6 Ağustos 2018 Pazartesi

AK Partili Yazıcı: Yargılama süreçleri çok kaliteli değilse, idam cezası dolayısıyla acı olayları yaşamak mukadder olur


“Önüme gelirse imzalarım”ın sonu mu? 

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, AK Parti’nin idam cezasını Meclis gündemine getirip getirmeyeceğine dair bir soru üzerine, idam cezasının yeniden yasalaşması için öncelikle Anayasa değişikliği, bunun için de 401 milletvekilinin imzasının gerektiğini söyledi. Yazıcı, diğer taraftan AB müzakere sürecine, Türkiye’nin de imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13 no’lu protokolüne ve Birleşmiş Milletler Siyasî Haklar Sözleşmesi’ne işaret etti. “Cumhurbaşkanımız ‘Hans ne diyor, George ne diyor ben ona bakmam’ diyor, doğrudur; ama Avrupa Birliği ile bir müzakere sürecimiz var” diyen Yazıcı, “Bakın, idam cezası, geriye dönüşü olmayan bir cezadır. Dolayısıyla idam cezasının uygulandığı ülkenin yargılama faaliyetleri, çok özgün olması lâzım. Çok kaliteli olması lâzım. Yani yargılama süreçleri vesairesi çok kaliteli değilse, idam cezası dolayısıyla acı olayları yaşamak mukadder olur” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, NTV canlı yayınında güncel siyasî konulara dair soruları cevapladı.

Programda, son terör saldırısından sonra idam cezasının tekrar uygulamaya konmasına dair taleplerin dile getirilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Meclis’ten geçerse ben onaylarım” dediği hatırlatılarak, “Gözler AK Parti’de. AK Parti, böyle bir teklifi Meclis gündemine getirecek mi?” diye soruldu.

Hayati Yazıcı, bu konunun çok boyutlu bir konu olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

Anayasa değişikliği için 401 imza gerekli

“Bir defa, Genel Başkanımızın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemine saygı duyuyoruz. Doğru. Bakın, bu söylemi çok değişik açılardan değerlendirmek mümkün. Bu söylem ne? “Meclis getirirse onaylarım.” O halde burada bir kuvvetler ayrılığına vurgu var, zımnen. Yani “Bu, Meclis’in işi; ama Meclis, milletin Meclis’i. Böyle bir konuyu gündemine alır, yasalaştırır, onay için bana gelirse ben onaylarım.” diyor. Bu doğru. O halde top, Meclis’te. Ha, Meclis ne yapacak? Bir defa bu tür düzenleme, bir yasayla olması mümkün değil. Bir Anayasa değişikliğini gerektiriyor. Anayasa değişikliği için de en az 401 milletvekiline gereklilik var. Referanduma götürme koşulu 360; referandumsuz 401. O anlamda ifade ediyorum. “Gelirse onaylarım” diyor Cumhurbaşkanımız. O açıdan gidiyorum. Referanduma götürmeden onaylanabilecek oranda Meclis’ten geçmesi 401. Ha, bu bizim sayımız yeterli değil. Efendim diğer partiler ne der, onları zaman içerisinde göreceğiz.

Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler var

Bu işin bir başka boyutu, Cumhurbaşkanımız orada da ifade ediyor; işte “Hans vesaire falan ne der, biz buna bakmayız” diyor. Doğrudur; ama Avrupa Birliği ile bir müzakere sürecimiz var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13 no’lu protokolünü imzalamışız. Avrupa Konseyi’nin bütün üyelerinin imzaladığı gibi biz de imzalamışız. O protokolden dönüş olmamış. Ayrıca, Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin imzaladığı siyasî haklar sözleşmesi var. Vesaire falan… Ve elbette ki bütün bunları denemek gerekir; ama ne olursa olsun, yani ister Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olsun, isterse işte Birleşmiş Milletler’de 86 üye ülkenin imzaladığı sözleşme olsun, yasalar yerlidir, millîdir. Yasaların kaynağı, toplumdaki algıdır. Etik kurallardır. Efendim işte ahlâkî kurallardır. Yani yasaya ruh veren, şekil veren, toplum nezdinde, hedef kitlesi toplum nezdinde onu saygın hale getiren, bu toplumsal algıdır. Bir toplumda bu tür talepler varsa, siyaset, bu taleplere karşı duyarsız kalamaz.”

Hayati Yazıcı, program sunucusunun “Ama acı örnekler de var, değil mi? Yani Mendereslerin asılması, Deniz Gezmişler… Erdal Eren’in yaşının büyütülerek asılması…” şeklindeki yorumu üzerinde de şunları söyledi:

Yargılama süreçleri çok kaliteli değilse, idam cezası dolayısıyla acı olayları yaşamak mukadder olur

“Ben, şimdi oraya geliyordum. Çok doğru söylüyorsunuz. Bakın, idam cezası, geriye dönüşü olmayan bir cezadır. Dolayısıyla idam cezasının uygulandığı ülkenin yargılama faaliyetleri, çok özgün olması lâzım. Çok kaliteli olması lâzım. Yani yargılama süreçleri vesairesi çok kaliteli değilse, idam cezası dolayısıyla bu tür acı olayları yaşamak mukadder olur. Dolayısıyla da bir taraftan Türkiye, elbette ki sırf idam cezasının talebine odaklı olarak değil, genel hatları itibariyle yargı, çok kaliteli olması lâzım. Yargının çünkü ürettiği ürünün ismi, adalettir. Adalet neyle ölçülür? Algıyla ölçülür. Toplumsal algıyla ölçülür. Yargının ürettiği, hüküm olarak ortaya koyduğu cümleyi toplum, adalet olarak algılamıyorsa veya bu algı, oransal olarak düşükse, o zaman yargılama faaliyetinde sorun var demektir. Tabi yargılama faaliyetinde sorun varsa, idam cezası gibi geriye dönüşü olmayan bir yaptırımı uygulamak da sorguya muhatap olur; ama millet ne derse tabii ki siyasetçi, bunun gereğini tevessül etmekle yükümlüdür. Biz bunları henüz yetkili organlarımızda getirilip konuşulmadı. Ha, gündem olur, konuşuruz. Ona göre somut bir adım atılacaksa atarız; ya da diğer partileri bekleriz, süreci böyle yürütürüz.”

O arkadaşımız (Destici), niye öyle söyledi, bilmiyorum

Yazıcı, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin idam cezasına dair tekliflerini 1 Ekim’de Meclis gündemine getireceklerini söylediğinin hatırlatılması üzerine de, “ ‘Vereceğiz’ demek, öyle bir şey olamaz. Yani nihayet bir Anayasa değişiklik teklifini verebilmek için belli sayıda imza gerekli. Yani o arkadaşımız, niye öyle söyledi, bilmiyorum yani.” dedi.

“CHP ile bu anlamda bir görüşme olur mu?” sorusuna da Yazıcı, şu karşılığı verdi:

Kapımız kapalı değil ama şu aşamada öyle bir şey yok

“Yani şu aşamada sanmıyorum; ama kimseye kapılar kapalı değil. Nihayet birlikte Meclis’i oluşturuyoruz. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi dediğiniz, milletin meclisinin işte 600 milletvekilinden oluşan bir sayısı var. Onun içinde Cumhuriyet Halk Partililer var. Önemli oranda da bir sayıya sahip. Yani öyle bir durum olursa elbette ki bütün partilerle görüşülür; ama şu aşamada öyle bir şey yok.”

(Haber: Sürur Öztürk / okuyalimevladim.blogspot.com)

Hiç yorum yok: