24 Eylül 2018 Pazartesi

Gazeteci Çelik: Önce Erdoğan’a cemaatleri ve tarikatları tasfiye ettirip, sonra da Erdoğan’ın kendisini tasfiye edecekler

Eko Prestij dergisinin kurucusu ve Medya Metropolis’in sahibi Gazeteci Celâl Eren Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AK Parti üzerinde bir “kıskaç stratejisi” kurguladığını ve bunu sistemli bir şekilde adım adım uygulamakta olduğunu ileri sürdü.

Çelik, “Önce ‘geniş yetkiler ile donatılan’ ve onlar ile aynı ‘mahalleden’ çıkmış olan Erdoğan’a cemaat ve tarikatlar tasfiye ettirilebilecek, sonrasında ise ağır bir ekonomik kriz sonrasında Erdoğan’ın tasfiye edilmesi sağlanacaktır” diye yazdı. İddiasını şahsî twitter sayfasında “Flood” (tweet dizisi) halinde yayınlayan Çelik, gerekçelerini şöyle anlattı:

MHP ve aslında Devlet Bahçeli son olarak Meclis’e sunmak üzere hazırladıkları ve uzun süredir gündemlerinde olan “Af tasarısı” ve Bahçeli’nin geçtiğimiz günlerde Kadın Kolları Kongresi’ndeki açıklamaları ile yeniden gündemde.

Pek çok çevre Bahçeli’nin hareket ve söylemleri konusunda kafa karışıklığı yaşasa da Bahçeli için durum gayet net. Zira Bahçeli, 7 Haziran seçimleri sonrasında hayata geçirdiği genel stratejisinden milim şaşmadan adım adım ve gayet sistematik biçimde ilerliyor.

Bahçeli’nin çıkışlarını, hamlelerini ve söylemlerini bir bütünsellik içerisinde değil de parça parça değerlendirmeye kalkmak ise kafa karışıklığına ve atılan adımların anlamlandırılamamasına yol açıyor.

O nedenle Bahçeli’nin tüm söylemlerini bir bütünsellik içerisinde okumak gerekmekte... İşte bu gün sizlerle birlikte bu bütünsel strateji içerisinde Bahçeli’nin AKP üzerinde kurguladığı KISKAÇ STRATEJİSİNİ değerlendireceğiz...

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Bahçeli’nin büyük stratejisini hayata soktuğu tarih 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrasıdır...

Zira AKP iktidarına kendi elleri ile artık BEKA SORUNU haline gelen “CEMAAT-TARİKAT” yapılanmalarının tasfiye ettirilmesi gerekmektedir ve bunun için  “OLAĞANÜSTÜ HAL KANUNLARINA” benzer geniş yetkilerin kullanılabildiği bir sistem değişikliği şarttır.

DEVLET AKLI, Türkiye Cumhuriyeti için Parlamenter sistemden BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçiş için kararını vermiştir... Bahçeli tüm koalisyon tekliflerini işte tam da bu sebeple reddedecektir. Zira yapısı gereği kurulacak koalisyonun 6 aydan fazla yaşama şansı yoktur.

Öte taraftan AKP kendi döneminde oluşturduğu büyük sermaye eli ile piyasadan para çekecek, ekonomik ve siyasal kaos sonrasında dağılacak bir koalisyon hükümeti sonrasındaki seçimlerde bir kurtarıcı olarak ortaya çıkacak ve çok muhtemeldir ki %65-70’ler bandında oy alabilecektir.

Oysa sistemin başkanlığa evrildiği bir Türkiye’de önce “geniş yetkiler ile donatılan” ve onlar ile aynı “mahalleden” çıkmış olan Erdoğan’a CEMAAT ve TARİKATLAR tasfiye ettirilebilecek, sonrasında ise ağır bir ekonomik kriz sonrasında Erdoğan’ın tasfiye edilmesi sağlanacaktır.

Bahçeli, 1 Kasım seçimlerinden sonraki süreçte gerek Başkanlık sistemine olan desteklerini açık ve net biçimde deklare ederken, adaylarının Erdoğan olduğunu da kamuoyuna ilan etmiştir... Ve Bahçeli, buna gerekçe olarak BEKA SORUNUNU göstermiştir...

Bahçeli haklıdır hatta geç bile kalınmıştır... Zira daha önce de yazdığımız gibi CEMAAT VE TARİKAT yapılanmaları 1991 yılından başlayarak önce Emniyet sonrasında MİT ve en sonunda MGK kayıtlarına BEKA SORUNU olarak girmiştir. Ve DEVLET AKLI bu BEKA SORUNUNU bizzat Erdoğan eli ile gerçekleştirilecek büyük bir “Tasfiye Operasyonu” ile çözmeyi planlamıştır...

15 Temmuz Sürecinin ardından adeta devletin tüm kurumlarında “Gizli Yönetici” konumuna gelen MHP ve Devlet Bahçeli hızla “Erdoğan sonrası dönem” için devlet kadrolarında ülkücü kadroların yerleştirilmesine başlamıştır... Artık Bahçeli “iktidara ortaktır.” Ve asıl hedeflenen noktada Nisan Referandumu ile Türkiye’de Başkanlık sistemine geçiş onaylanacaktır... 24 Haziran seçimleri öncesinde kurulan Cumhur İttifakı ile ise Bahçeli-Erdoğan müttefikliği artık resmiyet kazanmıştır...

Bahçeli, bir yandan icraatları ile İYİ PARTİ’nin doğumunu ve hatta örgütlenmesini adeta kendi elleri ile sağlamış, kadrolarını MHP’den ihraç ettiği isimlerden oluşturmuş, kapattığı MHP teşkilatlarının İYİ PARTİ’nin teşkilatları olarak açılmasına zemin hazırlamıştır... Bahçeli, kendi elleri ile bir AKP karşıtı “BLOK” inşa etmektedir. AKP ile Cumhur İttifakını kurarak, HDP harici muhalif partileri bir “İttifak” yapmaya doğru zorlamaktadır... Ki bundaki amacı seçimden aylar önce yazdığımız DEVLET AKLI’NIN B PLANI floodunda da belirttiğimiz gibi, Meclis çoğunluğunu AKP’nin kaybettiği ama Başkanlığı Erdoğan’ın kazandığı bir sonucu sağlamaktır. Bu sonuç ile Erdoğan MHP’ye “yakınlıktan” “Mahkûmiyet” evresine geçecek ve Erdoğan kıskaca alınacaktır...

24 Haziran seçimleri tam da Bahçeli’nin istediği gibi bitecek ve AKP Meclisçoğunluğunu kaybederken, MHP ise artık kilit parti konumu ile adeta “iktidarın gayri resmî ortağı” halini almıştır...

24 Haziran gecesi ile birlikte ise Bahçeli bu kez, planın 2.aşamasına geçerek KISKAÇ STRATEJİSİNİ devreye sokacaktır. Bahçeli’nin seçim sonrasında verdiği ilk beyanat “Milletimiz bize denge ve denetim görevini verdi” sözlerini boşuna söylemediği kısa zamanda anlaşılacaktır...

Evet, sevgili dostlar, şimdi isterseniz 24 Haziran sonrasında yaşanan önemli siyasal gelişmeleri, üzerlerindeki “BAHÇELİ İMZASI” ile okumaya başlayalım...

İlk olarak Meclis’teki yemin törenine uzanalım...

İYİ PARTİ’nin “2 numaralı” ismi olarak gözükse de milletvekili listelerini yapan ve “Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı” olarak İYİ PARTİ’yi perde arkasından yöneten Koray Aydın ile Bahçeli Meclis’te yan yana geldiler...

İkilinin “samimiyeti” gözlerden kaçmamıştı. Ama “ilginçlikler” bununla da kalmayacak İYİ PARTİ Milletvekili Niyazi Arkaz Devlet Bahçeli’nin elini öpecekti...

Bahçeli, MHP’den ayrılan/ihraç edilen isimler içerisinde sadece Koray Aydın için “Gerçek ülkücüdür” ifadesini kullanmıştı. Bahçeli, Koray Aydın üzerinden İYİ PARTİ’yi de kontrol ediyordu... Bu ilerleyen günlerde daha da açık biçimde ortaya çıkacaktı...

İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener, görevinden istifa edeceğini ve kongreyi toplayarak aday olmayacağını açıkladığında Bahçeli, Koray Aydın’a “Akşener’i ikna etmesini” söylüyordu... Akşener’i ikna eden Koray Aydın parti içerisinde asli güç olma sıfatını perçinler ve Akşener’i fiilen siyasal mevta haline getirirken partililere Akşener’in göreve döneceğini açıklarken “Liderimiz Devlet Bahçeli” şeklinde güya bir gaf yapıyordu... Aslında bu gaf falan değil, İYİ PARTİ’nin de artık Bahçeli tarafından fiilen Koray Yaydın üzerinden kontrol altına alınmasının tesciliydi.

Kısa süre sonra Koray Aydın imzalı bir genelge ile tüm teşkilatlar görevden alınırken Koray Aydın kendisine tamamen bağlı bir parti dizaynı için düğmeye basacaktı. Orta vadede İYİ PARTİ için Akşener ismi düşünülmüyordu. Bahçeli Erdoğan sonrası için planlarını yapıyordu... “Büyük Cemaat ve Tarikat Operasyonu” sonrasında ekonomik krizle tasfiye edilecek olan Erdoğan sonrasında hızla merkez sağ üzerindeki etkisini kaybedecek olan AKP’den boşalacak yeri tek başına MHP’nin dolduramayacağını bilen Bahçeli, merkez sağı kendi kontrolündeki İYİ PARTİ ile ittifak kurarak kontrole almanın planlaması içerisindeydi...

Seçim öncesinde “Af” konusunu gündeme getiren Bahçeli bu konuda da geri adım atmayacaktı. Türkeş’in “Sokaklara hakim olan devlete hakim olur” felsefesini modernize ederek uygulayan Bahçeli, aynı zamanda AKP’nin JÖH ve özellikle SADAT adı altında kurguladığı paramiliter yapılara karşı da bir denge unsuru sağlamak istemekteydi... Bunun için sokağın “Biat edeceği” tek isim olan ve”devlet ile grift bağları” bulunan Alaattin Çakıcı’yı hapiste ziyaret ediyor ve poz veriyordu...24 Haziran sonrasında ise Alaattin Çakıcı, ülkücülüğünü ve Bahçeli’ye olan bağlılığını açıkça dile getirdiği bir mektup yazıyordu.

Bahçeli, af talebinden hiç vazgeçmiyor, kurmaylarına adeta “adrese teslim” olarak çerçevesi çizilecek ve özellikle Çakıcı’nın da tahliyesini sağlayacak bir af tasarısını hazırlatıyordu. Çakıcı ile birlikte AKP’nin paramiliter yapıları dengelenecek ve bu koz elinden alınacaktı.

Meclis Başkanlığı seçiminde Meclis çoğunluğu bulunmayan AKP’ye tam destek vererek kendisine olan “Borçluluğunu” ve “Bağımlılığını” arttıran Bahçeli’nin devlet yönetiminde “de facto” ortak oluşunun resmi tescili ise Ahlat’taki Malazgirt Savaşı yıldönümü etkinliği oluyordu...

Bahçeli, burada devlet protokolünün 1 numarası Erdoğan ve 2 numarası Binali Yıldırım ile birlikte yer alan 3. siyasi oluyor üstelik kürsüden bir de konuşma yapıyordu. Sonrasında ise daha da ilginç bir gelişme yaşanacaktı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 59 yıl sonra ilk kez Cumhurbaşkanı düzeyinde Vatikan’ı ziyaret ederek Papa Franciscus ile bir araya gelirken resmi heyette MHP’nin 2 numaralı ismi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da yer alıyordu... MHP ve Bahçeli Devlete “İMZA ATMAYI” sürdürüyordu...

Doların ani artışı ve ekonomide yaşanan daralma AKP’yi yıpratırken yaşanan kan kaybının bir an önce önüne geçebilmek için “Erken bir yerel seçim” yapılarak buradaki bir seçim zaferi ile kan kaybının önüne geçilmesi AKP kurmaylarınca planlanmıştı... Ve yavaş yavaş basına “Erken yerel seçim” haberleri servis edilmeye başlandı... Bahçeli çemberi iyiden iyiye daraltmaya aslında tam da AKP’nin bu hamlesi sonrasında başladı...

Bahçeli, Kurban Bayramı’nda Türkeş’in mezarı başında “Seçimler zamanında yapılmalıdır” diyerek AKP’yi boşa düşürüyordu... Bahçeli’nin derdi, 24 HAZİRAN SONRASINDA BAŞLAYAN “CEMAAT VE TARİKAT” tasfiyeleri tamamlanıp ekonomik krizle tasfiye edilinceye dek AKP ve Erdoğan’ın yıpranabildiği kadar yıpranmasıydı.

Bu nedenle AKP’deki kan kaybına bir süre de olsa mani olacak erken yerel seçim galibiyetine set koyuyordu. AKP çaresizdi, MHP’ye mahkûmdu. Ve AKP sözcüleri “Seçimler zamanında yapılacak” açıklamaları ile söylentileri bıçak gibi kestiler. Tabiri yerindeyse planları Bahçeli’nin beklenmedik açıklaması ile “ellerinde patlamıştı”...

AKP, Suriyeli mültecileri hem kendisi için potansiyel bir oy deposu hem de AB için kullanılacak bir tehdit unsuru olarak görmekteydi. Ve o nedenle Suriyeli göçmenlerin yeniden Suriye’ye dönüşleri konusunda hiçbir çalışma yapmadığı gibi pek çok hak ve yardımı mültecilere sağlamaktaydı... Ancak, Erdoğan sonrasını çoktan planlamaya başlayan Bahçeli, bu mülteci akınının yaratacağı yabancı karşıtlığının Türkiye içerisinde “Batı destekli” bir “Radikal milliyetçi” siyasal oluşumu ortaya çıkarabileceğini ve bunun bir iç savaşa kanalize edilebileceğini görmekteydi... Bu nedenle Erdoğan “Vatan sevgisini bir Suriyeli mültecinin gözlerinde göreceksiniz” sözlerini söylerken Bahçeli mültecilerin ülkelerine gönderilmeleri yönünde açıklamalar yapmaya başladı...

Yerel seçimler konusunda Bahçeli yine stratejik bir çıkış yaparak “3 büyük şehirde yaşanacak seçim başarısızlığının YENİS SİSTEMİ TARTIŞMAYA AÇABİLECEĞİNİ” söyledi... Bahçeli MHP seçmenini bu söylemi ile birlikte yerel seçimlerde özellikle 3 büyük şehirde AKP adaylarına doğru kanalize etmeye başladı. Sonra bir adım daha ileri giderek İstanbul’da MHP’nin aday çıkartmayacağını, İzmir ve Ankara’da aday çıkartılmamasını da değerlendirdiklerini açıkladı...

Hiç yorum yok: