Eko Prestij dergisinin kurucusu ve Medya Metropolis’in
sahibi Gazeteci Celâl Eren Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AK Parti
üzerinde bir “kıskaç stratejisi” kurguladığını ve bunu sistemli bir şekilde
adım adım uygulamakta olduğunu ileri sürdü.
Çelik, “Önce ‘geniş yetkiler ile donatılan’ ve onlar ile
aynı ‘mahalleden’ çıkmış olan Erdoğan’a cemaat ve tarikatlar tasfiye
ettirilebilecek, sonrasında ise ağır bir ekonomik kriz sonrasında Erdoğan’ın tasfiye
edilmesi sağlanacaktır” diye yazdı. İddiasını şahsî twitter sayfasında “Flood” (tweet
dizisi) halinde yayınlayan Çelik, gerekçelerini şöyle anlattı:
MHP ve aslında Devlet Bahçeli son olarak Meclis’e sunmak
üzere hazırladıkları ve uzun süredir gündemlerinde olan “Af tasarısı” ve
Bahçeli’nin geçtiğimiz günlerde Kadın Kolları Kongresi’ndeki açıklamaları ile
yeniden gündemde.
Pek çok çevre Bahçeli’nin hareket ve söylemleri konusunda
kafa karışıklığı yaşasa da Bahçeli için durum gayet net. Zira Bahçeli, 7
Haziran seçimleri sonrasında hayata geçirdiği genel stratejisinden milim
şaşmadan adım adım ve gayet sistematik biçimde ilerliyor.
Bahçeli’nin çıkışlarını, hamlelerini ve söylemlerini bir
bütünsellik içerisinde değil de parça parça değerlendirmeye kalkmak ise kafa
karışıklığına ve atılan adımların anlamlandırılamamasına yol açıyor.
O nedenle Bahçeli’nin tüm söylemlerini bir bütünsellik
içerisinde okumak gerekmekte... İşte bu gün sizlerle birlikte bu bütünsel
strateji içerisinde Bahçeli’nin AKP üzerinde kurguladığı KISKAÇ STRATEJİSİNİ
değerlendireceğiz...
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Bahçeli’nin büyük
stratejisini hayata soktuğu tarih 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrasıdır...
Zira AKP iktidarına kendi elleri ile artık BEKA SORUNU
haline gelen “CEMAAT-TARİKAT” yapılanmalarının tasfiye ettirilmesi
gerekmektedir ve bunun için “OLAĞANÜSTÜ
HAL KANUNLARINA” benzer geniş yetkilerin kullanılabildiği bir sistem
değişikliği şarttır.
DEVLET AKLI, Türkiye Cumhuriyeti için Parlamenter sistemden
BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçiş için kararını vermiştir... Bahçeli tüm koalisyon
tekliflerini işte tam da bu sebeple reddedecektir. Zira yapısı gereği kurulacak
koalisyonun 6 aydan fazla yaşama şansı yoktur.
Öte taraftan AKP kendi döneminde oluşturduğu büyük sermaye
eli ile piyasadan para çekecek, ekonomik ve siyasal kaos sonrasında dağılacak
bir koalisyon hükümeti sonrasındaki seçimlerde bir kurtarıcı olarak ortaya
çıkacak ve çok muhtemeldir ki %65-70’ler bandında oy alabilecektir.
Oysa sistemin başkanlığa evrildiği bir Türkiye’de önce “geniş
yetkiler ile donatılan” ve onlar ile aynı “mahalleden” çıkmış olan Erdoğan’a
CEMAAT ve TARİKATLAR tasfiye ettirilebilecek, sonrasında ise ağır bir ekonomik
kriz sonrasında Erdoğan’ın tasfiye edilmesi sağlanacaktır.
Bahçeli, 1 Kasım seçimlerinden sonraki süreçte gerek
Başkanlık sistemine olan desteklerini açık ve net biçimde deklare ederken,
adaylarının Erdoğan olduğunu da kamuoyuna ilan etmiştir... Ve Bahçeli, buna
gerekçe olarak BEKA SORUNUNU göstermiştir...
Bahçeli haklıdır hatta geç bile kalınmıştır... Zira daha
önce de yazdığımız gibi CEMAAT VE TARİKAT yapılanmaları 1991 yılından
başlayarak önce Emniyet sonrasında MİT ve en sonunda MGK kayıtlarına BEKA
SORUNU olarak girmiştir. Ve DEVLET AKLI bu BEKA SORUNUNU bizzat Erdoğan eli ile
gerçekleştirilecek büyük bir “Tasfiye Operasyonu” ile çözmeyi planlamıştır...
15 Temmuz Sürecinin ardından adeta devletin tüm kurumlarında
“Gizli Yönetici” konumuna gelen MHP ve Devlet Bahçeli hızla “Erdoğan sonrası
dönem” için devlet kadrolarında ülkücü kadroların yerleştirilmesine
başlamıştır... Artık Bahçeli “iktidara ortaktır.” Ve asıl hedeflenen noktada
Nisan Referandumu ile Türkiye’de Başkanlık sistemine geçiş onaylanacaktır... 24
Haziran seçimleri öncesinde kurulan Cumhur İttifakı ile ise Bahçeli-Erdoğan
müttefikliği artık resmiyet kazanmıştır...
Bahçeli, bir yandan icraatları ile İYİ PARTİ’nin doğumunu ve
hatta örgütlenmesini adeta kendi elleri ile sağlamış, kadrolarını MHP’den ihraç
ettiği isimlerden oluşturmuş, kapattığı MHP teşkilatlarının İYİ PARTİ’nin
teşkilatları olarak açılmasına zemin hazırlamıştır... Bahçeli, kendi elleri ile
bir AKP karşıtı “BLOK” inşa etmektedir. AKP ile Cumhur İttifakını kurarak, HDP
harici muhalif partileri bir “İttifak” yapmaya doğru zorlamaktadır... Ki
bundaki amacı seçimden aylar önce yazdığımız DEVLET AKLI’NIN B PLANI floodunda
da belirttiğimiz gibi, Meclis çoğunluğunu AKP’nin kaybettiği ama Başkanlığı
Erdoğan’ın kazandığı bir sonucu sağlamaktır. Bu sonuç ile Erdoğan MHP’ye “yakınlıktan”
“Mahkûmiyet” evresine geçecek ve Erdoğan kıskaca alınacaktır...
24 Haziran seçimleri tam da Bahçeli’nin istediği gibi
bitecek ve AKP Meclisçoğunluğunu kaybederken, MHP ise artık kilit parti konumu
ile adeta “iktidarın gayri resmî ortağı” halini almıştır...
24 Haziran gecesi ile birlikte ise Bahçeli bu kez, planın
2.aşamasına geçerek KISKAÇ STRATEJİSİNİ devreye sokacaktır. Bahçeli’nin seçim
sonrasında verdiği ilk beyanat “Milletimiz bize denge ve denetim görevini verdi”
sözlerini boşuna söylemediği kısa zamanda anlaşılacaktır...
Evet, sevgili dostlar, şimdi isterseniz 24 Haziran
sonrasında yaşanan önemli siyasal gelişmeleri, üzerlerindeki “BAHÇELİ İMZASI”
ile okumaya başlayalım...
İlk olarak Meclis’teki yemin törenine uzanalım...
İYİ PARTİ’nin “2 numaralı” ismi olarak gözükse de
milletvekili listelerini yapan ve “Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı” olarak İYİ PARTİ’yi perde arkasından yöneten Koray Aydın ile
Bahçeli Meclis’te yan yana geldiler...
İkilinin “samimiyeti” gözlerden kaçmamıştı. Ama “ilginçlikler”
bununla da kalmayacak İYİ PARTİ Milletvekili Niyazi Arkaz Devlet Bahçeli’nin
elini öpecekti...
Bahçeli, MHP’den ayrılan/ihraç edilen isimler içerisinde
sadece Koray Aydın için “Gerçek ülkücüdür” ifadesini kullanmıştı. Bahçeli,
Koray Aydın üzerinden İYİ PARTİ’yi de kontrol ediyordu... Bu ilerleyen günlerde
daha da açık biçimde ortaya çıkacaktı...
İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener, görevinden istifa
edeceğini ve kongreyi toplayarak aday olmayacağını açıkladığında Bahçeli, Koray
Aydın’a “Akşener’i ikna etmesini” söylüyordu... Akşener’i ikna eden Koray Aydın
parti içerisinde asli güç olma sıfatını perçinler ve Akşener’i fiilen siyasal
mevta haline getirirken partililere Akşener’in göreve döneceğini açıklarken “Liderimiz
Devlet Bahçeli” şeklinde güya bir gaf yapıyordu... Aslında bu gaf falan değil, İYİ
PARTİ’nin de artık Bahçeli tarafından fiilen Koray Yaydın üzerinden kontrol
altına alınmasının tesciliydi.
Kısa süre sonra Koray Aydın imzalı bir genelge ile tüm
teşkilatlar görevden alınırken Koray Aydın kendisine tamamen bağlı bir parti
dizaynı için düğmeye basacaktı. Orta vadede İYİ PARTİ için Akşener ismi
düşünülmüyordu. Bahçeli Erdoğan sonrası için planlarını yapıyordu... “Büyük
Cemaat ve Tarikat Operasyonu” sonrasında ekonomik krizle tasfiye edilecek olan
Erdoğan sonrasında hızla merkez sağ üzerindeki etkisini kaybedecek olan AKP’den
boşalacak yeri tek başına MHP’nin dolduramayacağını bilen Bahçeli, merkez sağı
kendi kontrolündeki İYİ PARTİ ile ittifak kurarak kontrole almanın planlaması
içerisindeydi...
Seçim öncesinde “Af” konusunu gündeme getiren Bahçeli bu
konuda da geri adım atmayacaktı. Türkeş’in “Sokaklara hakim olan devlete hakim
olur” felsefesini modernize ederek uygulayan Bahçeli, aynı zamanda AKP’nin JÖH
ve özellikle SADAT adı altında kurguladığı paramiliter yapılara karşı da bir
denge unsuru sağlamak istemekteydi... Bunun için sokağın “Biat edeceği” tek
isim olan ve”devlet ile grift bağları” bulunan Alaattin Çakıcı’yı hapiste
ziyaret ediyor ve poz veriyordu...24 Haziran sonrasında ise Alaattin Çakıcı, ülkücülüğünü
ve Bahçeli’ye olan bağlılığını açıkça dile getirdiği bir mektup yazıyordu.
Bahçeli, af talebinden hiç vazgeçmiyor, kurmaylarına adeta “adrese
teslim” olarak çerçevesi çizilecek ve özellikle Çakıcı’nın da tahliyesini
sağlayacak bir af tasarısını hazırlatıyordu. Çakıcı ile birlikte AKP’nin
paramiliter yapıları dengelenecek ve bu koz elinden alınacaktı.
Meclis Başkanlığı seçiminde Meclis çoğunluğu bulunmayan AKP’ye
tam destek vererek kendisine olan “Borçluluğunu” ve “Bağımlılığını” arttıran
Bahçeli’nin devlet yönetiminde “de facto” ortak oluşunun resmi tescili ise
Ahlat’taki Malazgirt Savaşı yıldönümü etkinliği oluyordu...
Bahçeli, burada devlet protokolünün 1 numarası Erdoğan ve 2
numarası Binali Yıldırım ile birlikte yer alan 3. siyasi oluyor üstelik
kürsüden bir de konuşma yapıyordu. Sonrasında ise daha da ilginç bir gelişme
yaşanacaktı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 59 yıl sonra ilk kez Cumhurbaşkanı
düzeyinde Vatikan’ı ziyaret ederek Papa Franciscus ile bir araya gelirken resmi
heyette MHP’nin 2 numaralı ismi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da yer
alıyordu... MHP ve Bahçeli Devlete “İMZA ATMAYI” sürdürüyordu...
Doların ani artışı ve ekonomide yaşanan daralma AKP’yi
yıpratırken yaşanan kan kaybının bir an önce önüne geçebilmek için “Erken bir
yerel seçim” yapılarak buradaki bir seçim zaferi ile kan kaybının önüne
geçilmesi AKP kurmaylarınca planlanmıştı... Ve yavaş yavaş basına “Erken yerel
seçim” haberleri servis edilmeye başlandı... Bahçeli çemberi iyiden iyiye
daraltmaya aslında tam da AKP’nin bu hamlesi sonrasında başladı...
Bahçeli, Kurban Bayramı’nda Türkeş’in mezarı başında “Seçimler
zamanında yapılmalıdır” diyerek AKP’yi boşa düşürüyordu... Bahçeli’nin derdi,
24 HAZİRAN SONRASINDA BAŞLAYAN “CEMAAT VE TARİKAT” tasfiyeleri tamamlanıp
ekonomik krizle tasfiye edilinceye dek AKP ve Erdoğan’ın yıpranabildiği kadar
yıpranmasıydı.
Bu nedenle AKP’deki kan kaybına bir süre de olsa mani olacak
erken yerel seçim galibiyetine set koyuyordu. AKP çaresizdi, MHP’ye mahkûmdu.
Ve AKP sözcüleri “Seçimler zamanında yapılacak” açıklamaları ile söylentileri
bıçak gibi kestiler. Tabiri yerindeyse planları Bahçeli’nin beklenmedik
açıklaması ile “ellerinde patlamıştı”...
AKP, Suriyeli mültecileri hem kendisi için potansiyel bir oy
deposu hem de AB için kullanılacak bir tehdit unsuru olarak görmekteydi. Ve o
nedenle Suriyeli göçmenlerin yeniden Suriye’ye dönüşleri konusunda hiçbir
çalışma yapmadığı gibi pek çok hak ve yardımı mültecilere sağlamaktaydı... Ancak,
Erdoğan sonrasını çoktan planlamaya başlayan Bahçeli, bu mülteci akınının
yaratacağı yabancı karşıtlığının Türkiye içerisinde “Batı destekli” bir “Radikal
milliyetçi” siyasal oluşumu ortaya çıkarabileceğini ve bunun bir iç savaşa
kanalize edilebileceğini görmekteydi... Bu nedenle Erdoğan “Vatan sevgisini bir
Suriyeli mültecinin gözlerinde göreceksiniz” sözlerini söylerken Bahçeli
mültecilerin ülkelerine gönderilmeleri yönünde açıklamalar yapmaya başladı...
Yerel seçimler konusunda Bahçeli yine stratejik bir çıkış
yaparak “3 büyük şehirde yaşanacak seçim başarısızlığının YENİS SİSTEMİ
TARTIŞMAYA AÇABİLECEĞİNİ” söyledi... Bahçeli MHP seçmenini bu söylemi ile
birlikte yerel seçimlerde özellikle 3 büyük şehirde AKP adaylarına doğru
kanalize etmeye başladı. Sonra bir adım daha ileri giderek İstanbul’da MHP’nin
aday çıkartmayacağını, İzmir ve Ankara’da aday çıkartılmamasını da
değerlendirdiklerini açıkladı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder