Televizyon programlarına yorumcu olarak katılan Hürriyet gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, Halk TV’de iktidara ve seçmenlerine hitaben “Şimdi mağdur biziz; yarın biz de sizi mağdur edeceğiz elbette” diyen gazeteci yazar Mine Kırıkkanat’a isim vermeden tepki gösterdi. Saymaz, şahsî twitter sayfasında şu değerlendirmede bulundu:
“Muhalefet adına konuşanlar şunu bilecek: AKP 18-24 milyon oy alıyor. CHP’nin aldığı en yüksek oy 12 milyon. Bir muhalefet partisinin tek başına iktidar olması için AKP’li seçmenden oy alması gerekir. “Biz gelince ananızı ağlatacağız” diyerek değil oy, selâm bile alamazsınız.
Birileri böyle saçmaladıkça, sanmayın ki iktidar sahiplerini
ürkütüyor. Hiç kimsenin ürktüğü yok. Yalnızca bu iktidar döneminde işe giren
işçi ‘kovulacağım’ diye, atanan memur ‘sürüleceğim’ diye, dükkânı başındaki
esnaf ‘batacağım’ diye, başörtülü kadın ‘dışlanacağım’ diye ürküyor.”
Mine Kırıkkanat’ın Halk TV’de söylediği “Şimdi mağdur biziz;
yarın biz de sizi mağdur edeceğiz elbette” sözüne, gazeteci yazar Fatma Sibel
Yüksek de tepki gösterdi. “Tayyip Erdoğan’ı Okuma Sanatı” ve “Başbakanlığın Bilinmeyenleri”
isimli kitapların yazarı Fatma Sibel Yüksek, twitter sayfasında şöyle yazdı:
“Halk Arenası denilen programın goygoycu, “haydi eller havaya” tarzından da, Mine Kırıkkanat’ın hassas konulardaki bu üslûbundan da rahatsız bir Atatürkçüyüm. Atatürkçüler rövanş peşinde olamaz.”
Fatma Sibel Yüksek: Atatürkçüler rövanş peşinde olamaz
Fatma Sibel Yüksek |
“Halk Arenası denilen programın goygoycu, “haydi eller havaya” tarzından da, Mine Kırıkkanat’ın hassas konulardaki bu üslûbundan da rahatsız bir Atatürkçüyüm. Atatürkçüler rövanş peşinde olamaz.”
Mine Kırıkkanat ne demişti?
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Kırıkkanat, Halk TV’de
yayınlanan ve Uğur Dündar’ın sunduğu “Halk Arenası” programında, şunları
söylemişti:
“Kendileri neden şikâyet ediyorlardı? Efendim ‘Bizim
dinimizi yaşamamızı engellediler. Camilerimizi ahıra çevirdiler. Dua bile gizli
gizli ediyorduk. Çocuklarımızı türbanlı diye okula almadılar. Amerikalara
göndermek zorunda kaldık. Zaten işte damat ve oğul da biliyorsunuz Amerika’ya
türbanlı oldukları için gittiler.’ Böyle demiyorlar mı? Dinlerini yaşatmamışız,
camileri kapatmışlar, efendim bazı camileri ahır yapmışız, çocuklarının
okumasına mani olmuşuz, böylece milyarlar harcayıp işte Harward’a falan
göndermişler. Değil mi? Bunu söylüyorlar, ağlıyorlar ondan sonra ‘Aauğğ, bizi
çok mağdur ettiler!’ E şimdi de siz bizi mağdur ediyorsunuz. Şimdi de siz
Atatürk’e küfrediyorsunuz. Şimdi de siz Atatürk’ün ismi üzerinden politika
yapıyorsunuz; ama Türkiye’de sokak isimleri, mahalle isimleri çok yaşamazlar.
Biz, sizin bugün vereceğiniz ve Atatürk dışında olan isimleri, gün geleceğiz,
yine Atatürk olarak değiştireceğiz. (Salondan alkışlar) Evet, evet, evet, evet…
Çünkü siz Sayın Muktedirler, ‘mağduruz’ diye ağladığınız her şeyi bu gün bize
yapıyorsunuz. Çocuklarımızı işe almıyorsunuz. Kendi aranızda dağıtıyorsunuz
parsaları. Atatürk’ümüze dil uzatıyorsunuz, ismini değiştiriyorsunuz. Bizi,
istediğimiz gibi özgürce yaşamaya bırakmıyorsunuz. Gazeteciliğimizi
sansürlüyorsunuz. Hapse atıyorsunuz. Kim şimdi mağdur? Biz. O zaman bunun da
bir hesap günü gelecek. Şimdi mağdur biziz. Yarın da biz ağlayacağız; ‘Ah bizi
çok mağdur ettiler!’ Biz de sizi mağdur edeceğiz elbette. Elbette bugün
gelecek. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanımız? Ne diyor? Ne diyor? Sayın
Cumhurbaşkanımızın en sevdiği söz nedir, zat-ı şahanelerinin? ‘Men Dakka duka.’
Bugün bana, yarın sana. O havaalanının ismi de değişir, sokakların da ismi
değişir, hatta Sarayların ismi değişir. Kimseye kalmaz, merak etmeyin. Siz
devam edin bizi mağdur etmeye, devam edin, devam edin. Atatürk, siz vurdukça
büyüyor. Siz vurdukça büyüyor Atatürk. Vurmaya devam edin, devam edin. Onun
tozunu bitiremezsiniz.”
(Haber: Sürur Öztürk)
(Haber: Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder