SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, “Kontrollü darbe”
iddialarına hiç itibar etmediğini ancak 15 Temmuz darbe teşebbüsünün
planlayıcılarının FETÖ’cüler olduğu kanaatinde de olmadığını söyledi. Karamollaoğlu,
“Onlar, kullanılmıştır” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, KRT
televizyonunda yayınlanan “Haber Merkezi” programında, Haber Müdürü Çağlar
Cilara’nın sorularını cevapladı.
Savunma imkânı
verilmezse adalet zulme dönüşür
FETÖ davalarında on binlerce kişinin hukuksuz suçlamalarla
mağdur edildiğine dair bir soru üzerine Karamollaoğlu, adalette en önemli
konunun savunma hakkı olduğunu, sanıklara savunma imkânı verilmediği zaman
adaletin zulme döneceğini söyledi.
Bank Asya’da hesabı bulunan herkesin sorguya çekilmediğine
işaret eden Karamollaoğlu, insanlara farklı muamele uygulanmaması gerektiğini
ifade etti. Karamollaoğlu, “Onun için hakim teminatı önemlidir. Onun için
hakimler, adil karar vermelidir. Burada iş geliyor, hakimlerin vereceği karar
bağlanıyor. Yüzlerce, binlerce, hatta on binlerce insan, neden işinden
atıldığını bilmeden işinden atılıyor. Hakkında da bir iddia olmadığı için mahkemeye
gidemiyor. Savunma hakkı da yok. Malına mülküne el konuluyor. Daha ilerisine
gidiliyor, maaşı varsa o iptal ediliyor. Çoluğu çocuğu da aynı cezaya muhatap
oluyor. Buna adalet denmez. Onun için ısrarla söylediğimiz, adalet, bu şekilde
sağlanmaz.”
15 Temmuz’un
planlayıcılarının FETÖ’cüler olduğu kanaatinde değilim
15 Temmuz kalkışmasının korkunç bir hadise olduğunu belirten
Karamollaoğlu, darbe teşebbüsünün planlayıcılarının kimler olabileceği
konusunda şunları söyledi:
“Bazen bu… İşte ‘planlı bir hareket’ filan (Kontrollü darbe)…
Ben, onların hiçbirine itibar etmiyorum. Burada bir kalkışma oldu. Meclis
bombalandı ve benim kanaatim şu: Hakikaten bu işin planlayıcılarının ben FETÖ’cülerin
olduğu kanaatinde değilim. Onlar, kullanılmıştır” dedi. Karamollaoğlu, “Kim
planladı sizce?” sorusuna da, “Benim kanaatim, Amerika Birleşik Devletleri. Ben,
bunu çok net olarak söylüyorum. İster kabul ederler, etmezler. Amerika Birleşik
Devletleri dediğimiz zaman da çok çeşitli Amerika var. Pantagon var, CIA var, FBI
var, parlamento var, senato var, bilmem cumhurbaşkanı var. Yani Amerika
dediğimiz zaman… Ama bir istihbarat örgütünün bunu yaptığına dair delil var ve
ben, Brunson konusunu bilmiyorum; ama ben, epeyce bu evanjeliklerle ilgili
konuları araştırmıştım. Epeyce de o dönemde bizim teşkilat mensuplarına
konferanslar da vermiştim. Yani ‘Bu tehlike geliyor. Bilmeli herkes’ diye. Senaryolar
hazırlanıyor. Ha, bu kişi yaptı mı, yapmadı mı, bilmem; ama hani hep Türkiye’de
bu askeriye içinde ve diğer birimlerde koordinasyonu sağlayan bir imam
arıyorlar. En çok da Adil Öksüz üzerinde duruyorlar. Bende de şöyle bir kanaat
var; bu tamamen bir kanaat. Zan. Acaba diyorum hükümet, Brunson’un da öbür
tarafta bu işi koordine eden bir adam olduğu zannına mı geldi ki bu iş bu kadar
büyüdü? O da benim zannım. Doğru da olabilir, yanlış da olabilir; ama bu
noktada bir kalkışma yapanlar, onları destekleyenlerle ilgili elbette hükümet, birtakım
acil tedbirler alır, olağanüstü hal ilân edebilir; ancak iki şey söyledik: 1- Olağanüstü
Hal kalıcı hale gelirse, bu zulme dönüşür. 2- Kim olursa olsun, meşru
delillerle muhakeme edilmeli ve mutlaka savunma hakkı verilmeli. Eğer siz,
meşru olmayan delillerle insanları itham etmeye kalkar… Hata yapabiliriz. Onlar
da (Hükümet de) diyor. ‘Canım yani bu kadar kalkışılmış, Meclis bile
bombalanmış. Yani birkaç tane hata yapsak…’ Olmaz! Bizim inancımızda bir kişiyi
haksız yere katletmek, insanlığı katletmek kadar büyük bir suçtur. Titiz
davranma mecburiyeti var. Onun için, ‘Efendim bir kişi de böyle olmuş…’ Diyemezsiniz!
Kimsenin hakkı yok. Bundan dolayı adalet mülkün temelidir. Devlet, adaletin
doğru işlemesini sağlamakla mükelleftir.”
--------------------------------------------------------------
(Haber: Sürur Öztürk / okuyalimevladim.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder