Refah-Yol Hükümeti’nde Başbakan Necmettin Erbakan’ın danışman olarak görevlendirdiği Prof. Dr. Osman Altuğ, gazeteci Ruhat Mengi’nin YouTube kanalı “Her Açıdan TV”de, yaşanan ekonomik krizi değerlendirdi. Prof. Altuğ, bir ülkede paranın değerini o ülkenin üretim gücünün belirlediğini belirterek, döviz kurundaki yükselişi Türkiye ile ABD arasındaki siyasî gerilime bağlamanın doğru olmayacağını söyledi. Prof. Altuğ, yaşanan sıkıntının, bu güne kadar uygulanan yanlış ekonomi politikaları olduğunu anlattı.
İktidar, üretime
değil tüketime yönelik politika uyguladı
Bir ülkenin parasının değerini belirleyen esas unsurun, o
ülkenin üretim gücü olduğunun altını çizen Altuğ, Türkiye’nin üretmek yerine
ithalata ve borçlanmaya yöneldiğini, alınan borçların da üretime yönelik olarak
kullanılmayıp tüketici kredilerinin karşılanmasında kullanıldığını, bu
hataların sonucunda da ekonomik kriz yaşandığını anlattı.
ABD, yatırımları
ülkesine çekmek için “Dolara dönün” çağrısı yapıyor
Bu arada ABD’nin de Amerikan yatırımlarını ülkesine çekmek
istediğini, bu amaçla yatırımcılarına çağrıda bulunduğunu, bu çağrıların
sonucunda yatırımcıların paralarını Dolara dönüştürdüğünü, böylece çeşitli
ülkelerdeki Dolarların ABD’ye döndüğünü ifade etti.
Tedbir almadan “Onların
Doları varsa bizim Allah’ımız var” diyemezsin
Döviz kurundaki artışı bir ABD saldırısı olarak
nitelendirmenin doğru olmadığını belirten Altuğ, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın
“Onların Doları varsa bizim Allah’ımız var” sözüne atıfta bulunarak, “Peki
Allah, sana ne diyor? “Tedbir senden, takdir benden.” Peki sen ne yapmışsın?
Nasıl bir modelin sonunda gelmişsin? Düşük kur, yüksek faiz modeli. Almışsın
dışarıdan borç paraları, yemişsin, ondan sonra gelecek nesiller ödesin diye
gelecek nesillere poliçe çekmişsin. Bu gün de bu borçların vadesi gelmiş.” diye
konuştu.
IMF ne bir bankadır
ne de banker; IMF bir fondur
Bir soru üzerine IMF’den kredi alınmasına hararetle karşı
çıkan Altuğ, IMF’nin ne bir banka, ne de bir banker olduğunu; ülkeler
arasındaki serbest ticaretin sürekli olarak devamını sağlamak için oluşturulmuş
bir fon olduğunu söyledi. Türkiye’nin, bu fonun (IMF’nin) kurucu ortağı
olduğunu hatırlatan Altuğ, “Ama bu gün IMF heyetinde bizi Hollanda temsil
ediyor. Çok eğlenceli.” dedi.
İktidarın “IMF’ye borç verecek duruma geldik” sözlerinin
hatırlatılması üzerine de Altuğ, “IMF borç para almaz arkadaş! Sen IMF’ye
götür, de ki “Benim 100 milyar Dolarım var; al sana borç veriyorum”, tebessüm
eder, güler yahu! Bukadar gülünç olunmaz.” diye konuştu.
Bu günlere göz göre
göre gelindi
Prof. Osman Altuğ, bu günkü duruma bile bile, göz göre göre
gelindiğini belirterek, uygulanmakta olan ekonomi modelinin Kemal Derviş
tarafından açıklanan “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programı olduğunu söyledi. Program
yürürlüğe girdiğinde “Bu, Türkiye’ye giydirilmiş bir deli gömleğidir” dediğini hatırlatan
Altuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
AK Parti, IMF’nin deli
gömleğini çıkarmak için geldi ama daha sıkı sarıldı
“Bu deli gömleğini çıkarmak üzere AK Parti iktidara geldi,
2002’de. Ondan sonra bir baktık, bu deli gömleğini daha da sıkı bir şekilde
giymeye başladı. IMF politikası dediği bu politikanın en sadık takipçisi, AK
Parti oldu. Niye biliyor musunuz? İnsanları memnun etmek için ‘dışarıya
borçlan, içeriye yedir’… Olay bu… Baba ye be!.. Memnun edeceksin; ama
memnuniyetin yolu bu değil. Dışarıdan borç al, içeride ye, gelecek nesiller
ödesin. Bu, insanı memnun edecek bir şey değil. Bile bile yaptılar. Şimdi onun
faturasını ödeyecekler.”
Hükümet hep Dolar
cinsinden borçlanıp halka “Dolarınızı bozdurun” diyor
Türkiye’nin 100 milyar Doları acil olmak üzere toplam 235
milyar Dolara ihtiyacı olduğuna işaret eden Altuğ, iktidarın “Yastık altındaki
Dolarınızı bozdurun” çağrısının çözüm olmayacağını ifade etti. İktidarın “Yastık
altındaki Dolarları bozdurun” çağrısı yaptığı zaman, bu çağrıyı kimlere
yaptığını da belirtmesi gerektiğini ileri süren Altuğ, şöyle konuştu:
“Havaalanını Dolar cinsinden borçlanarak kim yaptı? Kimlerle
Dolar cinsinden anlaştıysan, onlara de ki “Gel arkadaş. Şunu bir TL’ye
döndürelim yahu.” Ayranımız yok içmeye, tramvayla gidiyoruz şeye… Kanal
İstanbul Projesi… Yahu millet aç, işsiz, parası yok, pulu yok, Kanal İstanbul
projesi yapacaksın. İyi, güzel bir şey. İyi de, Türkiye’nin ilk işi bu mu? Köprü
yapıyorsun, Dolarla. Birçok malın fiyatı Dolar cinsinden devletçe belirleniyor.
Sen, hep Dolar üzerinden işlem yaparken Dolar üzerinden hesap yaparken, Dolar
üzerinden borçlanırken, halka diyorsun ki “Abi, şu Dolarlarınızı bir bozdurun.”
O zaman bu çelişkinin içerisine girmemen lâzım; ama seni halâ “Götürene
maşallah, götüremeyene inşallah” modeline devam ediyorsan, o zaman orada bir
yanlış yapıyorsun demektir.”
TİKA, öncelikleri
gözetmiyor
Kısa adı TİKA olan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın
geri kalmış ülkelere yardım faaliyetlerini de eleştiren Altuğ, “Meselâ
hayvancılık projeleri yapıyor. Bunların hepsi para. Türkiye finanse ediyor
(karşılıyor). Peki bizim bu Doğu Anadolu’daki, Güneydoğu Anadolu’daki
hayvancılık projelerini niye yapmıyorsun da gidip masraf ediyorsun?” dedi.
ABD’yi günah keçisi
yaptılar
Türkiye’de her konuda bir günah keçisi bulma alışkanlığı
olduğunu ifade eden Altuğ, Doların yükselmesinde de Amerika’nın günah keçisi ilân
edildiğini belirterek, “Yahu kardeşim, dünden bugüne zaten senin bütçen açık
veriyor. Gelirin giderini, ihracatın ithalatını karşılamıyor. Sen, zaten
zarardasın yahu! Hani bir haftada mı oldu bunlar?” diye konuştu.
ABD’nin getirdiği ek
vergiler sembolik bir tavırdı
Prof. Altuğ, bir soru üzerine, ABD Başkanı Donald Trump’ın,
Türkiye’nin çelik ve alüminyum ihracatına ek vergiler getirmesinin bir tavır
ifadesi olarak tamamen sembolik olduğunu, Türkiye’nin ABD’ye çelik ve alüminyum
ihracatının zaten çok düşük seviyede olduğunu, Türk Hükümetinin bunu halkına
söylemek yerine abartmayı tercih ettiğini anlattı. Altuğ, ihracat miktarının
küçüklüğünü ifade etmek için, Türkiye’nin ABD’ye çelik ve alüminyum
ihracatının, Merkez Bankası’nın piyasaya sürdüğü 2,2 milyar Doların %25’i yani
500 milyon Dolar civarında olduğunu kaydetti.
TC-ABD geriliminin
Doların yükselişindeki etkisi %1’dir
Altuğ, Türkiye-ABD ilişkilerindeki gerilimin Doların değerinin
yükselmesinde en fazla %1 oranında etkisi olduğunu, bu gerilim yaşanmasa da
yapılan hatalar sebebiyle Doların değerinin yükselmiş olacağını dile getirdi.
Altuğ, “Doların yükselmesi ekonomik sebeplerle değil siyasî sebepledir” dediğin
zaman, kendine güldürürsün. Hele bu işi papaza bağlarsan daha çok güldürürsün.”
dedi.
Prof. Altuğ, Türkiye’nin bir numaralı meselesinin işsizlik meselesi
olduğunun altını çizdi.
Döviz kuru
sabitlenirse, Türkiye her alanda güven kaybeder
Altuğ, bir soru üzerine, döviz kurunun sabitlenmesinin Türkiye’nin
serbest Pazar ekonomisinden çıkması anlamına geleceğini belirterek, döviz
cinsinden mevduatın kısmen de olsa devletleştirilmesinin bir nevi komünizm
olacağını ifade etti. Bankalardaki döviz mevduatının sadece yerli yatırımcılara
değil aynı zamanda yabancı sermayenin koruması altındaki kişilere ve
kuruluşlara ait olduğuna işaret eden Altuğ, döviz kurlarının sabitlenmesinin
dış yatırımcılara “Senin (bana verdiğin) 100 bin Dolarını sana 80 bin Dolar
olarak vereceğim” demek olacağını anlattı. Altuğ, “Kime diyorsun bunu? (Dışarıda
ve içeride) sana borç verenlere diyorsun. Peki bir daha sen bu adamlardan borç
isteyebilir misin? (Döviz kuru sabitlendiği zaman) o zaman ülkenin siyasî
fotoğrafı değişir. Bu, Türkiye bakımından bir intihardır. Ne hukuken mümkün
olabilir, ne de böyle bir şeyin yapılması ekonomik yönden doğrudur ve de bu,
kendi ayağımıza kurşun sıkmak değil, kalbimize kurşun sıkmak demektir. O zaman
Türkiye, her anlamda güvenilirliğini yitirir. Askerimizin de güvenilirliği
gider.”
Berat Albayrak’ın
mesajı, “Döviz kurunu sabitlemeyeceğiz” mesajıdır
Bir soru üzerine Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın
yeni ekonomi modelini açıklarken yaptığı konuşmayı da değerlendiren Altuğ, şunları
söyledi:
“Bir Maliye Bakanının görevi, yılda bir kere, o da bütçede
konuşmaktır. Onun dışında yapmış olduğu konuşmalar, çok tehlikelidir ülke için.
Hesap vereceği yer, bütçedir. Bitti. Bir kere bunlara şahsen sen karar veremezsin.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığına gelince; Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, hiç
kuşkusuz, tartışılmaması gereken bir konudur. Şimdi Batılı diyor ki, “Sen,
başkanlık sistemine geçtin. Herkes bağımlı. Herkesin bağımlı olduğu bir yerde Merkez
Bankası’nı bağımsız göremezsin” diyor. Öyle düşünüyorlar. Şimdi biz, bağımlı
bir sisteme girdik, Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde. Her şey Cumhurbaşkanına
bağlı. Ha, şunu diyemezsin: Merkez Bankası Cumhurbaşkanına bağlı değil. Olmaz. “O
zaman sen, bu bağımsızlık kriterini nasıl anlıyorsun?” diye sorarlar. Başkanlık
sistemine geçmeden önce Sayın Cumhurbaşkanı da Merkez Bankası başkanına “Faizi
indir, faizi indir” diyordu. Şimdi de “faizi yükselt, faizi yükselt” deniyor. Çünkü
Dolarla faizi yükselterek başa çıkacaklarını düşünüyorlar. Çok yanlış tabi. O
zaman, “faizi indir” demek de yanlış, “faizi yükselt” demek de yanlış. Faiz,
bir sonuçtur. Borcunu ödeyemediğin zaman faiz ödersin. Ertelersen daha yüksek
faiz ödersin. Merkez Bankası’nı faiz indirmeye davetin anlamı, şuydu: “Ey
Merkez Bankası, sen bankalara daha ucuz faizle kredi ver. Bu bankalar biraz
rahatlasın.” Peki bankaları kim rahatsız etti? Maalesef hükümet. Nasıl rahatsız
etti? “Bu kredi kartlarının borçlarını yeniden yapılandırın” dedi. Sözleşmeye
müdahale etti işte. Serbest Pazar ekonomisine müdahaledir o. Çok yanlıştır. Eee?
“Sen bunların faizini de düşür.” E banka? “Yahu bu millete parayı verdik. Ben
bu milletten parayı alamazsam ben nasıl döneceğim?” “Ya sana bir kıyak yaparız
yahu. Merkez Bankası’na bir emir veririz, Merkez Bankası sana ucuz (düşük) faizle
para verir.”
Osman Altuğ, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın
Merkez Bankası’nın bağımsızlığını vurgulamasının, “Döviz kurunu
sabitlemeyeceğiz” anlamına geldiğini söyledi. Altuğ, “Verdiği mesaj bu yani”
dedi.
Cumhurbaşkanı,
atamalarda liyakati gözetmeli
Gelişmiş ülkelerde Merkez Bankası gibi kuruluşlarda çok iyi
yetişmiş bankacılarının ve iktisatçıların görev aldığını belirten Altuğ,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da liyakat sahibi insanları bulup görevlendirmesi, işi
ehline vermesi gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Osman Altuğ, konuşmasının sonunda, “Ekonominin
kanunları, acımasızdır. Ülkenin parasının değerini, o ülkenin üretim gücü
belirler. Ne Recep Tayyip Erdoğan belirleyebilir, ne Berat Albayrak
belirleyebilir, ne hükümet belirleyebilir, ne muhalefet belirleyebilir. Paranın
değerini, ülkenin üretim gücü belirler.” dedi.
Atatürk’ün bastırdığı
paranın tasarımındaki mesaj
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’li yıllarda bastırdığı paranın
bu durumu çok iyi özetlediğini ifade eden Altuğ, paranın bir yüzünde Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin, diğer yüzünde tarlasını süren bir çiftçinin resmi, üzerinde
de bir filigran halinde Mustafa Kemal’in silueti olduğunu belirterek, bu tasarımı
şöyle yorumladı:
--------------------------------------------------------------
(Haber: Sürur Öztürk / okuyalimevladim.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder