20 Nisan 2018 Cuma

Prof. Dr. Cihangir İslâm: Recep Tayyip Erdoğan, vatanını benden çok sevdiğini iddia edemez


Prof. Dr. Cihangir İslâm, “Ya bendensin, ya vatan hainisin” söyleminin faşizmin dili olduğunu belirterek, “Ben de şunu açıkça söylüyorum ki Recep Tayyip Erdoğan, vatanını benden çok sevdiğini iddia edemez” dedi.

Kapatılan Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı’nın eşi, Hak ve Adalet Platformu Sözcüsü, Olağanüstü Hal döneminde çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Kafkas Üniversitesi’nden ihrac edilen Prof. Dr. Cihangir İslâm, TV 5’te yayınlanan “Öğleden Sonra” programında, Mustafa Deniz’in sorularını cevaplayarak siyasî gündemi değerlendirdi.

İktidar, 20 Temmuz’da sivil darbe yaptı

15 Temmuz sürecini değerlendiren Cihangir İslâm, “Bir halkın 15 Temmuz’u var, bir de Saray’ın 15 Temmuz’u. Halkın 15 Temmuz’unda ben, Üsküdar meydanındaydım; ama Sayın Cumhurbaşkanının nerede olduğunu bilmiyorum, o gece. Sayın Başbakanın ve birçok bakanın, yetkililerin; bu gün önde gördüğümüz siyasî figürlerin nerede olduğunu net olarak bilmiyoruz. Böyle bir muğlâk tarafı da var. Daha sonra ne oldu? Bu iktidar, 15 Temmuz’u bahane ederek, 20 Temmuz’da adeta sivil bir darbe yaptı; yani OHAL.” diye konuştu.

Hükümetin, 15 Temmuz gerekçesiyle sürekli süresini uzattığı OHAL’i fırsat bilerek bütün muhaliflerini tasfiye ettiğini ileri süren İslâm, şöyle konuştu:

Hiçbir muhalif, başına ne geleceğini kestiremez durumda

“Darbeye kalkışanın cezalandırılması, daha doğrusu mahkemeye sevk edilmesi, olağan bir prosedür. Buna hiçbir ihtiyacımız yok ve bunu da isteriz. Nasıl 28 Şubatçıların yargılanmasını istiyorsak, ki o konu da başka bir konu, enteresan bir hal aldı, 15 Temmuz’a karışanların da mahkemeye çıkartılmasını, yargı karşısına çıkartılmasını isteriz; ama ben, başka bir şeyden bahsediyorum. Yani muhalif olarak listelenen bütün akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, düşünürler, cezaevlerine tıkıldı. Yani bu gün Sayın Ali Bulaç’ın cezaevinde yatmasının bir anlamı var mı? Ben göremiyorum yani bir darbeyle… Zaten köşe yazıları üzerinden, köşe yazıları delil gösterilerek savcının yorumu ve hakimin de bu yorumu kabul etmesiyle ceza almış insanlar. Şunu biliyoruz: Nazlı Ilıcak, Altan kardeşler, Şahin Alpay, Ali Bulaç, bunların bir yapıya dahil olmadıklarını, az çok biliyoruz yani biz. Tahmin de edebiliyoruz; ama muhalif kimliklerinden dolayı, sol cenahtan da çok gazeteci… Cumhuriyet gazetesi, yakın zamana kadar çok sayıda insan içerideydi. Şu anda zannedersem bir kişi kaldı içeride; ama söylemek istediğim, şu: Sağın, solun, komünist, sosyalist, solcu, sağcı veya tırnak içinde “dinci / İslâmcı” olmanın bir hükmü harbiyesi yok. Eğer iktidardan yanaysanız, az çok güvendesiniz, itaat ettiğiniz sürece; ama hiçbir muhalif, yarın başına ne geleceğini kestiremez bir durumda.”

Bir soru üzerine, “Ya bendensin, ya vatan hainisin” söyleminin faşizmin dili olduğunu ifade eden Cihangir İslâm, şunları söyledi:

Erdoğan, vatanını benden çok sevdiğini iddia edemez

“Bu dil, bir faşizm dilidir. Yani açın bakın tarih kitaplarına, siyasî tarih kitaplarına, geçmişte, çok ciddi söylüyorum, Nazizm dönemlerinde, İtalya’daki faşizm dönemlerinde kullanılan dil de budur yani. ‘Ya bendensin ya vatan hainisin’ dilidir. Bir defa bu, çok büyük bir küstahlık. Geçenlerde 170 kişi, biz, Afrin operasyonuyla ilgili, ‘başlatmayın böyle bir şeyi, kardeş halk üzerinde operasyon yapıyorsunuz’ diye,  aslında milletvekillerine, Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana, yani mektup olarak yolladık bunu. Baına da şey yapmadık (bildirmedik). E kendileri ifşa ettiler. Birkaç milletvekili, mektubu ifşa etti. Yani biz, mektup olarak yolladık. Henüz biz açıklamadan, dışarıya ‘hain’ ilân edildik. Anlatabildim mi? Ben de iade ettim. ‘Hain’ olmayı kabul edecek bir insan değilim ki. Vatanımı en az senin kadar ben de seviyorum. Vatanı sevmek, meziyet değildir. Anneyi sevmek, meziyet değildir, görevdir. Anneyi sevmek fıtrî bir şeydir. Yani, doğduğunuz toprağı, vatanı sevmek de fıtrî bir şeydir. Buralar, bizim doğduğumuz, büyüdüğümüz yerler. Tabi ki buraya bir bağlılığımız var. Hoş, Allah’ın arzıdır insanın vatanı. O yönden bir ayrımcılık yapmayız yani; ama doğduğumuz, büyüdüğümüz, rızıklandığımız bir yer olması hasebiyle elbette ki biz, buraları seviyoruz ve ben de şunu açıkça söylüyorum ki, Recep Tayyip Erdoğan, vatanını benden çok sevdiğini iddia edemez; veya herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından daha çok sevdiğini iddia edemez. Bu, soyut bir dildir. Metafizik bir dildir. Temelleri olmayan, yani metafizik dediğim, absürt bir metafizik içeren bir dildir. Bu nedenle bu suçlamalar, daha da devam edecek. Halk… Elbette ki halkı kutsamanın da bir şeyi yok… Ben, bu arada, halkı da çıkıp eleştirebilirim. Eleştirilmeli; ama şöyle bir tablo var ortada:

Kararsızların oranı %45’e yükseldi

Dezenformasyon bir tarafta, KONDA’dan Sayın Bekir Ağırdır’la geçen gün görüştük. Kararsızlar %40’tı, %45’e çıkmış. Yani şunu söylemek istiyorum: AK Parti’den bıkmış, kopabilecek büyük bir kütle var ortada; fakat bunlar, gidebilecek bir adres, şu anda bulamıyorlar. Böyle okuyorum ben hadiseyi.”

O imzalar, bir gün o talimatları verenler tarafından önünüze konur

Devletin adeta sözlü emirlerle yönetildiğini belirten Cihangir İslâm, bürokraside çalışan memurlara şu uyarıda bulundu:

“Her çıktığım vakitte ben, bürokrasideki gençleri uyarmak ihtiyacı hissediyorum. Yani, çok rahat imza atıyorlar. Çok rahat bazı uygulamalara giriyorlar; ama onlara açıkça şunları söyleyelim ki bu dosyalar, günün birinde açılır ve onların önlerine konur. Bu güne kadar hep böyle oldu. Bana inanmıyorlarsa tarihe gidip baksınlar ve çoğu zaman da size bu direktifleri verenler bu dosyaları sizin önünüze koyar. Anlatabildim mi? Ve sözlü emir veren adam, der ki ‘Sen niye kendi başına böyle işler yaptın?’ der. Anlatabildim mi? O zaman bir dayanak bulamazsınız. Anayasaya uymayan işlere direnmek mecburiyeti vardır devlet memurunun. Anayasaya ve yasalara uymayan işlere. Eğer amiri ısrar ediyorsa, yazılı emir istemek zorunluluğu vardır ve ancak ondan sonra yerine getirmek; ama hukukî bir problem görüyorsa da bunu ilgili mercilere aksettirmek yükümlülüğü vardır. Fakat devlet, bu gün böyle işlemiyor. Sadece sözlü birtakım talimatlarla gidiyor. Bunun artçı sıkıntılarının da ben, bürokrasi içinde çok sarsıcı olacağını tahmin ediyorum; çünkü hep böyle oldu bu güne kadar.

Bakın, insanları soktukları maddî ve manevî hasarın ben, bir de bu kişilerden tahsil edileceğini, onlara rücu ettirileceğini (düşünüyorum); çünkü çok büyük davalarla karşılaşacağız. Ben de KHK’dan atıldım. Elbette ki hukuk düzenine geçtiğimizde hepimiz, gideceğiz, haklarımızı arayacağız. Ben, fazla kendimi dillendirmiyorum. Hicap duyuyorum; çünkü çok zor durumda olan insanlar var; ama bu insanların maddî ve manevî hasarı tazmin edileceği zaman ne yapacağız? Biz bunu genel bütçeden mi vereceğiz? Hayır. Bence gidip, hukuku çiğneyerek, bu işi sırf bir husumet adına yapanlardan yarın öbür gün bence tahsil edilecek ve o maddî cezaların onlara rücu ettirilmesi gerekir diye düşünüyorum.”

Bahçeli’nin erken seçim çıkışı bir mutabakat mı, emrivaki mi? 

Programda erken seçim sürecini de değerlendiren Prof. Dr. Cihangir İslâm, bu konuda da şunları söyledi: “Sayın Bahçeli, bu güne kadar kiminle ittifak kurduysa, partneri (ortağı) o seçimden sağ salim çıkamadı. Çok ağır hasara uğradı. DSP’yi biliyorsunuz; bir gecede yüzde bir buçuğa geriledi. (…) MHP’nin paniğini anlıyorum ben; çünkü İYİ Parti, MHP’nin altını boşaltıyor. Yani Sayın Meral Akşener ve ekibi, gayet ciddi girdiler ve kamuoyundan da ciddi bir ilgi gördüler. Artık sıradanlaşan bir MHP’dense, artı şöyle bir şeyi (özelliği) de var İYİ Parti’nin; İYİ Parti, milliyetçilik iddiasını sürdürmekle birlikte, ‘Biz, demokrat bir zeminde siyaset yapacağız’ kararında olan (bir parti). Bu da çok sevindirici. Türkiye’nin önünü açıcı bir tutum. İYİ Parti’de gelecek var. (MHP), o kan kaybını önlemeye çalışıyor. Bir de bu (erken seçim teklifi), AK Parti’yle bir görüşme sonucu, bir ‘danışıklı dövüş’ mü, bilmiyoruz; ama yoksa MHP’nin bağımsız olarak, ya da bir anlamda bir emrivakisi mi? AK Parti’ye şunu, ‘Sen beklemek istiyorsun; ama ben kan kaybediyorum’ diyor olabilir. Bilemiyoruz.”

Hiç yorum yok: