2. Dünya Savaşı yıllarında Japonya, Amerikan hava
kuvvetlerinin başkent Tokyo’yu da bombalama ihtimali karşısında, hayvanat
bahçesindeki hayvanların başıboş kalıp insanlara zarar verebilecekleri
düşüncesiyle, hayvanları öldürtmüştü. Öldürülen hayvanlar arasında, çocukların
çok sevdiği John, Hanoko ve Tonky adlı üç fil de bulunuyordu.
Savaşın sona ermesinden sonra Hindistan Başbakanı Nehru, Japon
çocuklarına hediye olarak, “İndira” isimli bir fili gemiyle Tokyo’ya gönderdi.
Nehru, fille birlikte çocuklara hitaben kaleme aldığı bir
mektup da yollamıştı. Mektupta (“sınır” karşıtı “küreselleşmeci” ifadelerle) şöyle
diyordu:
“... büyüklerin kendi kendilerine Dünya üstünde
daireler, hudutlar çizmeleri ne gariptir. Büyükler onun dışında yaşayanları
kendilerine yabancı sayarlar. Onları sevmemeleri lâzım geliyor sanırlar. Allah’a
şükür ki çocuklar, bu engelleri bilmezler. Beraberce oynarlar ve eğlenirler.
Yalnız büyüdükleri zaman bu engellerin farkına varmaya başlarlar. Bunu da
kendi başlarına değil fakat büyüklerinin yaptığı telkin ve nasihatlerle
öğrenirler…”
Bu mektup, Türkiye’de 2 Şubat 1950 tarihinde, Doğan Kardeş’in
175’inci sayısında yayınlandı. Dergi, Türk çocuklarına da bir fil hediye
edilmesi için kampanya başlattı. Bir hafta sonra, 9 Şubat 1950 tarihinde, 100’den
fazla çocuğun imzası ile, Türk çocukları adına yazılmış bir mektubu, 176’ncı
sayısında yayımladı. Mektupta şöyle deniyordu:
“Sevgili Pandit Nehru
Amca;
Dünya çocuklarına gönderdiğin mektubu Doğan Kardeş’te
okuduk. Verdiğin güzel öğütleri kulağımıza küpe yaptık. Birçok işlerin arasında
bizleri düşünmeye vakit ayırmandan anlıyoruz ki sen, çocukları çok
seviyorsun. O kadar ki, Japon ve Amerikan çocuklarına birer fil yavrusu bile
hediye etmişsin. Biz Türk çocukları, ömrümüzde daha canlı bir fil görmedik.
Onun için biz de senden bir fil yavrusu istesek, acaba büyük bir ayıp işlemiş
olur muyuz? Eğer ayıpsa, Doğan Kardeş mektubumuzun bu parçasını basmasın.
Türk çocukları, büyük dostlarının elini saygı ile
öperler.”
Hindistan Başbakanı Nehru, Türk çocuklarının talebini kabul
etti ve İstanbul’a 5 yaşında, bir ton ağırlığında, “Mohini” isimli bir fili
gemiyle gönderdi.
Filin bakıcısı Muhammed Sultan ile bir de mektup yollamıştı.
Mektupta şöyle yazıyordu:
“Aziz çocuklar,
Size bir Hindistan fili gönderiyorum. Bu benim hediyem
değildir; fakat daha çok Hint çocuklarının sizlere gönderdiği bir hatıradır.
Fil ile beraber bütün Hindistan çocuklarının sevgi ve iyi temennileri de
beraber gelmektedir. Fil, gayet büyük ve kuvvetli bir hayvandır; fakat
cüssesi kadar da zeki ve iyi tabiatlıdır. Eğer iyi muamele görürse,
çocuklarla oynamasını sever. Gönderdiğimiz filin Türkiye’de dostlar kazanacağını
ve orasını ev gibi telâkki edeceğini ümid ediyorum.
Sevgilerimle...”
Hindistan Başbakanı Nehru’nun Türk Çocuklarına armağan
ettiği yavru fil "Mohini" o zaman henüz ortaokula giden, sonraları
ünlü bir karikatürist ve çizgi roman ressamı olan, Tarkan’ın çizeri Sezgin
Burak’ı çok etkilemiş ve dergiye çizip gönderdiği karikatür, Doğan Kardeş’in
Mohini için çıkarttığı özel sayıda yayınlanmıştı.
Nehru’nun hediyesi olan fil, İtalyan bandıralı Rosselini
isimli bir geminin bir aylık yolculuğunun ardından, 25 Aralık 1950’de İstanbul
limanına geldi.
Bakıcı Muhammed Sultan, Milliyet’in 26 Aralık 1950 tarihli
haberine göre, muhabirine şunları söyledi:
“Mohini, vahşi ormanlarda yakalanmış bir fildir ve 4
yaşındadır. Terbiye edilmiştir. Kendisiyle yolculuğumuz rahat geçti. Mohini’nin
zaman zaman üşüdüğünü hatta titrediğini hissediyordum. Fakat yola ihtiyatlı
çıktık. Üşüdüğü zaman üzerine kendisine mahsus örtüsünü örtüyordum. Güzel
havalarda onu güverteye de çıkarttım. Kafes hayatından sıkılan Mohini’yi bu
ufak gezintiler çok keyiflendiriyordu. Kendisi şekerli mamulleri çok sever.
Gıdasını; ekmek, elma, pirinç, şeker, kuru ot teşkil etmektedir.”
Mohini, o gün saat 13:00’te vapurdan indirildi; ardından bir
sal ile saat 14:00’te Dolmabahçe rıhtımına götürüldü. Rıhtımda fili, Beşiktaş
ve Beyoğlu’daki ilkokullarda okuyan çocuklar karşıladılar. Ellerinde tuttukları
levhalarda “Mohini safa geldin”, “Mohini seni şekersiz bırakmayacağız”, “Pandit
Nehru amcaya teşekkürler” yazıyordu.
Dolmabahçe meydanında yapılan karşılama merasimine katılan
Hindistan orta elçisi Mr. Jha, Mohini’nin kısa bir sürede Türk çocuklarının
sevgisini kazanacağını söyledi ve kısaca filin hayatını anlattı. Daha sonra söz
alan Vali ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, milletler arası
ilişkilerin sadece antlaşmalardan ve protokollerden ibaret olmadığını, kültürel
münasebetlerin ve sevginin bu anlaşmalarda büyük rolleri olduğunu; Nehru’nun
gönderdiği filin de bu sevginin bir tezahürü olacağını ifade etti. Gökay,
Hindistan elçisinden, İstanbul’un evlatlarının selâmlarını, Ganj’ın büyük
milletine ve Tagore’nin büyük evlatlarına iletmesini rica etti. Çocuklar adına
konuşan iki öğrenci de, Mohini’nin kalplerinde daima yaşayacağını belirterek,
Hintli kardeşlerine ve Nehru amcalarına selâmlarını yolladılar. Merasime, Doğan
Kardeş dergisi adına Vedat Nedim Tör de katılmıştı.
Daha sonra Mohini, öğrenci kafilesinin refakatinde Taksim
Atatürk Anıtı’nın önüne götürüldü. Anıta, üzerinde “Hint çocuklarından Türk
çocuklarına Mohini eliyle…” yazılı bir çelenk konuldu.
Daha sonra Mohini, Spor ve Sergi Sarayı’ndaki Sümerbank
pavyonunda onun için tahsis edilen özel dairesine götürüldü. Mohini, 2 gün
boyunca, Bulgaristan’dan gelen göçmen çocuklar yararına 25 Kuruş karşılığında
halka teşhir edildi.
Mohini, ilk haylazlığını gece yarısı yaptı. Güreş
müsabakasını izlemekten dönen seyirciler, onun bulunduğu kısmın kapısını
tıklatarak uyandırdılar ve ona şeker attılar. Mohini, daha fazla şeker yemek
telâşıyla kapıyı kırdı…
İstanbul halkının Mohini sevinci, çok kısa sürdü. İklim
değişikliği sebebiyle hasta olduğu söyleniyordu. 28 Aralık 1950 tarihinde, Ankara’da
Atatürk Orman Çiftliği’ndeki hayvanat bahçesine nakledilmek üzere saat 08:30’da
trenle Ankara’ya sevk edildi. Hayvanat Bahçesi’nde de özellikle çocukların
büyük ilgisiyle karşılaştı. Mohini’nin baytarlar tarafından tedavi edildiği
belirtildi.
Kısa bir süre sonra Mohini’nin çok yemek yediği dedikoduları
üzerine o dönemde ilgililer Mohini’nin bir günlik istihkakının dökümünü yaptılar
ve günlük masrafının 10 TL olduğunu açıkladılar. Mohini’nin günlük masrafını şu
kalemler teşkil ediyordu:
60 kilo et: 420 kuruş,
4 kilo pirinç: 320 kuruş,
Yarım kilo şeker: 90 kuruş,
20 kilo pancar: 60 kuruş,
250 gram tereyağ (Ufa, Tursil vb. üreticisi Turyağ
karşılıyormuş): 60 kuruş,
Muhtelif gıdalar: 60 kuruş,
Toplam: 1010 kuruş.
Mohini Hindistan’dan gelirken 2 aylık şeker istihkakını da
beraber getirmişti.
Mohini’nin Ankara’ya getirilmesinden sonra bir hafta
içerisinde onu görmek için gelen ziyaretçilerden elde edilen gelirin ise 1262
TL. olduğu kaydedildi.
Mohini’nin Ankara Hayvanat Bahçesi’ne yerleştirildiği gün,
Pakistan Büyükelçiliği Basın Ateşesi bir açıklama yaparak, Pakistan
Hükümeti’nin de Türk çocuklarına “Âzâdî” isimli bir dişi yavru fil hediye
ettiğini, “Âzâdî”nin Aralık ayının başında yola çıktığını ve İstanbul’a gelmek
üzere olduğunu bildirmişti. “Âzâdî”, 12 Ocak 1951 tarihinde İstanbul Dolmabahçe
Rıhtımına geldi. Daha sonra, “Mohini” gibi özel bir vagon ile Ankara’ya
nakledildi.
Bu arada Doğan kardeş’in “Mohini”ye soyadı bulmak üzere
açmış olduğu kampanyaya gönderilen 500 soyadı önerisi içerisinden Sevin Nart
tarafından önerilen “Birdanem” soyadı seçildi.
1974 yılında Ankara Hayvanat Bahçesine getirilen “Şirin”
isimli dişi bir Afrika fili ile birlikte Ankara Hayvanat Bahçesi’nde fillerin sayısı
3’e çıktı.
1945 Hindistan doğumlu “Mohini Birdanem”, 5 Haziran 1996’da 51
yaşında hayata veda etti…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder