğuna
dikkati çeken Erdoğan, “16 Nisan halk oylaması ve 24 Haziran seçimleriyle
beraber başlattığımız demokratik dönüşümü hız kesmeden devam ettireceğiz.
Türkiye’nin ayağına pranga vuran ne kadar köhne alışkanlık varsa bunları
ortadan kaldırmakta kararlıyız. Bunu da yıkan, yok eden, reddimiras yapan bir
anlayışla değil gelenekten beslenen bakış açısıyla gerçekleştireceğiz.”
ifadesini kullandı.
Erdoğan, reform çalışmalarını gelenekten geleceğe kurulan
bir köprü olarak gördüklerini belirterek, tıpkı bu sene 150’nci kuruluş yıl
dönümünü kutlayan Danıştay gibi bir taraftan kökleriyle bağlarını korurken,
diğer taraftan da daha aydınlık, özgür ve müreffeh bir Türkiye’nin altyapısını
kurduklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şura-yı Devlet’ten Danıştay’a
Uluslararası Sempozyumu”nu hem geleneğin ihyası hem de yeni yönetim modeli
ışığında geleceğin inşası için önemli bir adım olarak değerlendirdiğini
sözlerine ekledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder